Eylem ve Güç Birliğinin Önündeki en BüyüK Engel; Kapalı Kapıcılık Ve Grupçuluk..!
Faşizmin çok yönlü baskı ve saldırılarını artırarak sürdürdüğü koşullar, devrimci ve emekçi güçlerin eylem ve güç birliğini acilen pratiğe sürmesini zorunlu kılıyor. Neki demokrasi ,eşitlik ve özgürlük zemininde buluşması gereken güçler, çeşitli bahaneleri öne sürerek-esasen grupçuluktan dolayı- , eylem ve güç birliğinin önüne engeller dikiliyor. Peki grupçuluğun temeli nedir ve bu durum nasıl aşışılacaktır:Kapitalist toplumda, küçük-burjuvazi çöküşe giden bir sınıftır. Günümüzde çıkış noktaları, amaç ve nitelikleri farklı olan iki sınıf; işbirlikçi tekelci burjuvazi ve proletarya ayrı ayrı yönlerden, biri sömürerek, gerici bir tarzda, diğeri ise sömürüyü ortadan kaldırmanın gereklerinden olarak küçük mülkiyeti tüm dünyada zayıflatmaktadır. Tekelci burjuvazinin kendi mülkiyetine katarak, proletaryanın ise sosyalist devrim yoluyla toplumun malı haline dönüştürerek zayıflattığı küçük mülkiyet, yok olmaya doğru gitmektedir. Küçük burjuvazinin geleceği olmamasının temelinde yatan budur. Bu, kişilerin, grupların ve sınıfların iradesinden bağımsız toplumsal gelişmenin ve onu belirleyen sınıf mücadelesinin objektif bir yasasıdır. Ve iradi bir şekilde bu gelişme durdurulamaz.Kapitalizm bir yandan küçük üretimi ve küçük ticareti yok etme doğrultusunda gelişirken, diğer yandan kendi ihtiyaçları için yeni türde küçük-burjuva unsurlar yaratır, nicel olarak geliştirir, öğrenciler, memurlar, bir kısım teknik elemanlar, çeşitli alanlar da çalışan hizmetliler bu gruba girerler. Kapitalizm ihtiyaçları ölçüsünde bunları, daha fazla geliştirir. Bu unsurlar, kapitalizmin baskısı sonucu gitgide yoksullaşırlar .öte yandan, üretimle bağlam ya hiç yoktur, ya da işçilere oranla daha zayıftır. Gitgide yoksullaşan bu unsurları kapitalizm, kendi başının çaresine bakmaya zorlar. Onların yaşam koşullarını istikrarsız kılar; kendi ideolojisiyle yozlaştırmaya yönelir. Genellikle aydın nitelikte olan bu unsurlar içinde, mücadele ve boyun eğme eğilimleri birlikte bulunur. İstikrarsız konumları mücadelenin, boyun eğmeye dönüşümünün şartlarını da hazırlar. Küçük burjuvazinin bu kesiminden mücadeleye katılanlar, aydın bireyciliğini ve istikrarsızlığını da beraberinde getirirler. Kendilerine aşırı güven veya aşırı güvensizlik gibi hastalıklar onların bu yapısından kaynaklanır.Kişi, grup ve sınıfların düşüncesini ve eylemini belirleyen onların sınıf çıkarlarıdır. Küçük mülk sahipliği ve dağılmaya gitmesi küçük-burjuvazinin dünya görüşünü ve bu doğrultudaki eylemini belirleyen en önemli iki etkendir. Bu sınıfın küçük mülkiyetin sınırlılığı ve küçük ürerimin tek düzeliği üzerinde şekillenen düşünce yapısının ana özelliği toplumsal olaylara ve tabiata bakışındaki sınırlılıktır; sübjektivizmdir. Bu yüzden dağılmaya, küçük mülkiyetini kaybetmeye karşı inatla direnir. Objektif gelişmeyi görmek, onu kabullenmek istemeyen bu direniş zaman zaman teslimiyete dönüşür. Bu sınıfın ideolojisi, objektif olanı, gerçeği esas almak yerine, sınıf mücadelesinin gelişimiyle çelişen kendi dar çıkarlarını korumaya çalışmayı esas alır. Küçük-burjuvazinin çağımızda, ezilen sınıfların mücadelesine yön verememesi, başta proletarya olmak üzere tüm halk sınıflarıyla ortak çıkarlara sahip olmasına rağmen zaman zaman halk düşmanı sınıf ve tabakalar peşinde sürüklenmesi buradan gelir. Daha da önemlisi üzerindeki sömürüye karşı bazen umutsuzca isyanı, bazen de teslimiyet ve boyun eğişi, sekterizmi, mükemmelliyetçiliği, tek yanlılığı, mekanizmi vb. subjektivist ideolojisinin yansısilarıdır. Tüm bunlar- sınıf tutumu olarak da bireycilik ve istikrarsızlıkla el ele gider-Küçük-burjuva ideolojisi, küçük mülkiyet temeli üzerinde yükselir. Ve bu sınıfın özel mülkiyetinin korumasından yanadır, özel mülkiyetin savunulması konusunda büyük burjuvaziyle arasındaki ortaklık iki sınıfın ideolojisi arasındaki ortaklığın temelidir. Bunun için, son tahlilde küçük burjuva ideolojisi burjuva ideolojisidir. Yani burjuvazinin düzenini savunmaya götürür. Bunun yanında büyük burjuvazi tarafından ezilmesi, sömürülmesi de iki sınıf