Kuruluşunun 53.Yılında TKP-M-L Hareketinin Doğuşu ve Gelişimi Üzerine..!

M-L hareketin geçmişini inkar ve azımsanmayacak ölçüde olduğu bugün, gerçekleri her türlü anti-Marksist rüzgara karşı savunmak olağanüstü bir önem taşıyor, Marksist-Leninist hareketin geçmişini istismarı bugün var gücüyle sürdüren “Partizan” gibi grupların amacı anti-Marksist çizgilerini aklamaktır. Bugün onların “parti, parti” diye sözüm ona keskin çığlıklar atmaları, aslanda meseleyi can alıcı noktadan; yani ideolojik-politik çizgi meselesinden başka noktalara kaydırma dar ve karanlık bir çember içine hapsetmektir. Tayin edici olan ideolojik-siyasi çizgidir, doğrusu karartılır veya gözden kaçırılırsa yapılacak tespitlerin, atılacak adımların doğru ve sağlıklı olması asla düşünülemez.
Öte yandan sözle, özü birbirinden ayırt etme yeteneğinde olunması gerekir. Geçmişe sahip çıkma, onu savunma, her lafın başı geçmişe sahip çıkıldığının, ilanı ile olmaz, Marksist-Leninist hareketin, geçmişine sahip çıkma, Marksist-Leninist hareketin geçmişinden ileriye doğru, düzgün dersler çıkartmakla, geçmişin doğru temelini geliştirmekle olur. Bunu geçmişte de, bugünde gerçekleştiremeyen “Partizan”ın geçmişe sahip çıkması bu nedenle geçmişi istismar ve geçmişin hataları üzerinde yükselme onu giderek kendi küçük burjuva ideolojisi doğrultusunda daha da sistemleştirme olarak kalmıştır. “Partizan” cehanı geçmişe sahip çıkması bu nedenle kendi anti-Marksist çizgisine geçmişi dayanak yapma çabasıyla giriştiği, kof ve kuru ajitasyondan ileri gidememiştir.
Nisan 1972’lerde Marksist-Leninist hareket ortaya çıktığında görüşleri sistemlidir ve bir programa temel teşkil edecek biçimdeydi Oportünist mükemmeliyetçilik altında inkarcı bir hatta duran-MLKP, TKİP, TİKB, EMEP vb.- ve yine geçmişi savunma adına komünist hareketi hatalardan azade gören dogmatik -Partizan cenahı- yaklaşımlara karşı mücadele içinde bunu etraflıca ortaya koyduk. Soyutlamalar genel olarak doğru olmasa da, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın TİİKP programını eleştirisi buna bir kanıt olarak gösterilebilir. Bu program eleştirisi, bugün bazılarının iddia ettiği gibi oportünizmin törpülenmesi değil, oportünist programa alternatif Marksist-Leninist bir programın temellerinin ortaya konulmasıdır. Kaldı ki biz meseleyi salt bu program eleştirisi soyutlaması çerçevesinde ele alamayız. İbrahim Kaypakkaya yoldaş bu program eleştirisini daha sonraki bir dizi yazıda daha da geliştirerek, bir programa temel teşkil edecek görüşler bütününü- sistemli hale getirmiştir.
Ancak programa temel teşkil edecek görüşlerin ortaya çıkması eşittir partinin kurulması yada ilanı bir anlayışta sakat ve yanlış bir anlayıştır Programa temel teşkil edecek görüşler eşittir proletaryanın öncü komünist parti anlayışı da parti meselesine bakışta ve yaklaşımda Leninist öğretilerden uzaklaşıldığını gösterir. Dünyaya mekanik ve dar kalıplar açısından bakmayı ifade eder.
