Devrimciliğin Bir Yaşam Biçimi Olduğunu Unutmayalım..!

Herşeyden öncesi devrimci fedakar olmakla yükümlüdür. Önce başkaları sonra kendisi olandır yaşamında. Yemde, içmede, uyumada en arkada ama mücadelede en önde olandır. Yine bu görüntüde değil gerçekte böyle olmalıdır. Yeri gelmişken parantez açıp devrimciliğin bir önemli noktasına değinelim .Devrimci kendisi böyle bir düzende yaşamak istemediği için devrimcilik yapar ya da devrim ister. Başkaları için devrimci olan ya da toplum için devrimcilik yapan gerçek bir devrimci olamaz. Zira devrimci kitlesel çalışmayı bir zorunluluktan ve kendisi için yapar. Devrim ancak , devrimci sınıfların örgütlenerek kavgaya katılmalarıyla başarılabilir. Yığınsal çalışmanın nedeni de gerçekte budur. Yani yığınlara sınıf bilinci taşıyarak onları komünist örgüt saflarında örgütleyip savaşıma çekmektir. Yani şehit düşenler inanarak mücadele edip toprağa düşenler önce ve sadece kendi idealleri-amaçları uğruna düşmüşlerdir. Devrim başka türlü komplo-darbe vs ile olamayacağına göre yığınsal çalışma yapılmış ve yığınlar Gezi direnişinde olduğu gibi ayağa kalkmıştır. İşte devrimci bilinç yapısı tamda budur.

Biliyoruz ki, Başkası ya da başkaları için devrimcilik yapanlar zaten bir biçimde koşullar değiştiğinde bu işi bırakmaktalar. Devrimci inandığı değerler noktasında gözünü kırpmadan yaşamını verecek kadar fedakardır.

Devrimci, sürekli okuyan, araştıran, Marksist-Leninist felsefenin gerekleri noktasında değişim ve dönüşümleri yaşamın kendisinde kavrayıp çözümler üretendir.Yaşamın her alanına sirayet etmiş burjuva yoz değerleri, ilişki ve yaşam biçimini doğru bir biçimde analiz edip dönüşüm ve değişimin motoru olandır.

Devrimci namuslu, onurlu ve gururludur. Devrimci her durum ve koşulda doğru bildiğinden vazgeçmeden onurluca sahip olduğu değerleri bir nişane gibi taşıyandır. Devrimci baş eğmez olandır düşmanın her türden tezgahında. Onun için mücadelenin her alanı sınıf savaşımının alanıdır. Çıplak savaş alanlarında örneğin işkencede, mahpusta canı ve kanı pahasına savunduğu değerlerine ihanet etmeyip onur ve gururla devrimci kişiliğini taşıyandır.

Devrimci yaşamın her alanına her koşulda sevgi ve saygıyla yaklaşandır Dünyayı, insanı, doğayı, hayvanı vs vs sevmeyen bir devrimci tasavvur edebilirmisiniz? Elbette ki hayır. Bir çok devrimci daha iyi koşullarda yaşama vs koşullarına sahipken veya olabilirken neden devrimci olmayı seçmiştir acaba?

Bunun onlarca örneği verilebilir. Ama biz buna gerek görmüyoruz.

Devrimci eleştiri ve özeleştiri silahını en iyi şekilde kullanan insandır. Devrimci eleştiri ve özeleştirinin gerek kişinin kendisini ve gerekse de hareketin kendisini geliştiren en önemli yol olduğunu bilen ve uygulayan insandır.

Devrimci değerleri konusunda ilkeli, inançları noktasında kararlı-tutarlı, amaçları konusunda mücadelecidir. Onu toplumun diğer kesimlerinden ayıran da esasen bu noktanın üzerine binmiş özelliklerdir.

Sonuçta: devrimcilik bir yaşam biçimidir. Devrimci; dünyanın en güzel,en ulvi, en doğru ,en iyi, en erdemli, en kişilik sahibi insanı olmaktır. Devrimci her şeye inat, her türden insanlık dışı değer ve yabancılaşma çürüme, yozlaşma vb. görüngülerine karşın dimdik insani değerlerini savunandır. Ve de öyle yaşayandır. Devrimci olmak farklılıktır, insan olmaktır, öze dönmektir, yaşamaktır ve yaşamın farkına varmaktır. Ve ölmek pahasına yaşamı sevmektir. Devrimcilik, dünyayı yaşanılası kılan veya kılacak tüm değerlerin mücadelesini vermektir.

YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM