PKK’nin Lağvedilmesi Kürt Ulusal Sorununun Demokratik ve Halkçı Temelde Çözümüne Hizmet Etmez..!

Faşist kafatasçı Kürt düşmanlığında sınır tanımayan ve DEM Partinin kapatılmasını sıklıkla dillendiren MHP genel başkanı Devlet Bahçelinin çağrısı ve Öcalan’ın ortaklaşmasıyla harekete geçen iki taraf aslında buna devlet planı demek daha uygun olacaktır. Bu güya Kürt sorunun çözümü hedefli ne idüğü belirsiz ama esas olarak Kürt direnişinin sistem içine çekilerek tasfiye edilmesi amaçlı plan uygulamaya sokuldu.
Aslında tek taraflı devletin bekası hedefli süreçte Kürt ulusal hareketinin her hangi karşılanmış bir talebi-örneğin anadilde eğitim, kayyumlara son verilmesi ve kayyum atanana belediyelerin göreve devredilmesi, hasta tutsakların serbest bırakılması ve devrimci tutsakları kapsayacak bir genel affın çıkarılması, Avrupa insan hakları ve AYM kararlarına uyularak Demirtaş, Atalay, Yüksekdağ vb. gibi yıllardır rehin tutulan politik tutsakların serbest bırakılması, terörle mücadele yasalarında değişiklik yapılması vb- söz konusu olmadan yada Kürtlere ulusal ve demokratik hakları tanınmadan 47. yıllık Kürt direnişi, faşist dinci Saray iktidarının güçlendirilmesi adına feda ediliyor.
Kısacası, süreçte Kürtlerin istemlerinin i’si bile yok. Ve hatta PKK’nin herhangi bir talepten bulunmadan kendisini feshetme kararına karşın bugüne kadar devlet somutta herhangi bir olumlu adımda atmamıştır. Ne diyor Sarayın başı Erdoğan, PKK önce silahları teslim etmelidir, ondan sonrasını devletin inisiyatifine bırakmalıdır. Yani PKK devlette bir talepte bulunamaz. Devlet büyüktür isterse sever, isterse döver. Bir dönemler nasıl ki 1950’li yıllarda Ankara valisi TKP operasyonlarının ardında “gerekli olursa bu bu ülkeye komünizmi de biz getiririz” derken devletin herşeye muktedir olduğunu ve devlet dışında başkalarının halk için bir talepte bulunamayacağını dillendiriyordu. 70.yıl sonrasında da Bahçeli-Erdoğan kliği Vali Tandoğan’ın izinde yürüyerek, Kürtlerin devlette herhangi bir talepte bulunmamasını devlet büyüktür, herşeyi bilir, neyin ne zaman kime nasıl verileceğine ancak devlet karar verir. Buradan olarak Kürt sorununda da PKK’nin talepte bulunmayarak herşeyi devletin inisiyatifine bırakmasını salık veriyor.
Aslında Kürt sorunun Kürtsüz çözümsüzlüğünü derinleştirme planı dipsiz bir kuyu örneğini ifade ediyor. Karanlık bir kuyunun ağzını açan bu çağrı sahipleri -Bahçeli’nin Öcalan Meclise gelsin ve PKK’yı lağvettiğini açıklasın çağrısına Öcalan’ın PKK kongresini toplayıp kendisini feshettiğini açıklasın ve silahlı mücadeleye son versin” çağrısı, çözüm bekleyen Kürt sorununu kuyunun dip karanlığına atmak ve sorunun arap şaçına dönüştürmekten başka bir anlama gelmiyor. Devrimci akımların önemli bir kesimi açıktan Saray rejimini güçlendirmek ve bölgedeki işgallerine soluk aldırmak olan Kürt direnişinin tasfiyesi planına yeterli aktiflikte eleştirel yaklaşmıyor, yada beklemeci tutum içine girerek tasfiyeciliğe yol veriyor. Aslında bu durum devrimci akımlar bakımından bir oportünist faydacılıktır. Uzlaşıcılık yada bananecilik Kürt hareketinin daha hızlı savrulmasına, TC devletinin nefes almasına olanak tanıyan yanlış politikadan uzaklaşıp eleştirel bir hatta geçerler. pişmanlık duyarlar.
Faşist dinci Saray rejimi herşeyden öncesi, Bu karanlık sahnenin içinde Kürt sorununu boğup ortadan kaldırmaya çalışılıyor. Sorunu oldukça çarpıtmaya, içeriğini boşaltmaya devam ediyorlar. Kürt halkı ve halkların yanında kendisini gören ve ya iddialı görünenler faşist Saray rejiminin diktatörlüğün tellallığını yapıyor. Gece gündüz sözcülüğüne soyunmuşlardır. Siyasal baskı düzeninin değirmenine su taşımakla meşguller.
