Emperyalizm ve Uşakları Gerici Güçler, Ne Zamandan Beri Ezilen Ulus ve Halkların Dostu Oldular..!

Değerli arkadaşlar; bazı devrimci arkadaşların, ilkel Kürt milliyetçi yaklaşım içinde olan hatta bir dönem devrimci harekete bulaşmış ama devrimci umudunu yitirmiş olan kesimler ,ezilen ulusun statü kazanması adına, Kürtlerin Rojava da ayakta kalmasının yolu olarak gösterdikleri, dünyanın en büyük terörist güçleri ve orta-doğuda halklarına kan ve zulüm kusan, ABD ve İsrail’i ipine tutunmasını yani işbirliğini öneren değerlendirmelerini hangi anti-emperyalist ve devrimci sosyalist perspektifle onayladıklarına bir anlam veremedik.
ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonist devletinin bölgede, T.C. devletinin en büyük müttefiklerinin başında geldiği bir sır değildir. Kürt düşmanlığında sınır tanımayan Saray rejiminin, orta-doğuda en çok askeri, ticari, diplomatik ve politik ilişkiler içinde olduğu ülkelerin başında dünya jandarması ABD emperyalizmi ve onun bölgedeki soykırımcı İsrail Siyonist kaması gelmektedir.Peki dar ve sığ Kürt milliyetçilerinin eleştirdiği, PKK-YPG’de bölgede bu aynı politik yaklaşımla uyum içinde hareket etmiyor mu. Buradan olarak bu dar Kürt milliyetçi, umutsuz kesimlerin Öcalan ve PKK ve YPG’yi eleştirmeniz tamamıyla göstermeliktir. PKK-YPG’de bölgede Kürt halkı ve bölge halklarının gücüne dayanarak emperyalist ve bölge gerici güçlerin işgalci saldırganlığına bağımsız birleşik bir direnişle karşı durması gerekirken, ABD emperyalizmi ile olduğundan fazla ittifak içinde olması, Kürtlerin hareket alanını olabildiğine daraltmış ve ABD’nin politikalarına angaje olmak zorunluluğu ortaya çıkmıştır.Suriye rejiminin çökmesinin ardında PKK-PYD’nin elinde tuttuğu Tel Rifat, Menbiç, Sebabe, Deyre Zor vb. alanları ABD’nin baskısıyla T.C. devletinin denetimindeki SMO’ya bırakması, emperyalizm ve İsrail’in ipiyle kuyuya inen bir hareketin geleceğin yıkım olduğunu ortaya koymuştur.
Dünyanın neresinde ezilen ulus ve emekçi hakların eşitliği ve özgürlüğü için mücadele yürütmüştür. Aksine emperyalizm demek, ezilen ulus ve halklara düşmanlık, sömürgeci politikalarla ezilen ulus ve halkların bağımsızlığının ortadan kaldırılması demektir. Anti-emperyalist olmadan devrimcilik olamaz. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı en başta emperyalizme ve uşaklarına karşı cepheden mücadele etme, bağımsız politik duruş içinde olma, ulusların iradelerine güven duyma hakkıdır.
Dahası bir yandan emperyalizme yada işgalci ilhakçı faşist gerici devletlere karşı çıkarken öte yandan bir başka emperyalizm ve işbirlikçilere dayanarak ezilen ulusların özgürlüğü ve bağımsızlığı kazanılamaz. Emperyalizm ve İsrail Siyonist devletlerinin hamiliğinde özerk bir Rojava Kürdistanı’nı savunmak, ezilen ulus ve halkların emperyalizmin ve uşaklarının çizdiği sınırlar dışına çıkılamayacağı yani teslimiyetçi tasfiyeciliği savunmak ve devrimci sosyalist çözümü yellere savurmak anlamına gelir
“Ne yapalım kendi özgücüyle Kürtler Rojava Kürdistanı’nı ayakta tutamıyorsa emperyalist ABD ve Siyonist İsrail’in arabasına binmek tek çıkıştır “ türünden kendi öz gücü yerine emperyalizm ve işbirlikçilerinin gücüne dayanmayı salık vermek , umutsuzluk ve halkların gücüne güveni geminin bordosunda denize atmak demektir.
Kürt ilkel milliyetçisi kesimlerin ve hatta geçmişte devrimci hareket bulaşmış sonrasında umudunu yitirmiş, M-L yaklaşımlardan tümüyle kopmuş, dar ve sığ yaklaşımlarından dolayı, “güçlüden yana” tutum alması anormal değildir. Bizce burada anormal olan, öyle düşünmeyen bazı devrimci arkadaşların Tülünün yazının teslimiyetçiliği ve boyun eğmeyi öğütleyen yaklaşımını dikkate almadan onaylamalarıdır.Emperyalist ve onun bölgedeki terörist gücü olan İsrail Siyonist devletinde-45 bin Filistinliyi katleden sanki İsrail Siyonist devleti değilmiş- Kürtler adına statü kazandıracağını düşlemek, en hafif deyimle. ABD emperyalizmini şirin göstermek ve emekçi halkların gözüne bir avuç kül serpmektir.Dahası Rojava da ABD ve İsrail Siyonist gericiliğin denetiminde özerk bir işbirlikçi Kürdistan’ın yaratılmasının, Kürt ulusunun eşitliği, bağımsızlığı ve özgürlüğü yolunda pek değişen bir şey olmayacağını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.Pek uzağa gitmeye gerek yoktur. Emperyalizmi ve işbirlikçi devletlerin ipine tutunmanın nelere kadir olduğunu Suriye’de Esad rejimininim 12 gün içinde tepe takla gitmesi yakıcı olarak ortaya koymaktadır. Emperyalistler ve uşakları çıkarları kadar Esad’ı ayakta tuttular, çıkarlarına zarar verdiği koşullarda Esad’ı arkadan hançerlemekten beis görmediler.