YÖNÜMÜZÜ KAYBETMEDEN HEDEFE YÜRÜMEK İÇİN BİLİMSEL SOSYALİST TEORİYLE DONANMAK…!

Düzenin tüm ideolojik aygıtları, bir tür gönüllü kulluğu yerleştirmek konusunda uzmanlaşmış görünmektedir. Bu durumda içinde yaşanılan düzeni sorgulamak ve ona muhalif tavır almak, zor bir seçim yapmayı başarmaktır.Gönüllü kulluk koşullarında bireyler devrimci saflara farklı yollardan ama bu kulluğa bir direnç gösterdiği için gelirler. Devrimci iş, şu ya da bu biçimde bir seçim yaparak devrimci saflara katılanların değişip dönüşmesi-dönüştürülmesidir. Bu bir sorgulama, sorgulatma, anlama, özümseme, aynı zamanda bir öğrenme-öğretme; kısaca devrimci eğitimden geçme, devrimci yolun insanı olma sürecidir. Bu eğitim, salt teorik “öğretim”e denk düşmeyen, devrimci pratiğin tümünü içeren partizanlaşma/militanlaşma işidir.Kuşkusuz devrimci sosyalist bir militan olmak her şeyden önce köklü bir sosyalizm bilgisine sahip olmayı gerektirir. Ancak sosyalizmi bilmekle sosyalist olmak arasında önemli bir ayrım söz konusudur. Ekim devriminin yetenekli örgütçüsü, usta ajitatör ve örgütçü Kalinin’in Devrimci Eğitim ve Devrimci Ahlak adlı kitabı bu konuda değerli bir kaynaktır.“Marksizm’i bilmek başka, Marksizm’i en çeşitli, en kendine özgü ve olağanüstü bir durumda her gün, her saat uygulamak başka şeydir” diyor Kalinin. Kuşkusuz bu durum, Marksizm’i bir düşünce biçimi olarak kavramayı ve yaratıcı biçimde yaşama geçirmeyi gerektirir. Kalinin, yukarıdaki sözlerine şöyle devam ediyor bu nedenle; “Eğer siz, öğrendiğinizi bulunduğunuz yerde skolastik biçimde, basmakalıp uygularsanız, Leninizm’in zanaatçıları olursunuz. Kitleleri arkanızdan sürükleyemezsiniz. Marksist yöntemi yanlış uygulamış olursunuz.Marksist yöntem, doğru olarak, ancak Marx’ın teorisi ile çalışırken önümüzde duran olayı öğrendiğimiz takdirde uygulanabilir ve aldığımız karar her seferinde yeni bir karar olur. Eğer sorunu bugün şöyle hallettiysen, yarın aynı sorunu yeni bir biçimde halledeceksin, çünkü yarın durum yeni olacaktır.” Her durumu yeni bir durum olarak değerlendirmediğimizde Marx ya da Lenin’den dayanaklar bulmamız bile bizi doğru davranmış yapmaz. “Oportünizm” diyor Kalinin, “Kendini her zaman yalnız Marksizm-Leninizm’in doğrudan inkârıyla göstermez. Kendini bazen metne düşkünlük, bu kurama dogmatik olarak yaklaşma biçiminde gösterir.”Marksist düşünme biçimi insana, yaptığı şeyi önceden kurgulama ve sonra da yapılanı değerlendirebilme yetisi kazandırır. Bu düşünme biçimiyle olaylara ve olgulara bütün açısından bakmak, gelişimi içinde kavramak mümkün olur. Nesneleri ve olguları kendi bağlantıları içinde kendi devinimini göz önüne almadan ele alırsak, o andaki gerçeğin bilgisine ulaşmak ve çözümler üretmek mümkün değildir. Sonuç olarak sosyalizmi bilmekle yetinilemez. Sosyalist militan sosyalist eğitimle yetkinleşmek zorundadır. Bu da yalnız teoriyi öğrenmek değil, bir düşünme biçimini benimsemektir. Değişmek; yalnız yaşam biçimlerimizi farklılaştırmak, inancımıza uygun hale getirmeye çalışmak değildir. Aynı zamanda zihinsel faaliyette bulunurken düşünme biçimlerimizi de köklü bir şekilde değiştirerek somut olguları kavrayışımızı verili düşünme biçimlerinden farklılaştırmaktır. Sosyalist düşüncenin kurulu düzenle düşünsel hesaplaşması ancak bu yöntemle mümkün olur.Örgütlü mücadele karşısında alınacak tutum önemli bir ayrım noktasıdır. Sosyalizmi bilmek, sosyalist söylemi kullanmak, sosyalist olduğunu söylemek bu anlamda da yeterli değildir. Asıl, iş sosyalizm için mücadele etmektir. Mücadele ise örgütlü olduğu zaman etkili ve kalıcı olur. “İşlerin belli bir ölçüde fedakârlık gerektirdiği partide çalışmak ve fedakârca çalışmanın zevkini tatmak ve ona karşı ilgi duymak için, uğrunda çalıştığımız ilkelerin doğruluğuna ve güzelliğine derinden inanmak gerekir” diyor, Kalinin. Devrimci çalışmanın bir zevk haline getirilmesi yapılan işin bir zorunluluk değil, bir ihtiyaç sayılması demektir. Bu da yeni insan olma yolunda atılmış ciddi bir adımdır. Devrimci iradenin somutlaşmış hali olarak kolektif, hedefi sosyalist toplum olan bir yapıdır. Kolektif mensuplarının, yani partililerin gelecek insanın nüveleri olarak sosyalist kimlik kazanmaları devrimci pratikle beslenen düşünsel-teorik bir eğitimle mümkün olur. Düşünen, üreten ve çözümleyen insan bu eğitim sürecinde ortaya çıkar.