Herşeyden öncesi halklar birbirlerine düşman değil ama halklar düşmanlaştırılmaya çalışılırken, durmadan sermayeye enerji pompalanıyor. Yüz yıllardır halkı düşman gören polistik tekli sistemin sorumlusu halk değil, halkın iradesini ipotek altına alan burjuva kapitalist sistem ve emperyalizmdir. Devletin bu resmi inkar ve imha politikası değişmedi, aksine daha da azgınlaşarak o inkarcı ve imhacı resmi politika ile halkları vurmaya devam etmektedir.

 Dünden bugüne Kürt sorunun köklü bir değişim yaşanmadı. Değişen bir şey varsa o da Kürt Ulusal hareketin Kürt ulusunun kendi kaderlerini tayin hakkında yani statü kazanmasında vaz geçmeleridir. Emekçi Halk yine eziliyor,” yine sömürüyor ve sürekli sistemli faşist baskı altında tutuluyor. Tasfiyeci politikalar üreten bu karmaşık kafanın ulusların özgürlük tarihinin sahibi değil, ancak düzen içine çekerek eritmekle meşgul olmuş ideolojik çaresizlik içinde olan güç ve unsurlar. Bu karmaşık gelgitler yaşayan sıklıkla hat değiştiren Öcalan ve PKK’de ideolojik, politik bir tutarlılık beklememek gerekir. Dün ak dediğine bugün kara diyebiliyor. Ki bunlar ulusların devrim tarihini çarpıtarak yoluna devam eden uzlaşmacı güçlerdir.
Kuşku yok ki yüzyıllardan bu yana ulusal ve demokratik haklarını zoraki elinde alınmış Kürt ulusunun tarihine basit bir yaklaşımla bakılamaz. Aynı zamanda halklar düşmanmış gibi gösterilemez. Halkların birbirlerine düşmanlığı yoktur. Emekçi halkları bu burjuva politikasın dahil etmek olsa olsa içine düşmüş oldukları bir çaresizliktir. Gerilla mücadelesinden devletin inisiyatifine bırakılmış Kürt sorununda, Kürt ulusunun lehine olumlu gelişmeleri beklemek olmayacak duaya amin demektir. Yılların deneyimi bizlere Kurtla kuzunun yan yana olamayacağını göstermiştir.
Haliyle Kürt sorununda Türk devletinin resmi inkar ve imha politikaları değişmemiştir. Ama değişen bir şey olmuş, kendi çıkar ilişkilerini halkın önünde tutarak örgütü feshedilmiştir. Böylece, Kürt ulusal  hareketi de kendisini, emperyalizme, inkarcı ve imhacı politikalara bağlı kılmış bulunuyor. Çeşitli demagojiler yapılmış olsada, adına “yeni süreç” densede asıl olarak bu açıktan çok kötü bir akıl tutulmasıdır. Bu akıl tutulması ve çözümsüzlük, Kürt ulusal hareketini teslimiyete kadar sürüklemiştir. Nitekim reformist düzen içi arayışlar Kürt sorununun halkçı ve demokratik temelde çözümün arkasından çekilmeyi getirmiştir. T.C’de, Kürtlerin de, Türklerin de devletinin inkar ve asimilasyon politikaları olmadığı imajı yaratılarak, bunu halkların üzerine atarak güya halkları barıştırmak istiyorlar. Bu tür yaklaşımlar, sınıfsallıktan kopuk emekçi halklar açısından yanlış bir yaklaşımdır. Haliyle bu barış ve demokratikleşme” çağrısı kim ile barışıyor, ne barışı, kardeş halkların barışmaları vb. sorusun ayanıtı dayatıyor.  Elbette bunlarda bir sorun yok. Çünkü halklar bin yıllardır iç içe yaşıyorlar. Bu çıkış ve çağrılar hiçte hayra alamet değil. Çünkü girilen tünelde aydınlık görünmüyor. Kürt ulusal hareketi atılmaya çalışılan karanlığın içine girer mi girmez mi. Çünkü Öcalan-PKK somutta dair  her hangi bir  çözüm olmadığı halde yüzme bilmediği halde dipsiz kuyuya atlamıştır. Haliyle denizlerde Kürt direnişini boğmayı bekleyen oldukça fazla zebani var, bu “yeni süreçte” gerçekler görülmesi ise tam bir savrulmak söz konusudur. Bir yerde somut olmaktan uzak ve devletin tek yanlı dayatmasına dayanan mayınlarla dolu süreç bir yerde Kürt ulusal hareketi için “infaz sürecidir ” desek hiçte abartmış olmayız. Aslında infaz edilen, yüzyıllardan bu yana kanamaya devam eden Kürt sorunudur.
