14 Mayısta hem Cumhurbaşkanlığı ve hem de parlamento seçimleri yapılacak. Komünistlerin parlamento ve seçimlere nasıl yaklaştıklarının yeniden hatırlanması hem burjuva reformist kuyrukçu yaklaşımlardan hemde kitlelerin içine bulunduğu gerçeklikten kopuk boykotçu yaklaşımlardan uzak durmak bakımından, M-L’lerin parlamento ve seçimler sorununa nasıl yaklaştıklarının yeniden hatırlatılmasında yarar var. Hem kuyrukçuluktan ve hem de kitlelerden kopuk boykotçu tutumlarla aramıza kalın çizgi çekmek bakımından M-L ustaların parlamento ve seçimler konusundaki değerlendirmelerini yeniden hatırlamakta yarar olduğu bir gerçektir.
“Her şeyden önce, gerici parlamentoları dağıtacak güce henüz ulaşamadığı sürece proletarya seçimlerden ve parlamentolardan yararlanmak zorundadır” diyor Lenin yoldaş. Peki bu ne dmektir.?
“… Burjuva parlamentosunu ve tüm diğer gerici kurumları dağıtacak güçte olmadığınız sürece, bu kurumlar içinde çalışmakla yükümlüsünüz, çünkü tam da buralarda hâlâ, papazlar tarafından ve kırın yalıtılmışlığı nedeniyle aptallaştırılan işçiler bulunmaktadır. Aksi takdirde birer geveze olmak tehlikesiyle karşı karşıyasınız demektir.
Keza, tarih boyu seçimlere katılma ve parlamentoda yer alma konusunda birbirine zıt ve uzlaşmaz iki yaklaşımın yaşanmıştır .
Birisi Bernstein ın “Modern Demokraside işçi sınıfının seçimlerde sosyalist partiye çoğunluk kazandırarak sistemi sosyalizme çevirebileceği”, bu nedenle barışçıl ve dereceli sosyalizme geçiş için seçim kampanyalarının mücadelenin en önemli pratiği olduğu” reformist teorisi.
Diğeri ise Marks, Engels, Lenin ve Stalin’in devlet mekanizmasının, işçi sınıfının mücadelesi temelinde ,devrimle ele geçirilmesi ve işçi sınıfının iktidarının kurulmasıyla olacağı teorisidir…
Bernstein’ın Evrimci Sosyalizmi, “dönek” Kautsky tarafından bile sıcak bakılmayan , eleştirilen bir teori olmasına rağmen günümüzde en çok savunulan ve pratikte uygulanan bir teori oldu.
Marks ve Engels yaşamları boyu işçi sınıfının niceliğine bakmadan , bir sınıf olarak ayrı bir örgütlenme içine girmesini ve devamında partisini oluşturmasını savundular.
M-L hiç bir zaman işçi sınıfının devlet gücünü seçimlerle yada İşçi sınıfı komünist partisinin temsilcilerinin parlamentoya katılmasıyla ele geçireceğini savunmaz ve savunamaz.
Seçimler üzerine
Engels in Seçimler üzerine sözleri seçimlere ve parlamentoya tamamen karşı yada tamamen parlamenter mücadeleyi savunanlar tarafından en fazla tahrifli kullanılan sözler olmuştur. Engels ” genel oy hakkı, (yani seçimler), işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağlayan bir göstergedir. Bugünkü modern devlet içinde bundan daha fazla hiç bir şey olamaz ve hiç bir zaman da olmayacaktır””…sözlerinin devamındaki “”ancak bu da bizim için yeterlidir “” sözleri genellikle seçimlere ve parlamentoya karşı olanlar tarafından ilave edilmekten kaçınılmıştır.
Sırf parlamenter mücadeleyi savunanlarsa “bu da bizim için yeterlidir “”sözlerini bir bütünden ayırarak kullanmayı tercih etmişlerdir.
