İran’ın
kuzeybatısında yer alan Kürt kenti Mahabad’da güvenlik güçleri, protestoculara
ağır silahlarla saldırdı. Mahsa Jina Amini’nin ahlak polisi tarafından
katledilmesinin ardından başlayan protestolarda güvenlik güçlerinin kullandığı
şiddet oranı artarken, çatışmaların gece saatlerinde yoğunlaştığı Mahabad’da
elektriğin kesildiği ve patlama seslerinin geldiği bildirildi.
Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, İran polisinin eylemcilere karşı silah
ve patlayıcı kullandığı kaydedildi. Norveç merkezli İran İnsan Hakları
Kurumu’nun Direktörü Mahmood Amiry-Moghaddam, Twitter paylaşımında
elektriklerin kesildiğini ve makineli tüfek seslerinin duyulduğunu yazdı.
Öte yandan Hengaw İnsan Hakları Örgütü, Kürdistan eyaletinde bulunan Divandere
kentinde de durumun ‘kritik’ olduğunu bildirdi. Bükan ve Sakkız kentlerinde de
silah seslerinin duyulduğu aktarıldı.
Tahran’da Amini’nin 16 Eylül’de hayatını kaybetmesi, hükümet karşıtı
protestoları beraberinde getirdi. Resmi kaynaklardan olaylarda sivillerin ve
güvenlik güçlerinin öldüğüne dair açıklamalar yapılsa da ölü sayısı hakkında
net bilgi verilmiyor. İran İnsan Hakları Örgütü 17 Kasım’da yaptığı açıklamada,
gösterilerde 342 kişinin öldüğünü duyurmuştu.
emek
Emek ve
Özgürlük İttifakı: AKP’nin ömrünü uzatma saldırılarını reddediyoruz.!
Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkların Demokratik Partisi
(HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve
Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan (SMF) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) “Pençe-Kılıç” adı verilen hava
operasyonuna dair açıklama yaptı.
“Emek ve Özgürlük İttifakı olarak her türlü savaş politikasının karşısında
durmaya devam edeceğiz” denilen açıklamada, bütün halk, emekçikler,
kadınlar, gençler, ulusal ve uluslararası demokratik çevreler, savaş karşıtları
ve duyarlı kesimler, “iktidarın savaşla ömrünü uzatma politikalarına
itiraz etmeye” çağırıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“AKP ve MHP iktidarı ömrünü uzatmak, kaybettiği meşruiyetini şiddetle
tesis etmek için yeniden savaş politikalarına sarılmaya başlamıştır. Taksim’de
sivillere yönelik gerçekleştirilen ve iktidar tarafından karartılmaya çalışılan
vahşi saldırı gerekçe gösterilerek dün gece Kuzey ve Doğu Suriye’nin birçok
sivil yerleşim bölgesine yönelik gerçekleştirilen hava saldırısı, Türkiye
halklarının değil iktidarın beka saldırılarıdır.
Sıkıştığı, siyaseten iflas ettiği ve yönetemediği her dönemde Türkiye
halklarına, emekçilerine, ezilenlerine yönelik şiddet yöntemlerine sarılan
AKP-MHP iktidarı, aynı yıkıcı politikaları bölge halklarına da dayatmaktadır.
Türkiye halkları ve emekçileri on yıllardır iktidarın Suriye başta olmak üzere
bölgede yürüttüğü bu saldırgan politikasının ağır faturasını ödemektedir. Yiten
canlar bu ülkenin çocuklarıdır, ülkenin ekonomisi talan edilmektedir, faşizan
ve despotik yönetim sorgulanamaz hale getirilmek istenmektedir. Derinleşen
yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik bu tür savaş dayatmalarıyla ülkenin kaderi
haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Dün gece gerçekleştirilen saldırı aynı zamanda uluslararası küresel ve bölgesel
emperyal güçlerin onayı ve oluru ile gerçekleştirilmiştir. Bu savaş iktidarın
ömrünü uzatma, iktidarını sürdürme saldırılarıdır; hiçbir meşruiyeti yoktur,
Kürt sorunu başta olmak üzere bölgesel sorunları daha da derinleştirmektedir.
Kürt halkının bölgede kendini yönetme hakkını, bölge halklarının demokratik bir
düzen kurma mücadelesini savunuyor ve bu saldırgan politikaları reddediyoruz.
Daha önce defalarca deneyimlendiği üzere iktidarın Suriye politikası, Kuzey ve
Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları IŞİD başta olmak üzere El Nusra ve benzeri
örgütleri palazlandırmış ve Türkiye başta olmak üzere bölge halklarının
geleceğini tehdit eder noktaya taşımıştır. Çeteler arası güç savaşlarına sahne
olan Afrin bunun en açık örneğidir. Bütün karartma girişimlerine, gerçeği
örtbas etme çabalarına rağmen ortaya çıkan ilk işaretler Taksim saldırısının da
bu güçler tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir.
Emek ve Özgürlük İttifakı olarak her türlü savaş politikasının karşısında
durmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle bütün halkımızı, emekçileri, kadınları,
gençleri, ulusal ve uluslararası demokratik çevreleri, savaş karşıtlarını ve
duyarlı kesimleri bu tür politikalar karşısında durmaya, iktidarın savaşla
ömrünü uzatma politikalarına itiraz etmeye çağırıyoruz.”