Ölümsüzler Ordusunun Direngen Savaşçısı 41.Yıl Önce İdam Edilen Ali Aktaş Kavgamızda Yaşıyor..!

İster kızsın

İsterse hırsından köpürsün düşmanlarımız

Ve şafak sökerken

Çukurova’da

Bizim için hazırladıkları darağaçlarında

Onları sallandıracağız

Onları!

Kavgamızın ele avuca sığmaz düşmanın korktuğu, yoldaşların ve dostların güven duyduğu militanlığın en ileri örneklerinden olan Ali Aktaş yoldaş seni anlatacağız gençlere, emekçilere ve yoldaşlara. Faşist Türkeş’in İskenderun’a sokulmaması eyleminin örgütleyicisi ve barikatların kurucusu ve yöne­ti­ci­si ko­mu­tan yol­daş seni anlatacağız. Se­ni an­la­taca­ğız iş­ken­ce­de “gık bi­le” de­me­yen ve düş­ma­nı dize ge­ti­ren emekçilere. Se­ni an­la­ta­cağız, tüm hey­be­tin­le “bu düzen yı­kıl­sın di­ye vaz­ge­çi­yoruz ya­şa­mak­tan” di­yen, dev­ri­min ön­cü ne­fe­ri ve se­ni an­lata­ca­ğız adı­nı koy­du­ğu­muz ço­cuk­la­ra ve dev­rim için ken­di­ni fe­da et­me­ye ha­zır olun genç, yaş­lı yol­daş­la­ra. Se­nin gi­bi so­nu­na ka­dar di­ren­mek ve ölümü güle­rek ku­cak­la­mak için her şe­ye ha­zır ol­ma­la­rı­nı söy­le­ye­rek.23 Ocak 1983 yılında faşist cunta tarafından intikam için idam edilen Ali Ak­taş yol­daş Hatay’ın İs­ken­de­run il­çe­si Ka­ra­ağaç Be­le­di­ye­si’nden 1957 yılında Arap mil­li­ye­tin­den, yok­sul bir köy­lü ço­cu­ğu ola­rak dün­ya­ya gel­di. İl­ko­ku­lu Ka­raağaç’ta bi­tir­di. Or­ta­oku­lu İs­ken­de­run’da ta­mam­la­dı. Or­ta­okul­dan son­ra İs­ken­de­run Li­se­si’ne gir­di. Kı­sa süre­de İs­ken­de­run Li­se­si’nde müca­de­le­ci­li­ğiy­le öne çık­tı. Komünist ha­re­ket­le iliş­ki­ye geçti. Öğ­ren­ci­le­ri si­vil ve ge­ri­ci fa­şist güç­le­re kar­şı, da­ha ör­güt­lü kı­la­bilmek için, on­la­rı ör­güt­le­yip müca­de­le­ye se­fer­ber et­me­de bir ön­cü ola­rak Li­se-De­’ri kur­du.Ali yoldaş, İs­ken­de­run Li­se­si si­vil fa­şist­le­rin de­ne­ti­min­de ol­ma­sı­na rağ­men, çok kısa süre­de ak­tif karar­lı ve mi­li­tan tu­tu­muy­la orayı ko­münist ha­re­ke­tin ka­le­si ve fa­şist­le­rin kor­ku­lu rüya­sı ha­li­ne ge­tir­di. Bir çok MHP’li fa­şist oku­lu ter­k et­mek zo­run­da kal­dı. İs­ken­de­run Li­se­si dev­rim­ci­le­rin ka­le­si ol­muş­sa, o dönem­ler­de Ali Ak­taş’ın ak­tif müca­de­le­si ve mi­li­tan ön­der­li­ği sa­ye­sin­de ol­muş­tur. Gençlik fa­ali­yet­le­rinin ak­tif yöne­ti­ci­le­rin­den olan Ali Ak­taş, TKP/ML Ha­reke­ti’nin okul dı­şın­da da ak­tif faa­li­yet­le­ri­ne ka­tı­lan bir par­ti iş­çi­siy­di. Fab­ri­ka­lar­dan, semt­le­re ve ha­ya­tın her ala­nın­da Ali’nin ak­tif­li­ği­ni, müca­de­le­ci­liği­ni gör­mek zor­ de­ğil­di. Genç yaş­ta hız­lı bir şe­kil­de ge­li­şen Ali Ak­taş yol­daş, pratik iş­le­ri­ni yürüt­mede öne