Analiz-Polemik

TKP-ML Hareketinin 1973 Yenilgisi İşkencede Direniş ve 1974 Yeniden Toparlanma ve Muzaffer Oruçoğlu-Aslan Kılıç’a Karşı Tutum Üzerine.!

Aylardan bu yana bir kısım TKP-ML-Partizan geleneğinden arkadaşlar 1973 de gözaltına alınıp işkencelerden geçirilen TKP-ML Hareketinin o dönemde önderlik organı Koordinasyon Komitesi (KK)de yer alan kadroların işkencedeki tutumları ve İbrahim Kaypakkaya yoldaşın hangi yöntemle katledildiği üzerine sıklıkla aynı arkadaşlar tarafından bir yerde aynı şeyleri tekrarlayan. H.Günlüğü ve başka Oruçoğlu’nun yanında saf tutan kişilerle- ki bu tartışmayı ısrarla gündemde tutan H.Kaya, …

Read More »

İŞÇİ VE EMEKÇİLER BURJUVA CUMHURİYETİ DEĞİL DEVRİMCİ HALK CUMHURİYETİ İÇİN DÖVÜŞMELİDİR..!

Türk ulusal kurtuluş mücadelesinin önderliğini yapması ve 29 Ekim 1923 yılında kuruluşu ilan edilen yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir cumhuriyet olması gerektiğine karar veren 1924 anayasasının bizzat kaleme alıp mecliste onaylanmasını sağlayarak, TC devletini sınıfsal ve politik yönünü çizen M-Kemaldir. M.Kemal ideolojik ve politik olarak yeni cumhuriyetin yönünü ve geleceğini çizmesi ve hemen her konuda TC devletinin temel politikalarını inşa …

Read More »

