Cumartesi Anneleri kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemi 932’nci haftasında online gerçekleştirdi.
Bu haftaki açıklamada, 2 Şubat 1984’te Ataşehir Küçükbakkalköy semtinde arkadaşının evine gittikten sonra polislerin açtığı ateş sonucu yaralanan ve gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan Maksut Tepeli’nin (28) akıbetini soruldu.
Açıklamayı 12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren yaptı.
Eren, sözlerine, devletin yıllardır kayıplar konusunda yargı makamlarıyla gerçeği örtbas ettiğini ve faillerin cezasız bıraktığını söyleyerek başladı.
Eren, “Bütün bunlar yetmezmiş gibi adalet talep edenlerin seslerini bastırmaya ve cezalandırmaya dönük pratik sergiliyor. Hukuki dayanaktan yoksun, siyasi iklimin etkisiyle açılan davalarla biz adalet talep edenleri cezalandırmak istiyor” dedi.
Siyasi şubede işkence gördü
Eren, 28 yaşındaki Maksut Tepeli’nin genç bir öğretmen olduğunu, 2 Şubat 1984 tarihinde bir arkadaşının ziyaretine gittiği esnada polisler tarafından açılan ateş sonucu yaralandığını belirtti.
Tepeli’nin polisler tarafından hastaneye götürülmesi gerekirken bir battaniye içinde Gayrettepe Siyasi Şube’ye götürüldüğünü aktaran Eren, “Aynı tarihte gözaltında tutulan üç tanığın beyanlarına göre Tepeli; 5 Şubat 1984 tarihinde Gayrettepe Siyasi Şube’de gördüğü ağır işkence sonucu koma halinde hastaneye kaldırıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı” diye anlattı.
Gerçek 22 yıl sonra öğrenildi
Tüm resmi kurumlar tarafından gözaltına alındığı inkar edilen Tepeli’nin izini süren ailesi ve avukatlarının, olaydan 22 yıl sonra 6 Şubat 1984 tarihinde Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde öldüğüne dair resmi belgelere ulaştığını kaydeden Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:
Adalet arayışından vazgeçmeyen ailesi ve İHD Avukatlarından Gülseren Yoleri tarafından tekrar yargı önüne getirilen dosya ise 2014 yılında zaman aşımı kararı ile kapatıldı. Anayasa Mahkemesi’ne 2017 yılında başvuruyla ilgili mahkeme; ‘zaman bakımından kabul edilemezlik’ kararı verdi. İç hukuk yollarını tüketen aile AİHM’ye başvurdu.
Bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz; 39 yıl önce Gayrettepe Siyasi Şube’de gözaltındayken kaybedilen Maksut Tepeli için hukuku işletin; onun akıbetini açığa çıkartma, tespit edilen faillerini yargılama yükümlülüğünüzü yerine getirin.
Kayıp yakınları, Cemal Geren’in faillerini sordu
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 730’uncu haftasında Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı.
Bu haftaki eylemlerinde, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 1991 yılında gözaltına alınan, ancak daha sonra cenazesi bulunan Cemal Geren’in faillerini sorudu.
‘Mehmet Geren defalarca gözaltına alındı’
İHD Diyarbakır Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Akdeniz, Geren ailesinin ikamet ettiği Cizre ilçesine bağlı Çağlayan köyünün 1990’ların başında askerler tarafından yakıldığını hatırlattı.
Koruculuğu kabul etmedikleri için aileye karşı baskıların ilçe merkezinde de devam ettiğini ve aile bireylerinden Mehmet Geren’in defalarca gözaltına alındığını ve işkence gördüğü bilgisini paylaşan Akedeniz, şöyle devam etti:
İlçede görev yapan itirafçı Abdülhakim Güven ve Bedran kod adlı Adem Yakin, Mehmet Geren’i Cizre’den ayrılması yönünde tehdit ediyordu. Tehdit edilmesinin hemen ertesi günü, Mehmet Geren Cizre’yi terk ederek, eşiyle birlikte İstanbul’a yerleşti.
