|
|
Devrimci Halkýn Birliði'nden
Bulunduðunuz site Devrimci Halkýn Birliði'nin arþiv sitesidir. Güncel siteye dönmek için buraya týklayýnýz.
YASASIN 1 MAYIS ! TAKSÝMÝ KAZANMAK ÝÇÝN ÝLERÝ !
1886 yýlýnda Amerikan iþçi sýnýfýnýn, Amerikan burjuvazisine karþý 8 saatlik iþgünü talebi ile büyük mücadelelere giriþmesi ve bu hakkýn kazanýlmasý, Amerikan iþçi sýnýfý ve tüm dünya proleterleri tarafýndan sevinçle karþýlandý; Amerikan iþçi sýnýfýnýn baþlattýðý bu mücadele, dünya proletarya hareketinde yeni bir aþamayý simgeliyordu.
1889’da, dünya komünistlerinin uluslar arasý birliði olan, II. Enternasyonalin Paris Kongresi tarafýndan bu mücadele günü, dünya iþçi sýnýfýnýn birlik, dayanýþma ve mücadele günü olarak, dünya iþçi sýnýfýnýn bayramý olarak ilan edildi. O günden bu yana, dünya proletaryasý, bugünü, dünyanýn tüm emekçileriyle birlikte, burjuvaziye, emperyalizme ve her türden gericiliðe karþý baðýmsýzlýk, demokrasi ve sosyalizm için kutladý. 1 Mayýs günü, dünya proletaryasýnýn ve ezilen halklarýnýn enternasyonalist birlik ve dayanýþmasýnýn yükseldiði, mücadelesinin daha da alevlendiði bir günü simgelerken, burjuvazi ve her türden gericilik için korku kaynaðýnýn ve emperyalist kapitalist- dünyanýn temellerinden sarsýlmasýnýn simgesi oldu, oluyor.
Dünya proletaryasýnýn Türkiye kolu olan ülkemiz proletaryasý tarafýndan l Mayýs’ýn iþçi bayramý olarak ilk kez kutlanmasý 1910’lara rastlar. Ne var ki, iþbirlikçi büyük burjuva ve feodal devletin azgýn gerici baskýsý altýnda Türkiye proletaryasý bu geleneði, dünyadaki sýnýf kardeþleriyle dayanýþma içinde; sürekli hale getiremedi. Türkiye proletaryasýnýn bu tarihi hakký sürekli azgýn anti-demokratik baskýlarla, faþizm ve gericiliðin zorba saldýrýlarýyla engellendi, engellenmeye çalýþýldý.
1923 1. Ýktisat Kongresi’nde, iþçi sýnýfýnýn zorlamasý ile l Mayýs iþçi bayramý olarak kabul edilmesine raðmen, Kemalist gericilik, proletaryanýn I Mayýs eylemlerine saldýrdý. 1925’te çýkarýlan “Takrir-i Sükun Kanunu ile resmen yasaklandý ve “ Bahar Bayram”ý edildi.
Ýþçi sýnýfý, tarihi hakký olan l Mayýsý egemen sýnýflarýn yasaklamalarýna boyun eðmedi þu ya da bu biçimde yaþatmaya çalýþtý ve ilk kez kitlesel olarak 1976 altýdan itibaren l Mayýs’ý kutlamaya baþladý. 1. Mayýslarýn kitlesel olarak kutlanmasý sonraki süreçte güçlü þekilde sürdürüldü; ’76-80’ arasý bir gelenek haline getirildi.
‘70’li yýllarýn ikinci yarýsýndan itibaren iþçi sýnýfýnýn ve emekçi halkýn yükselen mücadelesi karþýsýnda egemen sýnýflar boþ durmadý fýrsatta geliþen hareketi ezmeye, devrimci i devrimci demokratik ve Kürt ulusalcý daðýtmaya çalýþýyorlardý. Ve ilerleyen: de bulunmuþu: 12 Eylül askeri darbesi! Birlikte, 12 Eylül faþizmi, iþçi sýnýfýna, halka, Kürt ulusuna, komünistlere, devrimci ve demokratlara azgýnca saldýrdý. Ýþçi sýnýfý ve emekçilerin kaný caný pahasýna kazandýðý ekonomik ve demokratik kazanýmlarý, yüz binlerce iþçi, köylü, öðrenci, memur, devrimci ve komünist iþkencelerden geçirildi, sonra zindanlara dolduruldu, aðýr cezalar verilmeye çalýþýldý. 12 Eylül faþizminin generaller, halka, devrime ve komünist Mayýs’a o denli düþmandýlar ki, l Mayýsý tatil günü olmaktan bile çýkardýlar.
12 Eylül faþizmi ve sonrasý ilk ülkemizde l Mayýs’lar durgun geçti; Cunta yýllarý, karþý-devrimin kara bulutlarýný kapladýðý yýllar oldu. Ama iþçi sýnýfý, 12 eylül faþist darbesinde, aldýðý yenilginin, örgütsüzlüðün nedenlerini düþündü, burjuvaziye ve her türden gericiliðe karþý en baþta da faþizme karþý kinini biledi, gelecek-mücadelelere hazýrlandý. Bunun olmasý da kaçýnýlmazdýr. 88’den sonrasý 1 Mayýs’lar yeniden kitlesel eylemlerle kutlanmaya, yaþatýlmaya baþlandý.
Ama hala Türkiye de 1 Mayýs özgür deðil ve 1 Mayýs Taksim Alaný 1 Mayýs kutlamalarýna kapalý. Ýþçi ve emekçi yýðýnlar 1 Mayýs’ýn özgür olmasý ve 1 Mayýs Taksim alanýnýn kutlamalara açýlmasý için sesini yükseltmeli ve 1 Mayýs’ýn devrimci özünün boþaltýlmasýna geçit vermemelidir.