M-L hareket 1972’lerde partinin üzerinde yükseleceği temel olan programa tekabül eden görüşlerini -önemli yetmezlik ve hatalara karşın- sistemli hale getirmeyi gerçekleştirdi, ancak partinin kuruluşunu gerçekleştiremedi. 0 zaman M-L hareketin yapısı partinin kuruluşunun hazırlık yapısıydı. Merkezi yapısının koordinasyon komitesi olarak saptanması, program ve tüzük hazırlanmamış olması ve örgüt iradesinin ifadesi olan kuruluş kongresinin toplanmamış oluşu partinin kurulmadığını somut bir kanıtıdır. Bu merkezi yapının görevi, ortaya konan M-L çizgi etrafında oluşan veya oluşacak çevreleri M-L hareket çerçevesinde birleştirmek ve bir program ve tüzük hazırlayarak o zamana kadar modern revizyonist ihanetin engellediği proletaryanın komünist partinin yeniden kuruluşunu kongreyle resmen ilan etmekti. Fakat izlenen hatalı sol taktik çizgi nedeniyle M-L hareketin 11 aylık devrimci faaliyetin ardında uğradığı geçici yenilgi bu görevin yerine getirilmesini engelledi; ve partinin kuruluşu görevi bugüne kadar gündemde ki bir mesele olarak kaldı.
Programa temel teşkil eden görüşlerin ortaya çıkmasıyla partinin kuruluşu arasında da belli bir süreç vardır. Her ülkede M-L partilerin kuruluşu böyle bir süreçten geçerek gerçekleşmiştir. Bu partinin programının, oportünizm ve revizyonizmle hesaplaşılması savaşının verilmesi yani programın, tüzüğün hazırlanması, az çok işleyen bir örgütsel yapının oluşturulması ve örgütün en üst organı konferansın toplanarak örgüt iradesiyle kuruluş sürecinin tamamlanmasıdır.
Neki TKP-M-L Hareketin geçmişine ilişkin belgelerde partinin kuruluşuna rastlamıyoruz. Ve partinin kuruluşunu ilan eden hiçbir belge ve kanıtta yoktur. Aksine M-L hareketten bahsedilmekte ve tüm M-L’ler, M-L hareket saflarına çağrılmaktadır. Bu doğal ve anlaşılabilir birşeydir. Ama Partizan cenahı, herşey ayan beyan ortada durduğu halde bugün siyasi hesapları uğruna gerçekleri rahatlıkla tahrip etmekten çekinmiyorlar. “Partizan” cenahı ise bu tarih çarpıtmadan kendini aklamak, sözüm ona meşruluklarını ispatlamak için yararlanmaya çalışıyor bu temelsiz iddiaya sarılıyorlar.
Bu temelsiz iddia geçmişte partinin kurulduğu iddiasıdır. Bu tahrif karşısında bizim tarihi gerçekleri bir kez daha ortaya koymamız ise, “parti inkar ediliyor” cinsinden ajitasyon değeri bir ölçüde olan, ama bilimsel ve tarihi temeli hiç olmayan, gerçekle uzaktan yakından bağdaşmayan, yaygarayla karartılmaya çalışılıyor.
Neden? Çünkü ortaya koyduğumuz tarihi ve somut gerçekler, Partizan cenahının keyfi tarih yazımını boşa çıkarıyor. Dahası, onların geçmişe sözüm ona sahip çıkmalarının bugün geçmişte ortaya konan M-L çizgiden, apayrı öncü savaşçı küçük burjuva maceracı çizgilerini aklamak amacına hizmet ettiğini ortaya koyuyor.
Ki Partizan cenahının soldan sağa bir çok gruba bölündükleri, kimisinin sosyalist devrimi savunup kimisinin hala yarı-sömürge-yarı feodal sosyo-ekonomik tahlillerine çakılıp kaldıkları ,kimisinin faşizm, Kürt sorunu, yakın tarihin değerlendirilmesi vb. konularda farklı bir hatta savrulduğu ve Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu perspektiflerden uzaklaşarak oportünizm konakladıkları halde hala Kaypakkaya’cı geçinmelerinin onların ne kadar tutarsız ve bir hatta durduklarını gösteriyor.
Bir çok ülkenin tecrübelerine bakarsak, M-L partilerin kuruluşunun ortaya konan M-L bir çizgi etrafında M-L unsurların toparlanması- için yürütülen belirli bir mücadele sürecinden geçerek gerçekleştiğini görürüz. Bunu tek başına bir soyutlama olarak ele alırsak dahi bu anlamda da onlar parti öncesi inşa örgütlenmesi sürecini yaşamışlardır. Bu tüm M-L’lerin, M-L hareket saflarında birleştirilmesini proletaryanın komünist partinin kuruluşu için mutlak bir şart haline getirmez. Parti inşa örgütlenmesi her ülkenin somut koşullarında kendisine özgü belirli bir süreci kapsar. Bu yapılanmanın görevi önce de belirttiğimiz gibi, konferans yada kongreyi hazırlamak ve gerçekleştirmektir.
