Öncü Örgüt ve Kitle Çalışması..!Parti bütün fabrikalarda çekirdekler kurar ve bu çekirdekler emme basma tulumba gibi çalıştırılarak, işçi sınıfının bilinçli, denenmiş kadroları partiye kazanılır. İşçi sınıfı partisinin en büyük kadro kaynağı olması açısından fabrikalar büyük önem taşır.Fabrika grupları bizim için çok önemlidir: hareketin esas gücü büyük fabrikaların işçi örgütlerindedir. Çünkü büyük fabrikalar (ve tesisler) işçi sınıfının sadece sayı bakımından büyük kısmım değil, etki, gelişme ve mücadele kapasitesi bakımından da hakim kısmını kapsarlar. Her fabrika bizim kalemiz olmalıdır.”İşçi sınıfı partisinin görevi, işçi ve emekçi yığınları örgütlemek, eğitmek, bilinçlendirmek, devrimci eylemi kanalize etmektir. İşçi sınıfına etkili propaganda ve ajitasyon yapabilmek için parti, toplumun bütün alanlarını kapsayan siyasi bir kampanya yürütmek zorundadır. Bu noktada, mesleki örgütlenmenin ve Örgütler ağının önemi de ortaya çıkar.İşçi sınıfı, kendi mesleki örgütlerinde ancak sendikacılık bilinci geliştirirken, sosyalist bilinç işçilere dışarıdan ulaştırılır ve bu bilinç taşıyıcıları, çoğunlukla sosyalist aydınlar olur. Bu aydınlar, bilimsel sosyalizmi çok iyi özümlemiş, örgüt meselelerinde tecrübeli, yetenekli devrimcilerdir.İşçilere ulaşmada ilk mücadele aracı olan sendika ve ilk erişebilir bilinç olan sendikal bilinçten faydalanılır. İşçi sınıfı arasında örgüt anlayışı ne denli yaygınsa, profesyonel devrimcilerin politik ve örgütsel çalışmaları da o denli geniş olur. İşçilere gidişte, onların ekonomik mücadeleleri çok iyi değerlendirilir. Ancak, ekonomik mücadelenin en olumlu biçimde siyasi mücadeleye dönüştürülmesi zorunludur. Devrimcinin görevi, sendikal mücadeleyi, sosyalist mücadeleye çevirmek, onların ekonomik mücadelelerden edindikleri deneylerden yararlanarak, onların siyasi bilinçlerini artırmaktır.Burada, propaganda ve ajitasyon kavramlarına da açıklık getirmek gerek. Plehanov’un tanımıyla «propagandacı, birçok fikirleri birden bir yada birkaç kişiye sunar; ajitatör İse, bir yada bir iki fikri ileri sürer ve savunur. Ama bunu insan yığını Önünde yapar.» Propagandacı, bir-çok düşünceyi savunduğundan, çok az insan tarafından anlaşılır. Bunun için propagandacı daha çok yazı yazar. Ajitatör ise, yığınları, yığınlar arasında tedirginlik ve öfke yaratarak, somut eyleme ve devrimci mücadeleye çağırdığından, çoğunlukla konuşur. Bu iki görev birbirini bütünler.İşçi sınıfına dışarıdan bilinç vermede bütün ülke ala-nı kullanılır. Devrimci mücadelede işçi sınıfının zafere ulaşabilmesi için profesyonel devrimciler toplumun bütün sınıf ve zümreleri arasına giderler. Bu durum, emperyalizme bağımlı ülkelerde ise büyük bir zorunluluktur.Sınıf siyasi bilinci, işçilere, ancak dıştan iletilebilir, yani ancak İktisadi mücadelenin dışından, işçilerle işverenler arasındaki ilişki alanının dışından İletilebilir. Bu bilgiyi elde etmenin mümkün olduğu biricik alan, bütün sınıf ve tabakaların devletle ve hükümetle ilişkisi alanı, bütün sınıflar arası karşılıklı ilişkiler alanıdır. Onun için, işçilere siyasi bilgi iletmek için ne yapmalıdır sorusuna cevap, pratik çalışanların ve özellikle Ekononizme eğilim gösterenlerin çoğunlukla yeterli buldukları, «işçiler arasına gidilmelidir» cevabı olamaz. İşçilere siyasi bilgiyi iletebilmek için, Sosyal – Demokratlar toplumun bütün sınıfları arasına gitmek zorundadırlar; onlar mücadele birliklerini bütün doğrultulara sevk etmek zorundadırlar.” (») V. I. Lenin, Bir Adım İleri, İki Adım Geri, s. 78. 