geçti. Pra­tik­de­ki can­lı ve atak­lı­ğıy­la da göze ba­tı­yor­du. İs­ken­de­run’da­ki bir çok ey­lem­de Ali Ataş’ın ön­der­li­ği var­dır. Ön­derlik et­me­de yol­daş­la­rı­na yol gös­te­ri­ci­lik­te ­de o bir mi­litan­dı. Eş­siz bir komu­tandı.O her alan­da başarılı bir mi­li­tan­dı. Okul ça­lış­ma­sı, fab­ri­ka, semt, der­ken as­ke­ri ça­lış­ma­la­rın­da da ken­di­si­ni ka­nıt­la­yan Ali Ataş yol­daş, 79 ka­mu­laş­tır­ma ey­le­mi­ni yöne­tir ve or­ga­ni­ze eder. Düş­ma­nın ey­le­mi far­k et­me­si so­nu­cu te­şebbüs aşa­ma­sın­day­ken ça­tış­ma­ya gi­ri­lir. Bu ça­tış­ma­da bir yol­da­şı­nın kaçma­sı­nı sağ­lar. Son mer­mi­si­ne ka­dar ça­tı­şır. Mer­mi­si bi­tin­ce si­la­hı­nı par­ça­la­yıp de­ni­ze atar, düş­ma­na de­lil bı­rak­ma­mak için. Ali yol­daş­la bir­lik­te iki yol­da­şı da­ha ya­ka­la­nır. İş­ken­ce­de en cid­di sı­na­vı­nı bu ya­ka­lan­ma­da ve­rir ve iş­kence­ha­ne­ler­de beş gün bo­yun­ca ko­nuş­maz.Düş­man­la ça­tış­ma­da ya­ka­lan­ma­sı­na rağ­men, ne ey­le­mi ne­ de ça­tış­ma­yı Ali yol­daş ka­bul et­mez. İfa­de ver­me­den mah­ke­me­ye çı­kar. Ali yol­da­şın üze­ri­ne hiç bir ifa­de ol­ma­ma­sı­na rağ­men içer­de tu­tu­lur. Beş ay yat­tık­tan son­ra tek­rar­dan mü­ca­de­le­nin or­ta­sın­da ve sı­cak­lı­ğın­da ken­di­si­ni bu­lur. Du­rak­la­ma­dan müca­de­le bay­ra­ğı­nı dev­ra­lıp müca­de­le­ye dört el­le da­ha sı­kı­ca sa­rı­lır. 79 Ey­lül’ün­de MHP’nin li­de­ri fa­şist Tür­keş’in İs­ken­de­run’da ko­nuş­ma ya­pa­ca­ğı­nı öğ­re­nen Ali yol­daş, yol­daş­la­rı­nı to­par­la­ya­rak, Türkeş’in İs­ken­de­run’a so­kul­ma­ma­sı ey­le­mi­ni ör­güt­ler. Di­ğer dev­rim­ci ör­güt­ler­le de an­la­şır, iş eylemin kit­le­ye ma­l e­dil­me­si­ne ge­lir. Ge­ce gün­düz aji­tas­yon, pro­pa­gan­da fa­ali­yet­le­ri­ni yürütür. 25 Ey­lül’de ya­zı­la­ma­ da bir ekip ara­ba­sıy­la kar­şı­la­şır. Ekip ara­ba­sı­nı tek ba­şı­na tes­lim alır. Po­lis­le­rin yal­varıp ya­karması­na, ikin­ci bir ekip ara­ba­sı gel­mez. Ali yol­daş si­la­hın te­ti­ği­ne ba­sar an­cak si­la­hı aziz­lik ya­pıp pat­la­maz. Ali yol­daş so­ğuk kan­lı­lı­ğı­nı ko­ru­ya­rak hız­la olay ye­rin­den uzak­la­şır. O es­na­da po­lis­le­rin ateş aç­ma­sı so­nu­cu Ali yol­daş ha­fif bir şe­kil­de ya­ra­la­nır. Ya­ra­lı ol­ma­sı­na rağ­men 26 Ey­lül günü ağ­zı sal­ya­lı fa­şist Tür­keş’i İs­ken­de­run’a sok­maz. Düş­man güç­le­rin pan­ze­ri­ne, tan­kı­na her tür­lü si­la­hı­na kar­şı yol­daş­la­rı­nı iyi bir şe­kil­de mo­ti­ve ede­rek kar­şı ko­ya­rak ba­ri­kat sa­va­şı­nın ve so­kak sa­va­şı­nın des­ta­nı­nı ya­zar. Da­ha faz­la ka­yıp ve­ril­me­si­ni ön­ler. 26 Ey­lül’ün­de di­şe diş müca­de­le­de de­ğer­li de­mir çe­lik iş­çi yol­da­şı­mız, Er­de­ner Be­ğen