1972’nin zor koşullarında M-L hareketin karşısındaki esas zorlu görev buydu. 0 dönemde İbrahim Kaypakkaya. Yoldaşın, M-L hareketin çizgisini bir dizi noktada daha da derinleştiren çeşitli yazılar kaleme alması da bu göreve hizmet ediyordu. Bunlar içinde en önemlisi geçmişi, M.Suph’nin TKP’sini değerlendirmeyle, o dönemdeki küçük burjuva akımların eleştirisidir. Bunların bazısı o dönemin zor koşullarında kayboldu, bazıları ise gerçekleştirilemedi. 0 dönemde temel olan uğraş ortaya konan temellerin daha da geliştirilmesi, bu temel etrafında dürüst ve kararlı devrimci unsurların birleştirilmesi’ ve bu temel üzerinde, sağlam bir yapının oluşturulmasıydı. Bu meselede o dönemde bazı hatalı anlayışların olduğu da bir gerçektir. Ortaya konan M-L çizgi temelinde ideolojik-siyasi inşanın esas olduğu o şartlarda, dar pratik içine hapsolma şeklinde ortaya çıkan bu hata, izlenen sol taktik çizgiden bağımsız değildi. Çünkü ‘sol taktik çizgi’ yapıyı sağlamlaştırmaya, ideolojik-siyasi inşayı geliştirmeye değil, ideolojik-siyasi geriliğe, güçlerin dağıtılmasına hizmet etmiş ve sonunda yenilgiyi beraberinde getirmiştir.
Ülkemizde yaşanan tarihi gerçekleri kimse kendi kafasına veya keyfine göre çarpıtmak veya sübjektif düşüncesini objektif bir gerçek yerine geçiremez. Ortada olan gerçek 197 Nisan’ında TKP-ML Hareketinin parti olarak kurulmadığı ise, “niye kurulmasın, kurulabilirdi” cinsinden akıl yürütmeler ve ya, hiçbir ciddi kanıt ileri sürme-den (ki bu konuda böyle bir kanıt gösterilmesi de mümkün değildir), “biz diyorsak, parti kurulmuştur” türünden gülünç iddialar gerçeği tahriften öte bir değer taşımaz. Üstelik 1972. kimsenin bilmediği karanlık dönem değildir. 0 dönemin gerçekleri bugün sırda değildir. Ortada yaşanan bir gerçekte varsa, oda Nisan 1972 kurulan TKP-ML Hareketinin parti olarak örgütlenme sürecinin yarıda kaldığı ve kuruluşunun gerçekleştirilemediğidir. Bugün Partizan cenahın koru halinde n” hayır parti  kuruldu” demeleri bu gerçeği değiştirebilir mi? Yoksa partinin kuruluşunu tarihi gerçekler değil de, bazılarının kendi sübjektif düşünceleri mi belirliyor? Onların kendi keyfi değerlendirmeleri ve tahrifleri, gerçekler karşısın da değersizdir.
Kaldı ki aslında parti vardı iddiasını ileri sürenlerde bunun tarihi gerçeklere ters düştüğünün farkında olacaklar ki, Partizan cenahına göre, madem parti Nisan 1972.yılında kurulmuşta kuruluşunu yeniden ilan etmeye ne gerek vardı? Biz burada bu sözüm ona kuruluşa temel olan çizginin M-L hareketin çizgisine ne denli ters ve anti-Marksist olduğunu bir an için bir kenara bırakıyoruz, sadece parti kurulmuştu iddiasının nesnel gerçekle çeliştiğini ve iddia sahiplerinin kendi kendilerini tekzip ettiklerini göstermek istiyoruz.
Öyle ya kurulan ve var olan birşeyin, tekrar kurulduğunu ilan etmenin bir gereği olmaz. Oysa bunun gerçekte anlamı, M-L hareketi tasfiyeye girişen dogmatik Partizanın  kendilerine meşruiyet sağlama amacıyla giriş -tikleri sahtekarca bir manevradır.