Lenin’in “Demokratik cumhuriyet, kapitalizmin olanaklı olan en iyi politik biçimidir; çünkü sermaye, demokratik cumhuriyeti ele geçirdikten sonra, iktidarını öyle sağlam, öyle güvenli bir biçimde kurar ki, burjuva demokratik cumhuriyetindeki hiçbir kişi, kurum ya da parti değişikliği, onu sarsamaz.” sözleri ve ”Bizim devrimci-sosyalistlerimizle Menşeviklerimiz gibi küçük-burjuva demokratları, .. gibi, genel oy hakkından (seçimlerden) açıkça “daha fazla” bir şeyler beklerler. Genel oy hakkının, (seçimlerin) “bugünkü devlet içinde”, emekçiler çoğunluğunun iradesini gerçekten dile getirmeye ve bu iradenin yerine getirilmesini sağlamaya yetenekli olduğu düşününü paylaşır ve bu yanlış düşünü halka da aşılarlar.””
sözleri seçimlerin ve parlamentonun bir çözüm olmadığını ancak seçimlere ve parlamentoya katılmanın aşağıda görüleceği gibi zorunluğundan bahsediyor.
”devrimci proletaryanın partisi için parlamenter seçimlere ve parlamenter mücadeleye katılmanın, özellikle kendi sınıfının geri kalmış katlarını eğitmek için, özellikle ezilen ve cahil köylü yığınlarını uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu olduğu şüphe götürmez. Burjuva parlamentosunu ve bütün öteki gerici kurumları dağıtmaya gücümüz yetmediği sürece, bu kurumlarda çalışmak zorundasınız, …. Bunu yapmazsanız gevezeden başka bir şey değilsiniz.”””
“Çünkü,” diyor Lenin,” …, sorun, büyük emekçi yığınların ideolojik, siyasi ve pratik bakımdan (sosyalist) rejimi benimsemeye ve burjuva demokratik parlamentoyu dağıtmaya –ya da dağıtılmasına izin vermeye– hazır olup olmadıkları sorunudur..”
Parlamenter mücadelede ne anlıyoruz?
Lenin “pasiflik “ olarak gördüğü boykot pratiğine karşı çıktı , ancak seçimlerin önemini abartmadan devrimin çıkarları için “orda da sızlanmadan ama övünmeden” mücadelemize devam edeceğiz diyordu… Bunun yanında Lenin seçimlere katılmanın mücadelenin sadece küçük bir parçası olduğunu açıkça belirttiği gibi, iş yerleri ve sokaklardaki mücadelenin daha da önemli olduğunu vurguluyordu.“” Biz , diyor, ikinci Duma ya katılmayı reddetmeyeceğiz…Bu (mücadele )alanı(nı) kullanmayı reddetmeyeceğiz.. ancak onun önemini büyütmeyeceğiz, tam tersine …Duma (parlamento) içindeki mücadeleyi diğer mücadele biçimlerine bağımlı kılacağız ….”
Alman Komünist partisinde ki “genç devrimciler” prensip olarak parlamentoya katılmayı tamamıyla reddediyorlardı .. Komintern in ikinci kongresinde Lenin bu “ultra-sol” gruba hitabından. “ parlamentoların tarihi olarak zamanını doldurmuş olması bir şey, onları pratikte yenmek için güçlü olmak başka birşeydir “” …”parlamentarizm tarihi olarak zamanını doldurmuştur.. Bu propaganda açısından doğru.. Ancak herkes biliyor ki pratikte bunun üstesinden gelmeye daha çok yolumuz var”…”Devrimci Proletarya için parlamento seçimlerine ve parlamentodaki mücadeleye katılmak bir zorunluluktur…Burjuva parlamentoyu ve kurumlarını dağıtamadığın sürece , içlerinde çalışmak zorundasın ….” cevabini ve yorumunu getirmişti.
