32.Yıl Öncesinde Kiliste Pusuda Yitirdiğimiz 6 Yoldaşı Kavga Yoldaşı Anlatıyor. .!

Kavganın kızıllığında birbirimize doyamadan, hasretimizi, umudumuzu, sevdiklerimizi paylaşamadan kaybettik altı can yoldaşımızı. Bu kaybetmenin, bildiğimiz anlamda kaybetme olmadığını biliyorum. Onları fiziki olarak kaybettik, ama düşünceleri, umutları, inançları, idealleri, burjuvaziye olan kinleri hep gözümün önünde’. Onları tanıdığım ve onlarla birşeyleri paylaştığım için, şanslıyım.Altı can yoldaşı, M-18 askeri kampı süresinde tanıdım. Acıyı, zorlukları, güzellikleri, kavgayı onlarla paylaşmak, öğrenmek ve öğrendiklerimi burjuvaziye karşı kullanma konusundaki azimlerini ve coşkularını, onlarla birlikte paylaşmanın mutluluğunu kelimelerle anlatamam. Zor olsa’ da, altı can yiğidi sizlere anlatmak, her anı kavga kokan, özveri ve kararlılığın örnekleriyle dolu bu süreci sizlere anlatmanın sorumluluğunu üzerimde taşıyorum.Onların kavgalarını, inançlarını anlatmanın, onları kavgamızda yaşatmakla eş anlamlı olduğunu, bıraktıkları bayrağı daha da yukarılara taşıyacak olan bizlere ışık tuttuğu gerçeği karşısında, her bir yoldaşımın onları tanıması, onların erdemlerini görmesi, kısacası onlar gibi olması gerekiyor. Onlar kavgaya inanan ve bu uğurda ölümü göze alan, direnmenin, azmin simgeleridir. Onlar ‘Biz gerillayız, karakol baskınlarında vuruluruz” şiarını yaşatan, ” Gerekirse ölümün üzerine gülerek gideriz ” diyenlerdir. Altı can yoldaştan öğreneceğimiz çok şey var.Kavganın ne demek olduğunu, TKP/ML Hareketi’nin yiğit neferlerinin nasıl direndiğini, bize bir kere daha öğrettiler.Bizlere kavgada kızıl bir gelecek bırakıp, bayrağı bizlere teslim ettiler. Bizlere düşen görev, bu bayrağı özgür yarınlarda dalgalandırmaktır.Bizlere, daha da kızıllaştırarak ve tohumlarını sınır boylarına ekerek bıraktıkları kavga sürüyor. Sizlere söz olsun yiğitlerim, kavganız daha da yükselerek sürecek.Silahlarınız, ellerimizden asla düşmeyecek. Umutlarınızı yaşatarak, dökülen kanlarınızın hesabını soracağız.Hasan ÇİÇEK :Yiğit gerillam, can yoldaşım. Kavgamızın güzelliğiyle selamlıyorum seni. Hasan yoldaşımı, kamptan önce gençlik çalışmalarının içerisinden tanıyordum. Hemen hemen birlikte başlamıştık mücadeleye. Kısa sürede mücadele içerisinde gelişti, çalışmak, yaratmak ve bunları mücadelenin hizmetine sunmak konusunda, bizlere hep örnek oldu. Haksızlıklara, mücadeleye dil uzatanlara, yürekten mücadele yürütmeyenlere, hiç bir zaman tahammül edemezdi. ” Kavgayı inanarak yürütmek gerekir” derdi.Yakınmacı, koşullardan dolayı of çeken değildi. Özverili, fedakar ve her zaman yoldaşlarının rahat olmasını isteyendi. Yeter ki, birşeyler yaratabilsin, mücadele kazanımlar sağlayabilsin. Kimi zaman kaldığımız eve gelişmeye açık, mücadeleye çekebileceğimiz yeni gençler gelirdi. Onlarla ilgilenmek, onlara bir şeyler anlatmak, kavgayı sevmeyi ve paylaşmayı öğretmek için canla başla çalışırdı. Bu yüzden, onun yanında kendimi çok rahat hissederdim. Tanıdığım ilk günden beri sürekli