adrolaşma; kadroların seçimi, teşviki, dağılımı, eğitimi, görevlendirilmesi ve istihdamı; insanların bütün yönleri, bütün çalışma ve mücadele süreçlerinin somut ve nesnel bir incelemesine dayandırılırsa ancak verimli, sürekli, nitelikli ve güvenlikli bir örgüt çalışması yerleştirilebilir, başarılabilir ve devrimci çalışma güvenlik altına alınabilir..Bunun önemi ve değeri örgüt gerçeğinde, yeni kadroların eğitimi ve yerleştirilmesinde, işbölümüne dayalı görevlendirme ve çalışmalarda, mevcut kadroların niteliğini geliştirme ve yetkinleştirmede karşılaşılan sorunlar ve bunun sonuçlarıyla görüyoruz. Eldeki kadro gücü ve potansiyelinin, yetenek ve kapasitenin hakkıyla değerlendirildiği söylenemez. Dahası kadrolaşmada istenilen atılımı yapamadığımız bir olgudur.Çalışma alanları ve kesimlerine, örgüt olanaklarına yeterince hakim olunamadığını söylemek; aslında örgüt kadroları ve çalışanlarına, onlarda saklı bulunan devrimci yetenek ve potansiyele yeterince hakim olunamadığının, bu güçleri örgütlendirme, mevzilendirme, istihdam ve seferber etmede sorunlar yaşandığının, insanların yeterince tanımadığının peşinen kabulüdür.Bu alanda önderliğin zamanının insanlara müdahale etme ve gereken devrimci tutumu almada uzlaşmacı yaklaşım ve disiplini bozan tutumlara gereken devrimci tavrın alınmamasının da önemli derecede olumsu etkisi olmuştur. Dahası toplumsal-tarihsel gerçekliğimizi, bu coğrafyada işçi sınıfını,semt emekçilerini, yoksul köylüleri, emekçi kadınları, aydınları ve gençliği ne kadar incelemiş ve tanıyorsak, bu toplumsal sınıf ve tabakalar kökenli fonksiyonerleri de ancak o kadar inceliyor ve tanıyoruz. Ek olarak yakın tarihin kadro gerçeği ve şekillenişinin deney, tecrübe, birikim ve özelliklerinden yeterince ders çıkaramadığımız; köklü ve bilimsel bir hesaplaşmayı yeterince başaramadığımız düşünülürse, sorunun yakıcılığı daha iyi anlaşılır. Kapitalizmin hastalıkları ve kötülüklerinin aşağıdan sınıflara, bu sınıflardan bireylerin yaşamına; düşünsel, duygusal ve kültürel dünyalarına yansımalarını ve bunun sonuçlarını incelemeden, bilmeden yeterli bir insan tanımanın gerçekleşemeyeceği açıktır. İnsan incelemesinin tarihsel-toplumsal, siyasal/sınıfsal gerçekliğin evrensel boyutlarından, yerel özgünlükleri gelişim çizgilerinden yalıtık ele alınamayacağının altını çiziyor ve kendimizi, örgütsel-kadrosal gerçeğimizin insan tanıma sorunu çerçevesiyle sınırlandırıyoruz.Örgütleri kurma, inşa etme ve işlevli kılmada; görevlendirme ve istihdamda istikrarsızlığın, isabetsizliğin yaşandığı; örgütsel-kadrosal deneyimlerin toplamı ve bunun sonuçlarının tek yanlı, eksik ve çarpık insan değerlendirmelerinin ortaya çıkardığı, bir yönlü ve bir dönemli incelemelere rastlandığı; insan tanımada ortaya çıkan ipuçlarının, devrimcileşme yada çürüme eğilimleri bakımından mantıki sonuçlarına vardırılıp üzerine gidilemediği; işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı görevlendirmelerde gecikildiği; sınırlı olsa da bazı fonksiyonerlerde coşku ve şevk kırılması, inanç zayıflığı vb. şikayetlerin (ki, bu, ya ideolojik zayıflıktan ya da isabetsiz görevlendirme ve ağır yük altında ezilmekten kaynaklanıyor) olduğu; doğal saygınlık ve ağırlığı olan kadroların sınırlılığı ve çalışanların emekçi, üretici ve yaratıcı özelliklerinin zayıflığının sürdüğü; ideolojik-siyasi gerileme ve yüzeyselleşme, ahlaki çehredeki bozulma, kavganın dışına düşme ve çalışmadaki verimsizleşme karşısında şaşkınlık duyulduğu; ortaya çıkan verilere rağmen bazı kadroları önemli görevlerde tutma ısrarı, anlamsız ve gereğinden fazla zorlamalara gidildiği; zaafları rastlantısal ve geçici görmeden hareketle bozulma ve çürümenin kaba sonuçlarının nedenleri ve kaynaklarına yeterince inilmediği; abartı, gizleme, farklı gösterme, yalan, iç dünyasında kapalılık vb. zaaf ve hastalıklara rastlandığı çeşitli düzeylerde ve dozajlarda görülmektedir.Örgüt çalışması ve kadro gerçeğinde yaşanan bu sorunların başka şeylerinyanında, bazı yanlarıyla kadro politikasında insan tanımaya ilişkin olduğu/olabileceği açıktır.Neden İnsanları Yeterince Tanıyamıyoruz?Temel ve yönetici parti örgütleri, yerel örgütleri ve yönetici kadroların yetmezliklerive hatalarının, örgütsel sektarizm ve örgütsel liberalizmin bundaki payı belirleyicidir. Dış-nesnel koşullar ve olanakların sınırlılığının da bunda payı küçümsenemez.Ne var ki, profesyonel devrimciler örgütü ve kadroları da, bu dış-nesnel koşulları hesaba katarak, buna göre biçimlenmek, çalışmak, yetkinleşmek ve ustalaşmak zorundadırlar…Yalan veya zaafları gizlemekle başlayan kişilik bozulmasının, bireyin yaşamındaki başka alanlara sirayet edemeyeceğinin garantisi yoktur.Böylece insanları tanıma tehlikesinin boyutları rahatlıkla anlaşılır.İllegal örgüt yaşamı ve çalışması, özellikle yönetici kadrolarda görece toplumsal yaşamı ve ilişkileri sınırlandırıyor, daraltıyor. Bu durum, insanları tanıma süreci ve pratiğini gözlemeyi, denetlemeyi ve sınamayı da, şayet bilinçli bir kararlılık ve girişim gösterilmez, gerekli örgütsel mekanizma ve işleyişler kurulmaz ve işlevli kılınmazsa sınırlar, daraltır, hatta ortadan kaldırabilir. Uzun zamanlara yayılan örgütsel ilişki kopukluğunda, örgütsel işleyiş bozukluğunda, örgütsel boşluklarda olduğu gibi.Maddi toplumsal koşullar, toplumsal düşünce, bilinç ve kültür katında meydana gelen gelişmeler, zaaf ve hastalıklar; bu gelişmelerin sınıflara ve bireylere yansımaları görülmez ve bilinmezse insanları tanımak zorlaşır. Zira, “insanlar, yaşadıkları koşulların ve eğitimin ürünüdür”ler. Örgüt militanları ve taraftarları da bu toplumun parçası ve bu toplumsal sistem içinde yaşıyorlar. Bir çelik zırhla tecrit yaşamadıklarına ve insan, “tüm toplumsal ilişkilerin toplamı” olarak tanımlandığına göre, hem bu toplumsal zaaf ve hastalıkların etkilerini taşırlar, bu etkilere açık olurlar, hem de bu etkileri örgüt saflarına taşırlar. Kapitalist sistem, kendisini yeniden üretmek, geleceğini güvenceye almak için toplumu biçimlendiriyor, kendi insan tipiniyaratıyor. Bunu ideolojik-siyasi yönlendirmesi ve yönetimiyle, toplumsal/ekonomik yasaları ve kurumlarıyla; iletişim ve eğitim araçları, kültür ve sanat politikalarıyla gerçekleştiriyor.