Küçük Burjuva Devrimciliği İle Proletarya Devrimciliğin Bir Birine Karıştırılmasına Geçit Vermeyelim..!

Özgürlük ve sosyalizm için savaşım veren komünist hareketin saflarına, çeşitli duygu ve düşüncelerle yığınla insan katılır. Küçük burjuvazinin Anadolu coğrafyasında önemli bir toplumsal gücü oluşturduğu ve devrimimizde önemli rol oynayacağı, bilinen bir Leninist tezdir. Bu çerçevede küçük burjuva unsurların saflarımızda önemli ölçüde yer aldığı, bundan sonra da yer alacağı bir gerçektir. Bu, gerçek olduğu kadar da doğaldır. Doğal olmayan, komünist örgütün, partinin küçük burjuva unsurları eğitip dönüştürememesi veya eğitim ve dönüştürme çabasındaki zaafiyettir.
Dahası, komünist bir örgüt saflarında küçük burjuva unsurların varlığı, tek tek, bireyler olarak küçük burjuva köken ve konumdaki kadroların varlığına indirgenemez. Bundan daha önemlisi, burjuva ideolojisi ve dünyasının proletarya üzerindeki ideolojik baskısı, bu dünyanın komünist hareket içindeki kalıntılarıdır. Bu dünyadan gelen ilişki ve alışkanlıklardır; yani “içimizdeki düşmandır. Komünist öncünün saflarına şu veya bu sebeple katılmış küçük burjuva unsurların, burjuva ilişki ve alışkanlıkların kendiliğindenci bir tarzda, sadece kendi çabalarıyla, kendi iradeleriyle dönüşmeleri beklenemez. Kişisel iradenin elbette büyük önemi vardır ama yetersizdir. Burada asıl sorun, komünist örgütün veya partinin kadro politikasını programlı, planlı ve sistemli bir tarzda yaşama ne ölçüde geçirip geçiremediğidir.
Çünkü, herşeyden öncesi, komünist örgüt-parti içerisinde yer alan komünistlerin örgüt bilincinin olabildiğince derinleşmesi, faaliyetin kesintisizliği, gerekli manevraların ve atılımların gerçekleştirilmesinin de bir teminatıdır.
Diğer yandan ideolojik, politik, örgütsel eğitim ve dönüştürme çabasının, sosyalizmin inşa edildiği proletarya diktatörlüğü koşullarında ya kesintisiz olarak sürdürülmesi bir zorunluluktur. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere diğer sosyalist ülkelerdeki kapitalist restorasyonlar, bu gerçeğin çok pahalıya mal olmuş örnekleridir.
Kapitalist restorasyonu önleyici tedbirlerin devrim öncesinden, bugünden alınmasının bir yolu da küçük burjuva unsurlarla, küçük burjuva düşünüş tarzıyla, küçük burjuva yaşam tarzıyla mücadele etmekten geçiyor. “Öğrenciler ve aydınlar devrime katıl- malı ve işçi sınıfı ve Marksist-Leninist partinin önderliğinde seferber edilmelidir. Ne var ki, revizyonist ülkelerde olduğu gibi, eğer onlar, devrimdeki uygun yerlerine konulmaz ve doğru devrimci bir yöntemle eğitilmezlerse bunun tersi de olabilir.” (Enver Hoca-)
Yukarıda belirtildiği gibi çeşitli duygu ve düşüncelerle komünist örgütün saflarına katılan küçük burjuva unsurların, gene çeşitli nedenlerle gerekli komünist dönüşümün sağlanamaması durumunda, örgüt ya da parti ile olan bağı pamuk ipliğine bağlıdır. Bu bağın ne zaman ve hangi koşullarda kopacağı tamamen pratik bir sorundur. Çoğunlukla işlerin pek iyi gitmediği koşullarda örgütü terk etme, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinden uzaklaşma biçiminde görülür. Bunun pek çok örneği yaşandı yaşanıyor, gelecekte de yaşanacaktır
Küçük burjuva örgütler bazında da sadece Devrimci Yol ve Kurtuluş örneğini vermekle yetinelim.