M-L hareket 1974’lerde yeniden mücadeleye atıldı. Bu dönemde de M-L partinin kuruluşu gündemdeki bir meseleydi. M-L hareket yenilgiden doğru dersler çıkartmadı, yenilgiye neden olan hatalarını terk etmeliydi. Bu da geçmişin düzgün bir özeleştirisi ile mümkün olabilirdi. 1974’lerde yeniden mücadeleye atıldığında M-L hareket doğru işlerliğe sahip bir merkezi yapı oluşturamadı.
Daha sonrasında “geçmişte parti vardı” iddiasını ortaya atan ve KK’ya egemen olan bazıları, hareketi yeniden mücadeleye atıldığı dönemde doğru bir rotada ilerlet me, geçmişin düzgün bir özeleştirisini ortaya koyma, M-L hareketin karşısındaki güçlükleri ve engelleri aşma azmi ve yeteneğine sahip değildiler. Çünkü güçlü sağ ve “sol” oportünist etkiler taşıyorlardı. İleri görüşlülükten yoksundular, Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini özümlemekten uzak ve kavranması gereken temel görevi, parti görevini, partinin yeniden kuruluşu görevini, buna bağlı olarak ideolojik-siyasi inşa görevini tespit edip, kavrayamadılar. Geçmişteki sol taktik çizgi bu dönemde de; 1976’ara gelinceye kadar büyük ölçüde etkisini korudu ve sürdürüldü.
1976’lara kadar M-L hareketin doğru işleyişe sahip merkezi bir yapısının sağlıklı olarak yaratılamaması daha açıkçası gerçekte dışarıda örgüte önderlik edecek merkezi bir yapının olmaması, farklı alanlarda farklı anlayış eğilim ve tavırların gelişmesine yol açtı.
Yine bu dönemde M-L hareket nicelik olarak önemli bir gelişme gösterdi. Fakat bu sağlam temele dayanan bir gelişme değildi. M-L hareket saflarında ideolojik-siyasi seviye düşüktü. Ve nitelik meselesi büyük ölçüde göz ardı edilmişti. M-L hareket bu dönemde geçmişten köklü dersler çıkartamadığı gibi, geçmişten getirdiği hata ve zaaflarını gidermede, ideolojik-politik çizgisini geliştirme doğrultusunda ciddi adımlar atamadı ve sağlam taktikler geliştiremedi.
Yine bu dönemde bazı gruplar, grup olarak. M-L Harekete katıldılar. Bu grupları kabul ederken, ilkeli davranılmadı.
Haliyle bu gruplar grup yapılarını, M-L hareket içinde de sürdürdüler ve daha sonra ortaya çıkan dogmatik hizipçiliğin bayraktarlığını bu gruplarca bireyci mevki düşkünü elebaşları yaptılar (Ahmet Kızıler gibi). Bu gruplara ilkesiz ve faydacı yaklaşımın sonu, daha sonra dogmatik hizipçi tasfiyeciliğin M-L hareket saflarında açtığı azımsanmayacak tahribat oldu.
Başını mevki düşkünü şeflerin çektiği bu gruplar, M-L hareketin doğru işlerliğe sahip merkezi bir yapısının olmadığı şartlardan bugün “parti vardı” diyen bazılarıyla-, oportünist ve inkarcı elebaşların ilkesiz ve faydacı anlayışlarından yararlanarak M-L hareket saflarına sızdılar ve yuvalandılar.
1976’lara gelindiğinde M-L hareket nispeten işlerliğe sahip bir merkezi yapıya kavuştu. İleriye doğru bir atılımın şartları olgunlaşıyordu. Tabandaki devrimci unsurlar böyle bir atılım için zorlayıcı oluyordu. Geçmişin düzgün bir özeleştirisini yaparak, yanlışları atıp doğruları geliştirmek gerekliydi. 1973 yenilgisi, hata ve zaaflarla hesaplaşmak doğru devrimci politikalar ve taktikler geliştirmek, ileriye doğru gerçek adımlar atmak için kesin bir zorunluluktu. İşte bu koşullarda dışarıya çıkmış ve sınıf savaşımının içine dalmış olan KK(Koordinasyon Komitesi) birikmiş sorunlara yanıt olmak, ideolojik-politik birliği güçlendirmek  ve ileriye doğru atılımın başlangıcını ifade eden bir kampanya başlatıldı. 1976 başında başlatılan kampanya geçmişe daha sonrasında kendilerine Partizan adını veren dogmatik bir grubun hizipçinin başkaldırısı kapıyı çaldı. Kampanyanın başlatılması ilanı, hizipçiliğinde başkaldırı ilanını beraberin de getirdi. M-L hareket saflarına yuvalanan çeşitli grupların elebaşları peşlerine taktıkları kendi niteliklerine uygun birtakım kişilerle birlikte “parti reddediliyor”,” İ. K. yoldaşın görüşleri reddediliyor” yaygarasını bastılar.