Bordiga ya cevabında Lenin “ parlamento burjuvazinin kitleleri aldatmasının bir aracıdır diyorsun…Burjuvazi tarafından aldatılan bu kitlelere parlamentonun gerçek yüzünü nasıl deşifre edeceksin ;-? Parlamentonun dışında kalırsan, parlamentonun içinde değilsen bir sürü parlamenterin ve partilerin dalaverelerini nasıl gün ışığına çıkartacaksın?”
”Eğer diyorsan ki , “işçi arkadaşlar, biz parlamentoya bir üye sokacak kadar disiplinli bir parti inşa edemeyiz “”…. işçiler sizi terk edecektir…onlar soracaktır “ bu kadar zayıflıkla nasıl bir proletarya diktatörlüğü kuracağız” yorum ve sorularıyla parlamentonun içindeki mücadelenin önemini vurgulamıştır.
“devrimci proletaryanın partisi için parlamenter seçimlere ve parlamenter mücadeleye katılmanın, özellikle kendi sınıfının geri kalmış katlarını eğitmek için, özellikle ezilen ve cahil köylü yığınlarını uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu olduğu şüphe götürmez”
Seçimleri Boykot Taktiğinde Ne Anlamalıyız?
Devrimciler seçimlere ve devamında parlamentoya burjuva demokrasisinin” geleneksel parlamenter ” işlevlerini devam ettirmek için katılmazlar. Onlar seçimleri ve işbirlikçi/burjuva parlamentoyu devrimci demokrasinin kurulmasını hedefleyen mücadelede bir araç olarak görürler.
Genelde bir “halk ayaklanması”nın şartlarının olmadığı, özelde” güncel somut tahlillerin” ışığında , örneğin hiç bir devrimci adayın olmadığı dönemlerin dışında, “seçimleri boykot” çağrısı “sol çocukluk hastalığıdır”.
Lenin Marksizm’in ana prensibi Duma (parlamento) yı boykot etmektir görüşünde olan parti üyelerine karşı kararlı bir mücadele sergilemişti.. değişen devrim şartlarının olmadığı durumlarda boykot anlamsızdır tavrını alan Lenin “ boykot eski rejimi yıkmayı direk olarak hedef alan, onu zayıflatarak çalışamaz hale getirmeyi hedefleyen bir mübadele aracıdır.. Sonuç olarak , boykotun başarısı rejime karşı direk bir mücadeleyi, ona karşı ayaklanmayı… gerektirir..” der.
İtalya da seçim boykotları konusunda Lenin, ” Siz kendinizi “korkunç derecede devrimci” sayıyorsunuz değil mi, sevgili boykotçular ve anti-parlamenterler, ama gerçekte, işçi hareketi içinde burjuva etkilerine karşı mücadelenin pek önemli olmayan zorluklarından korkmuş bulunuyorsunuz, oysa burjuvazinin iktidardan düşürülmesi ve siyasi iktidarın proletaryaya geçişi, aynı güçlükleri, hem de bu sefer çok daha büyük boyutlarda karşınıza dikecektir. Yarın ya da daha ertesi gün eğitiminizi tamamlamak, çok daha büyük boyutlarda karşınıza dikilecek olan aynı güçlüklerin üstesinden gelmeyi öğrenmek zorunda kalacağınızı hesaplamadan, çocuklar gibi bugün karşınıza dikilen küçük zorluklardan korktunuz.”” diyerek bu mücadelenin kolay ama önemli olan alanını reddetmenin bir “kaçış” olduğunu vurgulamaktaydı.