Türkiye Devrimci Hareketi Neden Abdullah Öcalan’ın İşkencedeki Çözülme Direnmeme Tutumuna Gereken Devrimci Tavrı Alamadı. İşkencede  Örgütü ve Halkının Davasını Savunmayarak Çözülen Bildiği Herşeyi Düşmana Anlatan  İmralıda Kürt Ulusunun Haklı Direnişini Savunamayan Öcalan  Nasıl Olurda Kürt Halkının Önderi Olup Sayın Saygısını Hak Edebilir..!   Bilindiği üzere  PKK dahil Türkiye Kuzey Kürdistanlı Örgütlerin işkencede devrimci tutuma dair tutumları, yazdıkları yazılar ve broşürler baktığımızda hemen hemen aynı noktada  bulştuğnu görüyoruz. Kendisine devrimci, yurtsever ve sosyalist diyen tüm örgütler işkencede düşmana sır verme, örgütünü ve davanı korumak için ölüm dahil her zoluğu göze almaktan çekinme.  Unutma ki işkencede düşmanla savaş halindesin, sen işçi ve milyonlarca işçi ve emekçileri temsil ediyorsun ,işkenceciler ise çürüyüp giden  faşist gerici sermaye düzenini koruyorlar. Yani işkencede iki sınıfın . Sen konuşmadığın ve  zorlukları hiçe saydığın, ölümü göze aldığın sürece hiçbir  işkence ve zulüm bildiklerini sende alamayacak ve düşmanın önünde diz çökmeyeceksin. Tarihsel sürece baktığımızda işkencede direnenler sınıf kiniyle bilenmiş, yoldaşları ve halkın davasına sıkıca bağlanmış, ölümü gözlerinden küçülten devrimciler ve komünistler olmuştur. Bu konuda devrimci hareket pratiinde oldukça çok örnek olduğunu söylemek hiçte yanlış olmayacaktır. Dimitrovdan Thelmana, Julis Fuçikten  Vietnamlı devrimcilere, Manos Alimaniden Yunanistanlı, Bulgaristanlı, Çinli, Cezayirli devrimcilere onbinlerce devrimci işkencede ser verip sır vermemenin, direnmenin olağanüstü  ölüp ama yenilmemeninn örneklerini yaşattılar.Faşist karşı devrim Türkiye Kuzey Kürdsitanda Özelikle 70’li yıllarda , devrimci ve Kürt yurtsever harekete ezip dağıtmak için işkenceyi sistemli bir araç olarak devreye sokmuştur. Ocak 1973 yılında  yaralı olarak yaklanıp, 3.5 saat büzlerda yaluın ayak yürtüldükten sonrası Diyarbakır zindanında 3.5 ay işkencenin ardında düşmanın dayatmalarına  boyun eğmediği ve ser verip sır vermediği için 18 Mayıs 1973 yılında  kuşuna dizilerek katledilen komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş, düşman karşısında bir komünist önderin, ölümü hiçe sayarak nasıl bir direniş hattı tutturduğunu pratiğiyle ortaya koydu, teori ile pratiğin  uyumunu gösterdi.Aslında  Kaypakkaya yoldaş, Diyarbakır zindanında Türkiye Kuzey Kürdistan  devrimci ve komünist harekete, “işkencede ölümü göze al, sır verme” mirasını bırakıyordu. Yani artık işkenceye düşen her devrimci ve komünist  işkencede ölümü kucaklayan Kaypakkaya yoldaşı düşünecek ve onun direnişini örnek alacaktı.Nitekimde öyle oldu. Polis her işkenceye düşen devrimciye “İbrahim Kaypakkaya’yımı örnek alıyorsun” diyerek işkenceye düşen her devrimciye Kaypakkaya yoldş güç veriyor ve örnek oluyordu. Yani devrimci hareket için işkencede direnişte, Kaypakkaya yoldaşın ser ver sır vermeme tavrı temel oldu. Artık işkenceye düşen her devrimcinin yanında işkencecileri ininde yenen İbrahim Kaypakkaya’nın ölümü hiçe sayan silueti duruyordu ve Onlara güç veriyordu. Faşist karşı devrimin saldırıları sonucu Gökhan Edge’den Ali Kayahan’a, Pir Ahmet Solmaz’dan İrfan Çelik’e, Salih Kandal’dan Ahmet Karlangıç’a, Zeki Yumurtacıdan, Süleyman Cihan’a, Behçet Dinlerer’den Hasan Asker Özmene, Haci Köse’den Maksut Tepeli’den işkencede yüzlerce devrimci katledildi. Devrimci hareket 12 Eylül faşist darbesi sürecinden işkencede istenen beklenen kitlesel direnşi gösteremedi. Ama devrimci harket işkencede direniş çizgsi izlemeyen ve çözülen öncü ve önemli kadrolara karşı  süreç içinde daha ilkeli davranma ve işkencede çözülenlere karşı hiç bir şey olmamış gibi ulzşacı ve ilkeleri sulandıran tutum içinde olmadı. Sıradan ve genç kadrolar ile yönetim kademesinde yer alan önderlik konumundaki  kadroların işkencedeki tutumları ve görevlendirmeler aynı düzeyde ele alınamaz. Buradan olarak  örgütün önderliği düzeyinde yer almış olmasına karşın, işkencede örgütü ve davasını  ölümü hiçe sayarak savunma tavrı içinde olmayan önderlik kadrolarına, esnek ve toleranslı davranılamaz.  Çünkü bu kadrolar örgütün teori-politika, starteji ve taktiklerini çizmede belirleyüci olan ve  deney tecrübe bakımından örgütün en önünde duran, en bilinçli ve bilimsel sosyalizmi, örgüt programını en derinden kavramış kadrolardır.  