KK’nın başlatmış olduğu hata ve zaaflarımızdan arınma ve ML görüşlerimizi derinleştirme kampanyasının ilanı muhteva ve biçim olarak önemli hatalar taşıyordu. Ancak bu baş-kaldıran hizipçiliği -ki bu dogmatik hizip daha sonrasında kendisini Partizan olarak ifade etti- haklı ve meşru göstermezdi. Çünkü KK’nin başlatmış olduğu, ilkeler çerçevesinde yürütülen eleştiri mekanizmasıyla kampanya ilanının, darbeci biçimde olduğu, muhtevasının bazı yanlış anlayışlar taşıdığı ve bu muhtevanın bütün için bağlayıcı olmadığı konusunda özeleştiri yapıldı,
0 zaman dogmatik hizipçilerin üzerinde en fazla yaygara kopardıkları sosyo-ekonomik yapı tahlilleriydi.  Tartışma bu nokta üzerinde odaklaştı. Onlar meselede ciddi tutarlı bir görüş ortaya getiremediler gülünç ve zavallı bir duruma düştüler. Kampanyanın ilanıyla birlikte hizipçi bir grup merkezi yapıyı fiiliyatta tanımadı. Ve açıktan bu hizipçi faaliyetlerini yayma girişimlerinde bulundu. Bunu da kampanya ilanına karşı yazdığı bir yazıyla ilan etti.
Hizipçi dogmatikler ideolojik-siyasi olarak ciddi ve tutarlı bir yana sahip değillerdi ve tam bir fikir fukaralığı içindeydiler. Bu nedenle yalan ve demagoji geri bilince hitap eden ” İ.K. yoldaş reddediliyor” kof ajitasyonuna sarıldılar. Onlar geçmişin düzgün bir özeleştirisinin yapılmasına karşı çıkıyor, geçmişin hatalarının atılmasına, doğrularının geliştirilmesine “partinin inkarı”, “İ.K. yoldaşın reddi” olarak tanımlıyorlardı ve geçmişi bütünüyle hatasız olarak görüyorlardı, “Ne savunuyorsanız ortaya koyun” dendiğinde “bizim ortaya koyacak birşeyimiz yok, İ.K. yoldaşın yazılarını savunuyoruz” diyorlardı.
Hizipçiler defalarca disipline, özeleştiriye ve ilkeler çerçevesinde mücadele yürütmeye davet edildiler. Ama onlar kampanyanın ilanı ve yürütülüşüne ilişkin hataları kullanarak ve M-L hareketin zaaflarını istismar ederek hizipçilik ve yıkıcılık yolunda ısrar ettiler. Hatta bunun dozunu dahada artırdılar, özerklik, istediler, federasyon önerdiler. M-L hareketin 1974’lerde yeniden mücadeleye atıldığı dönemde merkezi bir yapıdan yoksunluğun ve anti-Marksist eğilim ve anlayışların yol açtığı hata ve zaafları kullanarak, siyasetsizlikten yakındılar, kendilerine önderlik yapılmadığını, harekete güvenlerinin olmadığını vurguladılar. Ama ne gariptir ki “siyasetsizliğe bayrak açma” adı altında yıllarca siyasetsizliğin kalesi durumuna düştüler ve kendiliğindenciliğin girdabında debelendiler. Onlar M-L hareketin başlattığı ileri atılıma omuz verme, bu atılımın bağrında taşıdığı hatalara karşı ilkeli ve tutarlı bir mücadele yürütme yerine yıkıcılığı seçtiler. Hiçbir konuda ciddi mücadele yürütmediler, hiçbir doğru görüş geliştiremediler. Küçük burjuva yapıları gereği yapamazlardı.