Bazı küçük burjuva unsurlar, açıkça, sadece bu çerçevede namuslu davranarak devrimci mücadeleyi yürütemeyeceğini ifade ederek köşesine çekilir. Daracık küçük burjuva dünyasıyla, bu dünyanın çelişkileriyle baş başa kalır. O, artık örgütsüz bir bireydir ve bir hiçtir. Bazıları ise gerçeği söylemeyi küçük burjuva “gurur” (!)larına yediremezler. Dolayısıyla kılıf bulma arayışına yönelirler. En olmadık, en ahmakça ve en gülünç gerekçeler “yaratırlar”!.

 Bunların çoğu çok keskin gözükmeyi çıkış yolu olarak görürler. İçlerindeki sağcılığı, pasifliği, korkaklığı ve tasfiyeciliği böylece gizleyebileceklerini sanırlar. Ama kimseyi kandıramazlar. Zaten böyle bir amaçları da yoktur. Böyle bir amaçları olanlar da rahat liman bulduklarında abbas yolculuktan konaklayarak kandırabildikleri insanlarla birlikte geçici bir süre için en rizikosuz bir limana demir atarlar.
Küçük burjuva unsurlar, mücadelenin gerektirdiği yüksek özveri, meta-net, devrimciliği yaşam tarzı haline getirme, burjuva dünyanın baskısını komünist iradeyle püskürtme yetenek ve cüretini gösterme konusunda daima zigzaglar çizerler, sık sık bakışlarını geriye çevirirler.
Küçük burjuva unsur, düşünüş tarzındaki sakatlık ve yaşama bakışındaki çarpıklığın bir gereği olarak olguları olduğu gibi göremez. Olumlulukları ve olumsuzlukları olduğu gibi görme yeteneğinden yoksun- dur. Ya abartıcılığa düşer, ya da karamsarlığa… Yarım bardak suyu yarım bardak olarak göremez veya görmek istemez. Yarım bardak suyu, yarım bardaktan fazlaymış gibi göstermeye çalıştığı gibi (abartmacılık)
Sınıf savaşımı, ağlayan, sızlayan, yakınan, oflayıp-püfleyen karamsarları affetmez. Bir komünistin hiçbir koşulda yakınmaya hakkı yoktur. Komünist olmanın en temel gereği, sorunlara kafa yorup çözüm yolu bulmaktır. Bunun alternatifi ise çözümsüzlüktür, teslimiyettir, tasfiyeciliktir. Zaaflarını yenemeyen, komünist öncünün uyarılarını dikkate almayan bir komünist eninde sorunda proletaryanın, proleter devrimciliğin geçici yol arkadaşı olma durumuyla karşı karşıya kalır. Hiçbir biçimde geleceği olamaz. Sınıf savaşımının acımasız yasaları karşısında savrulup gider. Zavallılaşır. Gene eninde sonunda iğrenç kapitalizmin, burjuva düzenin birer dişlisi haline gelir. Niyetten bağımsız olarak bu böyledir. Çevremize baktığımızda mutlaka bu gibilerini görürüz.
Karamsar bir küçük burjuva devrimcisi veya zaaflı bir komünist, kendisini örgütsel faaliyette de çabuk ele verir. Çünkü kendisini devrim ve sosyalizm davasının ateşli bir savunucusu olarak görmediğinden, faşist rejimin yürüttüğü psikolojik savaşın da üstesinden gelemez.

Yanı sıra en yakınındaki insanları bile etkileyemez, harekete geçiremez, mücadeleye seferber edemez. Dahası onları da karamsarlaştırır, mücadeleden soğutur. Çevresinde kendisi gibi memnuniyetsizliklerden müteşekkil bir “küme” oluşur veya oluşturur.
Başarılı bir kitle faaliyetinin yürütülmesinde doğru politikaların, doğru taktiklerin ortaya konulması önemlidir. En az bunun kadar önemli bir başka gerçek de bir devrimcinin, komünistin kitle ilişkilerine güven verebilmesidir. Kitleler esasen ilişkide bulundukları komünistler vasıtasıyla komünist örgütü-partiyi tanırlar. Öncelikle onlara duydukları güven nedeniyle komünist öncünün saflarında yer alırlar.
