M-L hareketin geçmişini
inkar ve azımsanmayacak ölçüde olduğu bugün, gerçekleri her türlü anti-Marksist
rüzgara karşı savunmak olağanüstü bir önem taşıyor, Marksist-Leninist hareketin
geçmişini istismarı bugün var gücüyle sürdüren “Partizan” gibi grupların
amacı anti-Marksist çizgilerini aklamaktır. Bugün onların “parti, parti”
diye sözüm ona keskin çığlıklar atmaları, aslanda meseleyi can alıcı noktadan;
yani ideolojik-politik çizgi meselesinden başka noktalara kaydırma dar ve
karanlık bir çember içine hapsetmektir. Tayin edici olan ideolojik-siyasi
çizgidir, doğrusu karartılır veya gözden kaçırılırsa yapılacak tespitlerin,
atılacak adımların doğru ve sağlıklı olması asla düşünülemez.
Öte yandan sözle, özü birbirinden ayırt etme yeteneğinde olunması gerekir.
Geçmişe sahip çıkma, onu savunma, her lafın başı geçmişe sahip çıkıldığının,
ilanı ile olmaz, Marksist-Leninist hareketin, geçmişine sahip çıkma,
Marksist-Leninist hareketin geçmişinden ileriye doğru, düzgün dersler
çıkartmakla, geçmişin doğru temelini geliştirmekle olur. Bunu geçmişte de,
bugünde gerçekleştiremeyen “Partizan”ın geçmişe sahip çıkması bu
nedenle geçmişi istismar ve geçmişin hataları üzerinde yükselme onu giderek
kendi küçük burjuva ideolojisi doğrultusunda daha da sistemleştirme olarak
kalmıştır. “Partizan” cehanı geçmişe sahip çıkması bu nedenle kendi
anti-Marksist çizgisine geçmişi dayanak yapma çabasıyla giriştiği, kof ve kuru
ajitasyondan ileri gidememiştir.
Nisan 1972’lerde Marksist-Leninist hareket ortaya çıktığında görüşleri sistemlidir
ve bir programa temel teşkil edecek biçimdeydi Oportünist mükemmeliyetçilik
altında inkarcı bir hatta duran-MLKP, TKİP, TİKB, EMEP vb.- ve yine geçmişi
savunma adına komünist hareketi hatalardan azade gören dogmatik -Partizan
cenahı- yaklaşımlara karşı mücadele içinde bunu etraflıca ortaya koyduk.
Soyutlamalar genel olarak doğru olmasa da, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın TİİKP
programını eleştirisi buna bir kanıt olarak gösterilebilir. Bu program
eleştirisi, bugün bazılarının iddia ettiği gibi oportünizmin törpülenmesi
değil, oportünist programa alternatif Marksist-Leninist bir programın
temellerinin ortaya konulmasıdır. Kaldı ki biz meseleyi salt bu program
eleştirisi soyutlaması çerçevesinde ele alamayız. İbrahim Kaypakkaya yoldaş bu
program eleştirisini daha sonraki bir dizi yazıda daha da geliştirerek, bir
programa temel teşkil edecek görüşler bütününü- sistemli hale getirmiştir.
Ancak programa temel teşkil edecek görüşlerin ortaya çıkması eşittir partinin
kurulması yada ilanı bir anlayışta sakat ve yanlış bir anlayıştır Programa
temel teşkil edecek görüşler eşittir proletaryanın öncü komünist parti anlayışı
da parti meselesine bakışta ve yaklaşımda Leninist öğretilerden uzaklaşıldığını
gösterir. Dünyaya mekanik ve dar kalıplar açısından bakmayı ifade eder.
M-L hareket 1972’lerde partinin üzerinde yükseleceği temel olan programa
tekabül eden görüşlerini -önemli yetmezlik ve hatalara karşın- sistemli hale
getirmeyi gerçekleştirdi, ancak partinin kuruluşunu gerçekleştiremedi. 0 zaman
M-L hareketin yapısı partinin kuruluşunun hazırlık yapısıydı. Merkezi yapısının
koordinasyon komitesi olarak saptanması, program ve tüzük hazırlanmamış olması
ve örgüt iradesinin ifadesi olan kuruluş kongresinin toplanmamış oluşu partinin
kurulmadığını somut bir kanıtıdır. Bu merkezi yapının görevi, ortaya konan M-L
çizgi etrafında oluşan veya oluşacak çevreleri M-L hareket çerçevesinde
birleştirmek ve bir program ve tüzük hazırlayarak o zamana kadar modern
revizyonist ihanetin engellediği proletaryanın komünist partinin yeniden kuruluşunu
kongreyle resmen ilan etmekti. Fakat izlenen hatalı sol taktik çizgi nedeniyle
M-L hareketin 11 aylık devrimci faaliyetin ardında uğradığı geçici yenilgi bu
görevin yerine getirilmesini engelledi; ve partinin kuruluşu görevi bugüne
kadar gündemde ki bir mesele olarak kaldı.
