Doğum hızının 1.51’e düşmesi, Türkiye burjuvazisi ve iktidarının eteklerini tutuşturdu. Nüfus yaşlanırken, nüfus artış hızı düşerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025’i “aile yılı” ilan etti.Doğum hızının artırılmasına yönelik politikalara ilk defa bugün başvurulmuyor. Farklı tarihsel dönem ve koşullarda yaşanan kapitalizmin krizlerinin önlenmesi ihtiyacıyla birbirine benzeyen ya da farklılaşan, ancak doğum kontrol yöntemlerini kısıtlamaktan doğum yardımlarını artırmaya, amacı doğum hızını artırmak olan pek çok uygulama mevcut.ÜRETİMDE BASKI YENİDEN ÜRETİMDE BASKISavaş dönemleri iş gücünün hızla yeniden üretilmesine ihtiyaç duyulan dönemlerdir. Savaş sırası ve sonrasında emek gücünün yeniden üretimine duyulan ihtiyaç nedeniyle kapitalist ülkeler doğum hızını artırmaya yönelik çeşitli uygulamaları hayata geçirmek durumunda kalıyor.Almanya örneği üzerinden ilerleyelim. 1933 yılında iktidara gelişinden itibaren Hitler faşizmi, nüfus artışını teşvik etmek ve “aryan ulusun” nüfusunu azaltacak herhangi bir girişime yönelik ağır yaptırımlar uygulamak üzere harekete geçmişti. Almanlar ve diğer ulusların evlenmesi ve kürtaj yasaklandı. Yoksul ailelere beşinci çocuktan itibaren çocuk başına yardım verilmeye başlandı.“Anne” olacak yaşlara kadar vasıfsız ve güvencesiz işlerde insanlık dışı koşullarda çalıştırılan kadınlar anne olacak yaşa geldiklerinde Alman ulusunun çocuklarının, askerlerinin, işçilerinin yetiştirilmesi rolünü üstleniyordu.Almanya açısından savaş dönemi tüm kadınların üreme haklarına yönelik daha sert tedbirlerin alındığı bir dönemdi. Alman kadınların kürtaj yaptırması 1943 yılında tamamen suç sayıldı ve idama varan şekilde cezalandırıldı. Tekelci burjuvazinin örgütlenmiş en gerici devleti, üretim açısından nasıl bir baskı uyguluyorsa benzeri bir süreci emek gücünün yeniden üretimi için de sürdürüyordu.2. Paylaşım Savaşı sonrası ise eksilen iş gücünü tamamlamak için kollar sıvandı. Alman Demokratik Cumhuriyeti ücretsiz sağlık, eğitim, kreş gibi sosyal hizmetleri yaygınlaştırarak kadınların üretime katılımını artırmaya çalışıtken Batı Almanya “Kindergeld” denilen çocuk parası sistemini devreye sokarak nüfus artırıcı teşvikler uyguluyordu.BABY BOOM!2. Dünya Savaşı sırasında belirgin bir nüfus artış politikası uygulamayan Amerika’da, savaşa katılan çoğu kapitalist ülkede de olduğu gibi, kadınlar işe erkekler cepheye çekildi. Ancak savaş sonrası kadınların eve ve anneliğe geri dönüşünü teşvik edecek politikalar geliştirildi. “GI Bill” ile birlikte savaştan dönen erkekler ve aileleri açısından ekonomik bir destek sağlandı.Savaş sırasında kadın emeğini yoğunluklu şekilde kullanan İngiliz burjuvazisi de savaş sonrası kadınlara kapıyı gösterdi. 1945’ten itibaren “New Towns Act” gibi çeşitli projelerle nüfus artışını hızlandıracak bir alan sağlandı. Bu politikalar kadın hareketinin güç kazandığı 1960’lı yıllara kadar devamlılığını sürdürdü.BAKIM YÜKÜ DE SÖMÜRÜNÜN AĞIRLIĞI DA OMUZLARIMIZDABugüne dönelim… Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor. Çalışamayan yaşlı nüfus artışını maliyet olarak gören kapitalistler önümüzdeki 40-50 yıl içinse sermayenin yeniden üretilebilmesini sağlayabilecek bir düzeyde iş gücünün sağlanamaması gibi bir sorunla yüz yüze. Sanki insanlığın sonu geliyormuşçasına ortalığın velveleye verilmesinin temel sebebi bu.Bu noktada demografik dönüşüme yönelik hızlı önlemler almaya başlıyor ülkeler. Ancak bu önlemler toplumsal refahı artırmaktan ziyade bakım yükünün kadınlara daha fazla yüklenmesi ya da özelleştirilmesiyle, esnek çalışmanın daha fazla yaygınlaştırılmasıyla ve devletin çocukların bir hakkı olarak sağlaması gereken çocuk bakım desteklerini “yardım” biçiminde kısıtlayarak vermesiyle sürüyor. Bunların her birine özellikle sağ hükümetlerin ağzından daha sık duyduğumuz “aile” vurgusu eşlik ediyor.BİR TAŞTA ÜÇ KUŞ2020’de kısa da olsa nüfus artış hızını yükseltmeyi başarmış ancak sonra tekrar inişe geçmiş olan Macaristan, Başbakan Viktor Orban’ın imzasıyla 30 yaş altında çocuk sahibi olan kadınların gelir vergisinden muaf tutulması kararıyla gündeme gelmişti. Bu uygulama, AKP iktidarının 18-29 yaş arasına evlilik kredisi vermesine benzer bir biçimde kadınların ilk çocuğunu doğurma yaşını daha erkene çekmeye ve en azından daha fazla çocuk doğurabilmelerine zemin hazırlanmasına hizmet ediyor.Bunun yanı sıra Macaristan’da bebek sahibi olan ya da bebek sahibi olmayı taahhüt eden kişilere “bebek hibesi” de ödeniyordu. Polonya’da da çocuk başına destek ödemeleri ve vergi indirimleri uygulanıyor. Bununla birlikte Polonya kadınların üreme haklarına yönelik saldırılarla da gündeme geliyor. Geçtiğimiz yıl, ertesi gün haplarına erişimi kolaylaştıran bir yasa tasarısı Polonya Başkanı Andrzej Duda tarafından hiddetle reddedilmişti. Kürtaj hakkının tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik adımlar halkın tepkisiyle yavaşlasa da uygulanmaya devam ediliyor.Tüm ülkeler kadınlar açısından doğumu teşvik edecek çeşitli uygulamaları hayata geçirirken kadınları esnek ve güvencesiz istihdamda ucuz iş gücü olarak da kullanmak istiyor ve bunun parolası “Aile ve iş yaşamı uyumu.” Bu parola altında hem kadınların bakım yükünü daha fazla üstlenmesi sağlamak ve emek gücünün yeniden üretimi noktasındaki pozisyonlarının “sekteye” uğramasının önüne geçmek hem de burjuvazi “gel” dediğinde gelecek, “git” dediğinde gidecek bir iş gücü ordusu oluşturmayı hedefliyor. Sermaye sınıfının bir yük olarak gördüğü tam zamanlı ve güvenceli çalışma biçiminin güvencesinin sarsılması da bir taşla vurulan üçüncü kuş oluyor.Sıla AltunEvrensel