Bunun yerine kof ajitasyon nağmeleriyle, İ.K yoldaşın hata ve yetmezliklerini biz çizgi haline getirdiler. Yanlışlara bağnazlıkla sarıldılar ve bu temelde var olmaya çalıştılar Oysa Kaypakkaya yoldaşa sahip çıkma, onun adını her lafın başında tekrarlamakla Onu hatasız göstermek veya görüşlerini doğma haline getirmekler olmaz. İ.Kaypakkaya yoldaşa sahip çıkmak, M-L harekete sahip çıkmak, geçmişin düzgün bir değerlendirmesini yapıp, hataları doğru tespit edip, ders çıkararak, doğrulara sarılıp geliştirmekle olur. Peki dogmatik Partizan cenahı geçmişin hangi düzgün değerlendirmesini yaptılar? Geçmişin hatalarını doğru tespit ederek, hangi dersleri çıkardılar? Hangi doğruları geliştirdiler? Hayır hiçbirini yapamadılar. Bu yüzdende ideolojik-politik olarak dogmatik, ölü, mekanik dar kalıplar içinde, ilkelliğin çemberinde debelendiler ve debeleniyorlar. Yine bu yüzden Marksizm-Leninizm’den giderek daha fazla uzaklaştılar. Küçük burjuva maceracı anlayışların teori ve pratiğinde kulaç atar hale geldiler. Onlar hiçbir gelişmeyi, ilerlemeyi temsil etmediler ve etmiyorlar. Sistemleştirdikleri çizginin İbrahim Kaypakkaya yoldaşın çizgisiyle, lafta onun adını bol bol anmaları dışında ortak bir yönü yoktur.
Dogmatik Partizan cenahı, demokratik merkeziyetçiliği, ilkeleri ve disiplini ayaklar altına aldılar, “özerklik” ve “federasyon gibi örgütsel anarşist görüşler savundular. İlkeler üzerine pazarlığa oturdular, bu pazarlıkta tavizler koparmaya çalıştılar, özel statü istediler. Bunlardan bazıları, bir nevi “elçilik” kurumu oluşturdular.
M-L hareket, bunları görüşlerini ortaya koymaya, ilkelere uyarak görüşlerinin mücadelesini vermeye çağırdı. Eleştirilen bastırma, kadrolardan gizleme gibi bir yola asla sapmadı. Aksine kampanyayı düzenli yürüterek bir organ aracılığıyla tüm kadrolara ulaştırma yolunu tuttu ve bu çerçevede kadrolara iletilmesi üzere onlardan görüşlerini istedi. Fakat onlar kadrolara güvenemediklerinden, ilkelere, disipline uyarak mücadeleye niyetleri olmadığından, ideolojik-siyasi olarak aciz ve iflas içinde olduklarından buna yanaşmadılar. Sanki reddediliyormuşçasına, “bizim başka bir görüşümüz yok, İ.K. yoldaşın yazılarını savunuyoruz ” deyip, işin içinden çıktılar.
M-L hareket o dönemde faaliyetlerinde çoğunluğun iradesini temel aldı, çoğunluğun görüşlerine bağlı kaldı. Bu konuda düştüğü darbeci hataların özeleştirisini yaptı ve düzeltti. Yani kampanya bir avuç dogmatik hariç devrimci kadroların ezici çoğunluğunun istemlerini dile getiriyordu ve hata ve yanlışları eleştirilerek çoğunluğun iradesi doğrultusunda yönlendirildi. Kampanyaya sadece bir avuç dogmatik karşı çıktı ve “parti reddediliyor”, “İ.K. yoldaş reddediliyorlardı öte geçmeyen demagoji ve yaygaraya sarıldı. Kampanyaya karşı çıkarak, yıkıcılık bayrağı açmak, ilerlemeye, gelişmeye karşı bayrak açmaktı. Dogmatiklerin yıkıcılık bayrağı, M-L harekete, onun disiplinine, çoğunluğun iradesine karşı açılmış kara bir bayraktı. Onlar bunu sözüm ona “İ.K. yoldaşa sahip çıkma” adı altında yaptılar ve böyle yapmaya da mecburdular. Ancak M-L’ler lafla özü birbirinden ayırırlar. Bu bakımdan hizipçilerin dillerinden düşmeyen İ.K. yoldaş lafıyla, bunun ardına gizlenen özü; ideolojik ve politika doğru olarak ayırt ettiler. Sözüm ona İ.Kaypakkaya, yoldaşa sahip çıkma kılıfı ardındaki ideoloji ve siyaset neydi? Bu, bugün hizipçi dogmatiklerin sistemleştirdikleri çizgiye bakılaraktan söylenebilir.
