Kimdir Dost Olan..!

Her şeyin çıkar ilişkisine dayandığı, güzel değerlerin para ile satın alındığı, küçük bir kazanım için onur, gurur ve kişiliğin ayaklar altına atıldığı, yalakalık ve şarlatanlıkla güçlünün yanında nokta kadar yer kapmak için var gücü ile çabalayan ikiyüzlülerin, kendini kurtarmak için en yakın arkadaşını hiç çekinmeden harcayan gözünü hırs bürümüş zavallıların, işin en acı yanı sayısı giderek çoğalan, büyük çıkarları için savaşan bu küçük insanların yaşadığı burjuva kapitalist dünyada en güzel değerlerden biri olan dostluktan söz edeceğim. Neden mi? Dostluk para ile satın alınamayan sağlam, güçlü ve büyük bir kavram da ondan… Dost kimdir? Dostluk nedir? Dost; “Sevilen, güvenilen arkadaş, gönüldeş, iyi görüşülen, iyi geçinilen, aralarında iyi ilişki bulunan kimse.” Tanım olarak müthiş değerler içeriyor değil mi? Başka açılardan bakalım… Dostluk, ayrıcalıklı ve insanın içinde derin izler yaratan özel bir kavramdır. Neleri içerir dostluk: Saygıdır, sevgidir, özgürlüktür, tutkudur, erdemdir, anımsamadır, özveridir, hoşgörüdür, yaşamdır, dürüstlüktür, aşktır, özlemdir, tüm bu güzelliklerin iç içe geçerek oluşturduğu kocaman bir sevgi yumağıdır…Dostlar, kimi kez en yakınımızdaki insanlardan, yaşanan süreç içinde seçilebilir..Kimi kez rastlantıyla da bulunabilir. Özel bir çabaya gerek yoktur. Yaşam onları bizim karşımıza çıkarır. Hiç ummadığımız bir anda gelir, bulur ve yüzümüzde hoş bir gülümsemeye neden olurlar. Dostluk kırlarda dolaşırken karşımıza çıkan papatyalar gibidir. İnsan bu çiçekleri görünce nasıl da birden çocuklaşıp, koşup oynamak ister. İşte dost da; yanında çocuk olabildiğiniz, o çocuksu saf duyguyu yaşatan, öylesine masum bir sevgi veren kişidir. Yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olurlar. Onlar bizim paylaşımcılarımızdır. Ses tonundaki yumuşaklık, hareketlerindeki içtenlik, bakışlarındaki sıcaklık her zaman sarıp sarmalar sizi… Ayrı yerlerden bakmanıza karşın aynı şeyleri görebilirsiniz onunla. Yaşamın gizli olduğu, kimsenin fark edemediği küçük ayrıntıları birlikte yakalarsınız. O,bir tümceye başlayınca siz sonunu getirisiniz. Gülünce sizinle gülen, ağlayınca ağlayan, göz yaşınızı silen, düştüğünüzde sizi kaldıran, başınızı yasladığınız ve sizi gerçekten anlayabilen gözlerinizle konuştuğunuz tek insandır DOST. İnsanların gerçek dostları kaç kişidir ki, bir elin parmakları kadar sınırlı sayıda. Dostları olmalı insanın, şu dizelerdeki gibi. “Dost dediğin; seni sevmeli… Sarılınacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı… Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile dayanmalı… Dost dediğin; fanatik olmalı, bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli… Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli, Ve ağladığında seninle ağlamalı… Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmalı Sevinci çarpmalı… Üzüntüyü bölmeli… Geçmişi çıkarmalı… Yarını toplamalı… Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı… Ve her zaman Bütün parçalardan daha büyük olmalı… İşi bitince seni bir tarafa atmamalı…” Yaşamakta olduğumuz zamanda tutarlı, kimliği kök salmış, saygılı, donanımlı bir dost bulmak oldukça güç. İnsanların amacı, sağlam bir dostluğu başlatmak olmalı. Yaşamı yaşanılır kılan, akıp giden zamana anlamlar yükleyen zenginlik, dostluklarla olmalı. Emek vererek oluşan dostlukları yıpratmamak, eskitmemek gerek. Uzun süre görüşülemeyen dostlar vardır. Bir “alo” ile görüşülemeyen o yılları geri getirebilir, kaldığınız yerden aynı coşku ve sevecenlikle sürdürebilirsiniz. Uzaklığın hiç anlamı yoktur, duygular taze kaldıkça. Dostluk sağlam zemine oturmuş, kök salmışsa, o güçlü bağları kimse çözemez. Ama yine de dostlar ihmal edilmemeli, şu özdeyişte olduğu gibi. “Dostluk, yolu üzerinde ot bitmesine izin verme.” Mme Geoffrin. İnsani ilişkiler hangi biçimlerde, ölçülerde, titreşimlerde olursa olsun vazgeçilmez olan “Dostluk” olmalı. Bitmemeli, sonsuz olmalı şu dizelerdeki gibi. “Dostlar vardır hani unutulmaz derler, İlk göz ağrıları olur çok çok sevilirler. Dostlar vardır hani eskidikçe şarap gibi değerli…Arkadaşlar vardır hani ölene dek sevilirler..”Dostluk kavram olarak, arkadaşlıktan daha güçlü, sağlam, sıcak, yakın ve içtendir. Çok kez insanlar, dostlarını yitirmek endişesi ile onların yanlışlarını yüzlerine söylemezler. Sürekli ödün