Her fıtsatta faşizmin koltuk değnekliği rolünü oynayan ve kitle hareketinin gelişip güçlenmesi önünde büyük engel olan sosyal-demokrat geçinen CHP, yine rolünü oynadı. Önce şaibeli referandum sonuçlarını tanımıyoruz, gerekirse mecliste çekiliriz açıklaması yaparken, gelen tepkiler üzerine geri adım atarak “Gazi mecliste sonuna kadar savunacağız “diyerek, AKP-MHP’nin hileli referanduma onay vermiş oldu. CHP yönetiminin şaibeli referandumu protesto eden kitlelerin sokağa çıkmasında korkuyor.
Nitekim CHP, Türkiye’ye, olduğu kadarıyla demokrasiye, demokratik mekanizmalara, seçmenine yaptığı fenalıklara, kurduğu tuzaklara bir yenisini ekledi. YSK’nın referandum sonuçlarına itirazları reddetmesi üzerine aldığı tavırla.
Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, “Referandumun şaibeli sonuçlarını tanımıyoruz, tanımayacağız. Referandum yenilenmelidir, tekrar edilmelidir. CHP bu süreçte üzerine düşen her şeyi yapacaktır” demişti.
Sonra CHP Grup Başkan Vekili Levent Gök, “Meclis’ten çekilecek misiniz” sorusunu şu cevabı verdi: “Toplumun değişik kesimlerinden CHP’ye böyle bir öneri gelmiştir ama yapılan MYK değerlendirmesinde böyle bir kararın uygun olmayacağı kararına varılmıştır.”
‘YSK’dan kararının gerekçesini istemekte aslan kesilen CHP, ‘böyle bir kararın uygun olmayacağı kararına varmış’ olmasının gerekçesini açıklama konusunda miyav bile demek istemiyor. Halbuki, bu, boynunun borcu.
Çünkü CHP’nin YSK’daki temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu da 13 Nisan’da Sözcü’ye aynı özgüvenle konuşmuştu: “Seçmenlerin yapması gereken tek şey gidip oy kullanmak.”
Çünkü referandumdan bir gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e verdiği mülakatta şunları söylemişti: “Hiçbir vatandaş ‘Sandığa gidersem oyumu çalarlar’ endişesine kapılmasın. Sandıkların güvenliğinden CHP olarak biz sorumluyuz ve güvenliği de sağlayacağız.”
Çalmak ne kelime, hükümet her tür dolabı döndürdü, envayi çeşit madrabazlığa başvurdu. Evet, bu kadarını beklemiyordu belki CHP de. Beklemediği oldu. Gelgelelim, CHP’nin tavrında beklediğimiz oldu. Beklemediğiniz kadar ağır ihlaller olduysa yapacağınız şey süt dökmüş kediye dönmek midir? Sudan çıkmış balık kadar olmayı becerip çırpınma refleksi bile gösteremeyecek kadar körelmiş bir parti CHP.
Yarın hukukçularla görüşeceklermiş. Şimdiye kadar neden görüşmediniz acaba? Seçim hilelerinden birine (mühürsüz zarflar) kapıyı açıp teşvik eden YSK’ya YSK’yı şikayet ettiniz nihayetinde; öbür hilelere de itiraz etmenin yanısıra.
Başka hukuki yollar var, evet: Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek, sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne.
En andavallılar bile, Anayasa Mahkemesi’nden de referandumu geçersiz kılacak bir karar çıkmasının büyük sürpriz olacağını biliyor; bu sürpriz için dua etmekten başka yapacağımız şey yok. Yine en ahmaklar bile biliyor ki, AİHM’den çıkacak kararı Tayyip Erdoğan tanımayacak. AGİT raporuna verdiği tepki de burnunuza kanca olsun!
Büyük kalabalıklar memleketin birçok şehrinde meydanları dolduruyor kaç gündür; oylarını istiyorlar; CHP liderinin dediği gibi onlar da referandumun hileli sonucunu kabul etmedikleri için. İktidarın gazeteleri, televizyon kanalizasyonları durmadan sokağa çıkanları tehdit ediyor, protestoları gayrimeşru bir şeymiş gibi gösteriyor. Korkuyorlar çünkü.
Fakat dünyada CHP’den ödlek bir parti hiç olmadığı için bu örgütlü pasiflik partisi, sokağın meşruiyetine sahip çıkmaktan, bu yöndeki çağrılara bir karşılık vermekten bile ödü patlıyor.
AKP de CHP’nin korkularıyla esir alınabileceğini bildiği için (dokunulmazlıkların kaldırılmasında olduğu gibi birçok kere test etmişti), “CHP meşru zeminde kalmalıdır” deyip duruyor. Protestonun gayrimeşru olduğu kabulüyle.
Kılıçdaroğlu, BBC’ye YSK’nın aldığı kararın her kesim tarafından protesto edilmesi gerektiğini söyledi, evet, “Protesto etmeye de hakları vardır. Eğer hukukun üstünlüğü kavramı varsa, bu karar çok önemliyse ve bu kavramın evrensel bir değeri varsa hiç kimse bu kavramı yerle bir edemez” dedi.
Fakat bu dilde gizli olan, aslında genetiğine işlemiş tavra dikkatinizi çekerim: “Hakları vardır”, “Her kesim tarafından protesto edilmesi gerekir.” Başkalarından söz ediyor; o başkalarının bir kısmı da kendi seçmeni. Onlarla ve ‘Hayır’ verip oyuna sahip çıkmak için meydanları dolduranlarla arasına mesafe koyarak.
Levent Gök’ün yukarıda andığım açıklamasının sonraki cümlesi daha da vahim: “CHP elindeki bütün meşru imkanları kullanarak Gazi Meclis’i sonuna kadar koruma kararı içerisinde olacaktır.”
Ne demek bu?! Bu dilde de sokak protestolarının gayrimeşru olduğu kabulü gizli, onu ima ediyor farkında olmadan ve CHP’nin genetik gerçeğini itiraf etmiş oluyor.
Havanda laf döven CHP ağızları, YSK’nın Meclis’in üstünde olmadığını, ona sıvandığını söylüyordu. Görünen o ki, kağıt üstündeki bu ilke AKP fiiliyatında işlemiyor, birçok başka ilkeler ve kanunlar gibi. Yani, kendi dedikleri gibi, YSK’nın itirazları ret kararıyla Meclis bir kere daha ezilmiş oldu. Bir posa olarak Meclis’i doldurmakla yetinen bir parti olarak CHP AKP’ye koltuk değnekliği rolüne devam ediyor.