gülebilen, moralini her şart altında yüksek tutabilen yoldaşımdı. Başka bir alana gidince ayrılmak zorunda kaldık.Ayrılığımız, yüreğimizde buruk bir hüzün bırakmıştı. Ama o, yine de beni esprileriyle uğurlamış ve birbirimize kavga sözü vermiştik.Hiç beklemediğim birandı. Kampta öğle yemeğinden daha yeni kalkmış, çevrede dolaşıyordum. Yoldaşlardan, yeni gerilla yoldaşların geleceğini öğrenmiştim. Bize doğru üç kişi geliyordu. Birisini tanıdım, Bu, yoldaşları getirip götürendi. Diğer ikisini seçemiyordum. Biraz daha yaklaştıklarında gözlerime inanamadım. Hasan yoldaşımdı bu. Yiğit yoldaşım gelmişti. Doyasıya sarılmak, Onu kucaklamak istedim, ama onu tanıdığımı hissettirmemem gerekiyordu. Yine de, kucaklaşırken doyasıya öptüm onu. Kampımıza bir yiğit gerilla daha eklenmişti.Hasan yoldaşı, çoğumuz zaten tanıyorduk. Müzik grubundan dolayı deşifre olmuştu. O, müzik konusunda da kavgacı bir yoldaştı. Bu işte de, istemeden yapanlara, dürüst olmayanlar kızar, hatta “Bu tür insanlar gereksiz yolda,” derdi. Kamptaki yeni adı Münir’di. Tıpkı, ismini aldığı Münir yoldaş gibi, o ismi kullanmaya layık bir yoldaştı. Eğitim süresince zorluklardan yılmayan, zorluklara karşı hep direnen ve yaptığı işlerde başarılı olan bir yoldaştı. “Artık başka müzik aletleri çalacağım” diyordu.Evet, Sazı çalmayı bırakarak gerilla olmuş, şimdi silahını çalıyordu. Ve bunu, aramızda en iyi gerçekleştirenlerdendi. Münir yoldaş, senin gözlüğün dürbün vazifesi görüyor. Hedefi yakınlaştırdığı için vuruyorsun derdim gülerek. O da, “Evet, haklısın yoldaş derdi.Kampta yoldaşlarıyla, sahip olduğu her şeyi paylaşmayı, onları güldürmeyi başarmak için, her türlü yeteneğini kullanırdı. Bir gün nöbetçiydi. Bizler eğitimden dönmüş, akşam yemeği için sofraya oturmuştuk. Münir yoldaş yoğurt çorbası hazırlamıştı. Sofraya yerleştik. Çok acıktığımız için hemen yemeğe koyulduk. Fakat, çorbadan bir kaşık içen, kaşığını bir daha çorbaya batırmak istemiyordu. Çünkü çorba çok tuzlu olmuştu. Hepimiz gülmeye başladık. Üzülmüş, yoldaşlarına iyi bir yemek hazırlayamamanın sıkıntısını yaşıyordu. Onun üzüldüğünü fark ettik, çorbayı içerek bitirdik. O günden sonra ne zaman yemek konusu açılsa, Münir yoldaşa takılır, gülerdik. O, askeri kampın ilk devresi olan İbrahim KAYPAKKAYA Devresi’nin yiğit bir gerillası, her yönüyle başarılı, gerek siyasi, gerekse de askeri olarak yetkin bir yoldaş olarak eğitimini tamamlamıştı. Biz de, eğitim devresini başarıyla tamamlamanın mutluluğuyla, bir an önce ülkeye gidip, öğrendiklerimizi mücadelenin hizmetine sunmanın coşkusunu yaşıyorduk.Bir kez daha ondan ayrılmak zorunda kaldım. Ayrılırken, yine birbirimize kavga sözü vermiş, bir gün mutlaka buluşacağız demiştik. Altı can yoldaşı kavgaya uğurlamıştık. Geride kalan bizler, yoldaşların sınırdan geçtiğinin haberini bekliyorduk. Ama, hiç beklemediğimiz ve bizden uzak olan kara haber. Çok çabuk ulaşmıştı bize. Savaşarak vurulmuşlardı, altı can yoldaş. Münir yoldaşta onların arasındaydı. İnanmak istemiyordum. Çünkü, onunla