Artı-Değerin Görünmeyen Kaynağı: Ev içi emek .!

İşçi sınıfının haklarındaki tırpanlanma, en fazla kadının görünmeyen ev içi emeği üzerine yansıyor. Geçmişte sağlanan hakların önemli bir kısmının, yani yaşlı, çocuk ve hasta bakımının piyasalaşması, birçok kadını eve bağlayarak üretimden (doğal olarak da “ekonomik özgürlüğünden”) uzaklaştırıyor ya da bu işleri bir başka kadına devredebilmek için hem saat hem de yoğunluk olarak daha fazla çalışmayı dayatıyor. Hatta bu görevlere artık yenileri ekleniyor. Kadın, kocasının/çocuğunun/kardeşinin güvenli çalışması için delik deşik olan ve uzun bir süre daha kullanılmak durumunda olan tulumunu/pantolonunu/eldivenini onarıyor. Gece, kocası/çocuğu/kardeşi eve geldiğinde, işyerinde ciğerine çektiği zehri atsın diye ne olursa olsun yoğurt yediriyor. İşyerinde öğle yemeği verilmiyorsa yemek niyetine ekmek arası bir şeyler hazırlıyor. Şimdi, kadının emek süreci ve üretim ilişkileri içindeki görünmeyen emeğini “görünür kılmak” üzere ilk olarak bekâr işçilerin evlerine sonra da ailesi olan işçilerin evlerine bakalım. Bu evlere rengini veren temel ayrımın geçici ve kalıcı işçilik olduğunu görülecektir.
Bekâr evleri
Bekâr evleri geçici bir dönem için kurulmuştur, işçinin, büyük şehirde, çalışacağı kısa dönem için. Yatak başına para verilir, tabak, çatal, bardak gibi temel ev eşyaları pek bulunmaz. Yemek, gündelik alışverişte alınan öte-beri ile yapılır, çamaşır gibi bazı ev işleri ise piyasadan alınan bir metadır. Köylerinden yada küçük kentlerinden kopup para biriktirmek için çalışmaya gelen ve bu evlerde yaşayan işçinin iki seçeneği vardır: Yeniden üretimlerini tam anlamıyla gerçekleştirmek için aldıkları ücretin önemli bir kısmını daha çalışırken harcamak ya da biyolojik varlığının yeniden üretimi için gerekli ev içi etkinliklerin bir kısmından vazgeçmek. Çünkü günlerinin uzun bir saatini çalıştıkları için dinlenmek ve ev içindeki işlerini yapmak için ayırabilecekleri zaman kalmaz. Bir örnekle ifade edersek, haftanın 5 günü çalışan, günde 8 saat çalışıp 8 saat uyuyan bir işçi için geriye kalan 8 saat sonu, kendini yeniden üretmek için kısmen yeterli olabilecek bir zamanı ifade eder. Ancak, bekâr evlerinde çalışanların rutin olarak 12 saat ve daha fazla çalışması, -neredeyse bir kural olarak- birçok sektörde Cumartesi gününün de çalışma günü olması, çoğunlukla Pazar günü çalışmalarının yaygın görülmesi, bu durumu değiştirir. Bu açıdan uzun çalışma saatlerine imkân veren “ev kadınının” yokluğu, işin sürekliliğini zora sokar.
Aile hayatının rolü
Kapitalist, emek sürecinde, artan talebe karşılık gelen kapasite artışını yaratma, işçi örgütlülüğünü dağıtma ve işçiler arasında reka-bet yaratarak ücretleri düşürme gibi nedenlerle “değeri düşük işlerde” geçici işçilere ihtiyaç duyar. Sürekli yapılan, teknik bilgi ve deneyim gerektiren işlerde de kalıcı (kadrolu)işçileri tercih eder. Üstelik aynı zaman ve mekânda, hem geçici hem de kalıcı işçiliğe ihtiyaç duyar. Aile evlerinde kalıcı ve düzenli bir yaşam kurulmuştur, bir rutin söz konusudur: Çamaşır yıkama, evi temizleme, hasta-çocuk-yaşlı bakımı, bulaşık, yemek hazırlama, ütü yapma, çocukların ödevlerine yardım etme, çocukları okulları için hazırlama, kocayı işi için hazırlama… Tekrar eden bir rutin, hem kapitalist için işçinin yeniden üretimini garanti altına alır ve yeniden üretim maliyetini azaltır hem de işçinin nitelikli/deneyimli bir işçiye dönüşebilmesi için gerekli boş zamanı ve parasal olanağı sunar.