ideolojisi arasındaki farklılığın esas nedenidir. Bu durumu onun, proleter ideolojisinden önemli ölçüde etkilenmesine yol açar. Burjuvaziden etkilendiği gibi, proletaryadan da etkilenir. Tabii ki, proleter ideolojisi olan Marksizm-Leninizm büyük prestiji, önemli zaferler kazandığı mücadelesi, bu sınıfın daha çok proletaryadan etkilenmesinin başlıca sebepleridir. Proletaryanın ideolojisinden ve mücadelesinden çeşitli şekillerde etkilenen küçük burjuva unsurlar proletaryanın mücadele saflarına katılırlar. Ancak içinden geldikleri sınıfın tavırlarını, alışkanlıklarını, psikolojisini, ideolojisini bir çırpıda üzerlerinden atamazlar. Bunların etkilerini kendileriyle birlikte proletaryanın saflarına taşırlar. Ayrıca bu unsurlar proleter saflarda burjuvaziden etkilenmeye en açık unsurlardır. Burjuva ve küçük burjuvazinin ideolojisinin ve eyleminin proletaryanın, saflarını etkilemesi sadece bu unsurlarla sınırlı değildir. Diğer sınıf ideolojileri proletarya partileri üzerinde genel olarak belirli bir etkide bulunur. Tabii ki proletarya, kendi sayfalarındaki bu yanlış eğilimlere karşı, bu tür eğilimler taşıyan unsurları kendi ideolojik, siyasi ve örgütsel potası içinde eritmek için kesintisiz mücadele eder. Fakat toplumda sınıflar var olduğu sürece diğer sınıfların sınıf tavırları ve ideolojik etkileri proletaryanın saflarında şu veya bu ölçüde yansıyacaktır. Parti içindeki ideolojik mücadelenin kesintisiz olarak sürdürülmesi bunun için zorunludur . Devrimin başarıya ulaştırılması ve zafere doğru ilerletilmesi bu mücadelenin doğru bir tarzda yürütülmesiyle sıkı bir ilişki içindedir. Çünkü proletaryanın öncü örgütü toplumun dışında değildir, olamaz.Faşizmin saldırılarının yoğunlaştığı günümüz şartlarında gelişen kitle mücadeleleri esas yapıyla dağınık, örgütsüz ve önder sizdir. Proletaryanın öncü partisinin olmayışı, bu konuda önemli bir eksikliktir. Ancak bugünkü dağınık halk saflarının birleştirilememesi-sadece bununla izah edilemez . Mevcut şartlarda kitle mücadelelerinin geliştirilmesinin önündeki en büyük engel, grupçuluk olarak yansıyan kapalı kapıcılık ve sekterizmdir. Küçük burjuvazinin bireyciliği üzerinde yükselen grupçuluk ülkemizde oldukça yaygındır. Dar grup menfaatlerini halkın çıkarlarının üstünde tutan küçük-burjuva akımların önderleri tarafından körüklenen grupçu eğilimler» gerilemek bir yana gelişmekte ,her geçen gün mücadeleye daha büyük kayıplar verdirmektedir. Grupçuluk halk saflarında düşmanlık eğilimlerini körüklemektedir. Dar grup menfaatlerinden başka gözleri hiç birşeyi görmeyen küçük burjuva önderler; çeşitli yollarla kendi tabanlarındaki devrim isteyen dürüst unsurları şartlandırmaya, diğer akımlara karşı düşmanlık geliştirmeye özel çaba gösteriyorlar.Bugüne dek gelişen bu eğilimin ;sonucu, devrimci, yurtsever saflarda hemen hemen hiçbir eylem birliği yapılamamakta, istisnai olarak yapılan eylem birliklerinde ise grupçu eğilimler büyük ölçüde yansımaktadır. Mitinglerde, cenaze törenlerinde, gecelerde, derneklerde vb. çeşitli eylem ve yerlerde her zaman ortaya çıkan bu zararlı eğilim kitlelerde – devrime … karşı güvensizlik yaratmakta, yer yer yılgınlık eğilimleri geliştirmektedir. Sadece bu kadarla da kalmıyor; sürekli körüklenen grupçu eğilimler halk saflarında şiddet , kullanmaya, bu yüzden devrimci kanını akıtmaya kadar varmakta, provokasyona uygun bir ortam yaratmaktadır. Bu gruplar, kendi dar grup menfaatlerine uygun görmedikleri her eylemi çeşitli yöntemlerle baltalamakta hatta hiç gözünü kırpmadan “karşı-devrime hizmet ediyor” diye ilan edebilmekteler. Kendi – grubunu eleştirenleri çekinmeden karalayan küçük burjuvaların grup menfaatleri için dürüst devrimcilere en adi çamurlar atmaya çalıştıkları sık, sık görülen örneklerdendir. Kısacası dar grup menfaatleriyle gözü kararanlar ; “ bunun için hiç çekinmeden halkın “ çıkarlarını bir kenara bırakabiliyorlar, halk saflarındaki birliği dinamitliyorlar. Bu zararlı eğilim terkedilmediğinde kişi ve gruplara karşı-devrimci saflarına kadar götürebilir. Dünya devrim deneyi bunun örnekleriyle doludur Çünkü, grupçuluğun temelinde yatan “en dar bireycilik”tir.