“Sosyalizmin kurulmasında eğitilmiş insanlara ihtiyaç vardır. Eğitilmiş insan ise çok okuyan değil, özellikle materyalist felsefe ile ilgilenen, bilimin zenginliklerini benimseyen, okudukları üzerinde düşünen ve devrimci kuramı devrimci pratikle birleştirmek gerektiğini anlayana denilir” diyor, Kalinin. O, sosyalist kuruluş için gerekli eğitilmiş insanı tanımlarken, sosyalizm için mücadele edecek devrimci insanı, yani örgütlü bir devrimci militanı da tanımlıyor. “Marksizm-Leninizm’i gerçekten benimsemek için bu teoriden pratik sorunların çözümünde de yararlanmayı, biraz daha ileri gidecek olursa, aynı zamanda bu teoriyi birikmiş deney ile zenginleştirmeyi, deneyleri genelleştirme başarısını göstermeyi, yani onu geliştirmeyi ileri doğru götürmeyi öğrenmek gerekir.” Sosyalizmin öğrenilmesi demektir bu.Sosyalizmin öğrenilmesi bakımından Kalinin’in söylediği bir şey daha var:“Marksizm’i öğrenmek demek, Marksist yöntemi benimsedikten sonra, uğraşınıza bağlı tüm diğer sorunlara da Marksistçe çözümler getirmeyi başarabilmek demektir” diyor ve ekiliyor; “Bu, doğru bir çizgi tutturmayı başarmak demektir. Doğru bir Marksist çizgi tutturabilmenin yolu ise çalıştığınız alanda eksiksiz bir uzman olmanızı gerektirir.” Devrimci mücadelenin ve yaşamın bütün alanlarında en başarılı en etkili çalışmayı devrimcilerin yapması demektir bu. Devrimci, bulunduğu alanın en iyisi olmak durumundadır. Tarzda, tutumda, işte sorumluluk üstlenmede; mesleğinin yaparken devrimci olmanın, farkının fark edilmesi gerekmektedir, kısaca.Lenin, Ne Yapmalı adlı çalışmasında; “Herhangi bir örgütün niteliğini doğal ve kaçınılmaz olarak belirleyen şey, o örgütün eyleminin içeriğidir” diyordu. Örgüt, örgütlü insanlar toplamıdır. Örgütle onu oluşturan bireyler arasındaki karşılıklı etkileşim, sonuç olarak bir insan ilişkisi olarak gerçekleşir. Bu anlamda örgütün niteliği, onu oluşturan bireylerin niteliğine bağlıdır. Örgüt, ortak devrimci iradeyi ifade eder.“ Gerçek partili olabilmek için yalnız ajitatör ve propagandacı olmak zorunlu değildir. Başka bir şey gereklidir ki, bu da siyasal, toplumsal ve hatta kişisel hayatta devrimci tutumdur” diyor, Kalinin. Devrimci irade yoksunluğu, kaynağını devrimci olmayan yaşam biçiminden, mücadeleyi ideolojik-politik olarak içselleştirememiş olmaktan alır. Kişisel zaafları ufak ayrıntılar olarak görenlerden, küçük iş olarak gördüğü görevleri ciddiye almayanlardan büyük işler beklemek mümkün değildir.Devrimci; yaşamının hiçbir anında devrimci olduğunu, bir kolektifi ve kimliği temsil ettiğini unutmamalıdır. Bütün davranışlarımıza devrimci sosyalist olduğumuz bilinci yol göstermelidir. Bu anlamda özel hayat/iş hayatı/örgütlü hayat ayrımı kabul edilemez. Hepsi geçişken bir bütünü oluşturur. Sosyalizmi bilmekle sosyalist olmak arasındaki ayrım bu anlamda da çok önemlidir. Sosyalizmi benimsemiş bir kolektif mensubu olduğunu söylemek, hayatımızın bütün alanlarını bu dünya görüşüne göre kurmaya ve bu düşünme biçimini uygulamaya çalışmak demektir. Bu, aynı zamanda birey olarak her davranışımızda bir kolektif kimliği temsil ettiğimizi sürekli akılda tutmamızı gerektiren bir durumdur. Her devrimci militan kolektifi temsil eder, bu yüzden kitle karşısında asıl somut örnek, önerdiği devrimin somut temsilcisi, propaganda materyali devrimcinin kendisidir.Devrimcinin manevi gelişmesi, mücadele içinde gerçekleşecektir. Kapitalist düzenin aklının dışına çıkmak dayanışma, ortakçılık, adanma, sevgi, bağlılık, cesaret, feda ruhu gibi edimler ve nitelikler bu süreçte bir ahlak haline gelecektir. Devrimcinin manevi yüzünün benzer çizgileri henüz prototip halindeki yeni insanın çizgilerini oluşturacaktır. Sosyalizmi bilmek, entelektüel ve devrimci gelişim için kuşkusuz önemli bir adımdır. Ancak bu adım daima sosyalist olmakla tamamlanmalıdır. İleri yürüyüş, bireysel ve kolektif olarak ancak böyle gerçekleşecektir.