Aðýr kriz ve krizin yarattýðý iþçi kýyýmý terörü ve yoksulluk, bugün iþçi sýnýfýnýn ve emekçilerin saflarýnda mücadele eðilimini güçlendirdi. Ekonomik görüntülü olsa da her geçen gün artan ve aðýrlaþan yaþam koþullarý, geniþ iþçi ve emekçi kitlelerin sefaletini derinleþtirdiði gerçekliði, geniþ yýðýnlarýn rejime karþý mücadeleye atýlmalarý bakýmýndan daha da elveriþli bir ortam yaratýyor. Lokal düzeyde de kalsa fabrika iþgalleri, direniþ ve protesto eylemleri. Ýþçi sýnýfý ve emekçi yýðýnlarýn tepkisinin derinliðini ve dipten gelen güçlü bir uðultunun haberini veriyor. Canlanan ve baþýný yukarýya kaldýrmaya çalýþan iþçi hareketi, sendika sendika aða ve bürokratlarýnýn barikatýna çarpýyor.
Ne ki sendika aðalarýnýn ihanetleri her geçen gün daha bir netçe görülüyor ve iþçi hareketi yeni çýkýþ arýyor. Özellikle belli eylem biçimleri, iþçilerin saflarýnda genelleþiyor. Buna, öðrenci gençliðin mücadelesi, ilerici aydýnlarýn, kýrýn ve kentin emekçilerinin, kadýnlarýn hala bir birine baðlanmamýþ eylemleri, eþlik ediyor. Kürt ulusunun özgürlük direniþini geliþiyor, ulusal özlemleri güçleniyor. Kýsacasý, yeni bir devrimci yükseliþin ayak sesleri her gün biraz daha yaklaþýyor.
Bununla birlikte, karþý –devrimin iç çeliþki ve çatýþmasý daha fazla keskinleþiyor. MGK faþist diktatörlüðü toplumsal sorunlar karþýsýnda daha fazla zorlanýyor. Halktan kopuk ve halkýn sorunlarýndan uzak anayasa tartýþmalarý gölgesinde AKP hükümeti ile iktidar ipini elinde tutan generaller arasýnda kaðýtlarýn yeniden karýlmasýný koþulluyor. Egemen sýnýflar karþý-devrimci yoðun ve yaygýn olarak sürdürme yoluyla olasý bir devrimci yükseliþi önlemeye; korku imparatorluðunu yükseltmeye çalýþýyorlar.
Bu koþullarda l Mayýs’ýn kitlesel olarak kutlanmasý. 1 Mayýs kutlama alanýn Taksim de devrimci geleneðinin yaþatýlmasý daha da önemi kazanýyor. 2007 ve 2008 de iþçiler, emekçiler, faþizmin l Mayýs yasaklarýna ve saldýrýlarýna raðmen, l Mayýs Taksim Alaný’nda kutlamak için militan kitlesel gösterilerle Taksimi kuþatmýþlardý. On binlerce iþçi ve emekçinin eylemliliðinin bu dönemde, l Mayýs, faþizm ve sermayenin, yasaklarýnýn daha da güçlü olarak parçalandýðý ve Taksimde 1 Mayýs’ýn kutlandýðý bir gün olmalýdýr.
Dahasý , 2010 l Mayýs’ýnda, Dünya proletaryasý, “Kahrolsun Kapitalizm”,” Kahrolsun Faþizm”, “Yaþasýn Sosyalizm, “Yaþasýn Devrim ve Özgürlük” þiarlarýyla dünyanýn dört bir sinde bu mücadele gününü kutlayýp, ilanýna karþý kinini haykýrýrken, ülkemiz proletaryasý bu 1 Mayýs’ta da, alanlara inerek, dünya kardeþlerine güçlü ellerini uzatmalý, onlarla dayanýþmasýnýn yükseltmelidir.
Ýþçiler, iþten atmalar, hak yoksunluðu ve faþist saldýrýlarý sürüyor. Kapitalist sömürü her geçen gün daha da yoðunlaþýyor. Asýl hedefimiz olan sosyalizm uðruna mücadele ederken, en özgür bir þekilde sýnýf mücadelesine katýlmanýzýn önündeki temel engel olan faþist diktatörlüðe karþý da mücadele etmelisiniz. Bu uðurdaki mücadelede temel þiarý; “ Kahrolsun Faþist Diktatörlük, Yaþasýn Özgürlük! “ olmalýdýr. Ýþçiler, sadece kendinizi kurtarmakla yükümlü bir sýnýf deðil; tarih, iþçilere diðer ezilen ve sömürülen sýnýflarýn kurtuluþ mücadelesine de önderlik görevi yüklemiþtir. Haliyle iþçiler diðer ezilen ve sömürülen sýnýflarýn kurtuluþunu saðlamadan kendi kurtuluþunu saðlayamaz. Toplumun en dinamik, en devrimci ve en tutarlý sýnýfý olarak iþçiler bu mücadelelerin en baþýndadýr. Gelecek aydýnlýktýr, mutluluktur. Ve bu iþçilerin nasýrlý ellerinde, güçlü bileklerin üzerinde yükselecektir. Bu 1 Mayýs’ý bu bilinç ve kararlýlýkla kutlayarak, faþizm ve sermayenin yasaklar zincirini parçalamalýsýnýz. Sürmekte olan sýnýf eylemliliðinizi bu l Mayýs’ta daha da yükseltmelisiniz.
Gençler, kurtuluþunuz iþçi sýnýfýnýn yanýndadýr. Faþizm ve sermaye sizleri de tamamen köleleþtirmeye devam ediyor. Sizler de en doðal haklarýnýzdan yoksunsunuz. Bu l Mayýs’ta, sizler de, iþçiler ve diðer emekçilerle omuz omuza mücadele ederek, mücadelenizi daha da ilerletmelisiniz.
Emekçi köylüler, kent emekçileri, faþizm ve sermaye size de düþman. Faþist diktatörlük sizlerin de tepesine bir balyoz gibi iniyor. Yoksulluðunuz her geçen gün daha da derinleþiyor. Bu l Mayýs’ta seslerinizi yükseltmeli, iþçiler ve öðrencilerle omuz omuza olmalýsýnýz.