verilir. Bu da dostluğu yapıcı kılmaz. Yeri geldiğinde hiç çekinmeden gerçekler söylenmeli, dostunuz kırılsa bile. Amaç kırmak değildir. O, sevildiği için yanlışının önüne geçmektir, dostluk zarar görmesin diye. Dostluk kavramı, gücünü güven ve zaman sözcüğünden alır. Çünkü güven, zaman içinde oluşur. Dostluk yaşanarak öğrenilir. Dostlar yol göstericidir, önünüze doğru yolu açar hep… Dostluk atasözlerinde, şık bir oya gibi işlenmiş… Gün olmuş dostumuzun attığı taştan başımız yarılmamış ama onun attığı bir gül yaralamış. Gün olmuş acı söylemiş, bizi düzeltmek için. Gün olmuş düşenin yanında o aranmış, dost mu değil mi diye… Gün olmuş kara günde nasıl olduğunu denemişiz. Gün olmuş türkülerle seslenilmiş dosta. Bin cefa etse bile biz onu üstümüze almamışız, hatta dilinin tatlı olduğunu söylemişiz. Gün olmuş vefasızlığına değinmiş dost dost diye nicesine sarılmış, umduğunu bulamamış kara toprak sadık yar olarak seçilmiştir. Ama arkasından dostlar beni hatırlasın denmiş. Gün olmuş sitemle seslenmişiz; unutulmuş birer birer eski dostlar diyerek. Dostlar arasında anlayış, hoşgörü olmalı. Ufak tefek şeyler göz ardı edilebilmeli, her zaman dostun yanında olunmalı. Voltaire’in dediği gibi “Dostlarımızın sefaletine acımak iyi, fakat onların imdadına koşmak daha iyi.”Başka bir sözde dostluk bir armağan olarak sunuluyor bize. “Bir dost edinmek kendi kendinize verdiğiniz bir hediyedir.” Robert Louis Stevenson Günümüzde insanlar arasında büyük bir uzaklaşma, yabancılaşma ve iletişim kopukluğu var. Bu uzaklaşma kırsal kesimde de var, büyük ölçüde kentlerde de. Aynı apartmanda yaşayıp birbirini tanımayan insanlardan, aynı işyerinde çalışıp günaydın dememek için başını çeviren insanlardan arkadaşlık, dostluk beklenemez. Bu nedenle edinilen dostlukları kaybetmemek için çaba harcanmalı. Yoksa yerini keşkeler alır. Buna izin verilmemeli. Murat han MUNGAN aşağıdaki satırlarda bu duyguyu çarpıcı biçimde dile getiriyor. “Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Yaşam her zaman cömert davranmaz bize. Tersine, çok kez zalimdir. Her zaman aynı fırsatları sunmaz. Toyluk zamanlarını ödetir, hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün… Bir akşamüstü yanımızda kimsecikler olmaz; ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir.” İnsan çok önemli bir varlıktır. Onu değerli kılan özelliklerinden biri de kurduğu dostluklardır. İnsan yalnızlığını arkadaşları ve dostlarıyla aşar. Dostluklar iyi ve kötü günlerin paylaşımıyla güçlenir. Bu nedenle dostluk kavramı içi boşaltılmadan, kirletilmeden üzerinde özenle, titizlikle durup korunmalıdır. Can DÜNDAR’ın kaleminden işte dostluk: “Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın… Nereden çıktın bu vakitte dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; Gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı… Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, …dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı… En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz… Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, hak ettim diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi… Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş… Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş…” “Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur “ sözü dostun çok olması gerektiğini vurguluyor. Her dostla farklı değerler paylaşır insan. Biri ile yaşamın bir yönünü paylaşırken, öteki ile değişik güzellikleri yaşarsınız. Çünkü dostlar; özeldir, güzeldir, etkilidir, sevilendir çok daha ötesi vazgeçilmezdir, yaşamda sizi sıkmayan, kaprisleriyle boğmayan, yormayan kişidir. Yerine kimseyi koyamadığınızdır. Durup durup tekrar sarıldığınızdır. Birlikte yürüdüğünüz, yürürken geride kalmasını istemediğinizdir. Başarısıyla övünç duyduğunuz. Zarar görmesine göz yummadığınızdır. Yitikleri sizin yitiğiniz, kazanımları sizi mutlu edendir.Yaşamı yaşanılır kılandır. Onlardan öncesi vardır ama sonrası olmayandır. Neye üzüleceğini önceden sezdiğiniz, olaylara tepkisini ölçebildiğinizdir.Yanınızda olmadığı zaman varlığıyla içinizi ısıtandır.“Dostluklar deniz kıyısındaki çakıl taşlarına benzer. Hepsini bir bir denize atarsın. İçlerinden bir tanesini atamazsın. İşte o, sen atmaya kıyamadığımsın.” Denize atmaya kıyamadığınız çakıl taşlarınız çok olsun. Dostça, dostlukla kalın…