yeniden buluşamayacağının hüznü çökmüştü yüreğime.O hep bizimle yaşıyor, yaşayacak. Onun güler yüzü, kavgaya sonsuz bağlılığı, özverisi, fedakarlığı bizlere örnek olacak. O, bayrağını bize emanet ederek, artık ölümsüzlüğün kervanına katıldı. Onun yaşatmanın tek yolu, kavgasını sonsuza dek yaşatmaktan geçiyor biliyorum.Saim BOZKURT:M-18 Askeri Kampı’na gideceğim haberini almıştım. Mutluluğun sınırsızdı. Sınıra yakın bir yere giderek, orada bir yoldaşımla buluşacaktım. Yoldaşla buluştum. Artık kampa daha yakındım. Bir süre sonra, iki yoldaş daha geldi. Bizi sınırdan geçirecek klavuz geldi. Her şey ayarlandı. Geçiş akşamdı. Ama, işler planladığımız gibi gitmeyince geri döndük. Bir evde bir iki gün bekledik. Yoldaşlar bizi alarak bir başka eve götürdüler, sınırı, toplu olarak geçecektik. Daha doğrusu, başka yoldaşlar da gelecekti.Bir araba geldi ve bindik. İçinde gencecik insanlar vardı. Hepsi de kavga yüklü gözleriyle, birbirlerine bakıyordu. Saim yoldaşı, ilk kez orada gördüm. Arabanın arkasında oturuyordu. Onu tanımıyordum. Göz göze geldiğimizde birbirimize bakıyorduk. Kavgaya inançlı, kararlı olduğu bakışlarından okunuyordu.Arabadan dağlık bir alanda inerek, yolculuğa başladık. Hepimizde heyecanlı olduğumuz için birbirimizle konuşmuyor, yalnızca bakışıyorduk. İsteğimiz, bir an önce sınırı geçip, eksiksiz kampımıza ulaşmaktı. Saim yoldaşı tanımamama rağmen bende, yürüyüş boyunca ona karşı bir sıcaklık doğdu. Yol boyunca yüklerin en ağırını o taşıyor, yorulan yoldaşlara yardım ediyordu. Terliyor, adımları yavaşlıyor, ama yine de durmak bilmiyor, bir an önce yolu bitirip, kampa ulaşmak için kendisini zorluyordu.Zor ve yorucu bir yolculuktan sonra, kampımıza ulaşıyoruz. Kampta, içerisinde Erdoğan ve Mehmet yoldaşın da bulunduğu bir grup bizleri. karşılıyor. Kucaklaşıyor, öpüşüyoruz. Yorgunluklarımız uçup gidiyor. Yerimizde duramıyor, haykırmak istiyoruz dağlara, taşlara. İçimizde büyük bir kararlılık ve azim olmasına rağmen, yeni olmamız ve ilk kez böyle bir eğitimle karşılaşmamız nedeniyle zorlanıyor, yoruluyorduk. Ama Zeki yoldaşta -Saim yoldaşın kamptaki adı- yorgunluk belirtisi yoktu. Büyük bir güç ve enerji deposuydu adeta. O, bu özelliğiyle hepimize güç verir, bizi kamçılardı.Zeki yoldaş, bu iş için bulunmaz bir yoldaştı. İşini severek yapar, mücadeleye inanılmaz bir bağlılıkla sarılırdı. Alçak gönüllü, yoldaşlarını seven ve bizlere yardımcı olmak için her zaman uğraş veren bir yoldaştı. Yaptığı işe o kadar bağlıydı ki, her zaman askeri elbiseleriyle yatar, kalkardı. Silahını, hep göğsünün üzerine yerleştirirdi. Nöbete kaldırmadan önce, onun bu halini bir süre seyrederdik.Eğitim sürecinde en başarılı yoldaşımızdı. Tüm silahları iyi kullanırdı, ama roketatarın yeri onun için ayrıydı.