Kürt ulusu, en doðal ulusal ve demokratik haklarýndan yoksun tutulmaya devam ediliyorsun. Faþist diktatörlük seni inkar ve imha politikalarýyla eziyor. Ulusal direniþini devrimci bir rotada sürdürerek, en doðal haklarýný elde etmek için mücadele etmeli, bu l Mayýs’ta “Kürdara Azadi “ istemini daha da yükseltmelisin!
Ýþçiler, emekçiler, gençler, kadýnlar devrimler, yoldaþlar öyleyse haydi l Mayýs’ta kitleler halinde omuz omuza, kol kola l Mayýs kutlama alanýnýn yükseltildiði alanlara !
Öyleyse haydi iþ yavaþlatma, iþ býrakma, belli bölgelerde hep birlikte l Mayýs Bayramý’ný kitlesel olarak kutlamaya !
Ýstanbul’da 1 Mayýs’ý Taksim alanýn da kutlamaya.
Baharda uyanan cývýl cývýl kaynayan doðanýn atýlýmýna, iþçi ve emekçi yýðýnlarýn devrimci atýlýmý eþlik etsin!
BÝJÝ YEK GULAN! YAÞASIN 1 MAYIS!
TAKSÝM KAZANMAK ÝÇÝN ÝLERÝ !
DEVRÝMCÝ HALKIN BÝRLÝÐÝ
Nisan 2010
|
YENÝ SAYI. NÝSAN. 05. 2010
FAÞÝST 12 EYLÜL ANAYASASINA MAKSAJ DEÐÝL HALK ÝÇÝN ANAYASA
AKP hükümeti, ABD ve AB emperyalistlerinin önlerine koymuþ olduklarý TC devletini hem uluslararasý sermayenin istemleri doðrultusunda yenide dizayn etmek ve hem de egemen sýnýf kliklerinin devlet yönetiminde söz sahibi olmasýný saðlamak bakýmýndan 12 eylül faþist anayasasýnýn özü olan ilk dört maddeye dokunmayarak, göstermelik bazý düzenlemelerle maksaj yapmaya ve böylece ne kadar demokrat olduðunu yýðýnlara kabul ettirmeye ve bu yýðýnlarý yedeklemeye çalýþýyor. “Türkiye mevcut anayasa ile çaðdaþ uygarlýk seviyesine ulaþamýyor.” diyen Baþbakan Erdoðan, ne yazýk ki daha iþin baþýnda 12 eylül anayasasýnýn temel direklerine dokunmayarak, nasýl bir anayasa zihniyetine sahip olduðunu ortaya koyuyor. Þimdi soralým, peki Türkiye, 1 Mayýs’ý kutlamak isteyen emekçiler üzerinde terör estiren bir hükümet ile bir baþbakan ile çaðdaþ uygarlýk seviyesine ulaþabilir mi? Seçilmiþ Kürt belediye baþkanlarýnýn kelepçelenerek cezaevlerine doldurulduðu, DTP’nin kapatýlýp milletvekillerinin yasaklandýðý, dönemin baþbakaný Erdoðan ve AKP hükümeti ile ile Türkiye çaðdaþ uygarlýk hedefine ulaþabilir mi? Türkiye, kendisini eleþtiren köþe yazarlarýnýn iþine son vermesi için patronlara çaðrý yapan bir baþbakan ile demokrasi hedefine ulaþabilir mi? Türkiye, kendisine taleplerini iletmek isteyen bir çiftçiye ‘Ananý da al git’ diyerek fýrça atan bir baþbakan ile demokrasi hedefine ulaþabilir mi? Türkiye haklarý için eylem yaparak demokratik haklarýný kullanan TEKEL iþçilerine polis müdahalesi tehdidinde bulunan, onlarý 4-c’ye mahkum eden bir baþbakan demokrasi yolunda hedeflediði yere ulaþabilir mi? Türkiye, iki dönemdir yüzde 10 seçim barajýnýn kaymaðýný yiyerek tek baþýna iktidar koltuðunda oturan ve bu süre içinde de seçim barajýný düþürmek bir yana, Türkiye milletvekilliliði gibi kurnazlýklarla konumunu korumaya çalýþan bir demokrasi yakalanabilir mi? Türkiye’de protesto gösterisi yapan Kürt emekçilerine karþý, ‘Kadýn da olsa, çocuk da olsa gereði yapýlacak’ diyen baþbakanla demokrasi kurulabilir mi? Türkiye, Ankara’da otobüslere parasýz binme eylemi yapanlara karþý, “Komünist kafa, hâlâ kurtulamadýlar bu komünist kafadan!” diyerek çýkýþan, böylesi bir kafaya ve üsluba sahip bir baþbakanla demokrasi standart’ý yükseltilebilir mi ? Kýsacasý, halka baský, zulüm kusan ve faþist diktatörlüðü TMY, PVSY vb. gibi faþist yasalarla daha da pekiþtiren bir AKP hükümetinde demokratik bir anayasa yapmayý beklemek kadar gerçek dýþý bir þey olamaz. Sicili halk düþmanlýðýnda bozuk olan, emperyalizm ve uþaklarýnýn bir dediðini iki yapmaya bir AKP hükümetinde, iþçiler, emekçiler ve Kürt halký için, demokrasi ve özgürlükler deðil faþist, baský ve yasaklar reva görülür. Þimdi yeniden sormak gerekirse, Türkiye böyle bir baþbakanýn ve AKP’nin önümüze koyduðu bir anayasa ile Türkiye demokrasi kurabilir mi ? Elbette hayýr. Býrakalým demokratik halkçý bir anayasayý demokratik haklarýnýn geniþletildiði bir anayasayý da halk düþmaný hükümet ve parlamento yapamaz. Ýþçi, emekçi yýðýnlar ve Kürt halkýnýn demokratik ve özgürlük istemlerini karþýlayacak demokratik halkçý bir anayasa burjuva düzen korunarak ve bu düzen sýnýrlarý için yapýlasý mümkün deðildir. Yeni demokratik ve halkýn gereksinimlerini karþýlayacak bir anayasayý devrimci ve komünistlerin önderliðinde birleþmiþ ve ayaða kalmýþ olan iþçi ve emekçilerin devrimci iktidarý yapacaktýr. Ancak buraya kadar iþçi ve emekçi yýðýnlarýn demokratik hak ve özgürlüklerinin geniþletiþmiþ ve anayasal bir zemine taþýnmasý için mücadele ederek, anayasada kendi istemlerinin yer lamasý için toplumsal muhalefeti geliþtirerek baský uygulamaya çalýþýrlar. Politik duyarlýlýðýný geliþtiði ortamda yýðýnlara gerçekler taþýnýr. Dahasý AKP’nin anayasa deðiþiklik paketinde: Anayasanýn deðiþtirilemez, deðiþtirilmesi dahi teklif edilemez ilk dört maddesi olduðu gibi korunuyor. Yurttaþlýk tanýmý Türk olmaya göre tanýmlanmaya devam ediliyor, Düþünce, ifade, basýn, din ve vicdan, örgütlenme vb. özgürlükler kayýtsýz ve koþulsuz olarak anayasada güvence altýna alýnmýyor. Laiklik, devletin din iþlerinden tamamen elini çekmesi, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn kapatýlmasý, zorunlu din dersinin kaldýrýlmasý; devletin, bütün dinler ve mezhepler ile dine inanmayanlara eþit mesafede durmasý biçiminde yeniden düzenlenmiyor. Parasýz eðitim, parasýz saðlýk, iþsizlik ödeneði, konut hakký, ücretsiz bir aylýk yýllýk tatil, haftada 35 saat iþgünü, iki gün hafta sonu tatili, TÝS ve grev, emeklilik hakký vb. haklarla donatýlmýþ sosyal devlet biçimi anayasada yer almýyor.
