İngiltere
Londra’da 14 Ekim’den buyana her Cumartesi düzenlenen “Özgür Filistin!”
yürüyüşünün beşincisi gerçekleşti.
Yürüyüşe polisin yaptığı açıklamaya göre 300 bin kişi katıldı. Bazı kaynaklar
ise yürüyüşe 1 milyon kişinin katıldığını bildiriyor.
Yürüyüş tüm engellemelere ve İçişleri Bakanı’nın “Nefret eylemi” gibi
provokatif açıklamalarına rağmen bugüne değin İngiltere’de gerçekleşen en
kitlesel Filistin eylemi gerçekleştirildi.
Hyde Park’ta toplanan göstericiler buradan Amerikan Büyükelçiliği’ne yürüdü.
Yürüyüşte “Özgür Filistin!”, “Derhal ateşkes!” sloganları sıklıkla haykırıldı.
ABD ve İngiltere’nin İsrail’i desteklemesi de protesto edildi.
Fransa’da on binler Filistin için yürüdü!
Yürüyüşte gençliğin geniş katılımı dikkat çekti. Sendikalar da yürüyüşe destek
verdi. Fransa’nın birçok şehrinde Urgence Palastine (Filistin Acil)
kolektifinin çağrısıyla örgütlenen miting dün gerçekleştirildi. Paris’te pazar
günü için yapılan miting başvurusunun valilik tarafından perşembe gününe kadar
beklenip izin verilmemesi üzerine eylem cumartesiye çekildi. Gerici iktidarın
eylemleri zayıflatma çabası yasaklama, sabote etme girişimleri ve bu tarz ayak
oyunlarıyla sürüyor.
Paris eylemine paralel Melun’da yapılmak istenen eylem de yasaklanmıştı. “Bazı
dini inançlara karşı düşmanlık” taşıdığı iddiasıyla yasaklama yoluna giden valilik
kararına itiraz için mahkemeye başvuruldu. Mahkeme cuma günü sabah 08.30’da
aldığı kararla Sud sendikasının da bileşeni olduğu eyleme çağrı komitesini
haklı bularak yasağı kaldırttı. Polis ise itiraz mahkemesine temsilci ve
avukatını bile yollayıp kararını savunmaya çalışmadı. Bu da yasaklamanın ne
kadar keyfi olduğunu gösteriyor. Katılımı düşürmek için yasağın eyleme saatlere
kalaya kadar sürmesi polis için yeterli oluyor. Mahkeme sonrası hızla organize
edilen Melun’daki eyleme birkaç yüz kişi katıldı.
Paris mitingi ise, boşa düşürme kirli oyununa rağmen başarıyla
gerçekleştirildi. Son iki gün eylem tarihinin değişmesine rağmen 50 bini aşkın
işçi, emekçi ve genç Filistin için sokaklardaydı. Sendikalardan Sud kortejiyle
eylemde yer alırken Fransız Komünist Partisi, Melenchon’un France Insoumise
grubu, NPA da (Yeni Anti Kapitalist Parti) kitlesel kortejler oluşturdu. RP
(Sürekli devrim), LO (İşçi Mücadelesi), PCOF gibi gruplar da bayraklarıyla yer
aldı. Türkiyeli gruplardan Bir-Kar ve AvEg-Kon eyleme katıldı.
Filistin’le dayanışma derneği, sağladığı canlı katılımla dikkat çekti.
Gençlik de eyleme anlamlı bir katılım sağladı. Paris 8 üniversitesi öğrenci
pankartıyla katılım gösterip kendi kortejlerini oluşturmuşlardı.
Eylem boyunca “Vivre Palestine-Viancra Palestine/Filistin yaşayacak-Filistin
kazanacak !” “Boycote touttes complis/Tüm ortaklarına boykot!” “Gazza Paris est
avec toi /Gazze, Paris seninle!” sloganları sıklıkla atıldı. “İsrael assasinne
Macron Complis/İsrail katil Macron işbirlikçi !” sloganıyla işbirlikçi Fransız
sermaye hükümetinin tutumu da özellikle hedef alındı. Eylem sırasında yapılan
konuşmalarda da ABD ve Avrupa emperyalizminin siyonist vahşete verdikleri
sınırsız destek teşhir edildi. Eylemde “Cessez-Feu/Ateşkes !” talepleri içeren
dövizlerin yoğunluğu dikkat çekti.