Programa temel teşkil eden görüşlerin ortaya çıkmasıyla partinin kuruluşu
arasında da belli bir süreç vardır. Her ülkede M-L partilerin kuruluşu böyle
bir süreçten geçerek gerçekleşmiştir. Bu partinin programının, oportünizm ve
revizyonizmle hesaplaşılması savaşının verilmesi yani programın, tüzüğün
hazırlanması, az çok işleyen bir örgütsel yapının oluşturulması ve örgütün en
üst organı konferansın toplanarak örgüt iradesiyle kuruluş sürecinin
tamamlanmasıdır.
Neki TKP-M-L Hareketin geçmişine ilişkin belgelerde partinin kuruluşuna
rastlamıyoruz. Ve partinin kuruluşunu ilan eden hiçbir belge ve kanıtta yoktur.
Aksine M-L hareketten bahsedilmekte ve tüm M-L’ler, M-L hareket saflarına
çağrılmaktadır. Bu doğal ve anlaşılabilir birşeydir. Ama Partizan cenahı,
herşey ayan beyan ortada durduğu halde bugün siyasi hesapları uğruna gerçekleri
rahatlıkla tahrip etmekten çekinmiyorlar. “Partizan” cenahı ise bu
tarih çarpıtmadan kendini aklamak, sözüm ona meşruluklarını ispatlamak için
yararlanmaya çalışıyor bu temelsiz iddiaya sarılıyorlar.
Bu temelsiz iddia geçmişte partinin kurulduğu iddiasıdır. Bu tahrif karşısında
bizim tarihi gerçekleri bir kez daha ortaya koymamız ise, “parti inkar
ediliyor” cinsinden ajitasyon değeri bir ölçüde olan, ama bilimsel ve
tarihi temeli hiç olmayan, gerçekle uzaktan yakından bağdaşmayan, yaygarayla
karartılmaya çalışılıyor.
Neden? Çünkü ortaya koyduğumuz tarihi ve somut gerçekler, Partizan cenahının
keyfi tarih yazımını boşa çıkarıyor. Dahası, onların geçmişe sözüm ona sahip
çıkmalarının bugün geçmişte ortaya konan M-L çizgiden, apayrı öncü savaşçı
küçük burjuva maceracı çizgilerini aklamak amacına hizmet ettiğini ortaya
koyuyor.
Ki Partizan cenahının soldan sağa bir çok gruba bölündükleri, kimisinin
sosyalist devrimi savunup kimisinin hala yarı-sömürge-yarı feodal
sosyo-ekonomik tahlillerine çakılıp kaldıkları ,kimisinin faşizm, Kürt sorunu,
yakın tarihin değerlendirilmesi vb. konularda farklı bir hatta savrulduğu ve
Kaypakkaya yoldaşın ortaya koymuş olduğu perspektiflerden uzaklaşarak
oportünizm konakladıkları halde hala Kaypakkaya’cı geçinmelerinin onların ne
kadar tutarsız ve bir hatta durduklarını gösteriyor.
Bir çok ülkenin tecrübelerine bakarsak, M-L partilerin kuruluşunun ortaya konan
M-L bir çizgi etrafında M-L unsurların toparlanması- için yürütülen belirli bir
mücadele sürecinden geçerek gerçekleştiğini görürüz. Bunu tek başına bir
soyutlama olarak ele alırsak dahi bu anlamda da onlar parti öncesi inşa
örgütlenmesi sürecini yaşamışlardır. Bu tüm M-L’lerin, M-L hareket saflarında
birleştirilmesini proletaryanın komünist partinin kuruluşu için mutlak bir şart
haline getirmez. Parti inşa örgütlenmesi her ülkenin somut koşullarında
kendisine özgü belirli bir süreci kapsar. Bu yapılanmanın görevi önce de belirttiğimiz
gibi, konferans yada kongreyi hazırlamak ve gerçekleştirmektir.
