Özgürlük ve
sosyalizm için savaşım veren komünist hareketin saflarına, çeşitli duygu ve
düşüncelerle yığınla insan katılır. Küçük burjuvazinin Anadolu coğrafyasında
önemli bir toplumsal gücü oluşturduğu ve devrimimizde önemli rol oynayacağı,
bilinen bir Leninist tezdir. Bu çerçevede küçük burjuva unsurların saflarımızda
önemli ölçüde yer aldığı, bundan sonra da yer alacağı bir gerçektir. Bu, gerçek
olduğu kadar da doğaldır. Doğal olmayan, komünist örgütün, partinin küçük
burjuva unsurları eğitip dönüştürememesi veya eğitim ve dönüştürme çabasındaki
zaafiyettir.
Dahası, komünist bir örgüt saflarında küçük burjuva unsurların varlığı, tek
tek, bireyler olarak küçük burjuva köken ve konumdaki kadroların varlığına
indirgenemez. Bundan daha önemlisi, burjuva ideolojisi ve dünyasının proletarya
üzerindeki ideolojik baskısı, bu dünyanın komünist hareket içindeki
kalıntılarıdır. Bu dünyadan gelen ilişki ve alışkanlıklardır; yani
“içimizdeki düşmandır. Komünist öncünün saflarına şu veya bu sebeple
katılmış küçük burjuva unsurların, burjuva ilişki ve alışkanlıkların
kendiliğindenci bir tarzda, sadece kendi çabalarıyla, kendi iradeleriyle
dönüşmeleri beklenemez. Kişisel iradenin elbette büyük önemi vardır ama
yetersizdir. Burada asıl sorun, komünist örgütün veya partinin kadro politikasını
programlı, planlı ve sistemli bir tarzda yaşama ne ölçüde geçirip
geçiremediğidir.
Çünkü, herşeyden öncesi, komünist örgüt-parti içerisinde yer alan komünistlerin
örgüt bilincinin olabildiğince derinleşmesi, faaliyetin kesintisizliği, gerekli
manevraların ve atılımların gerçekleştirilmesinin de bir teminatıdır.
Diğer yandan ideolojik, politik, örgütsel eğitim ve dönüştürme çabasının,
sosyalizmin inşa edildiği proletarya diktatörlüğü koşullarında ya kesintisiz
olarak sürdürülmesi bir zorunluluktur. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere
diğer sosyalist ülkelerdeki kapitalist restorasyonlar, bu gerçeğin çok pahalıya
mal olmuş örnekleridir.
Kapitalist restorasyonu önleyici tedbirlerin devrim öncesinden, bugünden
alınmasının bir yolu da küçük burjuva unsurlarla, küçük burjuva düşünüş
tarzıyla, küçük burjuva yaşam tarzıyla mücadele etmekten geçiyor.
“Öğrenciler ve aydınlar devrime katıl- malı ve işçi sınıfı ve
Marksist-Leninist partinin önderliğinde seferber edilmelidir. Ne var ki,
revizyonist ülkelerde olduğu gibi, eğer onlar, devrimdeki uygun yerlerine
konulmaz ve doğru devrimci bir yöntemle eğitilmezlerse bunun tersi de
olabilir.” (Enver Hoca-)
Yukarıda belirtildiği gibi çeşitli duygu ve düşüncelerle komünist örgütün
saflarına katılan küçük burjuva unsurların, gene çeşitli nedenlerle gerekli
komünist dönüşümün sağlanamaması durumunda, örgüt ya da parti ile olan bağı
pamuk ipliğine bağlıdır. Bu bağın ne zaman ve hangi koşullarda kopacağı tamamen
pratik bir sorundur. Çoğunlukla işlerin pek iyi gitmediği koşullarda örgütü
terk etme, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinden uzaklaşma biçiminde görülür.
Bunun pek çok örneği yaşandı yaşanıyor, gelecekte de yaşanacaktır
Küçük burjuva örgütler bazında da sadece Devrimci Yol ve Kurtuluş örneğini
vermekle yetinelim.