|
(2370 okuma)
(Devam... )
|
ANAYASA ZEMÝNÝNDE EGEMENLÝK SAVAÞI VE AKP’ÝN SAHTE DEMOKRASÝ ATRAKSONU
AKP hükümeti hem emperyalist küresel sermayenin ihtiyaçlarýný gidermek ve hem de AKP’nin konumunu saðlamlaþtýrmak için Anayasa taslaðý hazýrlayarak meclise sundu. AKP her tarafý dökülen ve artýk egemen sýnýflarýnda ihtiyaçlarýný yanýtlamada sorun yaratan 12 eylül faþist Anayasasýnda bazý maddelerin deðiþimiyle yola devam etmek ve egemenlik savaþýmýnda iþçi ve emekçi yýðýnlar aldatýlarak yedeklenmek hedefleniyor. Aslýnda 12 eylül faþist anayasasýnýn özüne dokunmayan göstermelik bazý maddelerin düzenlemesini hedefleyen bir anayasa deðiþiminde demokratikleþme ve özgürlüklerin geliþimini beklemek saflýk olacaktýr. Çünkü demagoji ve göstermelik süslemeler bir yana býrakýldýðýnda, iþçi, emekçi ve Kürt halkýnýn istemlerine yanýt verne her hani yeni bir geliþme olmadýðý gibi pratikte aþýlmýþ olarak faþist ýrkçý asalar korunarak aslýnda demokratikleþme adýna faþizmin inceltilmiþ haliyle pekiþtirmesi hedefleniyor. Örneðin AKP’nin “en ileri demokratikleþme” diye emekçilere yutturmaya çalýþtýðý anayasa deðiþikliði taslaðý da Anayasanýn ilk 3 maddesi olduðu gibi korunuyor, Anayasanýn vatandaþlýðý tarif eden 66. Maddesinde, " Vatandaþlýk baðýyla baðlý olan herkes Türk’tür" tanýmýnda deðiþiklik yapýlmýyor. Yine Türkçe dýþýndaki dillerin eðitim dili yapýlmasýný yasaklayan 42. Maddeye dokunulmuyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini zorunlu ders olmaktan çýkarýlmýyor, iþçi ve emekçilere örgütlenme ve eylem özgürlüðü tanýnmýyor, milletvekili dokunulmazlýðýnýn kaldýrýlmasý saðlamýyor,. seçim barajý düþürülüyor, TMK'nýn kaldýrýlmýyor, MGK'nin laðvedilmiyor b vb. Yalnýzca bunlar ile AKP’nin12 eylül faþist anayasasýnýn özüne dokunmadýðýný, göstermelik ve aþýlmýþ bazý düzenlemelerle, yýðýnlarýn gözüne kül serpmeye çalýþýyor. Devlet yönetiminde kimin daha fazla söz sahibi olmasýný ve devletin küresel sermayenin ihtiyaçlarýný doðrultusunda yeniden düzenleyen Anayasa deðiþim paketi, iþçi,emekçilerin ve Kürtlerin çözüm bekleyen demokrasi ve özgürlü istemlerine yanýt verme yerine, uluslararasý emperyalist sermaye ve iþbirlikçileri arasýndaki süren bir mücadele ve bunun gereksinimi olarak görülmesi gerekiyor. AKP ve hükümetini “demokrasi mücadelesi”nin gücü, dahasý bu mücadelenin baþýndaki güç olarak gösterenler, onun “Askeri darbe planlarý ve bunun için kendisine dokunana örgütlenmelere karþý yürüttüðü kavga”yý dayanak alýyorlar. “Seçimle gelenin meþru olduðu ve millet iradesini temsil ettiði” propagandasý buna eþlik ediyor. “Sivil siyaset üzerindeki askeri vesayet”e karþý durma da, bunlara göre “demokrat ve ilerici olma”nýn baþlýca kýstasýný oluþturuyor. Unutmayalým ki Hitlere seçimle iþbaþýna gelmiþ ve ardýndan neler yapmýþtý. AKP ve yandaþlarý ergenekon ölümünü öne sürerek AKP sýtmasýný kabul etmeyi dayatýyor Bu cenahta “birleþen”ler(!), birbiri ardýna servise konan darbe planlarý ve bu amaçlý olduðu belirtilen militarist-gizli örgütlenmeleri “demokratikleþme”nin baþlýca engeli gösteriyor. Sistemin yenilenmesi politikalarýna pürüz oluþturan “fazlalýklarýn kýrpýlmasý” operasyonlarýný sansasyonel kampanyalarla öne çýkararak halka karþý saldýrý, baský, faþist terör, iþkence ve caniyane politikalarý “sivil” ve öyle olduðu için de “meþru” gördükleri güçlerden baðýþýk gösteriyor, “dalga-dalga” yürüyen gerici güç hesaplaþmasýnýn “sivil tarafý”nda bir tür darbe tetikçiliði de yapýyorlar. Peki Erdoðan hükümeti ne tür bir “demokratikleþme” politikasýna sahip. Hangi iliþkilerin ve düzenlemelerin ürünü; bu iliþki ve düzenlemelere karþý tutumu nedir? Hükümet politikalarýný demokratik ve halktan yana; ona karþý muhalefet ve mücadeleyi ise “darbecilikten yana”-”antidemokratik” göstererek halk kitlelerinin siyasal-sosyal demokratik taleplerinin bu gerici güç çatýþmasýnda, hükümetten