TARİHTE ÖĞRENEREK İLERLEMEK 10 MART 1965 BÜYÜK KOZLUK MADENCİ DİRENİŞİ!

Türkiye işçi sınıfının tarihinin en önemli sayfalarından biri de 1965 Kozlu Kömür Madeni Ocakları direnişidir.
Maden işçilerinin iki yiğit evladını şehit verdiği bu büyük direniş, neredeyse yüz yıldır Zonguldak madenlerini bir köleci sistemle işleten mantığa en ciddi darbe olmuştur.
Direniş, 10 Mart 1965’te Ereğli Kömür İşletmesi’ne bağlı Gelik, Çaydamarı, Kilimli ocaklarında 6 bin işçinin “liyakat zamları”nın dağıtımındaki eşitsizliği prortesto için işbaşı yapmayı reddetmesiyle başlar. Yetkililerin kandırmacalarına kulak asmayan işçiler bütün ocaklara el koyarak trenlerle gelen diğer işçileri de ocaklara sokmazlar. Bu arada duruma müdahale eden iki mühendis de işçiler tarafından dövülür. Olayları bastırmak için yanında 100 jandarma ile bölgeye gelen Zonguldak Valisi ise işçilerin ocakların çevresine kurduğu barikatlar nedeniyle eylem yerine ulaşamaz. İşçilere bir konuşma yaparak işbaşı yapmalarını isteyen Vali, protesto gösterilerine sinirlenerek sertleştiğinde ise kazma ve küreklerle üstüne yürüyen işçilerden kendisini zor kurtarır.
12 Mart günü ise devlet artık işi daha ciddiye almaktadır ve elebaşlarını yakalayıp cezalandırarak ayaklanmayı kırmak niyetindedir! Kozlu’ya getirilen askeri birlikler bu amaçla işçilerin üzerine sürülür. İşçilerin dağılmayı reddetmeleri üzerine ise jandarma ateş açar ve Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar isimli direnişçi işçiler olay yerinde şehit düşerler. Yaralı sayısı ise otuzun üzerindedir. Bu arada on beş jandarma da yaralanmıştır. Tabii yetkililerin açıklamalarına göre jandarma aslında havaya ateş açmıştır!
Arkadaşlarının ölümü üzerine bu kez işçilerin hedefi Kozlu’dur. Kozlu Dispanseri’nin önüne gelen binlerce işçi burada bir mühendisi rehin alırlar. Buna karşılık şanlı Türk devletinin bulduğu çözüm ise savaş uçaklarına Kozlu üzerinde alçak uçuş yaptırmak ve böylece işçilerin “gözünü korkutmak”tır… Mehmet Çavdar’ın cesedinin teslim edilmesini isteyen devlet yetkililerine işçilerin verdiği yanıt “arkadaşımızın ölüsünü kimseye vermeyiz” olur.
Akşama doğru işçilerin Zonguldak’ı basacakları söylentisi yayıldığında, artık bütün devlet erkanında panik yaratmıştır. Çevre illerden takviye birlikleri istenir ve şehirdeki bütün resmi daireler kapatılır. İşçiler gerçekten de şehrin bütün giriş-çıkışlarını kesmişlerdir. Madenciler sık sık şehri koruyan jandarma barikatlarının önüne geliyorlar ve bu tacizler sonucunda barikatlar adım adım geri çekiliyordu.
13 Mart sabahında ise hükümet olayların sürdüğünü kabul ederek konuyla ilgili haberlerin radyodan yayınlanmasını yasaklar. Aynı gün İçişleri Bakanı, Çalışma Bakanı ve Enerji Bakanı Zonguldak’a gelirler ve işçilerle görüşürler. Bakanlarla görüşerek pazarlık yapan işçiler akşamüstü ocaklara inmeyi kabul ederler.
Bu arada 71 işçi gözaltına alınmış, bunlardan 14’ü tutuklanmıştır. Olayların yeniden patlayabileceği korkusu hükümette öylesine yoğundur ki, Karabük, Adapazarı ve Ereğli’den getirilen askeri birliklerin yanı sıra bir tuğgeneral komutasındaki jandarma birlikleri de şehirde ve ocaklarda konuşlandırılmış, ayrıca 2. tümene bağlı 13. ve 20. alaylarla bir topçu taburu da Zonguldak’a sevkedilmiştir.
Bundan sonrası ise Türk-İş’in anti-komünist yöneticilerinin işçi düşmanlığını göstermesi açısından ilginçtir. Örneğin Türk-İş başkanı Seyfi Demirsoy’a göre havzada aylardır kömünist bildirileri dağıtılmakta, hatta bazı işçiler sarhoş edilerek olaylara sürülmektedir! Türk-İş cephesinden bütün olaylar hakkında söylenen en olumlu laflar bile “güvenlik kuvvetlerinin biraz ölçüyü aştığı”ndan ibarettir.