1972’nin zor koşullarında M-L hareketin karşısındaki esas zorlu görev buydu. 0
dönemde İbrahim Kaypakkaya. Yoldaşın, M-L hareketin çizgisini bir dizi noktada
daha da derinleştiren çeşitli yazılar kaleme alması da bu göreve hizmet
ediyordu. Bunlar içinde en önemlisi geçmişi, M.Suph’nin TKP’sini
değerlendirmeyle, o dönemdeki küçük burjuva akımların eleştirisidir. Bunların
bazısı o dönemin zor koşullarında kayboldu, bazıları ise gerçekleştirilemedi. 0
dönemde temel olan uğraş ortaya konan temellerin daha da geliştirilmesi, bu
temel etrafında dürüst ve kararlı devrimci unsurların birleştirilmesi’ ve bu
temel üzerinde, sağlam bir yapının oluşturulmasıydı. Bu meselede o dönemde bazı
hatalı anlayışların olduğu da bir gerçektir. Ortaya konan M-L çizgi temelinde
ideolojik-siyasi inşanın esas olduğu o şartlarda, dar pratik içine hapsolma
şeklinde ortaya çıkan bu hata, izlenen sol taktik çizgiden bağımsız değildi.
Çünkü ‘sol taktik çizgi’ yapıyı sağlamlaştırmaya, ideolojik-siyasi inşayı
geliştirmeye değil, ideolojik-siyasi geriliğe, güçlerin dağıtılmasına hizmet
etmiş ve sonunda yenilgiyi beraberinde getirmiştir.
Ülkemizde yaşanan tarihi gerçekleri kimse kendi kafasına veya keyfine göre
çarpıtmak veya sübjektif düşüncesini objektif bir gerçek yerine geçiremez.
Ortada olan gerçek 197 Nisan’ında TKP-ML Hareketinin parti olarak kurulmadığı
ise, “niye kurulmasın, kurulabilirdi” cinsinden akıl yürütmeler ve
ya, hiçbir ciddi kanıt ileri sürme-den (ki bu konuda böyle bir kanıt
gösterilmesi de mümkün değildir), “biz diyorsak, parti kurulmuştur”
türünden gülünç iddialar gerçeği tahriften öte bir değer taşımaz. Üstelik 1972.
kimsenin bilmediği karanlık dönem değildir. 0 dönemin gerçekleri bugün sırda
değildir. Ortada yaşanan bir gerçekte varsa, oda Nisan 1972 kurulan TKP-ML
Hareketinin parti olarak örgütlenme sürecinin yarıda kaldığı ve kuruluşunun
gerçekleştirilemediğidir. Bugün Partizan cenahın koru halinde n” hayır
parti kuruldu” demeleri bu gerçeği değiştirebilir mi? Yoksa partinin
kuruluşunu tarihi gerçekler değil de, bazılarının kendi sübjektif düşünceleri
mi belirliyor? Onların kendi keyfi değerlendirmeleri ve tahrifleri, gerçekler
karşısın da değersizdir.
Kaldı ki aslında parti vardı iddiasını ileri sürenlerde bunun tarihi gerçeklere
ters düştüğünün farkında olacaklar ki, Partizan cenahına göre, madem parti
Nisan 1972.yılında kurulmuşta kuruluşunu yeniden ilan etmeye ne gerek vardı?
Biz burada bu sözüm ona kuruluşa temel olan çizginin M-L hareketin çizgisine ne
denli ters ve anti-Marksist olduğunu bir an için bir kenara bırakıyoruz, sadece
parti kurulmuştu iddiasının nesnel gerçekle çeliştiğini ve iddia sahiplerinin
kendi kendilerini tekzip ettiklerini göstermek istiyoruz.
Öyle ya kurulan ve var olan birşeyin, tekrar kurulduğunu ilan etmenin bir
gereği olmaz. Oysa bunun gerçekte anlamı, M-L hareketi tasfiyeye girişen
dogmatik Partizanın kendilerine meşruiyet sağlama amacıyla giriş -tikleri
sahtekarca bir manevradır.
M-L hareket 1974’lerde yeniden mücadeleye atıldı. Bu dönemde de M-L partinin
kuruluşu gündemdeki bir meseleydi. M-L hareket yenilgiden doğru dersler
çıkartmadı, yenilgiye neden olan hatalarını terk etmeliydi. Bu da geçmişin
düzgün bir özeleştirisi ile mümkün olabilirdi. 1974’lerde yeniden mücadeleye
atıldığında M-L hareket doğru işlerliğe sahip bir merkezi yapı oluşturamadı.