İlk atışıydı. Hepimiz onu seyrediyorduk. Yaklaşık 250 metre uzağında bir hedef belirlenmiş. Soğukkanlı bir şekilde hazırlığını yapıyor. Ve, aniden bir ses. Roketatar fırlamıştı. Ardından ikinci bir ses. Hedefi tam ortasından vurmuştu. Biz onu alkışlarken, o ise heyecanından yerinde duramıyordu. Öylesine güçlü ve kararlı bir yoldaştı ki, yerinde duramıyordu. EI bombası atma eğitimi yapıyorduk. Bir sıra halinde yan yana dizildik. Bir bayan yoldaş saldırı el bombasını eline aldı ve pimi çekerek salladı.Saldırı vaziyeti almıştık. Bomba patlar patlamaz saldırıya geçtik. Geri döndüğümüzde Saim yoldaş yaralanmıştı. EI bombası yakın düştüğü için, bomba parçaları pantolonunu delerek, ayağına isabet etmişti. Pantolonunu yırtık. Kan akıyordu. Bombayı atan yoldaş suçluluk duygusuyla üzülürken, komutan kampa gidip pansuman yapalım deyince itiraz etti. Eğitimi yarıda bırakmayı kabul etmedi ve o haliyle eğitimi tamamladı.Her zaman şu polis arabasını nasıl bombalayacağını, şu polisi nasıl öldüreceğini söyleyerek, kafasını hep bunlarla meşgul eder, planlar yapardı. O. kavgaya yürekten inançlı gerçek bir gerillaydı. Enerji dolu yiğitliğin kavgaya bağlılığınla, her zaman savaşımımızda yaşayacak ve bizimle olacaksın.Müslüm AKYOL;Senin, o karanlığı yırtan gözlerin ve inancın, aklımdan asla çıkmayacak. Seni tanımak bir onurdur. Senin yoldaşın olmak, senin aynı ortamları paylaşmak, kavgamda bana verilen en güzel armağan. Müslüm yoldaşımı kampta tanıdım. Canlılığı ve başarma hırsıyla örnek bir yoldaştı. Her konuyu düşünen ve düşündüklerini pratiğe uygulamak için, canla başla uğraşır ve sonunda başarırdı. İnatçıydı ve karar verdiği şeyi başaramadan bırakması onun için yenilgi sayılır ve onun ezikliğini taşırdı. Onun bu kararlılığı bizleri de hırslandırır “Kavgadainatçılık ve başarma hırsı esastır” düşüncesini uyandırırdı içimizde.Kampın ilerleyen günlerinde, iyi bir bomba uzmanı olmuştu Müslüm yoldaş. Elektrik bölümünü okuması ve pratikte bunu uygulayabilir olması, onu daha da başarılı kılıyor, bilgilerini sonuna kadar davanın hizmetine sun maktan geri durmuyordu. Düşmana nasıl zarar verdireceğinin planlarıyla kafasını yorar, nereye ve nasıl bir bomba yerleştirilirse daha fazla tahrip yaratılır sorusunun cevabını arardı. Yaptığı işlerle gurur duyar, daha fazlasını yapmak için kendisini zorlardı. Bir eğitim anında bir grup yoldaşıyla birlikte bomba yerleştirdiler. Nereye yerleştirirsem daha fazla hasar olur düşüncesiyle, dikkatli ve itinalı bir şekilde hareket ediyordu. Sonunda, yerleştirdiği bombayı büyük bir zevkle ateşledi. bombanın güçlü sesini işittik. Bombanın yerleştirildiği yere gittik. Evet, Müslüm yoldaşın tasarısı hayat bulmuş, hasar oldukça büyüktü. O ise elini havada sallayarak, başarısını ilan ediyordu.Siyasi olarak da gelişen yoldaş, askeri koru, adapte olmuş, başarılı bir M-18 gerillasıydı. Kavgada kararlılık dendiğinde, kendisini bir düzeyde sınırlamayarak hep daha ilerisi için mücadele edişiyle kendisini bize kabul ettirmişti. Eğitim. bitmişti, Müslüm yoldaş mutlu ve sevinçliydi. Gerekli bilgilerle donanıp, ülkeye gideceğinin heyecanıyla kavruluyordu. Artık, düşüncelerine yaşam buldurmak, bombalarını düşmanın kalelerine birer bombasallamak için, yol önünde açılmıştı. Böylece