İyiki Doğdun Stalin Yoldaş : Daima Bizimlesin Daima Seninleyiz.!

Proletaryanın yol gösterici büyük komutanı, sosyalizmin inşasının mimarı, emperyalistlerin, bilumum burjuvazinin, oportünizmin ve revizyonizmin korkulu rüyası Stalin yoldaş 144.yaşında. İyiki doğdun Stalin yoldaş . Daima bizimlesin daima seninleyiz.!En çok saldırıya uğrayan ve hakkında kara çalınan önderlerden birisi olan Stalin yoldaş, devrim ve sosyalizm savaşımında tam bir dava adamı olarak öne çıkmış, en ağır görevleri omuzlamaktan ve bilinmezlere atılmaktan geri durmamıştır. 18 Aralık 1879 yılında dünyaya merhaba diyen Stalin – 5 Mart 1953’de yaşama gözlerini yumdu. Stalin yalnızca iyi bir yeraltı örgütçüsü değil aynı zamanda fikir üreten insandır. Stalin ölünceye kadar Marksizm ve Leninizm’e sadık kalmıştır. Bunu öz yaşam öyküsünden anlayabilmek için okurun en azından Stalin ile ilgili araştırması ve Marksizm ve Leninizm konusunda az çok bilgisi olması lazım. Bu konuda Stalin’in Sovyet toplumuyla ilgili söylediği şu sözü, ben diğer toplumların Marksist-Leninistleri içinde kullanmak gerekiyor; “Biz, birinci kuşak yaşlı Bolşevikler teorik olarak çok sağlamdık. Kapital’i sayfa sayfa bilirdik, özetler çıkarır, tartışmalar yapar, birbirimizin bilgisini ölçerdik. Bu bizim gücümüzdü ve bu çok işimize yaradı. İkinci kuşak daha az hazırlıklıydı. Pratik sorunlar ve sosyalist inşayla meşgullerdi. Onlar Marksizm’i kitapçıklardan öğrendi. Üçüncü kuşak ise satirik makaleler ve gazete makaleleriyle yetişiyor. Derin bir kavrayışları yok… Çoğunluk Marx ve Lenin okuyarak değil, onlardan yapılan alıntılarla yetişiyor.Alıntılarla yetişip, yeni fikir ve eylem geliştirmeden bu şekilde devam edilirse insanlar yakın zamanda daha da yozlaşacak. Amerika’da insanlar şöyle diyor: “Bizim dolara ihtiyacımız var, teori nemize gerek?” Bizde de insanlar benzer şekilde düşünebilir: “Sosyalizmi inşa ederken Kapital nemize gerek?” Bu bizim için bir tehdittir, yozlaşmadır, ölümdür.” * (Stalin, Sovyet Ekonomistleriyle Beş Görüşme, 1950)“2.Dünya Savaşında Stalin değil generalleri başarılıdır.”Stalin 2.Dünya Savaşında işlevsiz generalleri ki Sovyetler Birliği savaş konseyinin istemediği Genaral Jukov’ u Leningrad da göreve getirmiş başarı sağlamış, Stalingrad’da aynı şekilde başarı göstererek 2. Dünya Savaşının Sovyetler Birliği lehine değişmesini sağlamıştır.Kimin ne yeteneği olduğunu az çok bilen Stalin’in kişi seçimlerinde stratejik olarak savaşın kazanılmasına katkısı büyüktür.Stalin’in toplum ve felsefe tarihi üzerine yazdığı 37 eser bulunmaktadır. Stalin’in parti önderi olarak Leninden sonra Sovyetler Birliğine önderlik etmeye başladığı ve ölümüne kadar kaç savaş yaşadığını tarihçiler muhakkak ki biliyorlardır. Kızmak, beraberinde anlamamayı getirir. Haliyle, Stalinin önderlik ettiği Sosyalizmin kuruluşunda devsel gelişmelerin yaşandığı görülmeden Stalin anlaşılamaz.Dünya emperyalizmi 2. Dünya Savaşında Stalin ile işbirliği yapmak zorunda kalmış ve Sovyetler Birliği’nin gücünü savaş ortamında görmüştür.2. Dünya Savaşı biter bitmez emperyalistler, Stalinin önderliğinde Sosyalist Sovyetler Birliğini kuşatıp, önünü kesmek adına bloklara bölünen dünyada soğuk savaş dönemini başlattı. bu kuşatmayıda yarıp geçen Stalin