Enginleri fethetme ruhuyla, büyük bir şevk ve azimle, özveriyle, canla- başla yürütülen mücadele şu veya bu düzeyde de olsa mutlak ürünlerini verir. Faşist rejimin yıkılması gerektiğini ve yıkılacağını gerçekten inanmış, devrimin gerekliliğini iliklerine kadar hisseden, proleter devrimci yaşamı içselleştirmiş bir komünist, bir devrimci, mücadelenin önüne dikilen şu veya bu türden engelleri aşmasını bilir. Kendisini devrim ve sosyalizm davasına adamış bir komünist, zorluklarıyla boğuşmayı devrimci yaşamın bir gereği olarak görür.
Proleter devrimciliği içselleştirememiş, talimatlarla çalışan, dolayısıyla memur zihniyetli, silik, şevk ve azimden yoksun olanlar için en küçük bir pratik engel aşılmaz bir duvar haline gelir. O artık sürekli çözümsüzlük üretir. Yanı sıra kendine olan güvenini yitirir. Bununla birlikte yoldaşlarına ve örgütüne de kuşkuyla bakmaya başlar. Son tahlilde proletaryaya ve halka karşı da güvensiz duygular besler ve bu güvensizliğini sürekli büyü- tür. Sonuç malum! Elveda proletarya!
Proleter devrimci, burjuva ideolojisiyle, burjuva yaşam tarzının etkileriyle daima mücadele etmeyi bir görev bilir. Bu çerçevede, örneğin aile bağlarıyla mücadele dikkat çekilmesi gereken bir sorunu oluşturur. Genel toplumsal ilişkiler temelinde şekillenen aile bağları burjuva feodal niteliğe sahiptir. Komünist birey, bunu değiştirmeye, ilişkiyi devrimci bir temelde dönüştürmeye çalışmalıdır. Henüz 14- 15 yaşındaki genç yoldaşlarından veya otuzunu çoktan aşmış birkaç çocuklu işçi yoldaşından beklediklerini, istediklerini, aynı rahatlıkla aile bireylerinden de beklemeli, istemelidir. Bunun sağlanamadığı koşullarda da aile bireyleriyle oportünist değil devrimci bir kimlikle ilişki kurmalıdır. Yani onların önerdiği, geleneklere, mülkiyet duygusuna, diyet borcu anlayışına dayalı bir cenderede değil, karşılıklı saygıyla, eşit ve özgür bireylerin gönüllü, bilinçli bağlarla kurdukları bir çerçevede buluşmalıdır. Aksi halde kafalarının ve yüreklerinin bir bölümü burjuva dünyanın içinde kalacak, sözü edilen bağlar devrimci enerjiye vurulu bir pranga haline gelecektir. Bu, geriletici, çürütücü bir gerçeklik olarak tehdit edici bir özelliğe sahiptir.
Küçük burjuva düşünüş tarzıyla, proleter devrimci düşünüş tarzı, küçük burjuva yaşam tarzı ile proleter devrimci yaşam tarzı, küçük burjuva irade ile komünist irade arasındaki farlılık iki farklı sınıf tutumunu yansıtır.
Devrim ve sosyalizm davasını iliklerine kadar hissetme, hissetmenin yanısıra dolu dolu yaşamanın, günün ve dönemin görevlerini olabildiğince az hatayla yerine getirme, kendini sürekli sorgulama, eleştiri süzgecinden geçirme veya kendi kendini denetleme, kolektifin olanaklarını verimli değerlendirme, yeni olanaklar yaratarak kolektifi güçlendirme, örgütün, devrim ve sosyalizm davasının çıkarlarını herşeyin üstünde tutma, programlı, planlı bir faaliyet… İşte proleter devrimci, komünist yaşam tarzının bazı ayrıntıları.

Her bir yoldaş kendisine bir kez daha dönüp bakmalıdır, ben gerçektende proleter devrimci özelliklere sahipmiyim, yoksa sözde proleter devrimci ama yaşamda ve mücadelenin kendisinde  bir ayağa kapitalizmde bir ayağı sosyalizmde iki kampta gidip gelen küçük burjuva mıyım?