Bizim oportünizme ve inkarcılığa karşı mücadelemizde çoğunluğun iradesine uygun bir mücadeleydi. M-L harekete, onun çizgisine, çoğunluğun iradesine karşı yönelen, uygun fırsat kollayarak tezgahlanan tertip ve saldırıya karşı mücadeleydi. Oportünizm ve inkarcılık gelinen durumda ideolojik-siyasi olarak iflas etmiştir. Gerçekleri bastırma, gizleme çabalarına karşı demokratik- merkeziyetçilik ilkelerine bağlı kalınarak doğru M-L görüşleri tüm devrimci kadrolara ulaştırmada sonuna kadar ısrarlı olundu.
Ancak bu gerçekler doğru bir şekilde kavranmaz veya çarpıtılırsa hizipçi dogmatiklerde, oportünist tasfiyeciliğe karşı mücadele arasında bir ortaklık “keşfedilebilir”. Fakat böyle bir bakış açısı ve mantık Aydınlık revizyonistlerininkinden farksız olur. Onlarda İ.K. yoldaşın mücadelesini  I.Tasfiyeciler ile aynıleştiriyorlar veya I. Tasfiyecilerle Î.K. yoldaşın mücadelesini aynı kefeye koyuyorlar. Tasfiyeci oportünistlerin ve hizipçi dogmatiklerle bizim mücadelemizin “ortaklığını keşfedenlerin bakış açısı mantığıyla, Aydınlık revizyonistlerinin bu yargılarına katılmamak olanaksız olur. Çünkü dogmatik hizipçilerle, M-L “ortaklaştıran” anlayışın, I. Tasfiyecilikle İ.K. yoldaşı “ortaklaştırmamasına” hiçbir nedeni yoktur.
Hizipçi dogmatiklerin” parti reddediliyor” çığlıkları da bugünkü gibi koftu. Marksist-Leninist partinin kuruluşu henüz gerçekleşmemişti, bunun gerçekleşmesi önünde bizzat kendileri bir engel olarak duruyorlardı
Daha sonrasında kendilerine Partizan diyen dogmatiklerin Marksist-Leninist saflarda azımsanmayacak tahribata yol açtıklarını söylemiştik. Bu elbette tesadüfen ortaya çıkmadı. Marksist-Leninist hareketin hata ve zaaflarının bir kefaretiydi. 0 dönemde Marksist-Leninist hareket üzerindeki sağ oportünist ve inkarcı etkiler hizipçi Partizan dogmatiklerin ortaya çıkmasının ve tahribata yol açmasının uygun bir zeminini oluşturuyordu.
Bu sağ oportünist ve inkarcı etkiler Partizan dogmatiklere karşı mücadeleyi zayıflattı ve onların demagoji yapmalarına elverişli malzeme sağladı.
Hizipçi yıkıcılar daha sonraki gelişmeleri içinde ideolojik-siyasi hiçbir ilerleme kaydetmemelerinin yanı sıra hizipler ittitakından oluştuklarından dolayı birbirlerine düştüler. Bu dalaşma içinde yıkıcılığın kara bayrağını ilk kaldıran bazılarının yıldızları söndü, bazıları da soluğu Aydınlık revizyonizminin kucağında aldılar. İbrahim Kaypakkaya. yoldaşa sözüm ona sarılma zıddına dönüştü, kendi aralarında dalaşmaları sebebiyle Partizan dogmatikleri uzun süre kendi aralarında bir birlik kuramadılar. En sonunda 1978 yılında Partizan adı altında kendi ideolojik siyasi çizgisi doğrultusunda diğer kesimleri de etrafına topladı ve adına “TKP-ML ” parti adını  taktılar. Bu çizgi Marksizm-Leninizm’e, uluslararası komünist hareketin genel çizgisine muhalif küçük burjuva bir çizgidir.