Haliyle yıkmak için örgütlü yola çıktığı sermeye’ye düzenine karşı mücadelede her türlü zorlukların kendisini beklediğini bilen bir konumdadır. Nasıl ki devrimci hareket karşı devrimi yıkmak ve emekçileri eşitlik ve özgürlüğe kavuşturmak için, savaşıyorsa aynı şekilde  karşı devrimde iktidarını ayakta tutmak için devrimci harekete saldrımaktan ve  devrimin öncüleri katletmekten olmadı zindana kapatmaktan geri kalmayacaktır. Tüm bu gerçekleri 70’li yıllardan bu yana yakıcı olarak yaşıyoruz.Devrimci hareket , faşist baskı ve zulümden sınır tanımayan faşist diktatörlük koşullarında örgütün sürekliliğini sağlayabilmesi ve iktidar savaşımını  kararlıca sürdürebilmesi için örgüün önderliği, teorik-politik olarak yolunu çizebilecek, sınıf savaşımının zorluklarından geçerek polise karşı mücadelede yetkinleşmiş, önüne çıkan sorunlarda ve engellerden yılmayan, sarsılmayan  mücadele içinde çelikleşmiş ve her önemli gelişmede yolunu şaşırmadan örgüte önderlik eden teorik-politik alanda yetkinleşmiş, pratikte kendini  kabul ettirmiş öncü kadrolardan oluşmalıdır.Haliyle bir dönemler önderlik düzeyinde görevler almış, ama işkencede olumsuz sınav vermiş kadroların örgüt saflarında arındırılması ve örgüt çizgisini belirleyici konumlardan uzak tutulması gerekiyor. İşkencede düşmana karşı kararlı bir tutum içinde olmayan birisinin, devrimci politika üretmesi ve emekçilerin kurtuluşu için  için sermayeye düzenine karşı yığınları militan bir savaşıma hazırlaması   beklenemz.  Nitekim bu konuda somutta öne çıkan olumlu bir örnekte yoktur. İşte İbrahim Kaypakkaya yoldaş 1973 yılında bu konuya dikkat çekerek, örgütün militan bir çizgide teori ile pratiğin uyumulu içinde yürümesi örgütün çürüklerden arındırılması ve  emekçilere güven verebilmesi bakımından, işkencede zaaf gösteren kadrolardan örgütün yönetici konumlarda arındırılması  gerekiyor.Dahası işkencede devrimci tutumun ne olması gerektiğine dair, hiçbir devrimci ve sosyalisttin itiraz edemeyeceği ilkesel komünist tutumu komünist enternasyonalin belgelerinde okuyoruzİşkenceci devrimci tutumun ne olması ve zaaflı davranana kadrolara karşı nasıl bir tutum takınılması  konuya dair Komintern ilkesel tutumunu aktarıyoruz.: “O⠀ “Parti çalışmasına ve parti işçilerine ihanet etmek, parti işçisinin affedilmez suçudur. Hangi araçlarla ve işkencelerle yoldaştan bu bilgi alınmaya çalışılırsa çalışılsın, hükümete bu konuda bilgi vermek utanmazca ihanet etmek demektir. HAİN OLMA! Kendini iyi şartlandır! Her etkiye ve işkenceye karşı durabilmen için, bırak bu kararlılık varlığının en derinlerine kadar işlesin. O Hiçbir tekdir sözü bir hain için yetmez.” (“İllegal Çalışma” ve ” Provokatörlere Karşı Mücadele”  Üzerine, s.1, BP Yayınları Çeviri Dizisi No: II,  Nisan 1986) Komintenin işkencedeki tutuma dair bu ilkesel tutumu kendisne devrimci ve komünistim diyen her örgüt ve her kişi amasız ve fakatsız bu ilkesle tutumu kendisine  dutür almakla yükümlüdür.Neki  devrimci hareketin omurgasını oluşturan  TKP-ML’den MKP, MLKP’den DKP’ye Birleşik devrimci hareket ittifakı içinde yer alan 9 grupta her açıklamasında sayın Öcalan başlayarak, Öcalan’ın işkencedeki çözülen ve tüm bildikleri düşmana anlatan tutumuna  karşı eleştirel bir tutum takınma yerine, uzlaşmacı ve bir yerde güç karşısında boyun eğici pragmatik tutum içinde oldular. Devrimci ilklerin içeriği sulandırılarak  düşman karşısında boyun eğip bildikleri herşeyi sınırsızca anlatan ve işkencede direnmeyi “gereksiz kahramanlık ” olarak gören Öcalan , işkencede çözülmesine utanmazca gerekçe yaratmaya çalıştı ve bu rezil tutuma PKK önderliği destek olarak PKK’nin ve Kürt direnişinin  bağımsızlık ve özgürlük istemleri İmralı savunmasıyla  yok edilerek, Kürt ulusunun ulusla ve demokratik istemleri hayal olarak mahkum edildi. Bir çok devrimci örgüt hala Öcalan’ın  sık sık değiştirdiği ve  devletin şevkatli kollarına bırakılmış  teslimiyet çizgisinde işçi, emekçi ve Kürt uluu için demokrasi ve eşitlik bekliyor, sinkte yağ çıkarmaya çalışıyorlar.  