Elbette, Kürt halkı üzerinde yaşanan planlar yeni değil, yüzyıllardan beri kirli, inkarcı ve imhacı  politikaların bir yansıması. Yüzyıllardan bu yana mazlum Kürt ulusunun sırtına vurulan, kölelik zinciridir. Geçmiş yıkılışlarıyla devam eden bir fay hattı. Bunların içine düştükleri bu yılgınlık, halkların düşmanlığına yükleniyor. Oysaki halk düşman değil, dosttur. Yaşadıkları acizliğin, teslimiyetçiliğin çürümüş , paslı halini halka yüklüyorlar.  Demokratik bir anayasa bu şekilde ortaya çıkmaz. Bu ancak halkların iradesi yansırsa demokratik olabilir.  Mevcut halde bunun  koşullarıda sıfır. Bu çok ciddi bir kayıp, bu kayıp bu sefer örgüt feshi ve lağvetmekle darbe alarak sürüyor. Bir oyunun çemberine katıldılar. Bu kayıp bir pazarlık sofrasına dönüştürülmüş durumda. Kürt halkının özgürlüğü umurlarında bile değil. Bıçak ağzı edilmek istenen Kürt halkı oldu. Onun direnişi, onun başkaldırı mücadelesini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.100 yıllardan beri Kürt halkına güçleri yetmedi. Bunu Kürt önderleri, hareketin liderleri ve siyasetçilerinin aracılığıyla yok etmeye çalışıyorlar. Kürtlerin ulusal mücadeleyi devirmeyi, karşı devrimci oyunları servis ediyorlar. Bunu yapmak için şahsi çıkarları uğruna halkı karanlık bir zemine sürüklemeye çalışıyorlar. Tarih bu soruna böyle yaklaşmıyor. Ulusal bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi tarihte böyle yer almıyor. O devrim hedefini önüne koyarak savaşıyor. Kime karşı savaştığı belli emperyalizme, kapitalizme ve her türlü gericiliğe karşı savaştığını, yaşadığını görürüz. Dünyada ortaya çıkan devrim deneyimleri buna yol gösteriyor. Siyasi, sosyal, toplumsal ve ulusal sorunlara devrimci mücadelelere, şüphesiz çözüm yolunun teslimiyetçiliğin bir sorunu olmadığı, ezilen ulus halkı ve halkların birlikte sömürgeci ve emperyaliz me karşı halkların birlikte ve dayanışma mücadelesi içinde o yapay çelişkiler de yenerek, sömürgeci politikalar karşısında ulusal bağımsızlık mücadelelerle kazanılmıştır. Kürt ve Türk halkları, ülkemiz ve Kürdistan halkının birlikte mücadeleyi gerektiren bir devrim sorunu. O, bu sorun üzerinde yükselerek bu sorunu çözer. Bu sorun burjuvazinin değil, Kürt halkı, kardeş Türk halkı ve azınlık halkların ortak sorunu. Bunu birlikte, birlik oluşturarak emperyalizm baskı ve sömürgeci politikalar karşısında durarak çözer. Halkların birbirleriyle sorunu varmış gibi lanse etmeye çalışıyorlar. Halkların birbirleriyle sorunları yok. Sorun emperyalizm, kapitalizmin her türlü yaptırımına karşı, onun siyasal varlığına karşı mücadele eden bir sorun. Kürt hareketi bunu çarpıtarak halklar birbirine karşıymış gibi göstermek işbirlikçi güçlerle işbirliği içindeler. İçine düştükleri dipsiz temelleri üzerinde HALKLAR düşmanmış gibi gösteriliyor, sorun karartılmaya çalışılıyor. Hiçbir ” Paradigma” değişmemiştir. Teslimiyetçi tutumlarına dayanak bulmaya çalışıyorlar. Yüzyıllar Türkiye’si ve Irak’ta İran’da ve Suriye’de Kürt halkını harekete geçirmiştir. Koçgiri, AĞRI DERSİM işgali ve son PKK tarihine kadar Kürt mücadelesi içinde olmuşlardı. Kürdistan tarihi aynı sömürgeci güçler tarafından bölünmeye parçalamaya sürüklemiş o tarihten bu yana Kürtler kendi haklarına sahip çıkmış, çeşitli isyan hareketler içinde olmuşlar. Bu sorun Irak’taki. Suriye’de ve şimdide Türkiye’de inkarcı ve imhacı sistemin emrine girmiştir. Geçmişte olduğu gibi bugün de halk mücadelesini örgütleyerek ulusal sorunun  halkçı demokratik çözümünü de başaracaktır.