uğurladık aramızdan Müslüm yoldaşı. O. yaratıcılığı ve inatçılıyla, savaşımızın her cephesinde bizimle olacak.Mehmet BEŞGEN:Sınırı geçip kampa ulaştığımızda, karşılayan, yoldaşlardan birisi de Mehmet yoldaştı. O an için onu tanımlamak, oldukça zordu. Beklediği an gelmiş, yoldaşlarıyla canlarıyla kucaklaşıyordu. Sanırım, birlikte paylaşacağımız günlerin güzelliklerini düşünerek gülümsüyordu. Öylesine içten gülümsüyordu ki; içimiz ısınıyor, ona sarılmak, doyasıya sarılmak istiyorduk.Alçak gönüllü, fedakar ve yoldaşlarına bağlıydı. Olgunluğuyla bizleri etkiler, hatalara karşı amansızca savaşırdı. Kamp eğitimi boyunca başarılı bir çizgiye sahip olan yoldaşımız dı. Gerek silah, gerekse de bomba konusunda yetkinleşmişti. Davaya sonsuz bağlılığı vardı. Sabah kalkıştan akşam yatışa kadar, eğitimin en iyisini geçekleştirmek için kendisini zorlar, tembellik yapanları şiddetle eleştirirdi. Gerek askeri, gerekse de siyasi olarak yetkinleşen Mehmet yoldaş, öğrendiğini kendi içinde saklayan değildi. Öğrendiğini öğreten ve düşmana karşı nasıl kullanacağımızı bizlere anlatmaya çalışan, önerilerle yeni şeyler öğrenmemize yardımcı olan yırtıcı bir yoldaştı.Kampta, kendimize ait bir yer yapıyorduk. Yerimiz dağlık ve yüksek bir yere yapmayı planlamıştık, işimiz zordu. Ama, hepimizde de başarma azmi vardı. Ne olursa olsun, kampı buraya kuracaktık. O an onu görme gerekirdi. Koşturuyor, büyük bir hırsla çalışıyordu. Yorulmak bilmiyor, başarmak için kendisini zorluyordu. Kavgada başarının kazanılmasının, bu başarı hırsına bağlı olduğunu bize öğretendi.M-18 Gerilla Eğitim Kampı’nın, İbrahim KAYPAKKAYA Devresi’nin başarılı bir gerillası olarak eğitimini bitiren Mehmet yoldaş, kavganın yılmaz savaşçısıydı. Artık daha fazla bilgiye sahip olarak, ülkeye gitmeye hazırdı. Biran önce gitmek için sabırsızlanıyordu. Ayrıldığımız gün çok mutluydu. Yine gülüyor, şakalar yapıyordu. Gözler ışıl ışıl, kavganın kararlılığını çevresine yansıtıyordu. O, kararsızlarla mücadele konusunda net olmayanlara kızar, bizimle yola düşmeyenlere ve hatta ayak bağı olanlara büyük tepki duyardı.O, tam bir dava adamıydı. Yapacağı, öğrendikleri, pratiğe uygulayacağı çok şeyi vardı. Özlemle, umutla yüklü olan Mehmet yoldaşı böyle uğurlamıştık. Onun davaya ve örgüte yürekten bağlılığı ve inancı, parti ruhuyla dolu kavgacılığı, devrimci yürüyüşümüzde hep bizimle birlikte olacak.Erdoğan TATAR:O da, bizleri karşılayan yoldaşlar arasındaydı. Mutlu ve neşeliydi. Yoldaşlarına kavuşmanın sevinci okunuyordu yüzünden. Gülücükleriyle ‘ Hoş geldiniz yoldaşlar’ diyordu, uzun boyu ve cüsseli yapısıyla kucaklarken bizi. Sıcaklığını, yoldaşlığını, ilk o zaman hissetmiştik.yere düşürmeyecek, faşizmin kale burçlarında er ya da geçzaferle dalgalandıracağız.Söz olsun siz can yoldaşlar. Kavganızı ölüm pahasına sürdüren yoldaşlarınız var. Sevdanız sevdamız, Kavganız kavgamız, silahınız silahımızdır. Uğruna ölümü gülerek kucakladığınız kavganızı, o mutlu güne kadar sürdürecek, sonsuza kadar yüreğimizde yaşatacağız.