önderliğindeki Sovyet halklarıydı.Peki burjuvazi ve revizyonistlerin bu kadar korkuya kapılmasına vesile olan ve adından dahi korkulan Stalin kimdir? Josef Stalin’i (asıl adı Yosif Visaryonoviç Cuğaşvili) tanıtmaktır. Burjuvazinin karalaması ve yalan-yanlış bilgiler bir yana Stalini muhaliflerinin yazmış olduğu nesenl makalelere ve tarih kitaplarından okursanız hem Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hem de Stalin hakkında daha geniş bilgiye sahip olmak mümkün olacaktır..Stalin baba ve annesi Vissarion Cuğaşvili ve Ekaterina Ghaladze ‘den, Gürcistan’ın Gori kasabasında dünyaya gelmişti. İkisi de toprak kölesi idi. Baba Vissarion evlendikten sonra Gori kasabasının varoşlarında tek odalı, camı kırık tahta baraka bir ev tuttu. Anne Ekaterina üç çocuğunu da bu evde doğurdu. Daha sonrasında bu bu ev bir müze halinde ziyaretçilere açılmıştı. 21 Aralık 1879 da dördüncü çocuğu dünyaya geldiğinde daha yaşı 20 yi yeni doldurmuştu. Kilisede çocuğun adını josef koydular. Baba Vissarion’un küçük bir ayakkabı dükkanı vardı fakat hiçbir şey kazanmıyordu. Evlerinin kirası 1 ruble olmasına rağmen onu bile çıkartamıyordu. Çocuklarına çok iyi davranmaz, gaddarca dayak atardı. Bir gün daha fazla kazanabilmek için ailesini bırakarak Tiflis de Adelkhonnov ayakkabı fabrikasına girdi. Stalin ilk bildirisinde bu durumu; “Esnaf olarak çalışan bir emekçi bir gün dükkanını kapatır ve bir fabrikaya işçi olarak girer. Buradaki değişim esnaflıktan proleterliğe geçmesidir ,fakat bilinci proleter bilinci değildir, küçük burjuva bilincidir.” diye anlatır. Vissarion burada çalışarak sermaye birikimi yapıp tekrar bir ayakkabı dükkanına sahip olmak istiyordu.” Ancak bu hayali hiç gerçekleşmedi”. Stalinin babasının somutunda yaşam tarzıyla düşünce arasındaki çelişkiye dikkat çekiyordu. Stalin 11 yaşına geldiğinde 1890’da Tiflis’te babasını kaybetti.“Soso”, annesinin Stalin’e taktığı isim di. Oğlunu papaz olması için kilise okuluna yolladı. Soso, 1888-1893 yılları arası beş sene bu okula devam etti. Annenin parası okula yetmediğinden tanıdıkları bir rahip ve okul müdürü Stalin’e burs sağlamışlardı. Geleceğin Stalin’i ilk sınıf farklılıklarını bu okulda öğrenmiş ve yaşamıştı. Gürcü olmak biraz alt sınıf olmaktı. Ruslar ülkeye egemen oldukları gibi eğitime de hakimdi. Okulda milliyetçi Gürcü ve milliyetci Rus çekişmesi alttan alta sürüyordu. Bu okulda 1894 yılının mayıs ayına kadar kaldı. Bu okul aynı zamanda Stalin’in farklı fikirler ile tanıştığı ve muhalif düşüncelerinde yoğunluk yaratan bir okuldu. Hatta Tiflis jandarma Komutanlığı buradaki bazı öğrenciler ve öğretmenler hakkında ihbarda bulunmuş, okul yönetimi bu öğretmenleri okuldan uzaklaştırarak cezalandırmış, öğrencilere de disiplin soruşturması açmıştır. Bu olaylardan sonra babası kasabanın papazı olan Josef Lagiyev adlı bir öğrenci, okul müdürünü vurarak öldürmüştür.Rusya’da baş gösteren yenilikçi düşünce akımları ve vatansever gösterileri arttıkça, Çar atlı birlikleri bu eylemleri bastırmak için kullanıyor, yakalanan siyasiler sürgün olarak Tiflis ve Kafkaslara gönderiliyordu. Tiflis, Rusya’ da ki her eylemden sonra yepyeni fikirleriyle buraya gelen insanlarla doluydu. İlk gelenlerden biri de köylü devrimcisi