yana yedeklenmesi için burjuva entrikacýlýðýnýn tüm maharetini sergilemekte birbirleriyle yarýþan liberal yazar ve politikacýlarýn fersah fersah kaçtýklarý, bu sorularýn yanýtlarýdýr. Bu bakýmdan, AKP ve hükümetinin “nerede durduðu”nu ‘özetin özeti’ olarak ve bir kez daha belirtmek gerekiyor: AKP ve hükümeti 12 Eylül ürünü siyasal-askeri-sosyal düzeni sürdürüyor mu; evet. Cuntanýn silah gücüyle gerçekleþtirdiði düzenlemeleri basamak edinerek halk kitlelerine karþý iþbirlikçi tekelci sermayenin savunulmasýný esas alýyor. Kenan Evren’in “son nefesinden önce” sokaklara düþerek minnettarlýðýný dile getirdiði Doðramacý’nýn militarist YÖK düzenine cansiperane sahip çýkýyor. RTÜK gibi merkezi sansür kurumlarýný ayakta tutuyor mu, evet; Cunta koþullarýnda uygulanma olanaðý bulan 24 Ocak kararlarý bu hükümet ve ardýndaki uluslararasý ve baðlý büyük sermaye tarafýndan geniþletilerek uyguluyor. Özelleþtirme, taþeronlaþtýrma uygulamalarý AKP tarafýndan geniþletilerek sürdürülüyor ! AKP hükümeti ve ardýndaki güçler, halk kitlelerine, özellikle de Kürt özgürlük direniþine ve emekçilerin öncü ve devrimc kesimlerine karþý caniyane politikalar izleyen ve binlerce “faili meçhul” cinayete imza atan kontrgerilla, JÝTEM, özel kuvvetler, korucular gibi militarist sistem kurumlarýnýn saldýrý, sabotaj ve katliamlarýnýn soruþturularak açýða çýkarýlmasý ve suç çetelerinin tüm sorumlularýnýn halka hesap vermesi talebini geçiþtirip, bu yöndeki mücadelenin üzerine polis ve askeri kuvvetleri sürmeye devam ediyor! Baþbakan, AKP hükümeti ve liberal destekçilerinin “darbe karþýtlýklarý”nýn en önemli güvencesi ve dayanaðýný ABD oluþturuyor mu; evet! Baþbakan ve hükümetinin sözcüleri, hemen tüm sermaye yazarlarýnýn “ABD bugünkü koþullarda darbe istemiyor ve Baþbuð Paþa’nýn kurmayý da ayný görüþte” þeklinde tarif ettikleri konjonktürel durumdan güç alarak konuþuyorlar. ABD’nin uluslararasý ve bölgesel politikalarýyla uyumlu olmanýn saðladýðý güç ve avantajý kullanýyor. “Asker vesayetine karþý cengaver ataklarý”nýn; ABD’nin dolaysýz dahliyle; onun ordu üzerindeki ve içindeki varlýðýyla ve enformasyon silahý olarak kullandýðý “sivil” araçlarýyla (basýn vs.) beslendiðini görmeyenler ve bu durumun da geçici ve þarta baðlý olduðunu; sivil ya da askeri darbeleri gerekli ya da gereksiz kýlanýn devrimci kitle hareketnin duurmu ve güç iliþkileri olduðunu unutanlar, aptallýk ölçüsünde gerçeklere göz kapamýþ olacaklardýr.
|
(1996 okuma)
(Devam... )
|
DÜNDEN BUGÜNE 1 MAYISIN TARÝHÇESÝ
Þimdi iþçiler 8 çalýþýyor. Hafta tatilleri ve yýllýk izinleri var. Günümüzde belli baþlý bütün ülkelerde 8 saatlik iþgünü uygulanýyor... Buraya nasýl gelindi? Yarýna, insanlýðýn geleceðine neler býrakýlmalý? Emperyalist sistemin derinleþen krizi yeniden iþgününün kýsaltýlmasý için mücadeleyi için plana çýkarýyor. Uluslararasý sermaye teknik geliþmenin ulaþtýðý boyut ve yaþanmakta olan krizi iþçi sýnýfýna fatura etmek için, bütün sosyal haklarý ve ücretleri budayarak, iþ haftasýný 4 güne indirmeyi dayatmaya çalýþýyor. Ýþçi sýnýfý ise tam ücret karþýlýðý iþ haftasýnýn 35 saate indirilmesini ve daha da aþaðý çekilmesini talep ediyor. Ýþsizliðin çözümünü burada arýyor. Yüz yýl önce, 1880'lerde, Avrupa'da günlük çalýþma süresi 12 saat civarýndaydý. ABD ve Ýngiltere'de 10 saat, Almanya, Fransa, Ýtalya ve Hollanda'da 12 saat, Ýspanya ve Belçika'da örneðin dokuma dalýnda 13-14 saat idi. Rusya'da 15 saate yükseliyordu. Bu ortalama süreler ülkeler içinde iþkollarýna göre de deðiþiyordu... Çalýþma saatlerinin uzunluðu iþçilerin uðradýðý yoðun sömürüyü, berbat çalýþma ve yaþam koþullarýný gösterir. 1875- 1908'ler arasýnda iþgününün kýsaltýlmasý için iþçi sýnýfý sert mücadelelere giriþti. Kapitalistler zorbalýkla ve kan dökerek mücadeleyi bastýrmak istediler; ama mücadelenin baþarýsýný önleyemediler. 