Sonuç
Lenin’in in şu sözleri herkes tarafından anlaşılabilecek netlikte konuyu açıklıyor
” Düşmanın kullandığı ya da kullanabileceği bütün silahlardan, araç ve yöntemlerinden yararlanmayı, bunları kullanmayı öğrenmemiş olan bir orduyu savaşa sürmenin akılsızca bir davranış, giderek cinayet olduğu besbellidir. Bu gerçek, siyasete, askerlik sanatının uygulandığından daha da iyi uygulanabilir. Gelecekteki şu ya da bu durumlarda bizim için hangi mücadele aracının daha pratik ya da elverişli olacağını önceden kestirmek, siyasette daha zor birşeydir. Bütün mücadele araçlarından yararlanmayı bilmemek, büyük bir yenilgi tehlikesine –bazen, hatta kesin yenilgi tehlikesine– kendini atmak olur, çünkü bizim irademizin dışında meydana gelecek olan öteki sınıfların durumundaki değişiklikler, bizi özellikle zayıf olduğumuz bir hareket biçimine başvurmaya zorlayabilir. Eğer bütün mücadele araçlarından yararlanma biliyorsak, mutlaka yeneriz; çünkü koşullar, düşman için en tehlikeli olan silahı, öldürücü darbeleri en çabuk indiren silahı kullanmamıza olanak vermese de, biz gerçekten ilerici olan, gerçekten devrimci olan sınıfın çıkarlarını temsil etmekteyiz. Tecrübesiz devrimciler, çok defa, legal mücadele araçlarının oportünizm lekesini taşıdıklarını sanırlar, çünkü bu alanda, burjuvazi, çok defa işçileri aldatmış, işçilerin güveniyle oynayabilmiştir; ve bu devrimciler, illegal mücadele araçlarının en devrimci araçlar olduğunu sanırlar. Bu, yanlıştır. …. Ama illegal mücadele biçimleri ile bütün legal mücadele biçimlerini birleştirmeyi bilmeyen devrimciler, en kötü devrimciler sayılmalıdırlar. İhtilâl patlak verdiği zaman ve var hızıyla gelişirken, ve herkes modaya uymak için, bazen de kariyerinde ilerlemek için ihtilâle katıldığı zaman, ihtilâlci olmak zor birşey değildir. Bu sözde-devrimcilerden “kurtulmak” için proletarya, daha sonraları, zaferden sonra az çekmeyecektir; proletarya, bu ikinci kurtuluş uğrunda görülmedik çabalar sarf edecek, acılar çekecektir….”.
Yukarıya aktarmış olduğumuz M-L seçimler ve parlamenter mücadeleye komünistlerin nasıl yaklaşması gerektiğini ilkesel olarak ortaya koymaktadır.
Buradan olarak, komünistler (proletarya devrimcileri) gerici parlamentolar için yapılan seçimlere, proletaryanın devrimci amaçlarının propagandasını yapabilmek için, hiçbir temel sorunun parlamentolarda çözülemeyeceğini bizzat bu parlamentolar için yapılan seçimlerden ve parlamento kürsülerinden yararlanarak en geniş yığınlara açıklamak için katılırlar. “
Komünistlerin seçimlere katılmaktaki önceliği çeşitli vaatler dağıtarak mümkün olan en fazla oyu ve sandalyeyi kapmak değil, proletaryanın dünya görüşü olan devrim ve sosyalizmin temel ilkelerinin yani asgari programın ve amaçlarının en geniş propagandasıdır.
Komünistlerin kitlelere karşı tutumu ise, bunun tam tersidir. Bizim için önemli olan uzlaşmalar yoluyla seçimlerde koltuk kapmak değil; aksine bu koltuklar, kitlelerin politik bilincini geliştirmeye, onları daha yüksek bir politik seviyeye yükseltmeye, örgütlemeye, dar kafalı bir mutluluk uğruna değil, “sükûnet” “düzen” ve “barışçı (burjuva) mutluluk” uğruna değil, fakat mücadele için, emeğin bütün sömürü ve baskılardan kurtularak tamamen özgürleştirilmesi mücadelesine yarayacağı için ve bunları gerçekleştirdiği ölçüde önemlidir. Sadece bu amaç için ve sadece bu amaca ulaşmakta yardımcı olduğu ölçüde, seçimlerdeki koltuklar ve bütün seçim kampanyası bizim için önemlidir.
