Faşist diktatörlük, 90’lı yıllarda devrimci ve halk hareketinin ileriye doğru hamle yapmasını önlemek ve kapitalist sistemin derinleşen kriz dinamikleri, sermaye devletini bir kez daha katliam politikasına yönlendirdi.12 Mart 1995’te Alevi ve Kürt emekçilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesi’nde kahvelere çalıntı bir araçtan ateş açıldı ve bir Alevi dedesi öldürüldü. Bunun üzerine halk “artık yeter” diyerek sokağa döküldü ve karakola doğru yürüyüşe geçti. Karakoldan kitlenin üzerine ateş açılarak 17 kişi katledildi. Gazi direnişiyle dayanışma amacıyla Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde de gerçekleştirilen eş zamanlı gösteriye polis saldırdı ve 5 kişi katledildi. Toplamda 12 Mart Gazi katliamında 22 kişi polis kurşunlarıyla katledildi.Faşist diktatörlük kolluk güçleriyle başlattığı saldırılar katillerin aklanması, dönemin milletvekili, bakan ve polislerinin terfi ettirilmesiyle devam etti.Gazi Mahallesi bu faşist katliam kadar, katliamların karşısında ortaya koyduğu direnişle de anılmaktadır. Gazi’de ve birçok semtte katliama karşı günlerce süren bir direniş gerçekleştirildi. Gazi katliamı ve direnişi işçi ve emekçilerin düzene karşı anti-faşist öfkesinin bir resmi olarak tarihe geçti.Tarihi katliamlarla dolu olan T.C. devleti bugünde Suriyede şeriatçı HTŞ rejiminin Alevi katliam gerçekleştirmesine omuz vererk katliamcı politikasına devam ediyor. Faşist dinci gerici katliamcılar açığa çıkarılarak hesap sorulmadığı sürece yeni katliamlarını önünü almak güç olacaktır. Buradan olarak faşist gerici katliamlardan hesap sorma bilincini hep taze tutmalıyız. 12 Mart 1971 faşist darbesinin yıl dönümünde gerçekleştirilen ve halka korku salmayı amaçlayan Gazi katliamını unutmadık, unutturmayacağız.