Narodnikler’di. Gelenler arasında Polonyalı direnişçiler, Marksist fabrika işçileri ve bunların içerisinde Sovyetler Birliği başkanlığını yapmış Mihail Kalinin ve Stalinin kayınpederi Sergei Alliluyev de vardı.Stalinin okuduğu papaz okulunda dünya görüşünü şekillendirecek olaylar gelişmiş, bir anlamda hayatının yönünü çizmişti. Okulda isyan çıkaran öğrencilerden biri Gürcistan da sosyal demokrasi teşkilatının kurucusudur. Bu öğrenci, Stalin’in eğitiminde rol almış olan 1866 da okuldan atılan bir rahibin oğludur. Aynı zamanda Lenin’le arkadaşlık eden bu kişi, Bolşevik Merkez Komitesine giren, Gürcistan Sovyetinin başkanlığına getirilen Mikhail Tskhakaya ‘ dır.1864-1869 yıllarında köylü ayaklanmaları olmuş, Rusya’da kölelik kaldırılmıştı. Bu Gürcistan’a çok fazla yansımamıştı. Toprak-köleligi genç Cuğaşvili”yi derinden etkiliyor yaşadığı ortamı öğrenme çabasını körüklüyordu.Lenin 1861’de toprak köleliği hakkında, Amerikan köleliğinden çok eksik olduğunu söyleyerek şöyle yazıyordu ” Demek ki yarım yüzyıl sonra Ruslar zencilerden daha fazla kölelik izleri taşıyacaklar.”Stalin papaz okulunda, çok okuyan aynı zamanda şiirler yazan, arkadaşlarıyla öğrendiği her şeyi tartışan bir öğrenciydi. Gogol, Çehov, Saltıkov etkilendiği yazarlardı. Sosyalist düşünceyle ilk tanışması, üst sınıflardan bazı kişilerden öğrenmiş olduğu gizli tartışma kulübüne katılmakla gerçekleşti. Cuğaşvili Marksist oluşunu şöyle açıklar; “Toplum içinde ki yerim dolayısı ile babam bir kundura işçisi, annem emekçi bir kadındı. Cizvit okulunda geçirdiğim sürede gördüğüm eziyet, baskı ve hoşgörüsüzlük benim Marksizmi seçmeme yol açmıştı.” Bir yandan dini bir okulda okurken, bir yandan Tiflis fabrikalarında işçilere konuşmalar yapıyor, kendinden büyük insanlar kendisini dinliyordu. Bu nedenle bir yandan dindar görünümü bir kişilik çizmek zorundaydı, bir yandan da işçi sınıfının yanında bir Aydın görüntüsü.Çünkü Tiflis’te okul dışında geçinebileceği bir koşul mevcut değildi, teşkilat çok fakirdi. Çok sürmedi okul yönetimi Cuğaşvili ‘ yi Marksizm propagandası yaptığını gerekçe göstererek okuldan attı.Çalışmalarına Batum’da devam eden Stalin, burada petrol işçilerinin örgütlenmesini sağlamıştır. Sahip olduğu yeteneği sayesinde insanları kısa sürede etkiliyor ve onları kendi tarafına çekmeyi başarıyordu. Batum’da bulunduğu sırada düzenlediği bir gösteride (9 Mart 1902) 6000’in üzerinde işçiyle birlikte polis çatışmasına girmiştir. Bu gösteride pek çok işçi yaralanırken pek çoğu da hayatını kaybetmiştir. Ardından 9 Mart’ta ölen arkadaşları için başka bir yürüyüş daha düzenlemiştir. Tüm bu olaylar, zaten takip edilen Stalin’in tutuklanmasına neden olmuş, ortalama 1 sene hapis yattıktan sonra dışarı çıkan Stalin, çalışmalarına hiçbir zaman ara vermemiştir. Hapis cezasının ardından sürgüne gönderilmiş ancak buradan kaçmayı başararak Tiflis’e ulaşmıştır. 1904 yılında Rusya Sosyalist Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevikler tarafında yer almıştır. 1905 yılındaki başarısız devrim girişiminin ardından Vladimir Lenin tarafından Bakü Bolşevik lideri seçilmiştir. 