İdeolojik-politik ilgi, duyarlılık ve yoğunlaşmadaki zayıflığın, içten içe gelişmekte olan bir çürüme ve hastalığı haber verdiği kesindir.Bulanıklık, çözümsüzlük ve belirsizliğin Örgütün devrimci ortamını bozacağı; kolektif irade, yönetim ve denetimin zayıfladığı koşullarda, doğacak boşluğu burjuva ve küçük burjuva dünya görüşünün dolduracağı, bunun hastalık üreteceği açıktır. Benzeri gelişmeleri diyalektik materyalist yöntemle değerlendirip, çözümler üretmek, tedbirler geliştirmek örgütün merkezi yönetimi ve örgütlerinin görevidir. Örgür çeperine, partinin çalışma yöntemini, örgütlenme ve mücadelede kararlılık bilincini, parti kültürü ve disiplinini taşıyacak partinin kendisidir.Kadrolaşma çalışmasında mantıksallığı ve tarihselliği birleştirerek yeni süreçte ve verili koşullarda kadro politikasını stratejik ve taktik hedeflere bağlı olarak somutlama, pratiğe geçirme yerine siyasi-örgütsel baskılanmayla geçici çözümlere endekslemek ve günlük başarılarla yetinmek çok doğal ki, sorunları üretmeye devam edecektir. Emperyalist kapitalizm ve burjuvazinin ideolojik, siyasi ve kültürel kuşatması; sömürgeci faşist rejim ve ağır illegalite koşulları altında savaşıyor ve kadrolaşma faaliyeti yürütüyoruz. Bunun tarihsel, siyasal ve örgütsel bakımdan ağır görev ve yükümlülükler getirdiği, baskılamalar yarattığı ortada; buna yaşadığımız siyasi koşullarda pratiğin çekiciliğinin yönlendiriciliği, günübirlik ve kendiliğindenci çalışmanın alışkanlıkları ve etkileri eklenirse eksikli, çarpık ve bir dönemli insan Kadro politikasında insan tanımayı yukarıdaki koşullar içerisinde ele aldığımızda ilk iş yönetici örgüt ve kadrolara, örgütçülere, eğiticilere düşmektedir. Temel yönetici komiteler, yani kadro politikasının yürütülmesinin yönetimi ve önderliğini yapan örgüt ve kadroların parti yaşamı, normları, kültürü ve değerlerini dejenere eden, sulandıran tehlikelere karşı öncelikle devrimci uyanıklığı ve partinin devrimci ruhunu diri tutmaları; tarihsel-toplumsal gerçekliğin özgünlükleri yanında, dönemsel gelişme ve yansımaların insanların toplumsal yaşamı, düşünce ve duygu dünyasındaki tahribat ve yıkımlarını izlemeleri, görmeleri ve ona uygun savaşım yöntemleri ve tedbirleri geliştirmeleri gerekmektedir.Şüphesiz ki, bunun panzehiri, örgüt işçiliğinin kendine özgü özellikleri olan, yüksek bir sorumluluk bilinci ve devrimci bir ruhla yürütülmesi gereken bir meslek olduğunu kavrayarak bu doğrultuda fonksiyonerlerde bir iç mücadele yaşatmak; değiştirmek, dönüştürmek ve eğitmek eyleminde bulunmaktır. Sonuçta kapitalizmin yansıttıklarıyla sosyalizmi kuracağız. Elimizde sosyalist toplumda doğmuş, onun ürünü ve su katılmamış kadrolar olmadığına göre, kapitalizm koşullarında komünist kadrolar