Daha sonrasında “geçmişte parti vardı” iddiasını ortaya atan ve KK’ya
egemen olan bazıları, hareketi yeniden mücadeleye atıldığı dönemde doğru bir
rotada ilerlet me, geçmişin düzgün bir özeleştirisini ortaya koyma, M-L
hareketin karşısındaki güçlükleri ve engelleri aşma azmi ve yeteneğine sahip
değildiler. Çünkü güçlü sağ ve “sol” oportünist etkiler taşıyorlardı.
İleri görüşlülükten yoksundular, Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini özümlemekten
uzak ve kavranması gereken temel görevi, parti görevini, partinin yeniden
kuruluşu görevini, buna bağlı olarak ideolojik-siyasi inşa görevini tespit
edip, kavrayamadılar. Geçmişteki sol taktik çizgi bu dönemde de; 1976’ara gelinceye
kadar büyük ölçüde etkisini korudu ve sürdürüldü.
1976’lara kadar M-L hareketin doğru işleyişe sahip merkezi bir yapısının
sağlıklı olarak yaratılamaması daha açıkçası gerçekte dışarıda örgüte önderlik
edecek merkezi bir yapının olmaması, farklı alanlarda farklı anlayış eğilim ve
tavırların gelişmesine yol açtı.
Yine bu dönemde M-L hareket nicelik olarak önemli bir gelişme gösterdi. Fakat
bu sağlam temele dayanan bir gelişme değildi. M-L hareket saflarında
ideolojik-siyasi seviye düşüktü. Ve nitelik meselesi büyük ölçüde göz ardı
edilmişti. M-L hareket bu dönemde geçmişten köklü dersler çıkartamadığı gibi,
geçmişten getirdiği hata ve zaaflarını gidermede, ideolojik-politik çizgisini
geliştirme doğrultusunda ciddi adımlar atamadı ve sağlam taktikler
geliştiremedi.
Yine bu dönemde bazı gruplar, grup olarak. M-L Harekete katıldılar. Bu grupları
kabul ederken, ilkeli davranılmadı.
Haliyle bu gruplar grup yapılarını, M-L hareket içinde de sürdürdüler ve daha
sonra ortaya çıkan dogmatik hizipçiliğin bayraktarlığını bu gruplarca bireyci
mevki düşkünü elebaşları yaptılar (Ahmet Kızıler gibi). Bu gruplara ilkesiz ve
faydacı yaklaşımın sonu, daha sonra dogmatik hizipçi tasfiyeciliğin M-L hareket
saflarında açtığı azımsanmayacak tahribat oldu.
Başını mevki düşkünü şeflerin çektiği bu gruplar, M-L hareketin doğru işlerliğe
sahip merkezi bir yapısının olmadığı şartlardan bugün “parti vardı”
diyen bazılarıyla-, oportünist ve inkarcı elebaşların ilkesiz ve faydacı
anlayışlarından yararlanarak M-L hareket saflarına sızdılar ve yuvalandılar.
1976’lara gelindiğinde M-L hareket nispeten işlerliğe sahip bir merkezi yapıya
kavuştu. İleriye doğru bir atılımın şartları olgunlaşıyordu. Tabandaki devrimci
unsurlar böyle bir atılım için zorlayıcı oluyordu. Geçmişin düzgün bir
özeleştirisini yaparak, yanlışları atıp doğruları geliştirmek gerekliydi. 1973
yenilgisi, hata ve zaaflarla hesaplaşmak doğru devrimci politikalar ve
taktikler geliştirmek, ileriye doğru gerçek adımlar atmak için kesin bir
zorunluluktu. İşte bu koşullarda dışarıya çıkmış ve sınıf savaşımının içine
dalmış olan KK(Koordinasyon Komitesi) birikmiş sorunlara yanıt olmak,
ideolojik-politik birliği güçlendirmek ve ileriye doğru atılımın
başlangıcını ifade eden bir kampanya başlatıldı. 1976 başında başlatılan
kampanya geçmişe daha sonrasında kendilerine Partizan adını veren dogmatik bir
grubun hizipçinin başkaldırısı kapıyı çaldı. Kampanyanın başlatılması ilanı,
hizipçiliğinde başkaldırı ilanını beraberin de getirdi. M-L hareket saflarına
yuvalanan çeşitli grupların elebaşları peşlerine taktıkları kendi niteliklerine
uygun birtakım kişilerle birlikte “parti reddediliyor”,” İ. K.
yoldaşın görüşleri reddediliyor” yaygarasını bastılar.