15-16 Temmuz 1906’da ilk eşi Ketevan Svanidze ile evlenmiş ve Yakov isimli bir oğlu olmuştur. Ancak Stalin ilk eşi ile sadece 18 ay evli kalabilmiş çünkü genç kadın tifo hastalığı nedeniyle hayata veda etmiştir.Bakü’de bulunduğu dönemde sert yöntemleri nedeniyle bazıları tarafından eleştirilse de Stalin çoğunluk tarafından benimsenmiştir. Burada Çarlık Rusya yanlısı bir örgüt ile mücadele etmiş ve onlardan Bolşevikler için zorla para toplamış. Kafkasya’dan sonra ilk kez 1911’de Bolşeviklerin merkezleri sayılabilecek Moskova, St. Petersburg’a gitmek istemiş, bunun üzerine Petersburg örgütüne katılmıştır. Pravda isimli gazetenin yayımlanmasında görev alan Stalin, yazılarında ve parti içinde Rusçada “çelik adam” anlamındaki “Stalin” takma adını kullanmaya başlamıştır. Aynı yıl yeniden yakalanmış ama sürgüne gönderildiği Sibirya’da çok kalmayarak kısa süre içerisinde buradan kaçmıştır. Bolşevikler ile Menşevikler arasındaki fikir ayrılığı devam ederken, Stalin’in birleşme fikrini savunması üzerine Lenin onu yanına Kraków’a çağırmış, Lenin ile Stalin burada bir araya gelmiş ve Lenin onu bir birleşme olamayacağına ikna etmeye çalışmıştır. Aynı dönem “Marksizm ve Ulusal Sorun” isimli ünlü eserini yazmıştır. 1912’te Petersburg’a dönen Stalin, burada yakalanarak, Kuzey Kutup dairesinde çok soğuk bir yer olan küçük köye sürgüne gönderilmiştir. 1916 yılında ise I. Dünya Savaşı’na destek vermesi amacıyla diğer sürgünlerle birlikte geri çağrılmış, ancak kolundaki sakatlığı nedeniyle askere alınmamıştır. 1917 Şubat Devrimi sırasında Petrograd’a dönen Stalin, Pravda’nın başyazarı olarak görev yapmaya başlamıştır. Nisan ayında RSDİP’nin merkez komitesine seçilmiş. Lenin Petrograd’a gelip ardından güvenlik nedeniyle Finlandiya’ya gittiğinde onun saklanmasını sağlamış. Bir yandan Lenin ile iletişimini sürdürürken diğer yandan da partinin yönetimini üstlenmiş. Bolşeviklerin Ekim Devrimi ile birlikte iktidarı ele geçirmesinin ardından da Milliyetler Halk Komiseri olarak seçilmiştir. Lenin’in ilk felcini geçirdiği yıl Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreterliğine seçilmiştir.Stalin bir yandan ülkenin sanayileşmesi için NEP planlarını uygulamaya çalışırken, öte yandan da parti için muhalefetle uğraşmıştır. Ayrıca Stalinle ilgili oldukça fazla çok bilgi kirliliği var. emperyalist kapitalist sistemin ürettiği kara kampanya “sol” değerleri taşıyan insanları bile etkilemiş, tarihlerinde hiçbir şey üretmeyen insanlar bu konuda ahkam keser hale gelmiştir. Dünyada Stalin kadar yanlış tanıtılmış, karalanmış haksız eleştirilere uğramış başka bir kişi yoktur. Ölümünün üzerinden bunca zaman geçmesine, inşaasında ve savunulmasında büyük katkısı olduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, önce Kruşçevciler eliyle dejenere edilerek sonrasında da biçimsel olarak yıkılmasına rağmen ve yıllardır gerek emperyalist ülkelerde ve gerekse dünyanın farklı ülkelerinde güçlü komünist parti ve işçi sınıfı hareketi bulunmadığı halde, burjuvazinin Josef Stalin’e karşı on yıllardır sürdürdüğü karalama kampanyası dur durak bilmeden sürüyor.. Karl Marx ve Friedrich Engels’in1848 de kaleme aldığı Komünist Manifestoda; “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” der.Aradan geçen bunca zamandan sonra dünya burjuvazisinin ve yönetici sınıfların anti-Stalinist söylemler anti-komünist söylemlere