yol­da­şı ba­ri­kat ba­şın­da kay­bet­tik. Be­şe ya­kın yol­da­şımız­ da bu ey­lem­de ha­fif şe­kil­de ya­ra­lan­dı ve düş­ma­na büyük za­rar ver­di.Ağ­zı sal­ya­lı fa­şist Tür­keş İs­ken­de­run’a so­kul­ma­ma ka­rar­lı­lı­ğı­nı gös­te­re­rek, 26 Ey­lül di­re­niş günü ola­rak dil­den di­le do­la­şıp dur­du. Bun­dan da en büyük pay hiç şüphe­siz ki, de­ğer­li ko­mu­tan Ali yol­da­şın­dı. Ali Ak­taş yol­daş, bir çok kit­le ey­le­mi ör­güt­ledi ve bu müca­de­le­nin en ön saf­la­rın­da yürüdü ve örgüt­le­yi­ci­si ol­du. 27 Ey­lül günü, 26 Ey­lül de ba­ri­ka­tın en önün­de öldürülen Erdener Beğen yol­da­şı­nın kit­le­sel bir şe­kil­de ve gör­kem­li bir ce­na­ze töre­ni ya­pa­rak kal­dı­ran yi­ne ko­mu­tan­dı. Ali yol­da­şın adı­nı du­yan düş­man ür­per­me­ye baş­la­mış­tı. Ali yol­da­şı an­lat­mak için bir ro­man sa­tır­la­rıy­la be­tim­le­mek müm­kün de­ğil. Ka­rar­lı­lığı, atak­lı­ğı, müca­de­le­ci­li­ği, gözü pek­li­ği, al­çak gönüllülüğü ve yol­daş­lık iliş­ki­le­ri­ni hep on­dan öğ­rendik.1980 12 Ha­ziran günü, 15 Ha­zi­ran iş­çi ey­lem­le­ri­nin ön ha­zır­lı­ğı­nı yap­mak ve iş­çi yol­daş­la­rın top­lan­tı­sı var­dı. Ali yol­daş­ da bu top­lan­tı­nın güven­li­ği­ni sağ­lı­yor­du. Top­lan­tı­ya öğ­le­den son­ra, fa­şist­le­rin örgüt­lü bir şe­kil­de si­lah­lı saldı­rı­sıy­la kar­şı kar­şı­ya gel­di­ğin­de, so­ğuk kan­lı­lı­ğını elin­den bı­rak­ma­dan uygun bir şe­kil­de ateş ala­nın dı­şın­da tu­ta­rak, kar­şı sal­dı­rı­ya ge­çe­rek fa­şist güç­le­ri püs­kürt­tü. Püs­kürt­me­den son­ra yak­la­şık 2 sa­at o çev­re­de bu­lu­nan ev­ler tek tek ge­ril­la­la­rı­mız ta­ra­fın­dan ara­na­rak bir kı­sım faşist­le­rin el­le­rin­de­ki si­lah­la­ra el ko­nu­lur ve yoldaş­la­rıy­la bir­lik­te uy­gun bir şe­kil­de ge­ri çe­ki­lir.Güven­li­ği sağ­la­yan as­ke­ri görev­li­ler­den olan Ali Ka­ya Yıl­dız‘ın gel­me­di­ği or­ta­ya çı­kın­ca tek­rar­dan bir grup si­lah­lı yol­daş­la yol­da­şı­nı ara­ma­ya çı­kar. Gül­te­pe’nin çı­kı­şın­da fa­şist­le­rin yoğun ol­du­ğu bir bölge­de si­lah­lı sal­dı­rı­ya uğrar. Anın­da kar­şı­lık ver­me­si so­nu­cu da­ha faz­la ka­yıp ve­ril­me­si en­gel­le­nir. Ali yol­da­şın ate­şi so­nu­cu fa­şist ol­du­ğu yer­de ölür. Ali yol­daş ya­ra­lı ola­rak, ya­nın­da­ki yol­da­şı­nın omzun­dan tu­tu­na­rak uzak­la­şır. Cid­di bir şe­kil­de kan kay­be­den Ali yol­daş, im­kan­sız­lık­lar­dan ve ar­ka­daş­ları­nın tec­rübe­siz­li­ği so­nucu bir yol­daş­la bir ara­ca bin­di­ri­le­rek has­ta­ne­ye götürülüp bı­ra­kı­lır.Yol­daş has­ta­ne­de düş­ma­nın eli­ne ge­çer. Ali yol­daş bu­ra­da en bü­yük iş­ken­ce sı­na­vı­nı ve­rir. “Ey­lem­de ken­di­si­nin ol­ma­dı­ğı­nı ve bu ko­nu­da ifa­de ve­re­me­ye­ce­ği­ni” söy­le­ye­rek