KK’nın başlatmış olduğu hata ve zaaflarımızdan arınma ve ML görüşlerimizi
derinleştirme kampanyasının ilanı muhteva ve biçim olarak önemli hatalar
taşıyordu. Ancak bu baş-kaldıran hizipçiliği -ki bu dogmatik hizip daha
sonrasında kendisini Partizan olarak ifade etti- haklı ve meşru göstermezdi.
Çünkü KK’nin başlatmış olduğu, ilkeler çerçevesinde yürütülen eleştiri
mekanizmasıyla kampanya ilanının, darbeci biçimde olduğu, muhtevasının bazı
yanlış anlayışlar taşıdığı ve bu muhtevanın bütün için bağlayıcı olmadığı
konusunda özeleştiri yapıldı,
0 zaman dogmatik hizipçilerin üzerinde en fazla yaygara kopardıkları
sosyo-ekonomik yapı tahlilleriydi. Tartışma bu nokta üzerinde odaklaştı.
Onlar meselede ciddi tutarlı bir görüş ortaya getiremediler gülünç ve zavallı
bir duruma düştüler. Kampanyanın ilanıyla birlikte hizipçi bir grup merkezi
yapıyı fiiliyatta tanımadı. Ve açıktan bu hizipçi faaliyetlerini yayma
girişimlerinde bulundu. Bunu da kampanya ilanına karşı yazdığı bir yazıyla ilan
etti.
Hizipçi dogmatikler ideolojik-siyasi olarak ciddi ve tutarlı bir yana sahip
değillerdi ve tam bir fikir fukaralığı içindeydiler. Bu nedenle yalan ve
demagoji geri bilince hitap eden ” İ.K. yoldaş reddediliyor” kof
ajitasyonuna sarıldılar. Onlar geçmişin düzgün bir özeleştirisinin yapılmasına
karşı çıkıyor, geçmişin hatalarının atılmasına, doğrularının geliştirilmesine
“partinin inkarı”, “İ.K. yoldaşın reddi” olarak
tanımlıyorlardı ve geçmişi bütünüyle hatasız olarak görüyorlardı, “Ne
savunuyorsanız ortaya koyun” dendiğinde “bizim ortaya koyacak
birşeyimiz yok, İ.K. yoldaşın yazılarını savunuyoruz” diyorlardı.
Hizipçiler defalarca disipline, özeleştiriye ve ilkeler çerçevesinde mücadele
yürütmeye davet edildiler. Ama onlar kampanyanın ilanı ve yürütülüşüne ilişkin
hataları kullanarak ve M-L hareketin zaaflarını istismar ederek hizipçilik ve
yıkıcılık yolunda ısrar ettiler. Hatta bunun dozunu dahada artırdılar,
özerklik, istediler, federasyon önerdiler. M-L hareketin 1974’lerde yeniden
mücadeleye atıldığı dönemde merkezi bir yapıdan yoksunluğun ve anti-Marksist
eğilim ve anlayışların yol açtığı hata ve zaafları kullanarak, siyasetsizlikten
yakındılar, kendilerine önderlik yapılmadığını, harekete güvenlerinin
olmadığını vurguladılar. Ama ne gariptir ki “siyasetsizliğe bayrak
açma” adı altında yıllarca siyasetsizliğin kalesi durumuna düştüler ve
kendiliğindenciliğin girdabında debelendiler. Onlar M-L hareketin başlattığı
ileri atılıma omuz verme, bu atılımın bağrında taşıdığı hatalara karşı ilkeli
ve tutarlı bir mücadele yürütme yerine yıkıcılığı seçtiler. Hiçbir konuda ciddi
mücadele yürütmediler, hiçbir doğru görüş geliştiremediler. Küçük burjuva
yapıları gereği yapamazlardı.