Öcalan ML saldırıyor, reel sosyalizm adına yaşanmış 70. Yıllık sosyalizmi emperyalist kapitalist sistemden daha olumsuz olarak görüp bilimsel sosyalizmi gözden düşürmeye çalışırken, ne kadar Kürt ulusla direnişini  Kemalist Cumhuriyete karşı gerici ve emperyalizmin kışkırtması olarak değerlendirip mahkum ederken, PKK’nin 78  bağımsız birleşik demokratik Kürdistan çizgisini hayal olarak değerlendirirken, devlete her alanda hizmete hazırım diyerek PKK’nin tasfiyesi ve silahlı mücadelenin artık miadını doldurdu diyerek PKK ne kadar devrimci özellik varsa tasfiye eden ve Kürt halkının özgürlüğü için idam edilmeyi göze alamayan  Öcal’ının hala Kürt halk önderi olarak kabul edilmesi ve sayın sıfatıyla onurlandırması  kabul edilecek bir durum değildir.Devrimci hareket Kemalizm’e rücu eden bir Öcalan’a güzellemeler dizmenin  ne devrimci harekete ve nede Kürt ulusunun ulusal ve demokratik mücadelesine hizmet etmeyecektir. Üstelik işkencede devrimci tutuma dair   “Direnmek Yaşamaktır” adıyla 1981 yılında PKK broşür yayınlamış. Bu broşürde, PKK MK’sı işkencede devrimci tutumun “ser verip sır vermemek” olarak ortaya koymakta ve tüm kadrolarını bu  işkencede direniş çizgisinde mücadele yürütmeye çağırmaktadır; ” Bu nedenle, Türk sömürgeciliğine ve onun çeşitli kurumlarına karşı mücadele eden devrimciler, bu kurumlarda görev alanlardan -ve hele hele polis ve jstihbaratçılardan- insani duygular beklemek gibi bir tavır içine giremezler. Sorguyu yapanlar kazanılması gereken dostlar değil, kendilerine karşı savaştığımız sömürgeci devletin bize ve halkımıza karşı eğittiği kadrolarıdırlar. Sorgusu yapılan bir devrimci için onların insafına sığınmak kurtuluş olmadığı gibi, yanılgının da en büyüğüdür. Bir devrimci, sorguyu yapanların düşman olduğunu, hiçbir koşul altında düşmana boyun eğmemek gerektiğini temel bir ilke olarak benimsemek ve bunu asla akıldan çıkarmamak zorundadır.Türk devletinin ve onun çeşitli kademelerdeki görevlilerinin savaşılması ve asla boyun eğilmemesi gereken düşmanlar olduğunu bilmeyen cahil halk için, belki polise yaranma bir ölçüye kadar maruz görülebilir. Fakat, Türk sömürgeciliğinin halkımızın can düşmanı olduğunu bilen ve ona karşı savaşmayı insanlık ve yurtseverlik görevi olarak kabul eden bir devrimcinin, bir tek saniye dahi olsa, polisin düşman olduğunu akıldan çıkarması affedilmez bir suçtur. Zalim düşmana karşı direnmek ve mücadele etmek yerine, ona boyun eğmek şerefsizliğinin ta kendisidir ve hiçbir zaman hoş görülemez.Düşmanla uzlaşma ya da ona karşı savaşma isteği sorgulamadaki tavrın mihenk taşıdır. Uzlaşıcı ve teslimiyetçi bir tavır içinde olanlar, eninde sonunda düşmana boyun eğerken; düşmana boyun eğmektense ölümü yeğ tutanlar, bugüne kadar hep şanlı direnişler göstermişlerdir. Tarih bu konudaki olumlu ve olumsuz örneklerle doludur. Halklar uzun süren mücadele tarihleri boyunca her iki tavırla da karşılaşmışlar; boyun eğmeyi alçaklığın, direnişi kahramanlığın bir belgesi olarak hafızalarında canlı tutmuşlardır. Halkımızın ulusal ve sınıfsal zulme karşı tarih boyunca yürüttüğü uzun mücadele geleneği ile kıyaslandığında, çok kısa bir tarihi dönemi kapsamakla birlikte, PKK önderliğindeki Kürdistan Kurtuluş Mücadelesinin tarihinde de alçakça düşmana boyun eğen Şahin Dönmez’ler olduğu gibi, birer kahramanlık abideleri olan SALİH KANDAL’lar, CUMA TAK’lar ve SAİT ŞİMŞEK’ler gibi sayısız örnekler de vardır.” PKK’nın “Direnmek Yaşamaktır” Broşüründen)PKK’nin yayınlamış olduğu işkencede  PKK’lilerin nasıl bir tavır takınmasına ilişkin broşürde  açık net tutum ortaya koymasına  ve Kürdistanı işgal ve ilhan eden faşist TC devletine karşı  her PKK’linin uzlaşmadan örgütü ve davasını savunması gerektiğini ortaya koyarken, maalesef PKK’nın önderi rolünü üstlenmiş olan ve 40 bini aşkın yoksul Kürt gerillası ölümü hiçe sayan bir çizgide  Kürdistan’ın özgürleşmesi için yaşamlarını ortay koyarken maalesef Öcalan işkencede ve mahkemede  ölümü hiçe sayan bir direniş çizgisi izlemeyerek, Kürdistan davasına ihanet ederek, teslimiyetçi bir çizgiyi Kürt hareketine egemen olmuş ve Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin davasının içini boşaltmıştır.Hem işkencede  İbrahim Kaypakkaya’nın ser verip sır vermeme  tavrını örnek alıyoruz diyeceğiz  hem de  işkencede çözülen Abdullah Öcalan’ı Kürt halkın önderi olarak görüeceğiz.ve  sayınlar sıfatıyla güzellemelerle onurlandıracağız. bu ikisi bir arada olmaz.  Burada ikircimli pragmatik oportünist tutum ortada durduğu bir olgudur.  Devrimci hareket küçük hesapçı faydacı ve güç karşısında boyun eğici tutumu terk ederek  Kürt ulusunun direnişini yolunda saptırmaya çalışan Öcal’ın teslimiyetçi ve TC devletini güçlendirme, Kürt direnişini tasfiye etme hedefi güden paradigmasının çıkmaz sokak olduğu gerçekliğini açığa serilmesi , Kürt halkının “barış ve demokratikleşme” yanılsamasına karşı  inatlı ve ısrarlı bir aydınlanma savaşımı içinde olmak gerekiyor.