Mehmet Geren, İstanbul’da tekrar gözaltına alındı ve 12 gün boyunca kendisinden hiç haber alınmadı. O sırada oğullarını ziyaret etmek için İstanbul’da bulunan ailesi, Mehmet Geren’i sormak için karakola gitti. Kendilerine önce Mehmet’in orada olmadığı söyleyen karakol yetkilileri, daha sonra gözaltında olduğuna dair aileyi bilgilendirdi. 12’nci günün sonunda serbest bırakılan Mehmet Geren, İstanbul’dan ayrılarak Malatya’ya taşındı. Malatya’da birkaç yıl kaldıktan sonra tekrar gözaltına alındı ve işkence gördü. Bu olaydan sonra Mehmet Geren ailesiyle birlikte tekrar İstanbul’a taşındı.
Dosyası ‘Faili Meçhul’ kaldı
Mehmet Geren’in annesi, babası ve kardeşi Cemal’le birlikte Cizre’de yaşamaya devam ettikleri sırada işe giderken bir daha kendisinden haber alamadıklarını hatırlatan Akdeniz, şunları ifade etti:
25 gün boyunca ailesi Cemal’den hiçbir haber alamadı. Cemal’in kayboluşunun 25’inci gününde civar köylerden bir kişi tarlasının yakınında bir ceset bulmuş ve durumu polis merkezine bildirmişti. Polis merkezinde bulunan yetkililer, cesedi bulan köylülere, ‘bir çukur kazıp cesedi içine atmasını’ söyler ancak cesedin üzerinden çıkan nüfus cüzdanından Cemal’in olduğu anlaşılır. Köylülerden Geren ailesini tanıdıkları için cesedi bir battaniyeye sararak hastaneye getirmişlerdi. Geren’in cenazesi hastanede ailesine teslim edilir. Aile, o dönemde tehdit edildikleri ve can güvenlikleri olmadığı için hiçbir hukuki girişimde bulunamaz. Cemal Geren dosyası o tarihten günümüze faili meçhul olarak tozlu raflarda kalır.
Açıklama oturma eylemiyle sonlandı.
Batman’da basın açıklaması
Batman’da ise İHD Şubesi ile kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eyleminin 566’ncısı için Gülistan Caddesi’nde bir araya geldi.
Kayıp fotoğraflarının taşındığı eylemde İHD yöneticisi Yunus Bağış konuştu.
Cumartesi Anneleri’nin 1995 yılından bu yana devam eden mücadelesine değinen Bağış, şunları kaydetti:
Yakınlarını, yakınlarının kemiklerini, o kemiklerle birlikte yok edilen adaleti arıyorlardı! Bu kamuya açık şiddetsiz eylemle, hem gözaltında kaybedilen/öldürülen insanların hikayelerini gündemde tutarak, onların yokluğa karışmalarını, unutulmalarını engelliyor; hem de politik bir kötülüğü görünür kılıyorlardı. Onlar resmi kayıtlarda çoğu hâlâ yaşıyor görünen çocuklarının, eşlerinin, kardeşlerinin akıbetini öğrenmek için adalet istiyorlardı; ölülerinin yasını tutabilmek için, onları insan onuruna yakışır bir şekilde ve usulünce defnedebilmek için adalet istiyorlardı. Bu istemleri belli bir süre sonra devletin nezdinde kabul görüyordu.
Anayasa, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı bu yasak kararları ulusal mahkemelerde olmazsa uluslararası mahkemelerde mutlaka cezalandırılacaktır. Cumartesi Anneleri/İnsanları da gözaltında kayıplarını aramaktan ve adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğini, bizler insan hakları savunucuları olarak, Cumartesi Annelerinin her zaman hakikat ve adalet taleplerinin sesi, soluğu olmaya devam edeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.
Açıklama oturma eylemi son buldu