IŞ YAPMADA ÖNCE KENDİMIZI SORGULAMAK…!

İnsan örgütleme işi; “ileri örgütçülerimize”, bu konuda “yetenekli yoldaşlara”, “sosyal kişiliklere”, “gazete dağıtımcılarına”; ona ya da buna, o örgütçü ya da bu örgüte havale edilmeden hepimizin yapması gereken bir görev olarak görülmelidir. Aramızda daha iyi örgütçüler olabilir, hatta uzmanlaştırma görüş açısıyla örgütçüler yetiştirmeye yoğunlaşmalıyız. Ancak, örgütlenme konusunda yaptığımız tartışma ve öneriler doğrudan hepimizin bu konudaki sorumluluğunu kapatan tarzda yapılmamalıdır. Hepimiz, insanları düzenden koparmak, mücadele ve partiyle tanıştırmak, onları örgütlemek için bıkmak bilmez bir çaba içine girmek zorundayız.Bir özdeyiş vardır: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”. Son bir hafta, bir ay, bir yıl ya da devrimci mücadeleyle tanıştığımızdan bu yana insan örgütleme pratiğimizi eleştirinin süzgecinden geçirmeliyiz. Hepimizin geçmişe dair bir “karnesi” vardır, kaç kişiyi mücadeleyle tanıştırdığımız, örgütlediğimiz, gelişiminde doğrudan rol aldığımız bellidir. Aynı şekilde bugün kimlerle ilgilendiğimiz biliniyor.Bir çoğumuz sanki kitlelerden yalıtık yaşıyor ve davranıyoruz! Kimseyle ilgilenmeyişin ve en yakınımızdakileri dahi kazanma uğraşı içinde olmayışımızı nasıl açıklayabiliriz?Bazı yoldaşlar, işyerlerindeki, okulundaki, mahallesindeki, aile ve akrabalarından olan insanları kastederek, “Bizimkilerden bir şey çıkmaz” diyor. Böyle düşündüğü için baştan onlarla ilgilenmekten vazgeçiyor. Bunlar ki, en yakınımızdakiler, elimizi uzattığımızda dokunabildiğimiz, gözümüzün değdiği ve anlatmaya başladığımızda bizi duyabilecek kadar mesafededirler. İlk başta onları değiştirebilir ve örgütleyebiliriz.Peki yoldaşlar; kitlelere güven, insanlara güven, insanların değişeceğine olan güven nasıl sınanır? Bu, lafla değil, çok açık şekilde doğrudan çaba ve pratiğimizle karşılığını bulur ve sınanır. İnsanları değiştirme çabasına girmemek, gazete vermemek, bir yazıyı veya konuyu birlikte tartışmamak, kitap önermemek, bir eylem ve etkinliğe birlikte katılmak uğraşına girmemek, evini, işyerini ve olanaklarını örgütle paylaşmasını söylememek, kitlelere güvensizliğimizin dışa vurumudur!Mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda emektar olan ve özveri gösteren yoldaşlar başkalarının da aynı şekilde davranabileceğine inanmalıdır. Devrimcilik, emekçilik ve özveri bizim tekelimizde değildir. Devrimcilik, sadece vicdan duygularıyla bir şeyler yapmak ve kişisel olarak kendimizi ortaya koymak da değildir. Devrimcilik, aynı zamanda başkalarının da devrimcilik yapmasını sağlamak, yani, çoğalmaktır.Bazı yoldaşlar, insan sorumluluğunu üstlenmek ve onlarla ilgilenmek gibi görevler almak istemiyor. Kitlelere yabancılaşan, onları bilfiil değiştirme uğraşından vazgeçenler adım adım çürürler. Bu yoldaşlar, içe dönerler ve onlar için devrimcilik, teknik bir şeyi yapmaya dönüşür. Kitlelere, insanlara yabancılaşmanın bir yansıması da, insanları değiştirme uğraşı vermekten kaçıştır ve esasen ideolojik gerilemenin göstergesidir. Bu durumda olanlar, “yalpalamalarına” rağmen şartlarda bir süre daha tutunmaya çalışır ama zamanında durumlarıyla yüzleşmezlerse saflardan kopuşa kadar sürüklenebilirler. Kitlelerle kurduğumuz ilişki ve insanları değiştirme çabası aynı zamanda devrimciliğimizi üretme ve geliştirme vesikası.Halkın Birliği