29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanın 101 yıldönümü ..Burjuvazi ve büyük toprak beylerinin iktidar olarak doğan ve gelişen T.C. devleti, halkın iktidarı değil tersine halk üzerinde egemenlik kuran bir cumhuriyettir. faşist kafatasçı MHP’den İYİ Partiye, CHP’den DP’ye, DEVA’dan AKP’ye, TKP’den SOL-Partiye kadar bilimum sağdan sola birçok parti ve örgüt , TC devletinin hangi sınıf yada sınıflara hizmet eden bir halk cumhuriyeti olduğunu gizleyerek, Kemalizm Cumhuriyetini güzellemede yarış içindeler. Yalnızca adına bakarak hangi sınıf yada sınıfların Cumhuriyeti olduğunu görmezden gelerek, demokrasi ve özgürlükleri haliyle emekçi halkları yok sayan, Türkiye Cumhuriyetine ne kadar güzellemeler yapılsa da gerçekler sümen altı edilemeyecektir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, ne bağımsız, ne demokratik ve de halkçı bir karakterdedir. Haliyle, sermaye ve burjuvazinin değil, işçi ve emekçilerin, kendi kendilerini yönettikleri, sömürü ve zulmü yere çaldıkları, 1917 Ekim sosyalist devrimiyle Rusya da pratiğe geçirilen devrimci ve sosyalist cumhuriyet için dövüşmeliyiz. Faşist dinci Saray rejiminin “ılımlı İslamcı” politikalarını ve kolu kanadı kırılmış göstermelik bir hale düşülmüş, laikliği daha fazla kemirmesini öne sürerek, demokrasi ve özgürlüklerin adı bile olmayan bir Kemalist Cumhuriyeti, parlatarak emekçi yığınların önüne kurtuluş umudu olarak sürmek, emekçilerin burjuva kapitalist sisteme teslim olması ve ömür boyu burjuvazinin cumhuriyetinin kutsanması demektir. Haliyle faşist dincileri de iktidara taşıyan Kemalist Cumhuriyetinin kimin yada kimlerin iktidarı olduğunu irdelemek ve emekçilerin kurtuluşlarının işçi ve emekçi devrimci ve sosyalist bir cumhuriyetten geçtiğini ortaya koymak gerekiyor. Herşeyden önce, halkların eşitliği ve özgürlüğünü yok sayan ve emekçilere her türlü faşist ırkçı ayrımcılığı, sömürüyü reva gören bir Cumhuriyet emekçilerin ve haliyle devrimci ve sosyalistlerin cumhuriyeti olmaz. Biliyoruz ki 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, yalnızca Türk ulusu Müslüman Sünni mezhebine hak ve özgürlükler tanıyordu. Buradan olarak, işçileri, emekçileri, Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Rumları,Lazları vb. yok sayan ve yalnızca Türk ulusuna devlet kurma hakkını tanıyan bir cumhuriyet emekçiler için kurtuluş umudu yada örneği olmaz. Haliyle T.C. devletinin ilanının baş sorumlusu M.Kemal olması nedeniyle Cumhuriyette daha çok Kemalist Cumhuriyet adıyla özdeşleşmiştir Herşeyden öncesi, Kemalizm milliyetçi ırkçılık üzerinde yükselen, Türkler dışındaki ulus ve halkları inkar eden, hak arayan, sömürü ve zulme karşı mücadele eden emekçilerin, devrimcilerin düşmanı, bir avuç büyük burjuvazi ve toprak ağalarının çıkarlarını savunan, Türk, Sünni Müslümanlığın egemenliği için çalışan bir rejimdir. Keza, milliyetçilik, faşizm tarafından kullanılan argümanlardan birisidir. Faşizm, bunu kullanırken, diğer ulus ve halklara karşı yarattığı kinle halkın gerçek düşmanı görmesini engellemeyi amaçlar. Hitler bu amaçla şöyle diyordu: “Bu dünyada üstün ırktan olmayan herkes, adi bir yaratıktır”. Yani Arien ırkı dışındaki bütün uluslar adi yaratıklardır. Bunlar uygarlığın düşmanlarıdırlar. Hitler’e göre Arien ırkı bütün dünyanın en üstün, en yetenekli, bütün kültür ve değerlerin yaratıcısıdır. Hitler faşizmi, şovenizmi kendi ulusunu yada halkını diğer ulus ve halklarda üstün görmek- kullanırken, en önemli noktayı kendi ulusunu, kendi ırkını (Arien) yüceltmek, onun değerlerini ve özelliklerini saçmalama derecesine kadar abartmak, Alman tarihini dünyanın en onurlu tarihi olarak göstermek olarak görmüştür. Böyle bir propagandanın etkili olması diğer ırk ve ulusları küçük görmeyi, onları düşman ilan etmeyi gerektirir. Çünkü onlar üstün ve yetenekli insanların ırkından değildirler. Onlar yeteneksizdir, beceriksizdir, tembeldirler. Bu propagandanın amacı, Alman işçi sınıfı ve halk yığınlarının gerçek düşmanı olan Alman tekelci sermayesinin iktidarını korumak; halk yığınlarını yaratılan ‘düşman’ uluslara karşı nefretle, kinle doldurmaktır. Böylece halk yığınlarının gözü ‘düşman’ ulusların üzerindeyken, Alman tekelci sermayesi aynı milliyeti paylaştığı halkı kolayca sömürebilecek ve iktidarını koruyabilecekti. Yazıda genelde Alman faşizminden örnekler vermemizin sebebi, onun faşizmin en yalın biçimi olmasıdır. Diğer ülkelerdeki faşizm uygulamaları da benzer özellikler göstermektedir. Şimdi gelelim M. Kemal’in ve Kemalist burjuvazinin propagandasına. “Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir…”(M.Kemal) M.Kemal, bütün bir insanlık tarihini incelemiş, insan toplumunun ırklara