52 Proletaryanın yedek güçlerini, vasıtalı ve vasıtasız ihtiyatlarını sıralamak, mücadeleye sokmak; emperyalizme bağımlı ülkelerde saptadığı taktiklerin ışığında sağ ve sol sapmaya düşmeden toplumda çıkarları emperyalizmle çelişen bütün sınıf ve tabakaları işçi sınıfının politik, ideolojik ve örgütsel Öncülüğündeki devrimci halk cephesi için-de toplamak, partinin en temel görevidir. Partinin kitle niteliği, parti içinde yığınları barındırmasıyla değil, yığınları kendi politik çizgisine çekmesiyle belirlenir. Partinin kitle çizgisini gerçekleştirmesi ise, ancak örgütlü öncü müfreze ile sağlanır. Parti, halkın devrimci geleneğini ve geçmişini göz önüne alarak, bugünkü devrimci mücadeleyi daha güçlü bir şekilde kanalize eder.Genel olarak her türlü kitle hareketinde göz önüne alınması gereken özellikleri Başkan Mao şöyle sıralamaktadır:Bütün çalışmalarımızda uygulamamız gereken iki yöntem vardır: Birisi geneli özel ile birleştirmek, diğeri ise liderliği kitlelerle kaynaştırmak.Herhangi bir İşte eğer genel ve yaygın bir çağrı yapılmazsa, kitleler harekete geçirilemez. Fakat lider durumundaki kişiler kendilerini genel bir çağrıyla kısıtlarsa , şahsen bir takım örgütlerde, çağrısı yapılan işlerin uygulanmasında yoğun bir şekilde yer almazlarsa, bir noktada durup, tecrübe kazanıp, bu tecrübeyi başka birimleri yöneltmede kullanamazlarsa -genel çağrılarının doğruluğunu sınama yada genel çağrılarının muhtevasını zenginleştirme imkanları yoktur ve bundan bir sonuç alamama tehlikesi ortaya çıkar.Örgüt içinden, başka örgütlerden çevredeki okul ve ordu birimlerinden (çok fazla olmamak şartıyla) iki yada üç birim seçin. Bu birimleri derinlemesine inceleyin, hataları düzeltme hareketlerinin onlardaki gelişimi hakkında ayrıntılı olarak bilgi edinin, siyasi tarihleri, ideolojik özellikleri, (yine çok fazla olmamak şartıyla) personel temsilcilerinin çalışmalarındaki zayıf ve güçlü yanları, çalışma şevkleri hakkında ayrıntılı bilgi toplayın. Bundan sonra o örgüt sorumlularına, o birimlerin karşılaştıkları pratik sorunlara somut çözüm yollar bulmada şahsen yol gösterin. Bir yığın alt-birimleri olan ordu, okul birimleri ve bütün örgüt liderleri de aynı şeyi yapmalıdır. Liderlerin, önderlik etme ve öğrenmeyi birleştirmelerini sağlayan yöntem budur. Lider durumundaki hiçbir kişi, alt-birimlerdeki tek tek her kişiden ve olaydan somut tecrübeler kazanmadıkça, bütün birimlere genel yol gösterme yetisine sahip olamaz. Bu yöntem her yerde teşvik edilmelidir ki, böylece her kademedeki önder kadrolar onu uygulamayı öğrenebilsin.Hataları Düzeltme Hareketinden kazandığımız tecrübeler göstermiştir ki, hataları düzeltmenin başarılı olabilmesi için, hareket sırasında her birim içinde az sayıda militanlardan oluşan ve söz konusu birim başlarının çekirdeğini teşkil ettiği bir lider grup oluşturulmalıdır ve bu lider grup harekete katılan kitlelerle çok sıkı bağlar kurmalıdır. .Lider grup ne kadar aktif olursa olsun, eylemleri kitlelerin eylemleri ile kaynaştırmamazsa, yaptığı iş bir avuç insanın kısır çabalarından öteye gidemez.