Bunun yerine kof
ajitasyon nağmeleriyle, İ.K yoldaşın hata ve yetmezliklerini biz çizgi haline
getirdiler. Yanlışlara bağnazlıkla sarıldılar ve bu temelde var olmaya
çalıştılar Oysa Kaypakkaya yoldaşa sahip çıkma, onun adını her lafın başında
tekrarlamakla Onu hatasız göstermek veya görüşlerini doğma haline getirmekler
olmaz. İ.Kaypakkaya yoldaşa sahip çıkmak, M-L harekete sahip çıkmak, geçmişin
düzgün bir değerlendirmesini yapıp, hataları doğru tespit edip, ders çıkararak,
doğrulara sarılıp geliştirmekle olur. Peki dogmatik Partizan cenahı geçmişin
hangi düzgün değerlendirmesini yaptılar? Geçmişin hatalarını doğru tespit
ederek, hangi dersleri çıkardılar? Hangi doğruları geliştirdiler? Hayır
hiçbirini yapamadılar. Bu yüzdende ideolojik-politik olarak dogmatik, ölü,
mekanik dar kalıplar içinde, ilkelliğin çemberinde debelendiler ve
debeleniyorlar. Yine bu yüzden Marksizm-Leninizm’den giderek daha fazla
uzaklaştılar. Küçük burjuva maceracı anlayışların teori ve pratiğinde kulaç
atar hale geldiler. Onlar hiçbir gelişmeyi, ilerlemeyi temsil etmediler ve
etmiyorlar. Sistemleştirdikleri çizginin İbrahim Kaypakkaya yoldaşın
çizgisiyle, lafta onun adını bol bol anmaları dışında ortak bir yönü yoktur.
Dogmatik Partizan cenahı, demokratik merkeziyetçiliği, ilkeleri ve disiplini
ayaklar altına aldılar, “özerklik” ve “federasyon gibi örgütsel
anarşist görüşler savundular. İlkeler üzerine pazarlığa oturdular, bu
pazarlıkta tavizler koparmaya çalıştılar, özel statü istediler. Bunlardan
bazıları, bir nevi “elçilik” kurumu oluşturdular.
M-L hareket, bunları görüşlerini ortaya koymaya, ilkelere uyarak görüşlerinin
mücadelesini vermeye çağırdı. Eleştirilen bastırma, kadrolardan gizleme gibi
bir yola asla sapmadı. Aksine kampanyayı düzenli yürüterek bir organ
aracılığıyla tüm kadrolara ulaştırma yolunu tuttu ve bu çerçevede kadrolara
iletilmesi üzere onlardan görüşlerini istedi. Fakat onlar kadrolara
güvenemediklerinden, ilkelere, disipline uyarak mücadeleye niyetleri
olmadığından, ideolojik-siyasi olarak aciz ve iflas içinde olduklarından buna
yanaşmadılar. Sanki reddediliyormuşçasına, “bizim başka bir görüşümüz yok,
İ.K. yoldaşın yazılarını savunuyoruz ” deyip, işin içinden çıktılar.
M-L hareket o dönemde faaliyetlerinde çoğunluğun iradesini temel aldı,
çoğunluğun görüşlerine bağlı kaldı. Bu konuda düştüğü darbeci hataların
özeleştirisini yaptı ve düzeltti. Yani kampanya bir avuç dogmatik hariç
devrimci kadroların ezici çoğunluğunun istemlerini dile getiriyordu ve hata ve
yanlışları eleştirilerek çoğunluğun iradesi doğrultusunda yönlendirildi.
Kampanyaya sadece bir avuç dogmatik karşı çıktı ve “parti
reddediliyor”, “İ.K. yoldaş reddediliyorlardı öte geçmeyen demagoji
ve yaygaraya sarıldı. Kampanyaya karşı çıkarak, yıkıcılık bayrağı açmak,
ilerlemeye, gelişmeye karşı bayrak açmaktı. Dogmatiklerin yıkıcılık bayrağı,
M-L harekete, onun disiplinine, çoğunluğun iradesine karşı açılmış kara bir
bayraktı. Onlar bunu sözüm ona “İ.K. yoldaşa sahip çıkma” adı altında
yaptılar ve böyle yapmaya da mecburdular. Ancak M-L’ler lafla özü birbirinden
ayırırlar. Bu bakımdan hizipçilerin dillerinden düşmeyen İ.K. yoldaş lafıyla,
bunun ardına gizlenen özü; ideolojik ve politika doğru olarak ayırt ettiler.
Sözüm ona İ.Kaypakkaya, yoldaşa sahip çıkma kılıfı ardındaki ideoloji ve
siyaset neydi? Bu, bugün hizipçi dogmatiklerin sistemleştirdikleri çizgiye
bakılaraktan söylenebilir.