kes­ti­rip atar.12 Ey­lül son­ra­sın­da cun­ta Ali Ak­taş yol­da­şı tek­rar iş­ken­ce­ye alınır. Bu de­fa 3 ay bo­yun­ca işken­ce ya­par­lar ve her tür­lü iş­ken­ce me­tot­la­rı­nı Ali Aktaş yol­da­şın üze­rin­de de­nerler. Ama na­fi­le onun bi­le­ği­ni büke­medi iş­ken­ce­ci­ler. Ve so­nun­da Ali yol­da­şın önün­de iş­ken­ce­ci­ler diz çö­ke­rek tes­lim oldu­lar. İş­ken­ce­ye düşen­le­re Ali yol­daş di­ren­me ru­hu ver­di­ği ge­rek­çe­siy­le onu tek­rar­dan Akçay As­ke­ri Ce­za­evi’ne sev­k e­ttir­ler.Ak­çay As­ke­ri Ce­za­evi’nde en ön­de­dir yi­ne Ali yol­daş. Bir dev­rim­ci­yi iş­ken­ce­ye al­ma­ya gel­dik­le­rin­de ba­ri­kat ku­rul­ma­sı ko­nu­sun­da di­ğer ör­güt­le­ri ik­na eder ve bir haf­ta bo­yun­ca düş­man ko­ğuş­la­ra gi­re­mez. Da­ha son­ra ko­ğuş­la­ra gi­rer ve di­ğer in­san­la­rın tu­tar­sız­lı­ğın­dan do­la­yı bir kı­sım ön­der in­san­la­rı baş­ka ce­za­ev­le­ri­ne sevk eder­ler. Bun­la­rın ara­sın­da Ali Ak­taş yol­daş­ta var­dı. Ali yol­daş Adı­ya­man Ce­za­evi’ne sür­gün edi­lir. Adı­ya­man’da da di­re­ni­şin önün­de­dir Ali. Tek tip el­bi­se, İs­tiklal Mar­şı söy­let­me­ye zor­la­ma yön­lü sal­dı­rı­la­ra Kay­pak­ka­ya’­ca di­re­niş­le kar­şı­lık ve­ren Ali Ak­taş yol­daş, fa­şist cun­ta­nın ka­ra­rıy­la ve di­rek­ti­fiy­le ida­ma mah­kum edi­lir. Hiç bir mad­di de­lil ol­ma­dı­ğı hal­de fa­şist dik­ta­tör­lük Ali Ak­taş gi­bi yürek­li bir ko­mü­nist sa­vaş­çı­dan kur­tul­mak is­ter ve onun için idam et­me ta­li­ma­tı­nı ve­rir­ler. Adı­ya­man Ce­za­evi’nden Ada­na Ce­za­evi’ne ge­ti­ri­len Ali yol­daş, bu­ra­da da di­re­ni­şin ön­der­le­rin­den­dir.Çün­kü o müca­de­le için­de yo­rul­muş ve dev­rim­den baş­ka hiç bir şey düşün­me­yen yürek­li bir par­ti­zan­dı. 23 Ocak 1983’te da­ra­ğa­cı­na götürülür­ken, Ada­na zin­da­nı­nı slo­gan­la­rıy­la uyan­dı­ran ve sa­vaş­çı­la­rı kav­ga­ya, di­re­ni­şe ça­ğı­ran söz­le­riy­le ba­şı dik ve alnı açık idam kür­süsüne yönel­di ve düş­ma­nın yüzüne şa­mar ola­rak “ ya­şasın TKP-ML Ha­re­ke­ti” şi­arı in­di ve mil­yon­la­rın öz­le­mi­ni ve onun ön­cüsüne ya­şa­mı­nı fe­da ede­rek hay­kır­dı. Çu­ku­ro­va Ali’nin di­re­niş­çi ve sa­vaş­çı ge­le­ne­ği­ni bütün zor­luk­la­ra ve iha­net­le­re rağ­men sür­dürüyor. Dev­rim, Ali gibi komünist­lerin üzerin­de zafere taşınacak­tır ve dev­rimimizin yeni Ali’ler­le bütün çir­kin­lik­leri bir yana iterek daha da güzelleşecek­tir. İdam edilişinin 41. yıl dönümünde Ali Aktaş yoldaşın anısına bağlı kalacağımıza söz veriyor.Direniş Abidesi Ali Aktaş Yoldaş Ölümsüzdür..!Ali Aktas’in zindanda kız kardeşine yazdığı mektubu;Kimi yalancıktan kimi gerçekten dinler mavişim… ama kimi aldattım sanar, kendini aldatır.Ama