YOZLAŞMA VE ÇÜRÜMENİN PANZEHİRİ; SOSYALİST DEMOKRASİ VE HESAP SORMA, HESAP VERME MEKANİZMASININ SÜREKLİ İŞLETİLMESİDİR…!!!

İsçi ve emekçi sınıflara sınıf bilinci taşıyarak, onlara önderlik ederek devrimi gerçekleştirmek ; çok zorlu mücadeleler sonucunda bin bir emekle kan-can pahasına yürütülen devrimci mücadeleler sonucunda mümkündür.

Ancak, devrimi gerçekleştirmekten daha zor olanı ise, komünist topluma doğru olan şanlı yürüyüşün İlk adımlarından bir olan devrimi yaşatmaktır. Yani komünizmin birinci aşaması olan sosyalizmde kapitalizmin restorasyonun imkansız hale getirilmesidir.

Emperyalizmin açıktan işgali ve içteki işbirlikleri vasıtasıyla silahlı bir karşı-devrim ayaklanması yoluyla devrimi yenilgiye uğtatma ihtimalinin bir kenara bırakırsak, geriye bir tek, komünist topluma doğru şanlı yürüyüşün aracı olarak önderlik yapan komünist partisinin içten içe yozlaşması, çürümesi ve kendisine yabancılaşması sonucu kapitalizme geri dönüş ihtimali kalıyor.

Bir komünist partisinin içten içe çürüyüp yozlaşmasını, kendine yabancılaşmasını engellemenin yegane ilacı; daha başlangıçta; parti öncesi süreçte, proleter devrimci kültürün hâkim kılınması, sürekli ve sistemli ideolojik- politik eğitim, eleştiri- özeleştiri ve sıkı denetimin yaşatılması, böyle bir geleneğin yaratılması ve ileriye taşınmasıdır. Bunu gerçekleştirmek, ML ilkelerde sapmadan hayata geçirilecek olan iş ve görevin gereklerine uygun Leninist kadro politikasında ısrar etmek, kadroları ve tabanı bir bütün olarak örgütün görüşleri doğrultusunda teorik-politik olarak donatmak, örgütün politik ve ideolojik çizgisini kavramış, yapı içerisinde proleter demokrasiyi özümsemiş, araştırıp sorgulayan, evet efendimci olmayan, biat etmeyen, önderliği kutsamayan, her bakımdan kendilerinden daha donanımlı olduklarını düşündükleri ( önderliğin, yapının en seçkin kadroları arasında seçilmesi nedeniyle) önderliğin de hata yapabileceği bilincinde olarak gerektiğinde önderliği eleştirebilme, başarısız olduğunda bir daha önderliğe seçmeme cesaretli tutumu içinde olan, gerektiğinde de önderliğe hesap soran bir tarzda yetiştirebilmek için, öncelikle daha başlangıçta önderliğin kendisini kadroların denetimine açık tutan bir tutum içinde olması gerekir.

Eğer yukarıdaki paragrafta belirttiğimiz hususların, önderliği, örgütün kadroları ve tabanının ayakları altında paspas haline getireceğini düşünmek; önderliği kutsayan, biat eden, adeta düşünemeyen, sorgulayamayan, yargılayamayan bir yapı kadroları ve tabanı duyarsız yaratır ki, bunun gerek uluslararası komünist hareketin tarihinde, gerekse de ülkemiz devrimci hareketi tarihinde çok acı sonuçları olmuştur. Ülkemiz gerçekliğinde bu sorunu incelediğimizde, onlarca devrimcinin yıllarca birlikte, omuz omuza mücadele yürüttüğü yoldaşları tarafından karşı-devrimci olarak ilan edilip haklarında ölüm kararları alınıp katledildiğinde, faşist diktatörlüğün ekmeğine yağ süren bu karşı-devrimci eylemlerin örgütleyicisi ve yönlendiricisi olanlara karşı o yapının tabanından değil ciddi bir karşı koyuş, hemen hemen hiçbir tepki almamışlardır. Ve hatta diğer devrimci yapılar da birer bildiri ile sözde bu olumsuzluklara karşı olduklarını göstermelik dile getirmenin ötesinde hiçbir pratik tutum almamışlardır. Çünkü, düne kadar yoldaş denilen kişilerin saldırılarına karşı göğüs geremeyenlerin belki birkaçı kendi gruplarına gelebilir küçük hesabı içinde olarak oportünizmlerini açığa sermişlerdir. Ve hatta kimi akımlar bu olumsuzlukları bir bildiri ile kınama zahmetinde bile bulunmamışlar ve bu vurdum duymazlıklarına o yapıda hiç kimse de ses çıkarmamıştır.

Bunun devrimci hareket için kader olmadığını bilerek, devrimci ilke ve değerlerden taviz vermeden, sosyalist demokrasiye bağlı kalarak, tasfiyeciliğe ve çürümeye karşı cepheden kavgayı büyütmeliyiz