dönüşmüştür. Anti-Stalinizim, her türlü renkten burjuvazi, küçük burjuva milliyetçileri, revizyonistler, pasifistler, troçkistler, dinsel gericiler, sol liberaller, devrim dönekleri, burjuva aydınları ve reformistlerin yanı sıra küçük burjuva devrimcilerinin bir bölümü Eski Dev-Yol-eski Kurtuluş, PKK vb. tarafından destekleniyor. Dolayısıyla anti-Staliniz mi dünya burjuvazisi ve mülk sahipleri destekliyor.Görünen o ki “Stalin’in hayaleti” dünya burjuvazısini korkutmaya devam ediyor. Stalin geri kalmış Çarlık Rusya’sını gelişmiş bir sanayi ülkesi ve insan haklarının en gelişmiş şekilde yaşandığı bir ülke haline getirmiştir. İstihbarat ve Çeka çok eleştirilmiş, diktatörlük göstergesi olarak gösterilmiştir. Oysa dünya emperyalizmi sovyet sisteminin ilk gününden itibaren yıkılması için askerî sabotajlar yapmış, siyaset içinde klikler yaratılmış, eski çar kültüründen gelen kişilerle Stalin’e darbeler planlamıştır. Mareşal Mihail Tuhaçevski ve arkadaşları bunlardan bazılarıydı. Tuhaçevski 1928 de devrimin bir Yahudi komplosu olduğunu söylüyor. Troçkistlerin de darbe planladığı ortaya çıkıyordu. 1943 de Hitler’in söylediği sözler dikkat çekicidir. ” Genarellerin idam edilmesini biz olumlu bulmuştuk, bunun askeri olarak Sovyetler birliğini zayıflattığını düşünüyorduk. Bakıyorum da karşımızda o generallar olsaydı 3 yıl dayanamazlardı.”diyordu. 1943 de Hitlerin en yakın adamı Joseph Goebbels ” Stalin kızıl ordudan eski generalleri temizleyerek muhalefetin kökünü kazıdı. Böylelikle yenilgiye son verdi.” diyordu.2. Dünya Savaşı sonrası Time dergisi Stalin’i yılın adamı seçer ve alt yazısında “Alman lejyonları Çelik dirençli Stalingrad’ı süpürüp geçseler ve Rusya’nın karşı saldırı gücünü yok etseler şimdi Adolf Hitler Avrupa’nın efendisi olur ve işgal etmek için diğer kıtalara göz dikerdi.” diye yazıyordu. Emperyalizmin en değerli adamlarından Winston Churchill , Stalin ve Sovyet halkı için insanlık tarihinde hiçbir hükümet Hitler’in Sovyet halkı üzerinde açtığı derin yaralarla ayakta kalamazdı fakat bu yaralara rağmen Sovyet halkı ayağa kalkarak Hitler’e çok derin darbeler indirmiştir.” diye söylüyordu.Stalin 5 Mart 1953 de yaşama gözlerini yumduğunda, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dünyanın en gelişmiş ülkelerden biriydi. Ayrıca Marx, Engels ve Lenin’in öngördüğü sosyalizmi inşa edilerek, tek ülkede sosyalizmin inşası teorisi ete kemiğe bürünmüştü. Bu şekilde, üretim araçlarının özel mülkiyetinin ortadan kaldırılarak, işçi sınıfının ve emekçi halkların eline verildiği bir toplumun kurulması, yaşaması ve Sosyalizm’i inşa etmesinin olanaklı olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.Elbette iş yapan hatada yapar yaklaşımına bağlı olarak ,önünde yararlanacağı bileceği herhangi bir deneyimin olmadığı sosyalizmin inşası sürecinde hatalarda yaptı.Neki bu hataları gördüğünde ve gösterildiğinde düzeltmesini bildi. Sosyalizmin inşası ve Sovyet halkların özgür ve insanca yaşaması dışında hiç bir amacı olmayan Stalin yoldaş Sovyet Birliğinde ilk kez insanın insanı sömürmediği ezmediği yeni bir dünya düzeni sosyalizmi kurmuştur. Stalin yoldaş yaptıklarıyla mücadelemizde yaşıyor ve devrim ve sosyalizm iddiası olanlara yol göstermeye devam ediyor.