Meselenin özü parti varmıydı/yokmuydu değil, ideolojik siyasi çizgidir. Bugün 1972 kurulan TKP-ML hareketineparti diyen bir Partizan cenahında grup var. Burada belirleyici olan savunulan ideolojik-siyasi ve örgütsel çizgidir. Bu nedenle bugün” geçmişte parti vardı” diyenlerin izledikleri politik-ideolojik çizgiye bakmak gerekir. Bu yapılmazsa, onların anti-Marksist çizgileriyle, M-L çizgi arasındaki derin fark gözlerden gizlenir ve yok olur. Buda rüzgarlar önünde yaprak gibi sürüklenmeyi beraberinde getirir. Çünkü doğru çizgiyle, yalınız çizgi arasındaki fark, daha açıkçası bunun belirleyiciliği, ortadan kaldırılmıştır.
Bu “geçmişte bir partinin var olduğunu” biran için farz etsek dahi bizim o partiye yaklaşımımız, onun ideolojik-siyasi çizgisini ele alıp değerlendirmemizden ayrı alınmaz, aksine bu belirleyici bir yere sahiptir ve konulmalıdır,
Bunun aksi bir anlayış, partiyi hizipler federasyonu gibi ele alan anti-Leninist bir anlayış olur. Bu aynı zamanda M-L bir parti içinde, onun çizgisine ters çizgilerin varlığını tanıyan bir anlayıştır ve Leninist öğretilerden sapmayı ifade eder. Böyle bir yapı, içinde her türden görüşlerin, anlayışların cirit attığı bir arı kovanına benzer.
1972de TKP-ML Hareketin Maocu hatalarının kefareti olan dogmatik Partizancıların geliştirdikleri Türkiye devrimi bakımından Maoist çizginin geleceği yoktur. Onların kendi aralarında ideolojik-siyasi birlik yoktur. İlkelere ilişkin ayrılıklar, ilkesiz uzlaşmalarla örtbas edilmeye çalışıldığı gibi “disiplin” yaftasıyla zorlama tedbirlerle “ortadan kaldırılmaya” çalışıldı. Ama buda tutmadı. Partizan cenahı bugün 4. yada 5 ayrı gruba ayrılmış durumda ve Kaypakkaya yoldaşın M-L çizgisinin diyalektik özünü kavramaktan uzak konumdadırlar. TKP-ML Hareketi ve Kaypakkaya yoldaşı savunduğunu iddia eden Partizan gruplarının aslında Kaypakkaya yoldaşın  ortaya koymuş olduğu M-L hatlar bir bağlarının kalmadığı, duygusal anlamda savunuda kurtulamayarak kendi çalıp kendi oynayan ve  komünist hareketin hata ve zaaflarına karşı mücadele içinde gelişip güçleneceğini M-L perspektifinden uzak gruplar olarak varlıklarını sürdürmeye çalıştıkları görülüyor.  

Bugün her çeşit ikiz kardeş inkarcı ve dogmatik, sağ ve sol oportünist rüzgara, göğüs gerebilmek, zorluklar ve güçlükler önünde gerilememek, M-L çizgiyi kavramaya ve bu çizgide sebat etmeye bağlıdır. Bu aynı zamanda ileriye doğru sağlam adımlar atmanın da ve  M-L çizgiyi geliştirip yetkinleştirmenin garantisidir.
SONUÇ:
İşte 1972’lerde gerçekleştirilemeyen , M-L partinin kuruluşunum bugünde gündemdeki bir mesele olarak durmasının gelişim tablosu kısa hatlarıyla böyledir.
1972’lerde “sol” taktik çizgi ve bunun yol açtığı geçici yenilgi sonucu gerçekleştirilemeyen M-L parti kuruluşu, 1974’lerden sonraki M-L hareketin doğru bir işlerliğe sahip merkezi yapısının oluşturulamadığı dönemde de sağ ve “sol” oportünist savrulmalar nedeniyle gerçekleştirilemedi. Çünkü bu dönemde geçmişin doğru düzgün köklü bir muhasebesi yapılamadı, hatalı anlayışlar ve görüşler aşılamadı, doğrular geliştirilemedi. Bundan sonraki dönemde ise oportünizm ve inkarcılığın etkileri ve Partizan dogmatiklerinin yol açtığı tahribat M-L bir partinin kuruluşu görevinin gerçekleştirilmesini engelledi. En son olaraktan proletaryanın komünist partisinin kuruluşu için çabalar, sapma ve savrulmaların yaşanması nedeniyle süreç uzadı. Bugün hala komünistlerin önünde, proletaryayı parti olarak örgütleme ve oportünist revizyonist gruplarla hesaplaşma görevi durduğunu unutmayalım.