 Bilindiği üzere  PKK dahil Türkiye Kuzey Kürdistanlı Örgütlerin işkencede devrimci tutuma dair tutumları, yazdıkları yazılar ve broşürler baktığımızda hemen hemen aynı noktada  buluştuğunu görüyoruz. Kendisine devrimci, yurtsever ve sosyalist diyen tüm örgütler işkencede düşmana sır verme, örgütünü ve davanı korumak için ölüm dahil her zoluğu göze almaktan çekinme.   Unutma ki işkencede düşmanla savaş halindesin, sen işçi ve milyonlarca işçi ve …

Read More »

PKK’nin 41.Yıllık Silahlı Savaşımın Ardında .Tüm Gücüyle Savaşmasına ve Kürt Halkının Kitlesel Desteğine Arkasına Almasına Karşın TC Devletini Yenemeyerek Kendisini Tasfiye Etmesine Birde Dar Ulusalcı Örgütlenme ve Mücadelede Israrcı Olmanın Etkisi Bakışında Yaklaşamak Gerekmezmi..!

ASLINDA PKK’nin KENDİSİNİ TASFİYESİ KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN ZAFERİNİN ULUSALCI DAR ÖRGÜTLENMLERDEN DEĞİL ÇEŞİTLİ ULUS VE ULUSAL AZINLIKLARDAN İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN ENTERNASYONAL TEMELDE BİRLEŞİK VE ORTAK BİR ÖRGÜTLENME VE MÜCADELEDE GEÇTİĞİNİ BİR KEZ DAHA AÇIĞA SERMEDİ Mİ.!Ulusal örgütlenme ve mücadele ile Kuzey Kürdistan’ın özgürlüğe kavuşmasının güç olduğunu PKK’nin tüm ulusla ve demokratik istemlerinden vaz geçerek, kendisini feshetmesi ve yıkmak yola çıktığı TC …

Read More »

PKK’nin Lağvedilmesi Kürt Sorununda Köklü Değişim Yaratmıyor..!