Bazı küçük burjuva unsurlar, açıkça, sadece bu çerçevede namuslu davranarak
devrimci mücadeleyi yürütemeyeceğini ifade ederek köşesine çekilir. Daracık
küçük burjuva dünyasıyla, bu dünyanın çelişkileriyle baş başa kalır. O, artık
örgütsüz bir bireydir ve bir hiçtir. Bazıları ise gerçeği söylemeyi küçük
burjuva “gurur” (!)larına yediremezler. Dolayısıyla kılıf bulma
arayışına yönelirler. En olmadık, en ahmakça ve en gülünç gerekçeler
“yaratırlar”!.
Bunların çoğu çok keskin gözükmeyi çıkış yolu
olarak görürler. İçlerindeki sağcılığı, pasifliği, korkaklığı ve tasfiyeciliği
böylece gizleyebileceklerini sanırlar. Ama kimseyi kandıramazlar. Zaten böyle
bir amaçları da yoktur. Böyle bir amaçları olanlar da rahat liman bulduklarında
abbas yolculuktan konaklayarak kandırabildikleri insanlarla birlikte geçici bir
süre için en rizikosuz bir limana demir atarlar.
Küçük burjuva unsurlar, mücadelenin gerektirdiği yüksek özveri, meta-net,
devrimciliği yaşam tarzı haline getirme, burjuva dünyanın baskısını komünist
iradeyle püskürtme yetenek ve cüretini gösterme konusunda daima zigzaglar
çizerler, sık sık bakışlarını geriye çevirirler.
Küçük burjuva unsur, düşünüş tarzındaki sakatlık ve yaşama bakışındaki
çarpıklığın bir gereği olarak olguları olduğu gibi göremez. Olumlulukları ve
olumsuzlukları olduğu gibi görme yeteneğinden yoksun- dur. Ya abartıcılığa
düşer, ya da karamsarlığa… Yarım bardak suyu yarım bardak olarak göremez veya
görmek istemez. Yarım bardak suyu, yarım bardaktan fazlaymış gibi göstermeye
çalıştığı gibi (abartmacılık)
Sınıf savaşımı, ağlayan, sızlayan, yakınan, oflayıp-püfleyen karamsarları
affetmez. Bir komünistin hiçbir koşulda yakınmaya hakkı yoktur. Komünist
olmanın en temel gereği, sorunlara kafa yorup çözüm yolu bulmaktır. Bunun
alternatifi ise çözümsüzlüktür, teslimiyettir, tasfiyeciliktir. Zaaflarını
yenemeyen, komünist öncünün uyarılarını dikkate almayan bir komünist eninde
sorunda proletaryanın, proleter devrimciliğin geçici yol arkadaşı olma
durumuyla karşı karşıya kalır. Hiçbir biçimde geleceği olamaz. Sınıf
savaşımının acımasız yasaları karşısında savrulup gider. Zavallılaşır. Gene
eninde sonunda iğrenç kapitalizmin, burjuva düzenin birer dişlisi haline gelir.
Niyetten bağımsız olarak bu böyledir. Çevremize baktığımızda mutlaka bu
gibilerini görürüz.
Karamsar bir küçük burjuva devrimcisi veya zaaflı bir komünist, kendisini
örgütsel faaliyette de çabuk ele verir. Çünkü kendisini devrim ve sosyalizm
davasının ateşli bir savunucusu olarak görmediğinden, faşist rejimin yürüttüğü
psikolojik savaşın da üstesinden gelemez.
Yanı sıra en
yakınındaki insanları bile etkileyemez, harekete geçiremez, mücadeleye seferber
edemez. Dahası onları da karamsarlaştırır, mücadeleden soğutur. Çevresinde
kendisi gibi memnuniyetsizliklerden müteşekkil bir “küme” oluşur veya
oluşturur.
Başarılı bir kitle faaliyetinin yürütülmesinde doğru politikaların, doğru
taktiklerin ortaya konulması önemlidir. En az bunun kadar önemli bir başka
gerçek de bir devrimcinin, komünistin kitle ilişkilerine güven verebilmesidir.
Kitleler esasen ilişkide bulundukları komünistler vasıtasıyla komünist
örgütü-partiyi tanırlar. Öncelikle onlara duydukları güven nedeniyle komünist
öncünün saflarında yer alırlar.
