DEVRİMCİ MÜCADELEYİ GELİŞTİRMEDE KENDİMİZE NE KADAR ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ AYNASINI TUTUYORUZ..!

Biliyoruz ki, Toplumsal yaşantının temel taşı, insan ve insanın topluma göre kendini konumlandırışıdır. İnsan, toplum ve insan ilişkilerinin olmadığı bir ortamda sudan çıkmış bir balığı andırır. İnsanı insan yapan temel özelliği, toplumsal bir varlık oluşudur. Toplumsal yaşantının da temeli, insanların bir arada yaşarken, genel olarak ortaklaşa yapılan herşeyde belli kurallara uyma zorunluluğudur. Bu belirlenmiş kurallar, insanların nerede ne yapacaklarını ve yapmaları gerektiğini , genel olarak bir başka insanın özgürlük ve haklarını çiğneyip ortadan kaldırmadan nasıl yaşayabileceklerini ortaya koyar. Zira, sıkça değişik çevreler tarafından gerçek özgürlük anlayışının içi, bilinçli ya da bilinçsiz olarak boşaltılmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir özgürlük anlayışına göre ise, özgürlük sınırsız değildir. Bir insanın özgürlüğünün başladığı ve ya bittiği yerde bir başkasının özgürlüğü başlar ya da biter. Bunu doğru algılamayan bir anlayışın anarşizme ve kaotizme düşeceği kesin olarak bellidir. Bir arada yaşamanın getirdiği olgulardan biri de, insanların birbirlerini kırıp dökmeden ortak yaşantı içinde yanlışları doğru bir şekilde çözümlemeleridir. Bunun yöntemi de insanların ve de toplumların yanlışlarını görmeleri ve bunları giderecek cesareti göstermelerinin nişanesi olan yanlışı kabullenmeleri ve ortadan kaldırmalarıdır. Bu yönteme felsefe de eleştiri ve özeleştiri denmektedir. Eleştiri, gerek tek tek bireylerin gerekse de tüm toplumun yanlış ve eksiklerinin görmesine yarar. Özeleştiri ise, yanlışları kabullenme ve görmenin yarattığı olgunluk ortamında bir daha bu yanlışlıkları yapmamanın temel güvencesi sayılır. Zira, yanlışı veya eksikliği kabul etmek ya da görmek bir daha aynı yada benzer yanlışlıkları yapmamak anlamına gelmelidir. Yoksa eleştiriyi geçiştirmek ve herhangi bir gelişme -ilerlemeye tekabül etmeyen bir şekilde sadece sadece günah çıkarmak anlamında yapılan bir özeleştiri , gerçek bir özeleştiri olamaz. Özeleştirinin amacı, eksik ve yanlışlarını kabul etmek yanında, bir daha bu türden yanlışların yapılmaması için gösterilen iradenin göstergesi olmasıdır. Eleştiri, kötü niyet ve amaçlar güdülmediği takdirde bir soruna parmak basmak ve gelişme -ilerlemeye ket vuran olguların belirlenmesi açısından temel itici güçtür. Eleştiri, yapıcı olduğu zaman daha da mükemmele yaklaşmanın yol ve yöntemlerini göstermesi bakımından da büyük önem taşımaktadır. Çünkü her eleştiri kendi içinde yanlış ve eksikleri belirtme yanında ,doğru ve yapılması gerekenleri de içinde barındırır. Eleştirinin temel amacı, bireyde ve toplumda aksayan yönleri bulup çıkarmak ve bunların çözümüne katkı sunmaktır. Bu amacı gütmeyen bir eleştiri , eleştiri değildir. Özeleştirinin esası da, daha önce de belirttiğimiz gibi günah çıkarmak olmamalıdır. Amaç aksayan yönlerin kabulü ve bunların ortadan kaldırılması için samimi iradenin gösterilmesidir. Özeleştiri, günü ve sorunu geçiştirmek amacıyla kullanılıyorsa aynı yanlış ve eksikliklerin devamı kaçınılmazdır. Bu da gerileme ve giderek çürüme-yozlaşma ve dejenerasyona davetiye çıkarmaktan başka bir anlam taşımaz. Özeleştiri; günübirlik ve süreklilik arz ediyorsa , bu kadar etkili bir silahın da içi boşaltılmış olur. Sürekli aynı eleştirilere maruz kalınıyor ve aynı türden özeleştiri yapılıyorsa orada bir değişim,gelişme ve ilerlemeden bahsetmek olanaksızdır. Eleştiri ve özeleştiri, birey ve toplumların gelişimi ve ilerlemesinin mihenk taşıdır. Aynı zamanda demokrasi kültürünün bir toplumda yerleşip yerleşmediğinin de bir göstergesidir. Eleştiriye tahammülü olmayan bir toplumsal sistemin, bireylerin ya da yöneticilerin demokrat olabilmeleri olanaklı değildir. Tek tek ilişkilerden tüm toplumsal sisteme tam demokrasi damgasını vurmuyorsa, orada eleştiri ve özeleştiri mekanizmasından söz edilemez bile. Ve yine aynı şekilde özeleştiri yapmayan tek tek bireylerden sisteme kadar herkes ya da herşeyin demokrat olmaları mümkün olmadığı gibi, gelişme ve ilerlemeden yana olmaları da mümkün değildir. Bu anlamda eleştiri ve özeleştiri, insanları ve toplumları algılayıp değerlendirmenin, onlar hakkında fikir sahibi olmanın hem mihenk ve hem de denek taşıdır. Eleştiri ve özeleştiri her koşul ve durumda aynı biçimlerde uygulamak bir diğer yanlışa yol açar. Çünkü, bu mekanizma aynı zamanda resmi ya da gayrı resmi hukuksal bir ilişkiyi esas almalıdır. Günübirlik ve her zaman her yerde bir hukuksal ilişkiyi esas almadan yapılacak her eleştiri ve özeleştiri, bu mekanizmayı dejenere eder. Eleştiri ve özeleştiri , toplumun ve bireylerin yanlışlarını görüp düzeltmesinin bir kaldıracı olarak kullanıldığı oranda, bireylerin ve toplumun gelişip ilerlemesinin temelidir. Bunu özüne uygun kullanmayan birey veya toplumların gelişip ilerlemesinin olanağı yoktur.

Tüm ifadeler:11Mavi Yazar, Piro Kizilay ve 9 diğer kişi