ya sen aldatma mavişim daima gerçeğin mihenk taşını görerek ve bilerek adımını at mavişim. Ama aldatmadan…Belki gün gün susacaksın, gün gün arayış içinde olacaksın ama belki bulacak belki bulamayacaksın. Düşün ki insanlara yardım edesin var ama edemiyorsun ve işte o zaman için için eriyeceksin. İçin eriyecek sabredeceksin. Kim bilir belki o anda da sana yardım eli uzatmak isteyenler vardır. Bilemeyeceksin, belki bileceksin sezeceksin. Fakat birşey diyemeyeceksinDüşün ki mavişim kanayan bir yaran olacak ama herkesten saklayacaksın. kendine merhem bulmaya çalışacaksın ve düşünki bulamayacaksın, bulup da saklayacaksın ve işin mukadderatı acısına katlana katlana kapanmasını bekleyeceksin…Evet mavişim…acılar içinde düşe kalka yürümeyi, yaşamayı, yaraları en kötü olanaklar içinde olsa dahi sarmayı ve acının içinde gülmeyi öğreneceksin… Acının içinde gülmek hem de içten gelerek gülmek bir başkadır mavişim. Ve tabi ki mavişim biraz neşenin içinde ağlamakta bir başkadır. Ama fark ettirmeden için için belki tebessümle ağlamak daha bir başkadır mavişim… ve deniz mavisi gözlerinden öperim, öperim, bir daha öperim. Mavişim nurayım hadi birde Nuroşum olsun…Seni sen gibiler olarak seven ben ALİ…Sevgili anacığım, sevgili babacığımBu satırları yazıp bitirdikten sonra hayata veda etmiş olacağım ve belki bu mektubu yazıp bitirdikten sonra sizlere ya ulaşır ya ulaşmaz bu hususta da pek bir güvencim de yoktur. Çünkü, yazıp da size yollayacağım bu veda mektubumun içeriği çok geniş veya kendilerince yasak olacaktır. Ulaşacaksa dahi yine kendilerince politika icabı olacaktır. Sevgili babacığım ve anacığım, ben bir inanç uğrunda gidiyorum. Evet doğruluğuna inandığım bir inanç uğruna fakat bu inancım mevcut düzene karşı olmak sömürü soygun düzenine karşı olmaktır. Ben bir davadan yakalanmış ve yargılanmış isem de bu işin yalnızca formalitesidir. Çünkü benim asılmam için koyulması gereken hukuki bir delil olması gerekir ki durum delil yetersizliğiyle de olmasına rağmen ve karar kanaat üzerine olmasına rağmen ben idama götürülüyorum.Evet ben söz konusu adamı öldürdüğüm için değil, Emperyalizme, Faşizme, Sosyal-Emperyalizme, Sosyal-Faşizme karşı yılmaz usanmak tavizsiz mücadelemden dolayı asılmaktayım. Evet onlar bizim nefes alışımızdan dahi korkmaktadırlar.Oysaki ben maddi olarak yok olsam da manevi olarak yok olmayacağımı da biliyorlar. Evet ben ve benim gibiler inandıkları davaları uğrunda madden ölsek de manevi yaşarız yaşayacağız buna inancım tamdır. Ben ölüme gideceğimi delil yetersizliği olmasa da dahi baştan beri biliyordum. Çünkü, onlar kendilerinin yaka mahva götürecekleri halka ve devrime ihanet etmeyenlerin yüreklerinde derin