Şiddetle Mücadele Ağı ve bileşenlerinin hazırladığı
raporu.’ açıklayan İHD Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Ezgi Sıla Demir, bir yılda
bin 901 başvuru aldıklarını belirterek, bin 240 çocuğun da cinsel şiddete maruz
bırakıldığını ifade etti.
Amed Şiddetle Mücadele Ağı ve bileşenleri, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla, baro binasında “4’üncü Şiddet Ağı
Raporu”nu açıkladı. “Jin, jiyan, azadî” yazılı pankartın asıldığı açıklamaya,
ağ bileşenleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy
ve çok sayıda kadın katıldı.
1 YILDA BİN 901 BAŞVURU
Şiddetle Mücadele Ağı’na Amed’de 20 Kasım 2021-2022 tarihleri arasında toplam
bin 901 başvurunun yapıldığını kaydeden İnsan Hakları Derneği (İHD) Kadın
Hakları Komisyonu Üyesi Ezgi Sıla Demir, şiddettin birden fazla tür içerdiğini
ifade etti. Fiziksel şiddetin aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve cinsel
şiddeti içerdiğine dikkati çeken Demir, “Bu sayılar gerçek şiddet oranlarını
yansıtmamaktadır. Zira rapor dışında kalan ve adli makamlara yansımayan olaylar
ile hiçbir kuruma yansımamış olaylar bu sayıların dışındadır. Bu esasa
dayanarak Diyarbakır’da başvurucu mağdur beyanlarına göre; Psikolojik şiddette
maruz kalanlar bin 484, fiziksel şiddet bin 190, ekonomik şiddet bin 95, cinsel
şiddet 395, sosyal şiddet 387, diğer şiddet türleri 150, kuşkulu ölümler 6,
öldürmeye teşebbüs 4, kadın cinayeti 3 ve LGBTİ+ yönelik şiddettin ise 6” diye
belirtti.
3 KADIN KATLEDİLDİ, 6 ŞÜPHELİ ÖLÜM
Alınan başvurular doğrultusunda Amed’de 3 kadının katledildiği, 6 kadının
şüpheli bir şekilde öldürüldüğü ve 4 kadının da katledilmeye teşebbüs
edildiğini ifade eden Demir, şöyle devam etti: “İHD Diyarbakır Şubesi’nin
yayınladığı ‘Kasım 2021-2022 yılları arası Kadına Yönelik Şiddet’ raporuna
göre, Sosyal şiddet kategorisi dijital şiddet ve kültürel şiddet ile ilişkili
başvurular içermektedir. Diğer şiddet kategorisi ise ısrarlı takip, sözlü
taciz, ajanlaştırma, cezaevlerinde yaşanan ihlaller, şantaj, cenaze teslimleri
ile ilgili başvuruları içermektedir. Başvurucuların taleplerine göre değişmekle
birlikte çoğuna hukuki destek sunulmakla birlikte, danışmanlık ve psikolojik
destek sunulmuştur. Verilerde dikkat çeken bir başka husus ise ekonomik
şiddette artışların olması ve başvuruların geçtiğimiz yıllara göre ciddi artış
göstermiş olmasıdır. Toplamda bin 95 başvuru kadın yoksulluğunu ve yoksunluğunu
göstermektedir.”
BİN 240 ÇOCUĞA CİNSEL ŞİDDET
Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezinin 20-11-2021 ile 20-11-2022 tarihleri
arasında aldığı başvurulara ilişkin de bilgi veren Demir, cinsel tacize maruz
kalan çocuk sayısının 133, cinsel istismar 865 ve henüz reşit olmayan
çocuklarla cinsel ilişki 242 olduğunu söyledi. Kentte son bir yılda bin 240
çocuğun cinsel şiddete maruz bırakıldığını vurgulayan Demir, şunları söyledi:
“Bu rakam her gün 3 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını göstermektedir.
Çocukların cinsel istismarı 865 başvuru ile ilk sırada yer almaktadır. İHD Amed
Şubesi Çocuk Komisyonun raporuna göre (2017-2022) Bölge kentlerinde 26 çocuk
şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir. En çok şüpheli şekilde çocukların yaşamlarını
yitirdiği iller sıralamasında, Dîlok, Amed, Wan ve Mêrdîn yer almaktadır. Aile
içi şiddet sonucu 16 çocuk yaşamını yitirmiş, 50 çocuk ise yaralanmıştır. 43
çocuk aile içinde cinsel istismara maruz kalmış, 6 çocuk kaçırılarak
alıkonulmuştur. Toplumsal alanda şiddet sonucu 20 çocuk yaşamını yitirmiş, 27
çocuk ise yaralanmıştır. Çocukların özgürlüğü ve güvenliğine yönelik ihlaller
sonucu 157 çocuk gözaltına alınmış, 14 çocuk tutuklanmıştır. 2017 ile 2021
yılları arasında bölge kentlerinde tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 132
çocuğun yaşam hakkı ihlal edilmiş, 385 çocuk yaralanmıştır.”
