Devrimci çalışmada temel ayıraç çizgilerinden birini her koşulda kendi gücüne güvenmek oluşturuyor. Gerek örgütler bakımından ve gerekse tek tek kadrolar açısından vazgeçilmez temel bir kriterdir. Kendi gücüne güveni olmayan örgüt ve kişilerin doğru politikalarda ısrar ederek ileriye doğru yürümeleri ve engellere vurarak hedefi yakalamaları söz konusu olamaz. Elbette kendi gücüne güven sorunu öncelikle ideolojik-politik alanda sağlam bir merkezde durmayı zorunlu ve gerekli kılıyor. Ne için dövüştüğü ve neyi amaçladığı açık ve net olan, nesnel ve öznel durumu doğru olarak algılamış, buradan nasıl hareket edileceğini sağlıklı olarak belirlemiş bir örgüt ve kişinin hedefine vurmasında fazla problem yaşamasının güç olacağını görmeliyiz.Demek ki öncelikle örgütün ve kişinin omuzlamış olduğu görev ve sorumluluklar hakkında açık bir zihne, belirlenmiş bir politikaya ve bunları pratiğe sürebilecek araçlara sahip olması bunları nasıl yaratacağını somutlaşması gerekiyor. Verili durumu ve olası gelişmeleri, örgütün olanak, güç ve durumunu, kadroların yeteneklerini iyi bilen bir örgütün, gelişmeler karşısında kendiliğindenci yada sübjektif davranması, abartıcı ve küçümseyici değerlendirmeler yapması beklenemez. Bir örgüt ve kişi değiştirip-dönüştüreceği nesneyi ne kadar iyi tanırsa, o kadar kendisine güven duyacak ve onu değiştirip-dönüştürmek için bütün gücünü planlı bir tarzda seferber ederek verimli bir çalışma tarzı yaratacak, çalışmalarda başarılı olacaktır.Verili durum hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmayan bir akım ve kişinin olası gelişmeler ve zorluklar karşısında pusulasını şaşırarak doğru yoldan sapması yada tereddüt içine düşerek geri durması kaçınılmaz olur. Yeterli veri ve bilince sahip olmadığımız olgular hakkında pek sağlıklı değerlendirmeler yaparak sonuca ulaşmanın da olanaksız olduğu ve bu bakımdan da gelişmelere bilinçli olarak müdahalede bulunmanın zorluğu da açık bir gerçekliktir.Nesnel süreçleri iç bağlantıları ve onu koşullayan durumlarıyla çok yönlü bilmek, örgüt ve kişilerin bilinemezlik durumdan kurtulmalarını sağlayarak bu nesnel durumu nasıl yönlendirmek yada hangi metotlar kullanarak değiştirip-dönüştürmenin gerektiğinin verilerini sunar. Bilinen şeylerden insanların korkması yada el yordamıyla yürümeleri söz konusu olamaz. Haliyle kendi gücüne güvende temel unsur M-L bilince sahip olmak ve onu pratikte kullanabilecek bir düzeyi yakalamak, halka ve davaya sıkıca bağlı olmasına bağlıdır. Bilinemezlik durumu hem örgütlerde ve hemde kişilerde kendi güçlerine güveni zayıftır ve başka yerlerde destek arayarak oradan alınacak güçle ayakta kalmak öne çıkar ki, böylesi bir şeyin sonuçta örgüt ve kişileri kendi özgüçleri yerine dışarıda başkalarına bağlanma ve oradan gelecek güç ve destekle ayakta kalmak gibi bir durum ortaya çıkarki bunun örgüt ve kişileri süreç içinde kendileri olmaktan çıkararak başkaları tarafından yönetilip, yönlendirilir duruma gelmeleri kaçınılmaz olacaktır.Aynı zamanda kendi gücünü temel almayan ve buna dayanmayan örgüt ve kişilerin özgün politikalarını da korumaları ve görüşlerinde ısrarcı olmaları da beklenemez. Bir noktada kendi gücüne güven örgüt ve kişilerin bağımsız kişiliklerini kazanmaları ve bunda ısrarlı olmalarıyla bağlı bir durumdur. Bunun içinde ilkeli olmak herşeyden daha bir önem taşımaktadır.Keza kendi gücüne güven kuru kuruya gerçekler karşısında tutucu olmayı yada dogmatik davranmayı haklı çıkarmaz. Aksine kendi gücünü bilir ve bunun gerekleri doğrultusunda hareket ederek, burjuvaziyle yada küçük burjuva yaklaşımlarla arasına kalın çizgi çekmeye çalışır. Var olana teslim olmaz, yada güçlüden yana tutum alarak hareket etmeyi bir prensip haline getirmez, her adımın halka ve devrime ne kadar yararlı olduğuna bakarak yönünü belirlemeye çalışır, mevcut halde güçlü ve baskın olana değil, zayıf ve güçsüzde olsa gelişen ve yeni olana yönünü dönen ve onun gelişip, güçlenmesi için her türlü zorluğun altına girmekten ve feda ruhu içinde hareket etmekten geri kalmaz.Neki devrimci hareket saflarında ilkelere bağlı, yeni ve gelişenden yana olma ve bütün kirliliğe, baskı ve saldırılara rağmen toplumsal mücadeleyi ileriye taşıyacak devrimci temiz politikalara sarılarak burjuva küçük-burjuva politikalarıyla arasına kalın çizgi çekme yerine devrimci görüntü altında ilkelerin bir yana itildiği, pragramatizmin egemen olduğu, grup kesim ve bireylerin çıkarlarının ve istemlerinin öne çıkarılarak burjuva politikasının etkisi altında kalınan olumsuz bir çizgide hareket etmenin kutsandığı ve nesnel gerçeklerin bir yana itilerek sübjektif kendiliğindenci politikaların egemen olduğu bir yozlaşmış-çürümüş ve geriye savrulmuş, haliyle örgüt ve kişilerin kendi güçlerine güveni temel alma yerine, bunun tam tersinin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz.Durum böyle olunca zorluklara karşı cepheden saldıran ve örgütlü-bilinçli bir mücadele tarzını plan-program zemini üzerinde pratiğe sürerek, geriye gidişi tersine çeviren bir enerjinin yaratıldığı söylenemez. Bunun için M-L ilkelere sıkıca sarılmak, günün devrimci özünü derinden kavramak ve yığınların çıkar ve istemlerini temel alarak onların içine dalmak gerekiyor. Böylesi bir devrimci çalışma hem örgütün kendine güvenini artıracak ve hem de kadroların moralini yükselterek, hiç bir engel tanımadan enginleri fethetme ruhu içinde hareket etmeyi koşullayacaktır.O halde öncelikle örgüte, davaya ve kendi gücümüze inanmalı ve ilkelere sıkıca bağlı kalarak devrimci kendiliğindenciliğin boğucu, çürütücü etkisini yere çalarak devrimci iradeyi yerinde ve zamanında kullanarak daha büyük başarılara yelken açmalıyız.