bir korkudur. Ben yakalanabilirim ama halkımın mücadelesi hiçbir zaman ölmez öldürülemez. Halk bağrında nice tohumu, tohumları türetmiş ve türetecektir.Evet ben ölüme giderken hayata erken veda etmekte olmama yanmaktayım.Yoksa öleceğime değil. Her gün her zaman ölümden korkmadım. Korkmayacağım da. Çünkü, ben anamadan babamdan ben, halkımdan korkusuzluğu acı içinde ızdırap içinde yokluk ve kıtlık içinde sabrı, sabretmeyi inançlarımla düşmana …. yaşamayı hem de başı dik ve gururluca yaşamayı ama bir saat daha bir saniye daha.Size çok şey yazmak istiyordum zaman zaman, ama yazamadım. Nice yazacaklarımdan, nice söyleyeceklerimden ancak söyleyebilip yazabileceklerimden başka bir şey ne söyleyebildim, ne de yazabildimse de bunu anlarsınız inancındayım. Babacığım benim için çok uğraştın. Farkındayım. Belki kar etti, belki etmedi ben baştan bilmeme rağmen yine de seni yanlış düşüncelere kapılmamanız için bir şey demedim. Yine de uğraşılarının borcunu ödeyemedimse de, en azından şerefimle düşmana teslim olmaksızın gitmem, hayata veda etmem dahi umarım sizin için yüzü kara olmaktan da iyidir. Anacığım beni bizi ne sancılar içinde var ettiğini, ama yeniden var edebilmeminde ne kadar güç olduğunu biliyorum ve senin acının derinliğini şimdiden anlayamıyor değilim.Onun için şimdiden acını paylaşmak istersem de elimden gelen Bir şey yok. Fakat sana birtek şeyim varsa oda oğlunun senden aldığı senin gibilerden aldığı ilhamı ve kuvvetin inancıyla halka ihanet etmeyen biri olarak gitmemdir. Ben şuan yazdığım ve yazamadığım nice dost ve akranlarımın tümünü yüreğimde taşıyarak, bilincimde taşıyarak gidiyorum. Evet Ganime analar, Hatun analar, Hüsne nineler Zehra nineler Hamit amcalar. Abbas babalar, Nursel bacılar, Yusuf kardaşlar ve daha bilmem kimler kimler. Ben sizden gelmiş, ben bağrınızdan türemeş biri olarak sizleri düşünmeksizin nasıl giderim hiç mümkün mü?Evet sevgili analarım, babalarım. Ben gidiyorum. Giderken şerefimle gidiyorum. Ama onlar sömürücüler sömürü soygun düzeninin sahipleri komprador patron ağa devletinin savunucuları şerefsizlikleriyle her gün ölecekler. Biz halkımız uğrunda girdiğimiz mücadelede inanarak elimden gelen mücadeleyi yaptım ben D.H.B. örgütüne mensup olarak yargılandım ve D.H.B- TKP ML Hareketi örgütü davasına dahil edildim. Ben hiçbir şey kabul etmedimse de yapmadığımı kabul etmedim.Ama evet ben bu örgüte inandım ve hala inanıyorum. Ona her şeyimle, içten inanıyorum. Benim verdiğim mücadele sizce, halkça takdirini yapacak ve değerini biçeceksiniz. Sizlere bunları dahi yazdımsa da inanın pek de içten geçerek de yazdırtabilirdim.Beni bağışlayın sizleri, halkımı unutmayacak olan ben oğlunuz Ali Aktaş