TİP Başkanı Mehmet Ali Aybar’ın söyledikleri de bu çizgiyi aşmaz. “Her türlü yasadışı olayın karşısında olduklarını” ısrarla vurgulayan Aybar, “devletin ölçüyü aşan bir mukabelede bulunduğu”nu söylemektedir.
Kozlu işçisinin öfkesi ise aslında hiçbir zaman dinmez. Tarihi boyunca hep aldatılan Zonguldak madencisi, sonraki yıllarda da sık sık ayağa kalkacak, özellikle 1968’de yeniden Zonguldak’a inen 25 bin işçi, geceyarısına kadar şehri adeta işgal edecek, bu arada kendilerini durmadan satıp duran sarı sendikanın camlarını aşağı indirmekten geri kalmayacaktır
etha
Kobanê Davası’nın eski başkanı ‘etkin pişmanlık’tan yararlandı..!
Kendilerini “Derin devletin ticari istihbarat ayağı” olarak adlandıran “Atadedeler” ismiyle anılan çeteye yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan Kobanê Davası’nın eski Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Bahtiyar Çolak’ın etkin pişmanlıktan yararlandığı öğrenildi.
BİR NUMARALI İSMİN YARDIMCISI Etkin pişmanlıktan yararlanan Çolak’ın bir örgüte üye olduğunu ve bu örgüt kapsamında birtakım faaliyetler yürüttüğünü anlattığı belirtildi. Çolak’ın bahsettiği örgütün bir numaralı ismi olan P.D’nin yardımcısı olarak görev yaptığı da edinilen bilgiler arasında.
Sahte MİT kimliği taşıdığı tespit edilen ve Pınar Taşçı kod adını kullandığı belirlenen S.F.’nin liderliğini yaptığı “Atadedeler” isimli çeteye yönelik Ankara merkezli gerçekleştirilen operasyon kapsamında faaliyet alanı İzmir olan çeteye üye oldukları gerekçesiyle 24 kişi gözaltına alınmıştı. Soruşturmaya ismi karışanlardan Çolak, başkanlığını yaptığı Kobanê Davası’ndan Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) kararıyla görevden alınmıştı.
EV HAPSİ VERİLMİŞTİ Çolak, gözaltına alınarak Ankara Emniyeti’ne götürülmüş, emniyetteki işlemlerin tamamlanması üzerine savcılık ifadesi alınmıştı. Savcılık Çolak’ı tutuklama istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk etmişti. Hakimlik, 24 Mart’ta Çolak hakkında ev hapsi vererek serbest bırakmıştı.
zam
Zam sağanağı sürüyor..!
Saray iktidarı yalan söyleye dursun Doğalgaz fiyatlarına bugün itibarıyla bir zam daha yapıldı.
Konutlarda kullanılan doğalgazın birim fiyatında yüzde 35, elektrik üretimi için kullanılan doğalgazın birim fiyatında yüzde 44,30, elektrik üretimi dışında kullanılan doğalgazın birim fiyatında ise yüzde 50 artış oldu.
ŞEKERE YÜZDE 31 ZAM Türkiye Şeker Fabrikaları (Türkşeker) de, şekerin fiyatına yüzde 31 zam yaptığını açıkladı.
Türkşeker, KDV dahil kilogramı 5,96 TL’den satılan kristal şeker fiyatını yüzde 31 artırarak 7,80 TL’ye çıkardı. Türkşeker, raf garanti sistemi kapsamında perakende sektörüne sağladığı 5 kilogramlık toz şeker fiyatını ise 45 TL’den 55 TL’ye çıkardı. Böylece, perakende tarafında bireysel tüketicinin satın aldığı toz şeker fiyatındaki artış yüzde 22 seviyesinde gerçekleşti.
BİLGİN: ASGARİ ÜCRETİ 3 AY ÖNCE ARTTIRDIK Zam kararlarının asgari ücrete artış yapılması tartışmalarıyla aynı dönemde yapılması dikkat çekti. Temel tüketim maddelerine yapılan fahiş zamlar nedeniyle asgari ücretin artırılması talebine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, “Asgari ücret zammı bugün gündemimizde yok. Zaten net bir artış yaptık. Daha 3 ay oldu” açıklamasında bulundu.
ERDOĞAN: ASGARİ ÜCRET ARTIŞI ARALIKTA Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Temmuz ayında asgari ücrete ikinci zam yapılması talebine, “Vatandaşıma onu aldatacak, yani yapmayacağımız veya yapamayacağımız bir şeyi söylemeyi doğru bulmam. Asgari ücreti tespit için bir komisyon var. Her sene toplanıyor. Dolayısıyla da bunun vakti aralıktır” diyerek fahiş zamlara rağmen asgari ücrette artış olmayacağını söyledi.
Oysa ki doğalgaza da üç ay önce zam yapılmıştı. 1 Ocak günü doğalgazın mesken tarifesine yüzde 25, sanayi aboneleri için geçerli tarifeye yüzde 50, elektrik üretim amaçlı tarifeye de yüzde 15 zam uygulanmıştı.