Bizim oportünizme ve inkarcılığa karşı mücadelemizde çoğunluğun iradesine uygun
bir mücadeleydi. M-L harekete, onun çizgisine, çoğunluğun iradesine karşı
yönelen, uygun fırsat kollayarak tezgahlanan tertip ve saldırıya karşı
mücadeleydi. Oportünizm ve inkarcılık gelinen durumda ideolojik-siyasi olarak
iflas etmiştir. Gerçekleri bastırma, gizleme çabalarına karşı demokratik-
merkeziyetçilik ilkelerine bağlı kalınarak doğru M-L görüşleri tüm devrimci
kadrolara ulaştırmada sonuna kadar ısrarlı olundu.
Ancak bu gerçekler doğru bir şekilde kavranmaz veya çarpıtılırsa hizipçi
dogmatiklerde, oportünist tasfiyeciliğe karşı mücadele arasında bir ortaklık
“keşfedilebilir”. Fakat böyle bir bakış açısı ve mantık Aydınlık
revizyonistlerininkinden farksız olur. Onlarda İ.K. yoldaşın mücadelesini
I.Tasfiyeciler ile aynıleştiriyorlar veya I. Tasfiyecilerle Î.K. yoldaşın
mücadelesini aynı kefeye koyuyorlar. Tasfiyeci oportünistlerin ve hizipçi
dogmatiklerle bizim mücadelemizin “ortaklığını keşfedenlerin bakış açısı
mantığıyla, Aydınlık revizyonistlerinin bu yargılarına katılmamak olanaksız
olur. Çünkü dogmatik hizipçilerle, M-L “ortaklaştıran” anlayışın, I.
Tasfiyecilikle İ.K. yoldaşı “ortaklaştırmamasına” hiçbir nedeni
yoktur.
Hizipçi dogmatiklerin” parti reddediliyor” çığlıkları da bugünkü gibi
koftu. Marksist-Leninist partinin kuruluşu henüz gerçekleşmemişti, bunun
gerçekleşmesi önünde bizzat kendileri bir engel olarak duruyorlardı
Daha sonrasında kendilerine Partizan diyen dogmatiklerin Marksist-Leninist
saflarda azımsanmayacak tahribata yol açtıklarını söylemiştik. Bu elbette
tesadüfen ortaya çıkmadı. Marksist-Leninist hareketin hata ve zaaflarının bir
kefaretiydi. 0 dönemde Marksist-Leninist hareket üzerindeki sağ oportünist ve
inkarcı etkiler hizipçi Partizan dogmatiklerin ortaya çıkmasının ve tahribata
yol açmasının uygun bir zeminini oluşturuyordu.
Bu sağ oportünist ve inkarcı etkiler Partizan dogmatiklere karşı mücadeleyi
zayıflattı ve onların demagoji yapmalarına elverişli malzeme sağladı.
Hizipçi yıkıcılar daha sonraki gelişmeleri içinde ideolojik-siyasi hiçbir
ilerleme kaydetmemelerinin yanı sıra hizipler ittitakından oluştuklarından
dolayı birbirlerine düştüler. Bu dalaşma içinde yıkıcılığın kara bayrağını ilk
kaldıran bazılarının yıldızları söndü, bazıları da soluğu Aydınlık
revizyonizminin kucağında aldılar. İbrahim Kaypakkaya. yoldaşa sözüm ona
sarılma zıddına dönüştü, kendi aralarında dalaşmaları sebebiyle Partizan
dogmatikleri uzun süre kendi aralarında bir birlik kuramadılar. En sonunda 1978
yılında Partizan adı altında kendi ideolojik siyasi çizgisi doğrultusunda diğer
kesimleri de etrafına topladı ve adına “TKP-ML ” parti adını
taktılar. Bu çizgi Marksizm-Leninizm’e, uluslararası komünist hareketin
genel çizgisine muhalif küçük burjuva bir çizgidir.
Meselenin özü parti varmıydı/yokmuydu değil, ideolojik siyasi çizgidir. Bugün
1972 kurulan TKP-ML hareketineparti diyen bir Partizan cenahında grup var.
Burada belirleyici olan savunulan ideolojik-siyasi ve örgütsel çizgidir. Bu
nedenle bugün” geçmişte parti vardı” diyenlerin izledikleri
politik-ideolojik çizgiye bakmak gerekir. Bu yapılmazsa, onların anti-Marksist
çizgileriyle, M-L çizgi arasındaki derin fark gözlerden gizlenir ve yok olur.