Kadının görünmeyen emeği
Yaratılan artı değer miktarını artırma potansiyeli taşıyan aile rutinleri ve bunun temel dayanağı olan kadının görünmeyen ev içi emeği, hem doğrudan erkek işçi tarafından hem de onun (ya da işçi adayı olan öğrencinin) aracılığıyla, yani dolaylı olarak, kapitalist taraın-dan kullanılır. Erkek işçi için “evli barklı adam”olmak hem bir statü göstergesidir ve soyunun devamı demektir hem de daha “insani koşullarda yaşamak” anlamına gelir. Kapitalistler ise uzun çalışma saatlerini kaldırabilen işçilere sahip olur. Dahası, sadece kadrolu-nitelikli işçilerine emanet edebildiği pahalı makinelerini kullanabilen bu işçilerin yaratacağı artı-değerin ellerinde kalmasını garantiler. Yoğun teknoloji kullanımı, Türkiye gibi ülkelerde, ancak kalıcı işçilerle mümkün olur. Bu anlamda coğrafyamızda kapitalistin sermaye biriktirmesinin uğraklarından biri haline gelir, kadının görünmeyen ev içi emeği. Söz konusu mekanizma işçi sınıfının görece daha iyi koşullarda yaşayan ve kendine orta sınıf diyen kesiminde de (bankacı, doktor, mühendisler gibi) benzer bir biçimde işler. Kadının görünmeyen ev-içi emeğini dolaylı olarak kapitalistin hizmetine sunan bu yapı, aynı zamanda bu emeği ev içindeki erkeğe direkt olarak sunar. Bu açıdan sosyal hakların ve bakım hizmetinin devlet yerine sermayeden istenmesi çok önemli bir taleptir.
Kadının ev içi görünmeyen emeğinin varlığı, biyolojik ve maddi yeniden üretim koşullarını erkek işçi için iyileştiriyorken, aynı zamanda nitelikli işgücünün gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan ortamı da hazırlıyor. Ev içi görünmeyen emek yoluyla yaratılan boş zaman, nitelik kazanmak için alınması gereken mesleki eğitimin olmazsa olmazı. Aynı zamanda iş bulma garantili mesleki kurslar, sertifika programları, meslek okullarındaki mesleki ayrımlar de çoğu zaman cinsiyete dayalı.
Daha nitelikli-teknik işler için erkekler, emek yoğun-dikkat ve yaratıcılık gerektiren işler için ise kadınlar uygun görülüyor. Riski ve zararı hiyerarşinin alt basamaklarındakilere yansıtma yoluyla ayakta kalma(altta kalanın üzerine basarak yükselme patriyarkal kapitalizmin temel dinamiklerinden birisi. Bir firma, işi organize ederken, riskleri nasıl fason ve taşeronlarına yıkıyorsa; fason ve taşeronlar da zarar ve riskleri, nasıl iş devrettikleri götürücülere ve işçilere aktarmaya çalışıyorlarsa, işçilerde kendi yüklerinin aktarabildikleri kısmını, eşleri, anneleri ya da kardeşleri olan kadınlara yansıtıyorlar. Kadın, sevgi ve fedakârlık hissi ile temellendirerek daha iyi ve “rahat” yaşam koşulları umuduyla bu işleri gönüllü olarak yapıyor. Patriyarkal kapitalizm, anneliği ve ev hanımlığını yücelterek bu mekanizmayı sağlamlaştırıyor. Erkek işçinin nadiren tüm ailenin bakımını sağlamaya yeterli derecede kazanması mümkün olsa bile, patriarkal yapı, bu kazancın nasıl harcanacağı konusunda da ortaya çıkıyor.