DEVRİMCİLİK YALNIZCA FEDAKARLIK DEĞİLDİR…!

Devrimci mücadeleye sempati duyan, aktif biçimde katılan insanların büyük çoğunluğunun, devrimin ve devrimciliğin temsil ettiği değerlere, hedeflere ve yaşam biçimine ilişkin bilgileri, genellikle yüzeyseldir.Kişi, devrimi, en genel formüllerle ifade edilen tanımları ile; “eşitlik ve özgürlük idealleri” ile, devrimciliği ve devrimci örgütü ise, ilişkide olduğu devrimcilerle ve devrimci örgütün kamuoyuna yansıyan pratiğiyle, eylemleriyle tanır ve anlamaya çalışır…Devrimcileşme sürecinin bu ilk adımlarında, düzen kişiliği ve değer yargıları, bireyin devrimcileşme rotasına girmesi nedeniyle darbeler almasına karşın, davranış ve düşüncede ağır basarlar. Kişi, örgütlü mücadele içinde somut pratikler geliştirdikçe, mücadelenin içeriğini ve boyutlarını daha kapsamlı olarak kavramaya başlar.Başlangıçta eşitliğin, özgürlüğün, sömürüsüz bir dünyanın engeli ve düşmanı olarak sadece düzen kurumlarını, en uçtaki çirkef ilişkileri ve onun temsilcilerini gören birey, süreç geliştikçe, kendi içindeki düşmanı da görmeye, hissetmeye başlar. Kişi, mücadele içinde daha ileri görevler aldıkça, düzenle giderek daha da keskinleşen, yoğunlaşan, kapsamı genişleyen tarzda hesaplaşmaya giriştikçe, kendi iç hesaplaşması da gelişir, derinleşir.Devrimcileşen bireyin, mücadele etmesi gereken ya da somut darbeler indirdiği her düzen kurumu ilişkisinin, değer yargısının (devlet, aile, okul vb. daha binlerce olgu), kişiliğinde ve yaşam biçiminde derin izleri olduğu görülür.Devrimci, giderek, özgürleşmenin ve bu temelde yeni bir onurlu yaşam inşa etmenin, o güne değin kişiliğini belirlemiş olan düzenin değer yargıları ve kurumları ile radikal biçimde hesaplaşmayı, onlardan kopmayı gerektirdiğini görür.Bu iç hesaplaşma, içinde bulunulan ilişkilere ve koşullara bağlı olarak hızlı ya da yavaş, çok çetin ve sancılı ya da nispeten yumuşak tarzda gelişir. Ancak kesin olan bir şey var ki, bu iç hesaplaşma, kaçınılmazdır. Bu, kişinin kendi iç savaşıdır, iç devrim sürecidir.Kişinin kendi iç savaşının bu aşaması, savaşı özgürleşme doğrultusunda, devrim doğrultusunda sonuçlandırması, insanlaşma sürecinde ilk temel adımı atması, yaşam karşısında kapsamlı bir netleşmeyi sağlaması demektir.Genel siyasi kavramlarla açıklayacak olursak, bu durum, birey bazında, mevcut düzenin yıkılıp, iktidarın ele geçirilmesi, devrimin gerçekleştirilmesi ile eş değerde bir durumdur. Süreç, doğaldır ki, bu aşamada durmaz. Bunu, devrimci mücadelede ve devrimci yaşam biçimini üretmede derinleşme, yetkinleşme süreci ve bu sürecin sorunları ile hesaplaşma izler.Bireyin devrimcileşmesi, insanlaşması süreci, birbirini izleyen, içiçe geçmiş, çeşitli dönemeçleri olan karmaşık ve olağanüstü zenginlikte bir üretkenlik ve kendini tanımlama sürecidir.Bu sürecin ilk temel aşaması olan devrimcilikte kesin biçimde karar kılma, kendi kişiliğindeki, yaşama tarzındaki düzenin tüm ilişkilerine, kurumlarına ve her türlü etkisine karşı topyekun savaşma ve bunları kesin biçimde tasfiye etme kararı ve bu kararın oluşum süreci, sürecin bütünü üzerinde uzun vadeli etkileri olan en önemli aşamadır. Bu ilk aşamanın, ilk kararın-netleşmenin önemi, salt daha ileri aşamaların önünü açmasından kaynaklanmaz. Düzenden kesin biçimde kopma, onunla topyekun hesaplaşma ve devrimcilikte ilerleme kararı kadar, bu kararın alınmasında belirleyici olan olgular ve fikirler de önem taşıyor, sürecin daha sonraki aşamalarını derinden etkiliyor. Kişi, düzenden kopma ve devrimcilikte ilerleme kararının kaynağı olan özgürleşme, insanlaşma hedefini kendi özgülünde somutlaştırmadığından, tam bir açıklığa kavuşturmadığından, salt genel hedefler, “insanlığın kurtuluşu”, ” faşizme karşı savaş” vb. düzlemindeki soyut değer yargıları temel alınıyor.

İşte, sömürü ve zulüm düzeni ile uzlaşmaz çelişkileri olan, mücadele isteği taşıyan, az çok mücadeleye katılan pek çok devrim sempatizanının, mücadelenin ilerlemesi ile birlikte, güzelliklerin yanı sıra zorlukların da daha belirgin hale gelmesi sonucu, düzen ile hesaplaşmada düzen ilişkilerinden kopmamasının, korkarak geri çekilmesinin kaynağında, bu hesaplaşmanın, düzenin değer yargıları, kavramları temelinde yapılması vardır.