Herşeyden öncesi bilinmesi gerekiyor ki, devrimci saflarda “liberalizm” doğrudan doğruya siyasi yozlaşmaya ve siyasi çürümeye tekabül etmekte ve devrimci hareketi kötürüm bırakmaktadır. Bilinmelidir ki, devrimci bir hareketin gelişmesi, egemen sınıflara karşı verilen mücadelenin tutarlı olabilmesi için her türden liberalizm eğilimlerini saflarından kovmalıdır. Aslında ilkeli devrimci ilişkilerin yerine “ahbap çavuşluk” ilişkilerinin konulması liberalizmdir. Ahbap çavuşluk ilişkileri politik yakınlıktan daha çok kişisel yakınlığı gözeten ilişkilerdir. Kimi arkadaşlar kendi aralarındaki ilişkilerde siyasi bağlar yerine, okul arkadaşlığı, hemşehrilik gibi bağları ön plana çıkarabilmekte, böylece de bölge, şehir vb. doğmaktadır. Politik bağların ağırlıkla söz konusu olmadığı bir ortam her türlü yanlış eğilimin gelişmesine açıktır. Böyle bir ortam içinde, eleştiri-özeleştiri yöntemi, devrimin genel çıkarlarını ön planda tutma anlayışı unutulmakta, bunun yerini devrimci-olmayan davranış biçimleri almaktadır. Bu davranış biçimlerinden birisi, bilindiği gibi, “dedikoduculuk”tur. Bu tehlikeli ve güvensizliği kışkırtan anlayış özellikle devrimci harekette çok tehlikeli sonuçlar doğurur: Gerçekle ilgisi olmayan olaylar, sanki gerçekmiş gibi ve hatta abartılarak anlatılır; kişiler ve diğer siyasi gruplar hakkında spekülasyonlar yapılır. Kaldı ki gerçekle ilişkisi olsa bile herhangi bir konunun sorumsuzca, rastgele konuşulması, iyiniyetli bir “sohbet” havası içinde dahi doğrudan doğruya egemen sınıfların işine yarar: Polis ve MİT devrimcilerin özel hayatları hakkında bile ayrıntılı bilgi edinme konusunda pek isteklidir. Bu yüzden sağda solda devrimci dostlarımız ve yoldaşlarımız hakkında gelişi güzel söz etmek, onların özel hayatlarını bile “sohbet konusu” yapmak oldukça zararlıdır. Bu zararın, sohbetin konusu devrimci ilişkilere yöneldiğinde hangi boyutlara ulaşabileceği elbette tartışılamaz… Demek ki, liberalizmin bir görünümü de hangi konuda olursa olsun; gevezeliktir. En legal çalışma alanlarında bile devrimciler, egemen sınıfların işine yarayacak her türlü aleniyete (açıklığa) karşıdırlar ve gizliliği esas alırlar.Diğer yandan “gevezelik” sayesinde ortalığı “balon haberler” kaplayabilmektedir. Kaynağının neresi olduğu bilinmeyen ve çoğu zaman da polis tarafından ortaya atılan yalan haberler bir anda her yanı kasıp kavurabilmektedir. Örneğin, filan yere faşistlerin kanlı bir saldırı yapacağı v.b. türünden haberlerle herkes telaşa kapılmaktadır. Unutulmamalıdır ki, eğer örgütlü mücadeleye inanılıyorsa, böylesi “istihbarat”a sahip arkadaşlar yalnızca yönetici arkadaşları haberdar etmelidir. Çünkü gereken tedbirler sakin bir şekilde örgüt tarafından alınabilir. Yine, “ayaklı gazete” görevini gören arkadaşların yanı sıra, herşeyi öğrenmek isteyen “meraklı” arkadaşlar da vardır. Halbuki genel kural olarak, kendisine devrimciyim diyen bir kimse bilmesi gerekenleri ve bilmemesi gerekenleri mutlaka ayırt etmelidir. Eğer örgütlü bir mücadele içinde yer alıyorsa bilmesi gerekenler, örgütün genel olarak kitlelere yaptığı açıklamalardır ve herhangi bir arkadaşın bir görevi yerine getirmesi için özel olarak bilgilenmesi gerekiyorsa, bunu yine yetkili arkadaşlar kendisine iletirler. Bunun ötesi, merak ihtiyacını tatmin etmekten başka birşey olmayan ve de “yararsız” bilgilere sahip olunduğu için de zararlı eğilimlerin doğmasına yol açan bir durumdur. Kaldı ki, iyiniyetli ama meraklı arkadaşlar ile saflarımıza sızmış olan polis ajanlarının kötü niyetli ve meraklı unsurlannı ayırdetmek de çok güç olacaktır… Yine gevezeliğin diğer bir türü de “hava atmak”tır. Bazı yoldaşlar, önemli şeyleri biliyormuş, her şeyi yapabilirmiş pozlarda ortalıkta dolaşmakta ve böylece kendilerini başkalarının gözlerinde “büyük” olarak göstermek istemektedirler. Elbette böylelerinin foyası meydana çıkınca, diğer arkadaşlar tarafından doğal olarak küçümsenmekte ve hatta alaya alınmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki kendisine “devrimci” diyen bir kimse, çok şey bilse ve çok şey yapabilse bile herşeyden önce alçak gönüllü olmalıdır. Ayrıca teorik konularda “bilgiç” geçinen arkadaşlar da vardır. Bunlar, tartışmalarda kendi görüşlerinin en doğru olduğuna inanırlar ve kesinlikle ikna olmaya açık değildirler. Elbette bu arkadaşlar da, insanın ne kadar çok öğrenirse “cehaletinin” o kadar çok artacağını, yani öğrenmesi gerekenlerin o kadar çok artacağını unutan yoldaşlardır. Ve özellikle de, bir öğretmen olmadan önce bir öğrenci olunması gerektiğini göz ardı eden yoldaşlardır. İşte “hava attırma” diye tanımladığımız bu tavırların tümü de liberalizmin bir başka çeşididir. Bütün bunlar, örgütlü mücadelenin önemini kavrayamamaktan doğmaktadır. Bu yüzden, örgüt içindeki liberal tavırlar üzerinde ısrarla durmamız gerekiyor. Her şeyden önce şu konuda müttefik olunmalıdır: Örgütlü mücadele içinde gönüllü olarak yer alınır. Böylece de bu örgütün ilkeleri, çalışma esasları, yaptırımları ta başından gönüllü olarak kabul edilmiş demektir. Ya bu yaptırımların gerekleri yerine getirilecektir, ya da mücadelenin dışında, hiç olmazsa aktif çalışmanın dışında kalınacaktır. Çünkü hiç kimseden, yakasından tutularak, örgütlü mücadelenin aktif unsuru olması istenmemektedir. Öyleyse, gönüllü bir şekilde görev alınmasına rağmen hala asgari gönüllü disipline uymada sorun yaratılırsa, bunun “bozgunculuk”tan başka bir anlama gelmeyeceği bilinmelidir ve devrimci hareketi kötürüm bırakan liberalizm devrimci saflarda sökülüp atılmalıdır.
Tüm ifadeler:11