1800’ler, ABD’de bir uçtan zenginliðin, diðer uçta sefaletin hýzlandýðý yýllardý. Ýþçi sýnýfý bu vahþi sömürüye karþý büyük kitleler halinde grev silahýna sarýldý.1875’de, 8 hafta boyunca 15 bin tekstil iþçisinin grevi Amerika'ya yayýldý. Ayný yýl Pannsylvania maden iþçilerinin 7 ay süren grevi gerçekleþti. Git gide 8 saatlik iþ günü talebi için mücadele öne çýkýyordu. 1886'da 350 bin iþçinin katýldýðý Mayýs grevleri gerçekleþti. On binlerce grevci iþçinin Þikago sokaklarýný dolduran barýþçý 1 Mayýs gösterileri kanla bastýrýldý. Sermaye ve onun koruyucu bekçisi kapitalist devlet yine silaha ilk baþvurandý. 3 Mayýs’da Mc.Cormisck fabrikasýnda grev kýrýcýlarý protesto edilmesi sýrasýnda polis iþçilere ateþ açtý. Ölen ve yaralananlar oldu. Ertesi gün sendikalarýn polisin saldýrganlýðýný protesto etmek için High-market alanýnda bir gösteri düzenledi. Miting alanýnda önce bombalar patladý, sonra polis iþçilerin üzerine ateþ açtý. 4 iþçi öldü ve pek çoðu yaralandý. Olaylara neden olduðu gerekçesiyle sekiz yazar ve sendikacý tutuklandý. Albert Person, August Speins, Adolf Fischer, George Engels ölüm cezasýna çaptýrýldý ve iþçilere gözdaðý vermek için 11 Kasýmda idam edildiler. Amerikan Ýþçi Federasyonu 1888’de 1 Mayýs þehitlerinin anýsýný yaþatmak ve 8 saatlik iþ günü kabul edilinceye deðin her yýlýn 1 Mayýs’ýnda greve yapýlmasý kararý aldý. Belçika, Almanya, Ýngiltere ve Fransa’daki iþçi sendikalarý da karar katýlacaklarýný ilan ettiler. 1 Mayýs þehitlerinin anýsýna ve Amerikan iþçileriyle dayanýþmak için 1886’da tüm Avrupa da yayýlan grev ve gösteriler düzenlendi, grev dalgasý kapitalist geliþmenin ilerlemekte olduðu bütün belli baþlý ülkelerde daha sonraki yýllarda da devam etti, iþçi sýnýfý parlak bir uluslararasý dayanýþma örneði yarattý, 2.Entenasyonal'in kararýyla 1 Mayýs iþçi sýnýfýnýn Uluslararasý Birlik, Dayanýþma ve Mücadele Günü, emek bayramý olarak tarihe geçti. 1890’de itibaren 1 Mayýs bütün ülkelerde proletarya tarafýndan yasal yada yasadýþý yolla kutlana geldi. Her ülkede 1 Mayýs geleneði iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin geliþimine paralel þekilleniyordu. TÜRKÝYEDE 1 MAYISIN TARÝHÝ Türkiye’de Osmanlý döneminde 1 Mayýs ilk kez 1909'da Üsküp, 1911 Selanik'te kutlandý. 1912'den itibaren Ýstanbul'da ve diðer bazý yerleþim merkezlerinde gösteriler düzenlendi, 1911 yýlýnda Selanik'te yapýlan 1 Mayýs gösterilerine Rum, Bulgar, Yahudi ve Türk iþçiler katýldý, iþçiler 1 Mayýsý, Enternasyonal marþýný söyleyerek sokaklarda dolaþýp gösteri yaparak kutladýlar.
1920’de padiþah hükümetinin koyduðu yasaklara karþýn, Ýstanbul'da büyük çaplý 1 Mayýs gösterileri düzenlendi. 1921’de iþgal altýnda iþçileri 1 Mayýsý anti-emperyalist gösteriye dönüþtürdüler..Ellerinde "Baðýmsýz Türkiye" pankartýnýn yaný sýra iþçiler , kýzýl ve ayyýldýzlý bayraklar taþýdýlar.
1922’dedeki 1 Mayýs gösterileri Türkiye Ýþçi ve Çiftçi Partisi, Türkiye Ýþçi Derneði; Beynelmilel Ýþçiler Ýttihadi, Türkiye Sosyalist Fýrkasý; Ermeni Sosyal Demokrat Fýrkasý’ndan oluþan bir komisyon tarafýndan düzenlendi.Komitenin çaðrýsý üzerine Þirkett-i Hayriyye, Haliç Þirketi, Tramvay ve Tünel kumpanyalarý Seyrü Safabi Ýdaresi iþçileri uluslararasý iþçi marþlarý eþliðinde Pangaltý’ndan Kaðýthaneye kadar yürüdüler.
1923 yýlýnda 1 Mayýsa katýlým daha büyük olur. Ýþçiler bayraklarla Sultanahmet’e kadar yürürler.Ayný yýl Ýzmir iktisat Kongresinde 1 Mayýs Ýþçi Bayramý olarak kabul edilir. Fakat bunun üzerinden henüz 1 yýl geçmemiþken Temmuz, Kasým aylarýndaki iþçi grevlerinin yayýlmasýndan korkan Kemalist hükümet 1924’te 1 Mayýs gösterilerini yasaklar. Ve ardýndan Kürt ulusal ayaklanmalarýný bahane eden Kemalist diktatörlük 1925’de ilan etmiþ oluðu Takrir-i Sükun Kanunu'yla yani sýkýyönetimle her çeþit muhalefeti bastýrmaya yönelir. 1928'de iþçi sendikalarý da kapatýlarak her türlü muhalefet ezilir ve örgütlenmeleri daðýtýlýr..
