İdam Edilişinin 43.Yılında Erdal Eren Mücadeelmizde Yaşıyor..!

“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin

Unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz

Ölü balıklar geçiyor kırışık bir denizin sofrasında

Ve ellerinde fenerleriyle benim arkadaşlarım

Durmadan düşünüyorum

Ne kadar çok öldük yaşamak için.”

Erdal Eren, 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası yaşı büyütülerek asıldı. Eren’in doğum tarihi 25 Eylül 1964, asılma tarihi 13 Aralık 1980 .Yani Erdal eren daha 17 yaşına bile girmemişti. Astılar onu. Astılar çünkü faşist rejime karşı mücadele eden bir devrimci kuşak yetişmesin istediler. Çocuk yaşta astılar onu çünkü, genç yüreklerinde kavga büyümesin istediler. Ezilmiş, sindirilmiş bir kuşak gelişsin istediler.Onların mücadelesini hafızalardan silmek için ellerinden geleni yaptılar. Öyle ki, Erdal Eren’in okuduğu Kadıköy Ortaokulu’nun ismi daha sonra, Kenan Evren Lisesi olarak değiştirildi. Bugün devrimcileri itibarsızlaştırmak isteyenler, Eren’lere “iade-i itibar”dan bahsediyorlar. Erdal Eren’in boynuna 16 yaşında ip geçiren zihniyet, bugün anne karnındaki bebeği katlediyor. Erdal Eren’in itibarını bugüne taşıyanlar, tüm yasa ve kurumlarıyla faşist rejimin ortadan kaldırılması mücadelesini devam ettiriyorlar.İdam edilişinin 43.yılında Erdal Ereni anmakla yetinmeyip, onu ve onun gibi nice devrim ve sosyalizm militanlarını yaşatmak ve çoğaltmak ancak bu değerli mirasa daha sıkıca korumakla olacaktır. Varsın hafıza kaybını bir erdem olarak benimseyen liberaller reformistler bizi sekterlikle suçlasınlar. Erdal Eren bizim aklımızda 17 yaşında devletin kirli kurumlarında yaşamını yitirmiş bir devrimci militan bir genç olarak kalmayacak; örgütlü devrimci bir militanın mahkemede, zindanda ve en sonunda idam sehpasında gösterdiği devrimci tutumun bir örneği olarak kalacak. Zaten Erdal da bunu ümit edip buna güveniyordu. İdam sehpasına kadar sağlam duruşu bu inancı sayesindeydi.Erdal bir devrimci militan olarak ne yazık ki çok az yaşadı. Ama ölüme giderken örnek aldığı Denizlerin örneğini yaşatacak kadar dolu yaşadı. Onu devrim ve komünizm davasına kazananların pek çoğu ondan uzun yaşadılar ama hayatlarını onun gibi sonlandırma onurunu da çoktan yitirmiş oldular. Bu nedenle Erdal’ın kısa yaşamı sadece genç devrimcilere örnek olmakla kalmamalı, aynı zamanda onun yaşamı ve ölümü tasfiyeciliğe ve dönekliğe karşı mücadeleye ışık tutan bir silah olarak kuşanılmalıdır.Erdal Eren’i Devrimci kavgamızda yaşatacağız!..Yaşasın Direniş Kahrolsun Teslimiyet.