Buda rüzgarlar önünde yaprak gibi sürüklenmeyi beraberinde getirir. Çünkü doğru
çizgiyle, yalınız çizgi arasındaki fark, daha açıkçası bunun belirleyiciliği,
ortadan kaldırılmıştır.
Bu “geçmişte bir partinin var olduğunu” biran için farz etsek dahi bizim o
partiye yaklaşımımız, onun ideolojik-siyasi çizgisini ele alıp
değerlendirmemizden ayrı alınmaz, aksine bu belirleyici bir yere sahiptir ve
konulmalıdır,
Bunun aksi bir anlayış, partiyi hizipler federasyonu gibi ele alan
anti-Leninist bir anlayış olur. Bu aynı zamanda M-L bir parti içinde, onun
çizgisine ters çizgilerin varlığını tanıyan bir anlayıştır ve Leninist
öğretilerden sapmayı ifade eder. Böyle bir yapı, içinde her türden görüşlerin,
anlayışların cirit attığı bir arı kovanına benzer.
1972de TKP-ML Hareketin Maocu hatalarının kefareti olan dogmatik
Partizancıların geliştirdikleri Türkiye devrimi bakımından Maoist çizginin
geleceği yoktur. Onların kendi aralarında ideolojik-siyasi birlik yoktur.
İlkelere ilişkin ayrılıklar, ilkesiz uzlaşmalarla örtbas edilmeye çalışıldığı
gibi “disiplin” yaftasıyla zorlama tedbirlerle “ortadan
kaldırılmaya” çalışıldı. Ama buda tutmadı. Partizan cenahı bugün 4. yada 5
ayrı gruba ayrılmış durumda ve Kaypakkaya yoldaşın M-L çizgisinin diyalektik
özünü kavramaktan uzak konumdadırlar. TKP-ML Hareketi ve Kaypakkaya yoldaşı
savunduğunu iddia eden Partizan gruplarının aslında Kaypakkaya yoldaşın
ortaya koymuş olduğu M-L hatlar bir bağlarının kalmadığı, duygusal anlamda
savunuda kurtulamayarak kendi çalıp kendi oynayan ve komünist hareketin
hata ve zaaflarına karşı mücadele içinde gelişip güçleneceğini M-L
perspektifinden uzak gruplar olarak varlıklarını sürdürmeye çalıştıkları
görülüyor.
Bugün her çeşit ikiz
kardeş inkarcı ve dogmatik, sağ ve sol oportünist rüzgara, göğüs gerebilmek,
zorluklar ve güçlükler önünde gerilememek, M-L çizgiyi kavramaya ve bu çizgide
sebat etmeye bağlıdır. Bu aynı zamanda ileriye doğru sağlam adımlar atmanın da
ve M-L çizgiyi geliştirip yetkinleştirmenin garantisidir.
SONUÇ:
İşte 1972’lerde gerçekleştirilemeyen , M-L partinin kuruluşunum bugünde
gündemdeki bir mesele olarak durmasının gelişim tablosu kısa hatlarıyla
böyledir.
1972’lerde “sol” taktik çizgi ve bunun yol açtığı geçici yenilgi
sonucu gerçekleştirilemeyen M-L parti kuruluşu, 1974’lerden sonraki M-L
hareketin doğru bir işlerliğe sahip merkezi yapısının oluşturulamadığı dönemde
de sağ ve “sol” oportünist savrulmalar nedeniyle gerçekleştirilemedi.
Çünkü bu dönemde geçmişin doğru düzgün köklü bir muhasebesi yapılamadı, hatalı
anlayışlar ve görüşler aşılamadı, doğrular geliştirilemedi. Bundan sonraki
dönemde ise oportünizm ve inkarcılığın etkileri ve Partizan dogmatiklerinin yol
açtığı tahribat M-L bir partinin kuruluşu görevinin gerçekleştirilmesini
engelledi. En son olaraktan proletaryanın komünist partisinin kuruluşu için
çabalar, sapma ve savrulmaların yaşanması nedeniyle süreç uzadı. Bugün hala
komünistlerin önünde, proletaryayı parti olarak örgütleme ve oportünist
revizyonist gruplarla hesaplaşma görevi durduğunu unutmayalım.