|
(2573 okuma)
(Devam... )
|
ÝÞTE AKP’NÝN TEKEL DÝRENÝÞÝ DÜÞMANLIÐI 1 NÝSAN EYLEMÝNE POLÝS BARÝKATI
Aylardan bu yana özlük haklarý için mücadelede eden Tekel iþçileri 1 günlük eylem için 1 Nisanda Ankara’ya geldiler. Ne ki, Tekel direniþinden öcü gibi korkan AKP hükümeti, iþçilerin ve devrimci, demokrat ,ilerici güçlerin eylemini önlemek için otobüslerin Ankara’ya girmesini engelleyerek, her yerde polis barikatý kurdurarak, iþçilerin eylemini önlemeye ve emekçilerin alanlarda seslerini yükseltmelerini darbelemeye çalýþtý. Önce Ankara Valiliði Tekel iþçilerinin 1 Nisanda Ankara da Türk-Ýþ önünde buluþarak 4-C dayatmasýna ve haklarýnýn gaspýna karþý seslerini yükseltmek ve hükümete seslerini duyurmak eylemini yasadýðý ilan etti ve ardýndan AKP hükümeti, Ankara’yý polis ablukasýna çevirdi. Baþbakan Erdoðan, tekel direniþine düþmanlýðýný, bunlarýn iþi Ankara da nedir, bunlar iþçi deðil olay çýkartmayý amaçlayan belli bir kesimdir” diyerek, iþçilerin emekçilerle buluþmasýnda ne kadar korktuðunu dillendiriyordu. Sabah saatlerinden itibaren Türk-Ýþ Genel Merkezi’ni ablukaya alan Ankara polisi, Tuna Caddesi’nde toplanan iþçiler ile siyasi parti, demokratik kitle örgütleri ve devrimci-demokrat çevrelerin yürüyüþünü engelledi ve iþçileri ve destekçilerinin bir araya gelmesini önledi. Sakarya caddesine zorlayarak çýkan iþçilere polis gazla saldýrdý. Yine Kýzýlay’a çýkmaya çalýþan iþçilere, emekçilere ve devrimcilere polis saldýrmaktan ve onlarcasýný yaralamaktan geri durmadý. “Ölmek var dönmek yok” diyen iþçiler, Türk-Ýþ Genel Merkezi önüne kurulan barikatýn kaldýrýlmasýný istiyor. Polis, KESK üyelerine gaz bombasýyla saldýrdý.. Deðiþik alanlarda gelip oturma eylemi yapan iþçiler, her fýrsatta polis barikatýný aþmak için hamle yaptýlar. Ama güçlerin parçalanmýþ olmasý ve hamlelerin polis barikatlarýný aþmasýný saðlayamadýlar. Ankara Valiliði ve Emniyet Müdürlüðü’nün tutumunu protesto eden TEKEL iþçileri sýk sýk “Ölmek var, dönmek yok”, “Biz haklýyýz, biz kazanacaðýz”, “Her yer TEKEL her yer direniþ”, “Ücretli köle olmayacaðýz” sloganlarý atýyor. Ýþçilerin bekleyiþi sürerken, Tuna Caddesi’ne gelen çeþitli partilerden milletvekilleri Türk-Ýþ yönetimi ile görüþmek için konfederasyon binasýna geçti. Türk-Ýþ Genel Baþkaný Mustafa Kumlu’nun Ýçiþleri Bakaný Beþir Atalay görüþtüðü ama sonuç hiçti. KESK’e baðlý sendikalar da iþçilerin direniþine destek verdiler. Tuna Caddesi’ne gelen KESK Genel Baþkaný Sami Evren, barikat önünde bekleyen iþçileri selamlayan bir konuþma yaptý. TEKEL iþçilerinin taleplerinde haklý olduðunu ifade eden Evren, engellemelerin mücadelelerini engelleyemeyeceðini dile getirdi. Karþýlaþtýklarý duruma iliþtin tepkilerini dile getiren TEKEL iþçileri demokratik haklarýný kullanmalarýnýn engellenmesine tepki gösterdi. “100 metre ilerideki sendika binamýza neden gidemiyoruz?” diye soran iþçiler, Abdi Ýpekçi Parký’na geçmediler.
|
(2055 okuma)
(Devam... )
|
Tasfiyeciliðe Karþý Nisan Konferansýnýn Devrimci Geleneklerini Yaþatýyoruz
TKP/ML Hareketi I. Genel Konferansý 1979 yýlý Nisan ayýnýn 22-27 tarihlerinde, sýkýyönetim destekli faþist diktatörlüðün saldýrýlarýnýn yoðunlaþarak yaygýnlaþtýðý aðýr ayasal koþullarda toplandý ve baþarýyla sona erdi. I. Genel Konferansýmýz, örgütümüzün ve çeþitli milliyetlerden Türkiye proletaryasýnýn siyasal yaþamýnda önemli bir atýlýmýn ifadesiydi. Marksizm-Leninizm^’in ýþýðýnda almýþ olduðu kararlar, atmýþ olduðu adýmlar bu olgunun açýk somutlaþmasýydý. I. Genel Konferansýmýz, örgütümüzün 7 yýllýk tarihinde toplamýþ olduðu ilk konferanstýr. Genel Konferansýmýz, 1972 de, örgütümüzün doðuþuyla birlikte ortaya konulan, Konferansýmýzýn toplanmasýna kadar geçen süreç dilimin de derinleþtirilerek geliþtirilen Marksist-Leninist platformumuzu onayladý. Merkez Komitesini, Marksizm-Leninizm’in ve platformumuzun yol göstericiliðinde, her renkten anti-Marksist-Leninist teori ve pratiðe karþý ilkeli, uzlaþmaz ve kesintisiz bir ideolojik, politik savaþýmýný vermekle görevlendirdi. Genel Konferansýmýz, 1977'de oluþturulan, geliþen kavrayýþa baðlý olarak daha da derinleþtirilen, Leninist örgütlenmenin ilke ve kural tanýmýný içeren, örgütümüzün sýnýrlarýný belirleyen, örgütsel iþlerliði somutlaþtýran Tüzüðümüzü onayladý. Platformumuzun ve Tüzüðümüzün, örgütümüzün en üst yönetim merkezi olan Genel Konferansýmýzda onaylanma-a (çeþitli milliyetlerden