M.Suphi’den sonrası komünist hareketi tüm engelleri ve kuşatmaları yararak, tabuları kırarak aşan 24 Nisan 1972 yılında TKP-ML Hareketini vücuda getiren İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Diyarbakır zindanında 3.5 ay devam eden işkencelerin ardında 18 Mayıs’ta katledilmesinin üzerinde 50.yıl. Hem devletin yasaklarıyla ve hem de oportünist-reformist akımların unutturma yada yok sayma yaklaşımlarıyla Kaypakkaya yoldaşın emekçi yığınlar ve yeni yetişen gençlik kuşağının yeterince tanıması bakımından her açıdan yaşamı, mücadelesi, görüşleri, işkencedeki tavrı, Türkiye devrimine dair çözümlemeleri, hata ve yetmezliklerini çeşitli yönleriyle aktarmaya çalışacağız.İbrahim Kaypakkaya yoldaşa Türkiye devrimci hareketi saflarında iki farklı yaklaşım olduğunu belirtmeliyiz. Bir noktada geçmişi değerlendirmede temel ayrım çizgisi olan komünist hareketin doğuşu ve gelişimine bakış yani olay ve olgulara M-L bakış açısı olarak karşımıza çıkan, bir yerde M-L özü demek olan, diyalektik ve tarihsel materyalizmin özü olan dünya görüşü bakış açısı geçmiş sorununa yaklaşımda da uygulanması gerekiyor.Ne yazık ki bu konuda devrimci hareketin doğru bir mevzide durduğu söylenmez. Devrimci hareketin saflarında iki dünya görüşü arasındaki mücadelede dünden bu yana süre geliyor. Bir yandan komünist hareketin doğuşu ve gelişimine diyalektik yaklaşmayarak, komünist hareketin doğuşunu eksiklik ve hatalardan azade gören ya mükemmeliyetçilik altında inkarcılık yada aynı kulvarda buluşan inkarcılık, yada buradan hareket ile komünist hareketi önemli hata ve eksiklikler ile bir arada görmeyen-görmek istemeyen dogmatizm. Aslında bu diyalektiği açıktan reddeden yaklaşımlar burjuva-küçük burjuva dünya görüşünün tezahürüydü.Haliyle bu gerek dogmatik gerekse inkarcılıkta konaklayan, mükemmeliyetçi bakış açısının karşısında komünist hareketin hata ve yetmezlikleriyle mücadele içinde gelişip güçlenecek, hata ve eksikliklerini aşarak ilerleyecek M-L bakış açısını kendisine temel alan temel alan komünist hareket, çifte standartçı keyfiyeti tutum ve yaklaşımlarla arasına kalın çizgi çekti.Keza geçmişe dogmatikçe yaklaşan Partizan cenahının ne duruma geldiklerini görüyoruz. Hala yarı-sömürge-yarı-feodalizm sübjektif değerlendirmeler Türkiye Kuzey Kürdistan gerçeğinde tümüyle koparak, 1972 hayali Türkiye değerlendirmesinde ısrarla dogmatizmin çıkmazında debeleniyorlar. Bu aynı mükemmeliyetçi ve inkarcı kulvarda dönüp duran ve çıkmaz içinde olan Atılım, Alınteri, K.Bayrak vb gibi hızlı inkarcı çevreler kendilerine oportünizmi başkalarına M-L uygulayarak kendilerini avutmaya çalıştılar ve çalışıyorlar.Kaypakkaya yoldaşın döneme dair analizleri dünden bugüne hatalardan arındırılarak komünist hareketçe bir çok noktada nasıl derinleştirilerek ileriye taşınmış ise, aynı şekilde geçmişe dogmatikçe sahip çıkılır görünerek durağan ve ardından analiz ve düşünceleri donmuş-değişmez yaklaşımla ele alarak hata ve zaafların nasıl çizgi haline getirilerek geriye gidildiği Partizan cenahı örneğinde yakıcı olarak görüp tanık olduk.18 Mayısa kadar mükemmeliyetçi inkarcı ve dogmatik bakış ile M-L bakış arasındaki temel farkları ortaya koyan ve Kaypakkaya yoldaşı çeşitli noktalarda farklılıklarımızı yeniden hatırlatmaya ve tarih çarpıtıcıların ipliğini birkez daha açığasermeye çalışacağız. Önce kısaca Kaypakkaya kimdir sorusunu yanıtlayarak, işe başlayalım.