Kürt Dil
Hareketi’nin “Kürtçe raporu”na göre, devlet 2015’ten sonra eski ayarlarına geri
dönerek Kürtçe üzerindeki baskıları arttırdı, dilin önüne engeller koymaya
başladı.
Kürt Dil Hareketi (HezKurd), “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtçe Politikaları”
başlıklı 23 maddelik bir rapor hazırladı. Türkçe, İngilizce ve Kürtçe
kitapçıklar halinde basılacak rapor, Meclis çatısı altındaki tüm siyasi parti
ve milletvekillerine, Cumhurbaşkanlığı’na, bakanlıklara ve sivil toplum
kuruluşlarına sunulacak. Raporun İngilizce çevirisi ise Birleşmiş Milletler ve
Avrupa Parlamentosu ile Avrupa’daki diğer sivil kurumlara gönderilecek.1924
Anayasası’yla birlikte üniter bir yapıya kavuşan Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkede
konuşulan diğer dillerin kamusal hayattan çıkarılması için büyük bir efor
harcandığına vurgu yapılan raporda, “Kemalist rejim tarafından bilhassa
Kürtçeye yönelik neredeyse kamusal hayatın tamamında inkâr, yasak ve sansür
devreye konuldu” denildi.Raporda Osmanlı’dan günümüze Kürtçe üzerindeki
uygulamalar, baskılar ve rahatlama dönemlerine yer verildi.
ÇÖZÜM SÜRECİ KÜRTÇENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRDI
Raporda “çözüm süreci” döneminde Kürtçe üzerindeki baskıların azaldığına dikkat
çekilerek, sürecin sona erdiği 2015’ten sonra ise baskıların yeniden arttığına
dikkat çekildi. Raporda çözüm rüecinin Kürtçe için önemine, “Kürtçenin basında,
medyada, akademide, okullarda, matbuatta, gündelik hayatta ve kamusal alanın
diğer tüm alanlarında görünür olması, 2009 ile 2015 yılları arasında tedavüle
konulan demokratikleşme reformlarıyla mümkün olabilmiştir. Diğer bir ifadeyle,
Temmuz 2009’da yürürlüğe konulan ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ ve 2013’te
başlatılan ‘Çözüm/Barış Süreci’ Kürt dili ve kültürünün önündeki çok ciddi
engellerin kaldırılması anlamına geliyordu” ifadeleriyle vurgu yapıldı. Raporda
bu süreçte Kürtçe dair üniversitelerde, televizyonlarda, okullarda ve toplumda
Kürtçenin yaygınlaşmasına dair örneklere yer verildi.
‘MİLLİYETÇİ VE ASİMİLASYONİST KODLARA DÖNÜŞ’
Raporda çözüm sürecinin bittiği 2015 yılında sonra Kürtçeye dair yaşananlar ise
şöyle özetlendi: “Türkiye’de 2001-2015 yılları arasında yaşanan tüm bu görece
demokratikleşme reformlarıyla Kürt dili ve kültürü ciddi manada görünür oldu ve
buna bağlı olarak dilde ve kültürde ciddi gelişmeler yaşandı. Ancak 2015’te
“Çözüm Süreci”nin sona erdirilmesi ve akabinde 15 Temmuz 2016 darbesinin
yaşanmasıyla birlikte devlet, hızlı bir biçimde eski milliyetçi, merkeziyetçi
ve asimilasyonist kodlarına dönüş yaptı. Bu sert dönüş, Kürt dili ve kültürü
ile ilgili çok sayıda kazanımın yeniden yasak, inkâr ve cezayla karşılanması
anlamına geliyordu. 2015’ten bugüne devletin otoriter bir pozisyon benimsemesi,
Kürtçenin basında, medyada, matbuatta, müzikte, tiyatroda, akademide,
okullarda, gündelik hayatta ve kamusal alanda yeniden kriminalize edilmesini
beraberinde getirdi. Pek tabii olarak bu da Kürtçenin yeniden ev içine hapsedilmesi
demekti.”
2015’TEN SONRA NELER OLDU?
Raporun bu bölümünde Kürtçe üzerindeki baskılara örnek olarak Kürtçe
bölümlerin üniversitelerde etkisizleştirilmesi, Kürtçe oyunların ve kitapların
yasaklanması/engellenmesi, Kürtçe yayın yapan yayınevlerinin kapanması, Kürtçe
eser basan akademisyenlerin KHK’larla kamudan ihracı, kayyum rejimini takiben
belediyelerin Kürtçe resmi internet sitelerinin kapanması ve Kürtçe belediye
tabelalarının kaldırılması, Kürtçeyle özdeşleşmiş şahsiyetlerin heykellerinin
kırılması,