Türkiye proletaryasý ve onun siyasal öncüsü olan örgütümüzün tarihsel deðerdeki ileri kazanýmlarýydý. Bu kazanýmlarýn korunmasý, derinleþtirilerek geliþtirilmesi, devrim ve komünizm kavgasýnýn sönmeyen meþalesi haline getirilmesi her zamankinden daha önemlidir. Özellikle yenilgi dönemlerinin genel bir hastalýðý olan ve örgütümüzde de hortlayarak, bir hizip olarak örgütlenen tasfiyeciliðin teorik, politik, örgüt sel-pratik tasfiyeciliði, oportünizmi, örgütümüzün de tasfiyecilikten önemli oranda etkilenmesi yukarýdaki saptamamýzýn doðruluðunu vurgulayan olgulardýr. Genel Konferansýmýz, partileþme süreci ve bu süreçte komünist hareketin görevlerini Marksist-Leninist temelde 9ozdii. Proletarya partisini yeniden kurma görevinin tüm çalýþmalarýmýzýn merkezinde durduðunu özellikle vurguladý. Merkez Komitesi'ni proletarya partisini yeniden kurma görevinin öznel koþullarýný oluþturmakla görevlendirdi. Bu görevin yerine getiriliþi sürecinde, her renkten anti-parti teori ve pratiðe kar§i ideolojik savaþýnýn belirleyici iþlevine özel dikkat çekti. Genel Konferansýmýz, Mao Zedung'un Marksizm-Leninizm’in bir ustasý olmadýðýný, 1970'ten sonra bir karþý-devrimci olduðunu belirledi. Yaný sýra, MK'ni, ÇKP'nin ve Mao Zedung'un ne olup olmadýðý sorusunun açýða (Çýkarýlmasý için, bir kampanya açmakla ve sonuçlandýrmakla görevlendirdi. Bu karar tarihsel öneme sahipti. Çünkü bu karar, ( ÇKP ve Mao Zedung revizyonizmine karþý bir savaþ çaðrýsýydý; partileþme surecin de ileri doðru atýlmýþ bir adýmdý; AEP önderliðinde Çin modern revizyonizmine karþý kararlýlýkla baþlatýlan ilkeli savaþýnda örgütümüzün safini doðru seçmesinin göstergesiydi. Nitekim, Merkez Komitesi, Konferansýn verdiði direktif doðrultusunda bir kampanya açtý ve kampanyanýn birinci bölümünü baþarýyla sonuçlandýrdý ve bu sonuçlarý da kamuoyuna sundu. Bu kampanyayla birlikte, ÇKP'nin ve Mao Zedung'un hiç bir zaman Marksist-Leninist olmadýðý kavrandý ve mahkum edildi. Bu kampanya, örgütümüzün politik ve örgütsel özellikle de teorik alanda olgunlaþmasýnda ileri bir adým attý; modern revizyonizme karþý savaþýmýmýzý derinleþtirdi ve geniþletti. Böylelikle parti yolunda ileri bir adim daha atýlmýþ oldu. Bugün, gecikmiþ bir görev olarak önümüzde duran, teorik temelleri ortaya konularak mahkum edilen "Mao Zedung Düþüncesi"nin platformumuz üzerindeki etkilerini açýða çýkararak, attýðýmýz bu ileri adýmý tamamlamaktýr. Örgütümüz, bu görevi yerine getirmenin bilinciyle ilkeli yolda yürümektedir. Genel Konferansýmýz, proletaryanýn sýnýflar savaþýmýndaki tarihsel rolü üzerinde durarak, çalýþmalarýn iþçi sýnýfý, en baþta da sanayi proletaryasý içinde yoðunlaþtýrýlmasý gerektiðini kararlaþtýrdý ve Merkez Komitesi'ne faaliyetleri bu doðrultuda biçimlendirme ve geliþtirme direktifi verdi. Bu karar büyük bir öneme sahipti. Nitekim, örgütümüzün proletarya içinde çalýþmaya yönelimi özellikle Nisan Konferansý sonrasý daha da yoðunlaþmýþ, geliþmiþtir. Genel Konferansýmýz, kavrayýþ düzeyine uygun olarak, örgütümüzün, hata ve ye tersizliklerini irdeleyerek, çözümledi. Hata ve yetersizliklerimizi nedenlerini ve gideriliþ yollarýný somutlaþtýrdý. Genel Konferansýmýz, sýnýf savaþýmýn da yer alan çeþitli sýnýf ve tabakalara iliþkin özgül politikalar oluþturmanýn özel önemini vurguladý. Özgül politikalar oluþturma ve geliþtirmenin komünist kitle çalýþmasýný ilerletmek bakýmýndan taþýdýðý rolden hareketle Merkez Komitesi'ni, bu alandaki hata ve yetersizliklerimizi gidermekle görevlendirdi. Genel Konferansýmýz, örgütümüz tarihinde ilk kez demokratik bir tarzda önderlik organýný seçti ve Merkez Komitesi'ni Genel Konferansýmýzýn aldýðý kararlar, verdiði direktifler ýþýðýnda yönetmekle görevlendirdi. Genel Konferansýmýz, baþta AEP olmak üzere uluslararasý komünist hareketle sosyalist Anavatan Arnavutluk'la proleter enternasyonalist birlik ve dayanýþma içinde olduðunu vurguladý. Örgütümüzün uluslararasý komünist hareketin bir parçasý olduðunu, uluslararasý komünist hareketle yakýn ve kopmaz baðlar kurmanýn özel önemi üzerinde durarak, bu görevi yerine getirmek için Merkez Komite sini görevlendirdi. Yaný sýra, Genel Konferansýmýz, dünya proletaryasý ve ezilen halklarýn ulusal ve toplumsal kurtuluþ savaþýmlarýnýn yanýnda olduðunu bir kez daha ilan etti.
|
(2766 okuma)
(Devam... )
|
Alanlardan
|
|
u ana kadar 12818648 sayfa izlenimi aldk. Balang: April 2005
|
|
|