KÜRT VE KADIN DÜŞMANLIĞI
Yaşanan hak ihlalleri ve özel savaş politikaları sonucu kadınlara yönelik
uygulanan hak ihlallerini değerlendiren Rosa Kadın Derneği avukatlarından Gözde
Engin de, tüm Türkiye’de kadına yönelik şiddetin hız kazandığını ve kadın
katliamlarının kırım boyutuna vardığını ifade etti. Özel savaş politikalarıyla
kadınlara yönelik şiddet ve katliamların daha çok arttığını dile getiren Engin,
şöyle konuştu: “Kürt ve kadın düşmanlığıyla hareket eden ve bölgeye özel olarak
gönderilen, üniformalı erkekler üzerinden üretilen bu politikalarla; kadınların
bedeni, dili, kimliği ve varlığı hedef alınmaktadır. Türkiye’nin her yerinde
uygulanan bu politika, Kürdistan’da çok daha yoğun bir şekilde uygulanmaktadır.
Bu politikaların bir sonucu olarak Kürdistan kentlerinin çoğunda fuhuş ve madde
bağımlılığında da çok ciddi artışlar yaşanmakta olup, toplumu
iradesizleştirmeye yönelik uygulanan bu asimilasyon politikaları da özel
savaşın birer parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. İpek Er, Deniz Poyraz,
Remziye Apaydın, Sakine Kültür, Firdevs Babat, Garibe Gezer, devlet eliyle
yürütülen özel savaş politikaları sonucu hayatını kaybetmiş onlarca kadından
sadece birkaçıdır.”
‘ERKEK EGEMEN DEVLET’
Toplumsal cinsiyet normlarından kaynaklı şiddetin Türkiye’ye özgü olmadığını
erkek egemen zihniyeti üzerine kurulu bütün devletlerin ortak karakteri
olduğunu hatırlatan Engin, Jîna Emînî ve Süleymaniye’de katledilen Jineolojî
Araştırma Merkezi üyesi gazeteci ve yazar Nagihan Akarsel’in maruz kaldığı
şiddettin de politik olduğunu belirtti. Şiddetin meydana geldiği ülkeler farklı
da olsa şiddetin kaynağı, kendisini sürekli yeniden üreten hegemonik erkekliğin
olduğunu sözlerine ekleyen Engin, şunları ifade etti: “Dolayısıyla molla
rejimine karşı yürütülen direniş de İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede çekilme
kararına karşı itirazlar da aynı mücadele hattını beslemektedir. Kesişimsel
ayrımcılığa maruz kalan ‘Kürt kadın insan hakları savunucuları’, oldukça uzun
bir süredir sistematik yargı tacizi altındadır. İzmir Barosu’nun Olağan Genel
Kurulu’nda Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi avukat Aryen Turan,
Deniz Poyraz ve Jîna Emînî için ‘Jin jîyan azadî’ sloganını attığı için
hakkında soruşturma açılmış ve gözaltına alınmıştır. Türk Tabipleri Birliği
(TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında, TSK’nin Irak’ın
kuzeyindeki operasyonlarında ‘kimyasal silah kullandığı’ iddialarının
araştırılmasına yönelik açıklamasına ilişkin ise sevk edildiği mahkeme
tarafından tutuklanmıştır.”
‘CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ’
Özel savaş politikalarının kurumsallaştığını ve en büyük örneklerinden
birilerinin de cezaevlerinde yaşandığını anımsatan Rosa Kadın Derneği avukatı
Berfin Polat ise, kadın tutukluların hastane sevklerinde gardiyanlar tarafından
taciz boyutuna varan arama usullerinin uygulandığını söyledi. Polat,
cezaevlerinde özel alanlarda kameraların olmasından dolayı özel yaşamın
gizliliği haklarının ihlal edildiğini belirtti. Polat, sözlerini şöyle
tamamladı: “Mahpusların hastane çıkışlarını yaptıkları esnada, jandarma
görevlilerince arama noktasında gerçekleştirilen aramanın el ile taciz
boyutunda olduğunu, sutyen içlerinin aranmaya çalışıldığını bu şekilde taciz
boyutunda olan çıplak aramayı kabul etmeyen mahpusların hastane çıkışlarının
yapılmadığını ve sağlık hizmetlerine erişim haklarının ihlal edildiği
gözlemlenmiş ve tespit edilmiştir.”