Enginleri fethetme ruhuyla, büyük bir şevk ve azimle, özveriyle, canla- başla
yürütülen mücadele şu veya bu düzeyde de olsa mutlak ürünlerini verir. Faşist
rejimin yıkılması gerektiğini ve yıkılacağını gerçekten inanmış, devrimin
gerekliliğini iliklerine kadar hisseden, proleter devrimci yaşamı
içselleştirmiş bir komünist, bir devrimci, mücadelenin önüne dikilen şu veya bu
türden engelleri aşmasını bilir. Kendisini devrim ve sosyalizm davasına adamış
bir komünist, zorluklarıyla boğuşmayı devrimci yaşamın bir gereği olarak görür.
Proleter devrimciliği içselleştirememiş, talimatlarla çalışan, dolayısıyla
memur zihniyetli, silik, şevk ve azimden yoksun olanlar için en küçük bir
pratik engel aşılmaz bir duvar haline gelir. O artık sürekli çözümsüzlük
üretir. Yanı sıra kendine olan güvenini yitirir. Bununla birlikte yoldaşlarına
ve örgütüne de kuşkuyla bakmaya başlar. Son tahlilde proletaryaya ve halka
karşı da güvensiz duygular besler ve bu güvensizliğini sürekli büyü- tür. Sonuç
malum! Elveda proletarya!
Proleter devrimci, burjuva ideolojisiyle, burjuva yaşam tarzının etkileriyle
daima mücadele etmeyi bir görev bilir. Bu çerçevede, örneğin aile bağlarıyla
mücadele dikkat çekilmesi gereken bir sorunu oluşturur. Genel toplumsal
ilişkiler temelinde şekillenen aile bağları burjuva feodal niteliğe sahiptir.
Komünist birey, bunu değiştirmeye, ilişkiyi devrimci bir temelde dönüştürmeye
çalışmalıdır. Henüz 14- 15 yaşındaki genç yoldaşlarından veya otuzunu çoktan
aşmış birkaç çocuklu işçi yoldaşından beklediklerini, istediklerini, aynı
rahatlıkla aile bireylerinden de beklemeli, istemelidir. Bunun sağlanamadığı
koşullarda da aile bireyleriyle oportünist değil devrimci bir kimlikle ilişki
kurmalıdır. Yani onların önerdiği, geleneklere, mülkiyet duygusuna, diyet borcu
anlayışına dayalı bir cenderede değil, karşılıklı saygıyla, eşit ve özgür
bireylerin gönüllü, bilinçli bağlarla kurdukları bir çerçevede buluşmalıdır.
Aksi halde kafalarının ve yüreklerinin bir bölümü burjuva dünyanın içinde
kalacak, sözü edilen bağlar devrimci enerjiye vurulu bir pranga haline
gelecektir. Bu, geriletici, çürütücü bir gerçeklik olarak tehdit edici bir
özelliğe sahiptir.
Küçük burjuva düşünüş tarzıyla, proleter devrimci düşünüş tarzı, küçük burjuva
yaşam tarzı ile proleter devrimci yaşam tarzı, küçük burjuva irade ile komünist
irade arasındaki farlılık iki farklı sınıf tutumunu yansıtır.
Devrim ve sosyalizm davasını iliklerine kadar hissetme, hissetmenin yanısıra
dolu dolu yaşamanın, günün ve dönemin görevlerini olabildiğince az hatayla
yerine getirme, kendini sürekli sorgulama, eleştiri süzgecinden geçirme veya
kendi kendini denetleme, kolektifin olanaklarını verimli değerlendirme, yeni
olanaklar yaratarak kolektifi güçlendirme, örgütün, devrim ve sosyalizm
davasının çıkarlarını herşeyin üstünde tutma, programlı, planlı bir faaliyet…
İşte proleter devrimci, komünist yaşam tarzının bazı ayrıntıları.
Her bir yoldaş kendisine bir kez daha dönüp bakmalıdır, ben gerçektende proleter devrimci özelliklere sahipmiyim, yoksa sözde proleter devrimci ama yaşamda ve mücadelenin kendisinde bir ayağa kapitalizmde bir ayağı sosyalizmde iki kampta gidip gelen küçük burjuva mıyım?