‘Gazze Katliamı’na karşı hemşireler’ kortejiyse eylemde en dikkat çekici
kortejlerden biriydi. Hemşireler ameliyat önlükleriyle eyleme katılarak
siyonist saldırganlığa karşı duyarlılık gösterdiler. Özellikle İsrail’deki siyonist
doktorların katliam çağrısı yaptığı bir dönemde sağlık emekçilerinin alandaki
tavrı anlamlı bir enternasyonal işçi tavrı olarak öne çıktı.
Republique Meydanı’ndan Nation’a kadar devam yürüyüş saatlerce sürdü. 3 saat
geçtiğinde kitle yeni Nation Meydanı’na varıyordu. Fransız medyasında son
haftalardaki sansür tutumuysa bu eylem için de sürdürüldü. Bretagne bölgesinin
birçok noktasında, Strasbourg, Nantes, Toulouse gibi birçok şehirde de eylemler
düzenlendi.
Sermaye medyası Gazze’de soykırım yapan Siyonistlerle suç ortaklığına devam
ediyor. İlk eylemleri, katılımı onda bir oranında göstererek zayıf göstermeye
çalışan savaş medyası, on binlerin katıldığı eyleme 3 bin demek yerine hiç
haber yapmadan geçiştirmeye başladılar. Fransa’nın birçok kentinde eş zamanlı
yürüyüşlerle işçi ve emekçilerin duyarlılığı süreklileşirken siyonistlere
yaltaklanan sermaye medyası bunu yok sayıyor. Ancak yasaklı eylemleri
haberleştirip Filistin halkına verilen desteği kriminalize etmeye ve gözaltı,
para cezası haberleriyle kitleleri korkutmaya çalışıyorlar. İzlenen iğrenç
yayın çizgisi, bu medyanın emperyalist/siyonist cellatlar adına tetikçilik
yaptığını birkez daha gözler önüne sermiştir.
Almanya’da Filistin halkıyla
dayanışma eylemleri.!
Siyonist İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü savaş birinci ayını geride bıraktı.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da bu hafta, Alman devletinin
ve polisinin tüm saldırılarına ve yasaklamalarına rağmen binlerce kişi Filistin
halkıyla dayanılmak için sokaklara çıktı. Eylemlere katılan kitleler Filistin
halkı ile dayanışma içinde oldukların haykırdı, İsrail’in soykırımcı
saldırılarını protesto etti.
Münih’te cumartesi günü, Gazze ve Batı Şeria’daki Filistinlilerle dayanışma
için yaklaşık 5.500 kişi Odeonsplatz’ta gösteri yaptı. “Savaşı durdurun!
Filistin’e özgürlük!” şiarı altında gerçekleşen miting, “Filistin
Konuşuyor” hareketinin Münih şubesi tarafından düzenlendi. Miting Gazze
halkının anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Ardından Federal
İçişleri Bakanlığı’nın yasaklaması nedeniyle “Nehirden denize!”
sloganının kullanılmasına izin verilmediği göstericilere bildirdi.
Yürüyüş boyunca Filistin bayrakları ve “Soykırımı durdurun!” vb.
sloganların yer aldığı pankartlar taşındı.
Nürnberg’de de Filistin ile ilgili iki miting düzenlendi. İkine 800 kişi
katıldı. Polis, gösteriye katılanların bazılarının kimliklerini kontrol ederek
fişleme yaptı.
“Nehirden denize!” sloganı artık Bavyera eyaletinde suç ve bu slogan nedeniyle
insanlar 3 yıla kadar hapis cezası ile yargılanabilecekler.
Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin birçok kentinde de hafta sonunda binlerce kişi
sokaklara inerek Siyonist işgali protesto etti. Cumartesi günü Wuppertal’da
“İsrail’in savaş suçlarını durdurun!” şiarı ile Filistin’e destek
için İsrail karşıtı bir gösteri düzenlendi. Polise göre gösteriye yaklaşık 2
bin kişi katıldı. Eylemde polis “kışkırtıcı” içeriğe sahip olduğu iddiasıyla
altı postere el koydu.
Hagen kentinde ise “Dünya savaşını durdur!” pankartı ile yaklaşık bin kişi
İsrail’in Filistin halkına dönük saldırılarını protesto etti.
Bremen’deki gösteriye ise 1300 kişi katıldı. Bu eylem, İsrail’in Gazze’yi
bombalamaya başlamasından bu yana gerçekleşen onuncu yürüyüş oldu.
Yine binlerce kişi cumartesi günü Filistin halkıyla dayanışmak için
Berlin-Kreuzberg’de bir araya geldi. Göstericiler İsrail’in soykırım yaptığını
haykırarak Filistin ile dayanışma içinde olduklarını ifade eden konuşmalar
yaptı, sloganlar attı. Eylem akşam saatlerine kadar sürdü.
Berlin’de cuma akşamı 500 kişinin bir araya geldiği bir gösteri düzenlenmişti.
almanya
Türkiye’den Almanya’ya göçte artış, Ekim ayında sığınma başvurusu yapanların
üçte biri Türkiye’den.!
Son dönemlerde Türkiye’den Almanya’ya olan göçte artış var. Türkiye’den
gelenler, Almanya’daki sığınmacılar arasında Suriyelilerin ardından ikinci
büyük grubu oluşturuyor. Ekim ayı için Federal Göç ve Mülteci Dairesi’nin
(BAMF) verilerine göre, sadece Suriye’den (%33,5) gelenlerden daha fazla kişi
Türkiye’den (%30,4) geliyor.
İnsan hakları örgütleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’deki durumun
özellikle 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana kötüleştiğine dikkat
çekiyor. Berlin’deki Empirik Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Enstitüsü (BIM)
Direktörü Herbert Brücker, “Ayrımcılık ve zulüm var, bu durum Kürtleri ve birçok
entelektüeli ve akademisyeni de içeriyor” diyor.
Türkiye’den gelen sığınmacılara toplam koruma oranı sadece %14 iken, Suriye
(%87) ve Afganistan (%76,8) kökenli sığınmacılarda bu oran daha yüksek. BIM’in
direktörü, politik nedenlerle yapılan bir işten çıkarılmanın sığınma nedeni
olarak yeterli olmadığını açıklıyor. Bu durumun, bireysel olarak politik veya
diğer nedenlerle yapılan zulmü kanıtlamak gerektiğini belirtiyor.
Ekonomik zorlukların da ülkeden kaçışta rol oynadığını ifade eden Brücker,
“Türkiye’deki deprem, belirli bölgeleri çok etkiledi. Ekonomik koşullar orada
felaketti. Ayrıca birçok azınlık ve mülteci orada yaşıyor” diyor. Almanya’nın
büyük bir Türk topluluğuna sahip olması ve ülkede akademik mesleklerde çalışan
insanları destekleyebilecek araştırma ve üniversitelerde ağlara sahip olması
nedeniyle, bu kişiler için Almanya’nın bir çekim merkezi olduğunu ekliyor.
Brandenburg’un toplam nüfusunun %5,4’ünü oluşturan Berlin’de sığınma
başvurularının toplam başvurular içinde %5,4’lük bir paya sahip olduğunu
belirten Brücker, Berlin ve Brandenburg’un nüfus ve ekonomik güç göstergelerine
göre önde olan Bayern ve Baden-Württemberg gibi büyük ekonomik güce sahip iki
eyalette bu oranın daha düşük olduğuna dikkat çekiyor.
Almanya genelinde 2023 yılında yapılan sığınma başvurularının geçen yılın aynı
dönemine göre %67,5 arttığını ifade eden Brücker, Ekim ayına kadar yapılan
başvuruların tam sayısının 267.384 olduğunu belirtiyor.