İbrahim Kaypakkaya Kimdir?İbrahim KAYPAKKAYA, 1949 yılında, yoksul bir ailenin çocuğu olarak Çorum’un Sungurlu ilçesi Karakaya köyünde yaşama merhaba dedi.İlk devrimci düşüncelerle Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nda tanıştı.O, artık Çapa’daki devrimci çevrenin önden gelen liderlerinden biriydi.Fikir Kulüpleri Federasyonu [FKF]’na bağlı olarak Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Fikir Kulübü’nü kurdu ve başkanlığına seçildi. İbrahim KAYPAKKAYA derneğin kuruluş bildirisini kaleme aldı ve bu bildiri okulda dağıtıldı. Bu bildiri ile okulda ki bütün yurtsever, devrimci ve ilericiler, yobazlara ve faşistlere karşı birlik olmaya ve mücadeleye çağrılıyordu.Artık dergilerde yazılar yazmaya başlamış, öğrencilik dönemi boyunca sırasıyla Forum, Ant, Türk Solu, Aydınlık gibi dergilerde yazıları çıkmış, FKF’nin 2. Kurultayı’na Çapa’dan delege olarak katılmıştır.İbrahim KAYPAKKAYA, “6. Filo”ya karşı eylemler ve “Kanlı Pazar” gibi olaylarda en önde yürüyor, fabrikalarda-köylerde-çalışmalar sürdürüyordu. 1969–70 yıllarında İbrahim KAYPAKKAYA’nın Türk Solu dergisinde işçi ve köylü eylemleri ile ilgili bir dizi haber ve yorum yazıları yayımlanır.15–16 Haziran büyük işçi mücadelesi, İbrahim KAYPAKKAYA’nın siyasal mücadelesi açısından önemli dönüm noktalarından olmuştur artık. Bu mücadeleden çıkarılması gereken dersler bağlamında yürütülen tartışma da, İbrahim KAYPAKKAYA O döneme kadar içinde bulunduğu örgütün (Proleter Devrimci Aydınlık “PDA”), (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi “TİİKP”) merkezi ile ters düştü. Tartışmalar içinde merkezin “Halk Savaşı” çığlıkları ile üzeri örtülen reformist-legalist bir çizgi izlediğini gördü.İbrahim KAYPAKKAYA’da arananlar arasındaydı. 12 Mart’ın değerlendirilmesi konusunda yürütülen tartışmada da, İbrahim KAYPAKKAYA, TİİKP’in merkezindekilerden revizyonist bir hat izlediklerini açıkça gördü ve 24 nisan 1972 yılı başlarında TİİKP-PDA revizyonistleri ile örgütsel bağlarını koparıp TKP/ML Hareketinin kurulmasına önderlik etti.Tarih 1972 yılı Mayıs ayının 6’sına gelindiğinde, Deniz GEZMİŞ, Hüseyin İNAN ve Yusuf ASLAN idam edilmişlerdi. (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) THKO’dan Sinan CEMGİL ve iki arkadaşı girdikleri çatışmada şehit düşmüşlerdi. İbrahim KAYPAKKAYA, bu olaydan sonra Kahyalı köyü muhtarının ihbarcı olduğunu açığa çıkardı. Bu ihbarcı İbrahim KAYPAKKAYA ve iki yoldaşı tarafından tutuklanıp sorgulandı, suçlu görülerek kurşuna dizildi. Böylece devrimin adaletinin iki elinin devrim düşmanı ihbarcıların af edilemeyeceği dosta düşmana gösterildi.Tarih yine 1973 yılının Ocak ayının yirmi 24’nün sabahını gösterdiğinde, Ali Haydar YILDIZ faşist T.C’nin kolluk kuvvetlerince vurularak şehit düştü. Çatışmadan İbrahim KAYPAKKAYA yaralı olarak kurtuldu, fakat vurulduğunun beşinci günü kaldığı köyün gerici öğretmeni tarafından ihbar edildi ve tutuklandı.İbrahim KAYPAKKAYA yoldaş, bitmek bilmeyen işkenceler karşısında önce ayak parmaklarını kaybetti: fakat o işkencelerde ser verip sır vermedi, Şubat başından önce Dersim’e oradan da Diyarbakır’a götürüldü…İbrahim KAYPAKKAYA’yı konuşturamayacağını anlayan faşist devlet onu 18 Mayıs 1973 yılında Diyarbakır MİT merkezinde kurşuna dizerek katlettiler.