Güzellik, bir sanat eserinde tüketiciye başlıca psikolojik ve kendine özgü sıfatlarına artı olarak tesir eden karma değerlerdir. O sıfatlara tesir eden bir sanat eseri o tüketici için güzeldir. Tesir etmeyenler ise ona güzel görünmez.
Belki de psikolojisi veya kişiliği cevap vermeyebilir veya başka birşey. Bilinçli olarak onu çirkin bulur. Ayni sanat eseri bir tüketicinin psikolojisine artı tesir edebilirse, başka bir tüketicinin psikolojisine eksi tesir edebilir. Bu da, bir tüketiciye güzel görünmektir, başka bir tüketiciye çirkin.
Güzel (veya güzel olmayan, çirkin) bir sanat eseri dolayısı ile objektif nitelikli bir sanat eseri değildir. Belli tüketiciye veya belli kategorideki tüketicilere göre anlamı olan subjektif bir nitelektir.
Estetik bazan ‘güzelliğin eleştirsel takdiri’ diye tarif edilir. Bilimsel sosyalistler bu tarifi, sanat eserinin subjektif olması, belli bir tüketiciye veya belli bir tüketici kategorisine bağlılığından dolayı reddederken, bir sanat eserinin estetik kalitesi her zaman söylenen, sanat eserinin tabiatında var olan objektifizmi kabul eder. Belli bir sanat eserinin, belli bir tüketici için güzel olması (veya güzel olmaması veya çirkin olması) birden fazla duyumsal sezişe bağlıdır.Bunlar aşağıdaki üç başlıca psikolojik kişiliği oluşturan bir anlık duygusal yanıtlamanın içindeki diyalektik etki ve nihai sentezdir: Duyumsal seziş, zekice karar ve duygusal yanıtlama.
Bu yanıtlama, tüketicinin yaşam tecrübesinde biriken karmaşık psikolojik karakterisklere bağlıdır. Buna, tüketicinin ‘güzellik anlayışı’ diyebilirsiniz. Bir sanat eserinin içeriği ve şekli tüketicinin güzellik anlayışına ne kadar yakınsa, o sanat eseri onun için çok güzeldir. Tüketicinin yaşam tecrübesi devam ederken, dış dünya değiştikçe
ve kendinin buna karşı ilişkileri değiştikçe, güzellik anlayışı da yukarıda izah edilen psikolojik yöntemle gelişir.
Belirli zamanlarda, belirli toplumların içinde, genel olarak kabul edilmiş güzellik anlayışı vardır. Tıpkı genel olarak kabul edilen ahlâk güzelliği gibi. Ve bunlar toplumca kesindir. Genel olarak kabul edilen bu güzellik anlayışları, o zaman diliminde o toplumların çıkarlarına en iyi hızmet edenlerdir. Sınıf farklılıkları olan bir toplumun bir zaman biriminde, egemen sınıfın çıkarlarına en iyi hızmet eden gibi. Toplumlar değiştikçe veya egemen sınıfın çıkarları belirli bir toplum içinde değiştikçe, genel olarak kabul edilen güzellik anlayışları da değişir.
Şu anda Britanya’da var olan kapitalist sistemin çürümesinde estetik yönden iyi, sosyalist realitede bir sanat, genel konuşulursa, kapitalist sınıf üyelerinin psikolojik algılamalarını eksi yönde etkiler. Onlara çirkin görünür. Bundan başka, çürümekte olan kapitalist topluma, egemen sınıfça kabul edilen ‘güzellik kanunu’ keskin bir çelişki
içindedir ve genel olarak kabul edilen bu ‘güzelik kanunu’ tüm tüketiciler tarafından çirkin bulunur.
Dolayısı ile burada, estetik kalite ile güzellik arasında bir çelişki bulunmaktadır. Diğer yandan ayni sanat eseri, sosyalist bir tüketicinin psikolojisine artı olarak tesir eder. O, genel kapsamda kabul gören kanun güzelliğini atıp yerine işçi sınıfının çıkarlarını savunan kanun güzelliğini koyduğundan, onun için o sanat eseri güzeldir. Dolayısı ile burada estetik kalite ve güzellik arasında bir çelişki yoktur. Kapitalist toplumda egemen sınıfın güzellik kanunları genellikle küçük burjuva entellektüelleri arasında kabul görür. Onlar gerçekten, toplumun güzellik kanununun genel savunucularıdır. Emperyalizmin bu en gelişmiş devresinde kapitalist toplumun çürümüşlüğü devam ederken ve bu sebeple şekilci sanatın galip gelmesi, tekelci kapitalist sınıf tarafından ‘güzellik kanunları’ genel olarak kabul görür. Buna karşı işçi sınıfı tarafından reddedilir. Egemen sınıfın, estetik kalite ve güzellik kanunları arasındaki çelişkisi o kadar artar ki aralarına köprü kurulamaz olur. İşçi sınıfının ilişkisine gelince, bütün ideolojik ve propaganda olanakları egemen sınıfın elinde iken, tabii olarak sırası geldiğinde işçi sınıfının aklına damla damla, sanatta güzelliğin işçiler için uygun olmadığını söyler.(Hatta sanatın kendi, en kaba, yalınız uyutucu ve uyuşturucu şekli dışında).
Bu, işçilerin ciddi sanattan genel olarak yoksun bırakılmasına ve güzellik duygularının büyümemesine öncülük eder. Öyle bir duruma gelirler ki şahsi nitelikleri herhangi bir şekilde ciddi bir sanat eserinden etkilenmez. Böylece işçi sınıfının güzellik
duygusundaki uyanışı, sosyalist bir sanatçının uğraşında önemli bir yer tutar. Bu kendi içinde potansiyel devrimci bir harekettir. İşçi sınıfının devrimci enerjisini yansıtan önemli ve başlıca görevidir de.
İnkarcılığa, dogmatizme ve düzeni kutsayan resmî devlet ideolojisi Kemalizme cepheden eleştirel tutum alarak tüm tabuları yıkan komünist Önder Kaypakkayayı bitmez daha hatırlama zamanı.