Komünistler bütün umudunu kitlelere bağlamıştır; korkmayan, pasif bir şekilde boyun eğmeyen, boyunduruklarını alçak gönüllülükle taşımayan, fakat politik bilince sahip, talepkâr ve militan kitlelere bağlamıştır. Seçimlere katılmada en önemli verilerden birisi, parlamentonun tarihsel olarak ömrünü doldurmuş bir kurum olsada, bunun kitleler bakımında da ömrünü doldurup doldurmamasının somut olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Haliyle, devrimciler için ömrünü doldurmuş olan parlamentonun kitleler tarafından ömrünü doldurduğu anlamına gelmiyor. Keza parlamentonun her yerde ve her zaman pratik politikada da ömrünü doldurmuş, işlevsizleşmiş bir kurum olduğunu, devrimcilerin onu kullanmaktan kaçınması gerektiğini göstermez. Lenin “… tarihsel ve siyasal bakımdan ömrünü doldurmuş olan parlamentarizmin mücadele biçimlerine her türlü geri dönüş… kesinlikle reddedilmelidir” der Lenin. Komünistler çok sınırlı bir söz hakkından bile devrimci amaçlarla yararlanmalıdır.
Elbette komünistler için parlamentarizm “politik olarak ömrünü doldurmuş”tur, fakat önemli olan tam da, bizim için ömrünü doldurmuş olanı, sınıf için, kitle için ömrünü doldurmuş görmemektir. Tam da burada bir kez daha “Sol” oportünistlerin yargıda bulunmayı bilemediklerini komünistler olarak, kitlelerin öncüsü olarak davranmayı bilemediklerini görüyoruz. Sizler, kitlelerin seviyesine, sınıfın geri kesimlerinin seviyesine inmemekle yükümlüsünüz. Bu tartışma götürmez. Onlara acı gerçeği söylemekle yükümlüsünüz. Onların burjuva-demokratik ve parlamenter önyargılarını adlı adınca çağırmakla yükümlüsünüz. Fakat aynı zamanda, (sadece sınıfın komünist öncüsünün değil) tüm sınıfın, (sadece emekçi kitlenin ileri unsurlarının değil) tüm emekçi kitlenin gerçek bilinç ve olgunluk seviyesini soğukkanlılıkla izlemekle yükümlüsünüz.
Haliyle Seçimler, Komünistlerin, geniş geri politik bilinçli proleter, yarı-proleter ve proleter olmayan emekçi kitlelerin liberal aldatmacaların ve süslü hayallerin kuyruğundan kurtarılması, bunların sınıf bilinçli proletaryanın politik önderliğinde bağımsız devrimci eyleme teşvik edilmesi için mücadelesinin zeminlerinden biridir ve parlamenter taktiğini devrimci mücadeleyi geliştirmede bir mücadele silahı olarak kullanacaktır.
Bütün bunların fazla tumturaklı ifade edildiği ve abartılı olduğu hemen görülür. Fakat burada anlatılan temel olgu tartışma götürmez ve “Sol” oportünistlerin bunu kabul etmeleri, hatalarını son derece çarpıcı biçimde gösterir.
Eğer “milyonlarca” ve “alaylarla” proleter yalnızca genelde parlamentarizmden yana değil, aynı zamanda hatta doğrudan “karşı-devrimci” ise, parlamentarizmin politik olarak ömrünü doldurduğundan nasıl söz edilebilir? Dahası, Türkiye de emekçi yığınların, örgütlülük ve bilinç düzeyi parlamentarizmin politik olarak henüz ömrünü doldurmadığını ve komünistlerin seçimlere katılmalarını ve bağımsız devrimci politikalarını yığınlara taşıma savaşımı içinde olması gerektiğini gösteriyor