Nihayetinde Bahçeli-Erdoğan ve Öcalan’ın ittifakıyla, terörsüz bir Türkiye yaratma” bölgede Türk devletini güçlendirme ve Erdoğan iktidarına nefes aldırmak amacıyla başlatılan Kürt direnişini ezip tasfiye etme planı uygulamaya sokuldu. Öcalan’ın PKK’yi tasfiye “edin ve silahlı mücadeleyi sonlandırın çağrısına ” PKK önce silahlı savaşımı duruyoruz yanıtını verdi ve 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde yaptığı Olağanüstü 12. Kongresi’nin sonuç silahlı mücadele terk edilerek PKK …

Read More »

PKK’nin Lağvedilmesi Kürt Ulusal Sorununun Demokratik ve Halkçı Temelde Çözümüne Hizmet Etmez..!

Faşist kafatasçı Kürt düşmanlığında sınır tanımayan ve DEM Partinin kapatılmasını sıklıkla dillendiren MHP genel başkanı Devlet Bahçelinin çağrısı ve Öcalan’ın ortaklaşmasıyla harekete geçen iki taraf aslında buna devlet planı demek daha uygun olacaktır. Bu güya Kürt sorunun çözümü hedefli ne idüğü belirsiz ama esas olarak Kürt direnişinin sistem içine çekilerek tasfiye edilmesi amaçlı plan uygulamaya sokuldu. Aslında tek taraflı devletin …

Read More »

Kürt Ulusu Kendi Kaderini Kendi Eline Alma dan Yani Devletin Üniter Yapısı Korunarak Kürt Sorunu Çözülemez ve Onurlu Barış Sağlanamaz…!

Nihayetinde Bahçeli-Erdoğan ve Öcalan’ın ittifakıyla, terörsüz bir Türkiye yaratma” bölgede Türk devletini güçlendirme ve Erdoğan iktidarına nefes aldırmak amacıyla başlatılan Kürt direnişini ezip tasfiye etme planı uygulamaya sokuldu. Öcalan’ın PKK’yi tasfiye “edin ve silahlı mücadeleyi sonlandırın çağrısına ” PKK önce silahlı savaşımı duruyoruz yanıtını verdi ve 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde yaptığı Olağanüstü 12. Kongresi’nin sonuç silahlı mücadele terk edilerek PKK …

Read More »

Kuruluşunun 53.Yılında TKP-M-L Hareketinin Doğuşu ve Gelişimi Üzerine..!

M-L hareketin geçmişini inkar ve azımsanmayacak ölçüde olduğu bugün, gerçekleri her türlü anti-Marksist rüzgara karşı savunmak olağanüstü bir önem taşıyor, Marksist-Leninist hareketin geçmişini istismarı bugün var gücüyle sürdüren “Partizan” gibi grupların amacı anti-Marksist çizgilerini aklamaktır. Bugün onların “parti, parti” diye sözüm ona keskin çığlıklar atmaları, aslanda meseleyi can alıcı noktadan; yani ideolojik-politik çizgi meselesinden başka noktalara kaydırma dar ve karanlık …

Read More »

1 Mayıs’ın Buyruğu; Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir..!

Şimdi işçiler 8 saat çalışıyor. Hafta tatilleri ve yıllık izinleri var. Günümüzde belli başlı bütün ülkelerde 8 saatlik işgünü uygulanıyor… Buraya nasıl gelindi? Yarına, insanlığın geleceğine neler bırakılmalı ? Emperyalist sistemin derinleşen krizi yeniden iş gününün kısaltılması için mücadeleyi ön plana çıkarıyor. Uluslararası sermaye teknik gelişmenin ulaştığı boyut ve yaşanmakta olan krizi işçi sınıfına fatura etmek için, bütün sosyal hakları …

Read More »