Öte yandan eylemlerini doğru bir biçimde örgütleyecek güçlü lider grup olmaksızın, yalnızca hareketli olan kitlelerin eylemleri uzun zaman devam edemez, doğru yönde yönlendirilemez, daha yüksek bir seviyeye ulaştırılamaz. Herhangi bir yerde kitleler üç kısımdan oluşurlar; nispeten aktif olanlar, nispeten geri olanlar ve ikisinin arasındaki ılımlılar. Bunun içindir ki, liderler küçük sayıdaki aktif unsurları liderlik etrafında toplamada usta olmalıdırlar ve ılımlı unsurların seviyesini yükseltmede ve geri unsurları ileri çekebilmede onlara dayanmalıdırlar. Kitlelerle kaynaşmış ve bütünleşmiş bir lider grup ancak kitle mücadelesi sırasında yavaş yavaş oluşur, mücadeleden kopuk oluşamaz. Herhangi bir büyük mücadele sürecinin başlangıç, orta ve son dönemlerinde lider grubun, yapısı bütünüyle aynı kalmamalıdır ve kalamaz. Mücadele sürecinde ortaya çıkan aktivistler, kendilerine oranla daha az kabiliyetli olan yada yozlaşan eski lider grup üyelerinin yerlerini almaları için teşvik edilmelidirler. Birçok yerlerde ve örgütlerde işlerin yürütül meme sinin bir temel nedeni, yığınlarla kaynaşmış, bütünleşmiş ve sürekli olarak sağlıklı kalması sağlanan bir lider grubun olmamasıdır.Öncü örgütün bütün çalışmalarında en doğru liderlik “kitlelerden kitlelere”dir. Bunun anlamı şudur: Kitlelerden düşünceleri toplayın (dağınık ve sistematik olmayan düşünceleri), onları yoğunlaştırın (çalışmalar yoluyla onları yoğun ve sistematik düşüncelere dönüştürün), sonra kitlelere gidin, onları yayın. Kitleler bu düşünceleri kendi düşünceleriymiş gibi kucaklayıncaya, onlara sıkıca bağlanıncaya. düşünceleri eyleme aktarıncaya ve bu eylemlerde düşüncelerin doğruluğunu sınayıncaya kadar onları kitlelere anlatın. Sonra tekrar kitlelerin düşüncelerini toplayıp, yoğunlaştı-ıın ve bir kere daha kitlelere gidin ki, böylece düşüncelerin yürütülmesi ve sürekliliği sağlansın. Ve giderek, tekrar tekrar sonsuz bir helezon biçiminde, her seferinde düşünceleri biraz daha doğru, biraz daha zengin ve canlı kılarak, İşte Marksist bilgi teorisi budur.Bir örgütte yada bir mücadelede lider grupla kitleler arasındaki doğru ilişki kavramı; liderlerdeki doğru düşüncelerin yalnızca « kitlelerden kitlelere» yoluyla olacağı kavramı; liderlerdeki düşüncelerin pratiğe uygulanacağı zaman genel çağrının özel yol gösterme ile birleştirilmesi gerektiği kavramı… Bu sorunlar Üzerinde kadrolarımız arasındaki yanlış görüşleri düzeltmek için, bugünkü Hataları Düzeltme Hareketi’nde bu kavramların her yerde propagandası yapılmalıdır. Birçok yoldaş, aktivistleri bir araya getiren liderlik çekirdeğinin kurulmasının ve bu çekirdeğin kitlelerle sıkıca kaynaşmasının Önemini kavrayamamakta yada bunu yapmada başarılı olamamaktadır, bu yüzden onların liderliği kitlelerden kopuk ve bürokratik bir biçim almaktadır. Birçok yoldaş, kitle mücadeleleri tecrübelerinden ders alıcı bir Özetleme yapmanın önemini anlamamakta yada bunu yapmada başarılı olamamakta, kendilerini çok akıllı zannederek. Öznel (sübjektif) düşüncelerini dile getirmek-ten zevk duymaktadır; bu yüzden onların düşünceleri boş ve uygulanamaz bir biçim almaktadır. Birçok yoldaş, her hangi bir işle ilgili genel bir çağrı yapmakla yetinmekte, hemen arkasından özel ve somut yol göstermenin önemini anlamamakta yada bunu yapmada başarılı olamamaktadır, böylece onların çağrıları dudaklarda, kağıt üstünde ve konferans odalarında kalmakta ve bürokratik bir biçim almaktadır»”Bizim kültür işçilerimiz büyük coşkuyla ve kendini adayışla halkımıza hizmet etmelidirler, kitlelerle bağ kurmalı, kendilerini kitlelerden ayırmam alıdırlar. Bunu yapa-bilmek için, kitlelerin İhtiyaç ve isteklerine göre davranmalıdırlar. Kitleler için yapılacak her çalışma ne denli iyi-amaçlı olursa olsun, bir kişinin arzularından değil, kitlelerin ihtiyaçlarından başlamalıdır. Çok defa objektif olarak kitlelerin belli bir dönüşüme ihtiyaçları vardır, ama sübjektif olarak kitleler bu dönüşümün bilincinde değildirler, hatta bu dönüşümü ne istemektedirler ne de yapmaya kararlıdırlar.”