Bazı üyeleri tutuklu olan ve bazı üyeleri hakkında yakalama kararı bulunan Grup Yorum üyeleri, konserlerinin basılması, yasaklanması ve yargı baskısı altında olduklarını belirterek süresiz/dönüşümsüz açlık grevini sürdürüyor.
Aileler de konuya ilişkin olarak bir adım atılmadığı için açlık grevine başladı. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Helin Bölek’in elektriği olmayan bir hücrede tek başına tutulduğu aktarıldı.
Konu hakkında HDP milletvekili Meral Danış Beştaş, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle Meclis’te soru önergesi verdi.
Grup Yorum’un konserlerini ve çalışmalarını yürüttükleri İdil Kültür Merkezi’nin sürekli basıldığı ve her konser sonrası gözaltına alınan grup üyeleri hakkında açılmış sayısız dava olduğu kaydedilen önergede şunlar ifade edildi: “Grup üyelerinden Bahar Kurt hâlihazırda Burhaniye Cezaevi’nde olup açlık grevinin 50.; Barış Yüksel ile İbrahim Gökçek Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde olup Barış Yüksel 44 üncü, İbrahim Gökçek 43 üncü ve Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Helin Bölek ise açlık grevinin 42 inci günündedir. Cezaevinde açlık grevinde olanların tüketmesi gereken türden şekerin kantinde bulunmadığı; vitamin, limon ve sair sıvı gıdaların yeterli olmadığı bilinmektedir. Bu durumun aileleri büyük bir endişeye sürüklediği şüphesizdir. Açlık grevinin süresiz-dönüşümsüz olması da bu endişeleri artırmaktadır.”
‘ELEKTRİKSİZ HÜCREDE TUTULUYOR’
“Helin Bölek’in kapısı olmayan bir tuvaleti olan ve elektrik verilmeyen bir hücrede tek başına tutulması büyük bir hak ihlalidir. Grup Yorum üyelerini açlık grevine sevk eden nedenler de tamamen insani talepler olup karşılanması demokrasi ve insan hakları açısından önem arz etmektedir. Zira Grup Yorum üyeleri sanatsal çalışmalar yürütmekte ve konserleri, albümleri binlerce hatta milyonlarca yurttaş tarafından takip edilmektedir. Kişilerin sanat üretmesinin, konser vermesinin hayatın olağan akışı içerisinde suç teşkil etmediği açıktır, bunu suç olarak tanımlayan bir yasal düzenleme de yoktur. Yine sanatçının kendi fikirlerini sanatına yansıtıyor olmasının, muhalif bir duruş sergilemesinin de bir suç değil, düşünceyi ifade etme biçimi olarak kabulü gerekir. Nitekim bu durum, dünya ölçeğinde de bu şekildedir.”
Önergenin devamında şu ifadeler yer aldı:
“Öte yandan açlık grevinin ilerleyen şu günlerine rağmen hiçbir şekilde koşulların düzeltilmesi yönünde bir adım atılmamıştır. Bu nedenle aileler de açlık grevine başlamış olup bugün itibariyle 4. gündedirler. Barışçıl bir eylem türü olan “açlık grevi”; düşünceyi açıklama ve yaymanın meşru yollarından birisi olarak kabul görmektedir. Açlık grevi yapan kişi ya da kişiler düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim dışındaki bir yolla, tek başlarına veya toplu şekilde açıklamakta ve bu yöntemle yaymaktadırlar.”
“Hali hazırda açlık grevinde olanların talepleri ise son derece meşru talepler olup; konserlerinin ve kültür merkezlerinin basılmaması, konserlerinin yasaklanmaması, sanatlarıyla düşünceyi ifade haklarını kullanmalarının suç olarak görülmemesi şeklindedir. Bu çerçevede bu eylemlilik türü “düşünceyi açıklama ve yayma” hürriyeti kapsamında Anayasa’nın 26. maddesinde anlamını bulmaktadır. Türkiye’de geçmişte de benzerleri gerçekleştirilen açlık grevlerinde dile getirilen talepler, cezaevlerinde tecrit, tek tip elbise, savunma hakkının engellenmesi, kötü muamelenin önlenmesi gibi son derece insani talepler olmuştur. Açlık grevlerinde, devletin yaşatma sorumluluğu birinci planda olduğundan; açlık grevlerinde dile getirilen talepleri değerlendirmek ve buna göre koşulları iyileştirmek de devletin görev ve sorumluluk alanına girmektedir.”