ayrılma, sonrasında da milletlerin oluşması sürecinde ilk ortaya çıkan milletin Türk milleti olduğunu keşfetmiştir M.Kemale göre, Türkler dışındaki diğer milletler pislik içerisindedir. Kimi az, kimi çok, ama hepsi pislik içerisindedir. Ama Türk milletinin tarihi çok temizdir. Atatürk burada ‘temiz’ kavramıyla neyi ifade ediyor, bu tam bir muamma. Keza her millet gibi Türk milleti içinde de sömürücü sınıflar olmuştur. Feodal Türk ağaları köylüleri acımasızca sömürmüş, köylülerin yoksulluk ve açlık içinde yaşamasına sebep olmuştur. Yine Türk burjuvazisi, halkı sömürmüş, faşist zorbalık altında inletmiş, kar uğruna binlerce işçi ve devrimciyi katletmiş, hapishanelere tıkmıştır. Ama bunlar sadece Türk egemen sınıflarına özgü uygulamalar değil, bütün milletlerin egemen sınıflarınca yapılan uygulamalardır. Bu sebeple Türk halkının tarihi diğer halkların tarihi kadar temizdir, Türk egemen sınıflarının tarihi de diğer milletlerin egemen sınıflarının tarihi kadar ‘pislik’ içerisindedir. “Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.”(Atatürk) Türk milleti zekidir, diğer milletler zeki değildir, diğer milletler çalışkan değil aynı zamanda karaktersizdir. Atatürk burada yine Türk ırkçılığı yaparak Türk ulusuna yönelik boş bir abartmada bulunuyor. Bu propagandanın, bir ulusu ‘yücelten’ ve diğer uluslara düşmanlaştıran faşist bir propaganda olduğunu belirtmeliyiz. Zaten baştan sona ırkçı-ayrımcı-ötekileştirici halkları bir birine düşmanlaştırıcı tahlildir. Dahası sınıfları dikkate almayan burjuva bir tahlildir. Türk burjuvazisi hiç de çalışkan değildir. Onlar milyonlarca işçi ve köylüyü sömürerek zenginlik içinde yaşarlar, tembeldirler. Eğer karakterden bahsedersek, bütün milliyetten burjuvalar gibi Türk burjuvazisi de sömürücü, asalak, çürümüş ve gericidir; insani kriterler açısından dahi karaktersizdir. Ama Atatürk Türk ulusun överken aslında söylediği niteliklere hiç de sahip olmayan burjuvaziyi övüyor. Halk yığınları içerisinde ‘yaşasın ulusumuz’ naraları ile burjuvaziye karşı sempati yaratmaya çalışıyor. Atatürk’ün bu tür şoven, faşist milliyetçi sözlerini daha da sıralayabiliriz: “Türk Milleti kahramanlıkta olduğu kadar kabiliyet ve hünerde de bütün milletlerden üstündür.” “Türk’ün saygınlığı, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.” “Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların inanış ve ibadetlerine saygı göstermemiştir.” “Çünkü Türk; derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının kutsal miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğinden mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir.” “Türk! Öğün. Çalış. Güven.” “Türkler irfan ve marifet aşığıdır.” “Ne mutlu Türküm diyene!” Bütün bunlar bir ulusu aşırı övme, diğer uluslardan daha üstün görme, böylece diğer ulusları isteyerek veya istemeyerek aşağılama, Hitler’in yaptığı gibi faşist ırkçı bir milliyetçilikle halkın gerçek düşmanını yani ulusun içindeki sömürücü sınıfları görmesini engelleme amacını taşıyordu. Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk ulusu içinde sömürücü sınıflar olamaz; Türk ulusu o kadar ‘yücedir’ ki; Türk sömürücü sınıfları düşman olamaz. İşte Hitler’in, Mussolini’nin ve birçok faşist iktidarın yaptığı milliyetçi ve faşist propaganda budur. Kemalist burjuvazi ve onun temsilcisi olan Atatürk de bütün demokratik hak ve özgürlükleri yok ederken, işçilerin üzerine silahlı kuvvetler gönderirken, Kürt halkını katlederken bu faşist propagandayı kullanmıştır. İşte arkadaşların övdükleri Kemalizm, işçilere, emekçilere, Alevilere, Kürtlere, Ermenilere, Rumlara düşmanlık ilan eden, Türkçü Sünni İslam’ın bayraktarlığını yapan, halka her bakımdan baskı ve terör kusan, M-Suphi ve yoldaşlarını katlettirip demokrasi yerine faşizmi uygulayan bir sistemdir. Haliyle bu burjuva kapitalist sistemin adı olan Kemalizm, halkların özlediği sömürü ve zulmün ortadan kalktığı-halkın söz karar ve yetki sahibi olduğu bir rejim değildir. O halde çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan işçiler, emekçiler örgütlenip ayağa kalkarak kendi devrimci iktidarlarını kurmadıkları sürece, Kemalizm’in değişik versiyonlarının halklarımızı aldatma ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin faşist iktidarlarını koruyup kollamaya devam edeceklerini unutmayalım. Sermaye sınıfının egemenliğinin nişanesi olan ne Kemalizm’i ne dinci faşist saray rejimi emekçi halklarımız için demokrasi, eşitlik ve özgürlük getiremez. Çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan emekçi halkalarımızın kurtuluşu devrimci halk cumhuriyetini kurmaktan geçiyor. Yaşasın Emekçilerin Devrimci Halk Cumhuriyeti.! Yaşasın Sosyalizm..!