yetiştireceğiz. O nedenle kapitalizme ve faşizme karşı savaşmak, aynı zamanda kapitalizmin hata ve zaaflarının üzerimizdeki etkilerine karşı savaşmaktır. Yeni insan bu savaşımın ürünüdür. Ve bu savaşım inatçı, sürekli ve kapsamlıdır.Burjuva ve küçük burjuva yaşam tarzı ve düşüncenin üzerimizdeki etkilerine karşı doğru, köklü ve etkili bir mücadele yürütmek, öncelikle bu etkilerin, zaaf ve hataların ortaya çıkarılması ve görülmesiyle mümkündür. Bu da, ancak insan incelemesi sayesinde başarılabilir.Görece tecrit, toplumsal ilişkiler bakımından sınırlanmış bir partili yaşam, kapitalizmin iktisadi ve toplumsal yasalarının, ideolojik, siyasi ve kültürel kuşatması ve etkilerinin somut biçimlerini yaşayarak, içinde olarak yeterince görme, gözleme koşulları ve olanaklarına sahip olmayabilir.Böyle olunca çalışanlarda çürütücü ve geriletici hastalıklar da yeterince görülmeyebilir.O zaman çözüm ve arayışlar da soyut ve isabetsiz kalır. Bu durumda, bütün örgüte, kadrolara ve parti güçlerine hakim olmak önemlidir; ama bu da yetmez, aşağıdan sınıflardaki hastalık ve zaafların, dönemsel gelişmelerin bilgilerinin en tam ve doğru elde edilmesi, inceleme ve tanımanın buna dayandırılması gerekir. Dolayısıyla bilgilerin elde edilmesi, toplanması ve iletilmesinin kanalları ve araçları yaratılmak zorundadır. O halde, insan tanıma işinde bilgi akışı, parti belleği ve sürekliliği eldeki başlıca somut ve geçerli veriler olacaktır.Bilgi toplama ve akışı bireysel, biçimsel ve sübjektif (kolektif, nesnel ve bilimsel değilse) olursa, kadro ve insan tanıma sorununda parti belleği ve sürekliliği zayıflar,kesintiye uğrarsa; bunlara dayalı yeni örgütsel ve kadrosal kararlar da yüzeysel, eksik ve isabetsiz olacaktır.Demek ki, insan tanımadaki başarının bir yanı, yönetici örgüt ve kadroların birikimi, yeteneği, şekillenişi ve çalışma tarzına ; bir yanı bilgi toplama ve akışındaki düzenliliğe, parti belleği ve sürekliliğindeki kesintisizliğe; bir diğer yanı ise parti ortamı ve işleyişinin devrimci niteliğinin yükseltilmesine bağlıdır.Örgütün ideolojik-siyasi ve örgütsel yönetimi ve nüfuzunun gevşediği, bozulduğu ya da kaybolduğu her yerde, boşluğu sosyalizme yabancı ideolojik-siyasi etkiler doldurur.Örgüt ortamı hastalıklara, çürütücü unsurlara karşı bağışıklık kazanırsa safrayı atar, güçlenir. Örgüt ortamı canlı ve devrimci tutulursa, yapısı sağlam olursa bireylerdeki zaafların yeşermesine müsaade etmez, zararlı unsurları ayıklar, bünyeden atar.Eğer bunu layıkıyla yapamıyorsa, o zaman bağışıklık sisteminde sorunlar vardır. Ki, bu da her düzeyde bir iç mücadelenin gerekliliğini hak eder. Nitekim kadro politikasındaki liberal, uzlaşmacı, faydacı ve oportünist yaklaşımların varlığı, kadrosal hastalık ve kusurlara karşı kararlı bir mücadeleyi tavsatmış, geciktirmiştir. Bu konudaki zaaflı tutumların ve anlayışların mahkum edilmesi; gerekli tedbirlerin alınması ve sapmalara karşı ideolojik mücadelenin yükseltilmesi bugün de güncel bir görevdir.